'Dosya: "Çifte Vatandaşlık"'

Avusturya’da Yaşayan Türkiye Kökenlilerin Yaşadığı “Vatandaşlık Krizi”

Avusturya’daki Türkiye kökenliler son birkaç senedir “çifte vatandaşlık krizi” içinde. Sürecin gelişimi ve yasal mevzuatın kısa bir özeti.

Avusturya’da vatandaşlık şartları 1985 Vatandaşlık Kanunu ile belirlenmiştir. Birçok Avrupa ülkesinde de olduğu gibi yalnızca ülke sınırları içerisinde doğmuş olmak vatandaşlık için yeterli bir sebep olarak görülmemiştir. Bir bireyin Avusturya vatandaşlık hakkına sahip olabilmesi için iki şarttan birini yerine getirmesi gerekmektedir. Bunlardan ilki, kişinin ebeveynlerinden en az birinin Avusturya vatandaşı olmasıdır (ius sanguis olarak isimlendirilen “köken prensibi”). Böyle bir durumda vatandaşlık, doğuştan kazanılan bir haktır.

Ancak göçmen statüsündeki bir bireyin, vatandaşlık hakkı kazanması birçok şarta tabi olan komplike bir süreçtir. Bireyin bu hakkı kazanabilmesi ancak şu genel şartlarla sağlanabilir.

A) Avusturya’da uzun bir süre yaşamış olmak. (Avusturya’da en az 10 sene legal ve kesintisiz ikamet, bunun en az beş senesinde sınırsız oturum izni)

B) Kendisini sosyal yardım almaksızın geçindirebilecek bir gelir ve işe sahip olması

C) Adli sicilinin temiz olması

D) Avusturya’ya karşı olumlu bir aidiyet hissi ve kamusal huzur, düzen ve güvenlik için tehdit oluşturulmaması.

E) Almanca bilgisi ve demokratik düzene, Avusturya ve eyaletlerinin tarihine, temel değerlerine dair bilgi

F) Son 18 ay içinde sınır dışı edilmemiş olmak, mevcut durumda oturum yasağına sahip olmamak ya da bu yönde bir süreç içerisinde bulunmamak

G) Aşırıcı ya da terörist gruplara yakınlıkiçinde olmamak

H) Şimdiye kadar sahip olunan vatandaşlığın yitirilmesi

Bütün bu özelliklere sahip olan bir kişi Avusturya vatandaşlığına hak kazanmış olarak kabul edilir. Son maddeden anlaşılabileceği gibi Avusturya vatandaşlığına geçerken, sahip olunan ülke vatandaşlığından çıkma zorunluluğu vardır. Avusturya istisnai durumlar dışında, çifte vatandaşlık olarak nitelendirdiğimiz, aynı anda iki ülke vatandaşlığına sahip olunmasını reddeder. Bu durum Yabancılar Hukuku kapsamında, Avusturya’ya aidiyet hissi taşıma ilkesiyle ters düşen bir durum olarak kabul edilir.

Bir kişinin, Avusturya vatandaşı olurken vazgeçmek zorunda kaldığı başka ülke vatandaşlığına geri dönmesi ise bu ilke ile ters düşer. Böylece, ikinci vatandaşlık “illegal” bir durum olarak nitelendirilir ve kişinin Avusturya ile arasındaki vatandaşlık sözleşmesinin feshi olarak kabul edilir. Kişi bu gerekçeye dayanılarak Avusturya vatandaşlığından çıkartılır.

Ancak böyle bir durumun oluşması ya kişinin kendi beyanı, ya da çifte vatandaşlığın resmî ve hukuki delillerle ispat edilmesiyle mümkün olabilmektedir. Böyle bir durumun oluşması sadece delillerin güçlülüğüyle değil, aynı zamanda delillerin elde ediliş şeklinin de hukuki olması ile orantılıdır. Hukuki olmayan yollardan elde edilen deliller ise anayasal açıdan sorun teşkil etmelidir.

Avusturya’da “İllegal” Çifte Vatandaşlık

Mevcut durumda içinde bulunduğumuz siyasal süreçte, Avusturya’da demokratik temayüllerin sınırlarını zorlayan farklı bir durumla karşı karşıya kaldık.

Bilindiği üzere 27 Mart-9 Nisan tarihleri arasında yurt dışı temsilciliklerde gerçekleşen Türkiye’deki Anayasa Değişikliği Referandumu için Avusturya’da yaşayan Türklere de oy kullanma hakkı verilmişti. Bu süreçte konsolosluktaki Türk seçmenlerin listesini içerdiği iddia edilen bir excel dosyası Avusturya medyasına yansıdı. Medyaya yansıyan ve hiçbir resmî nitelik taşımayan belge Avusturya makamlarınca çifte vatandaşlık durumuna delil olarak kabul edildi. Ve listede bulunan Avusturya vatandaşları, Türkiye’de seçme hakkına sahip oldukları, yani illegal bir şekilde ikinci vatandaşlığa sahip oldukları gerekçesiyle “şüpheli” statüsünde değerlendirildiler.

Takip eden aylarda bu listede bulunan Avusturya vatandaşlarına, resmî makamlardan bir mektup geldi. Bu listenin resmî herhangi bir dayanağı olmamasına rağmen, gelen mektupta bu listede bulunan kişilerin masumiyetlerini kanıtlamaları talep edilmekteydi.

Bu durum hukuk temayülleri açısından oldukça düşündürücüdür. Masumiyetin kanıtlanması değil, suçun kanıtlanması, modern demokrasilerin en temel ilkelerinden biridir. Bu ilkenin hangi gerekçeyle olursa olsun esnetilmesi, Anayasa’nın hatalı bir yorumudur.

Ancak listede ismi geçen herkese gönderilen mektupta, söz konusu kişinin Türk vatandaşlığını tekrar aldığının tahmin edildiği ve Türk vatandaşlığına geri dönmediğine dair nüfus kayıt örneği getirmesi istenmektedir. Bu talep ise “Mitwirkungspflicht” (işbirliği zorunluluğu) kapsamında yapılmaktadır ve Avusturya makamlarınca Türk makamlarından herhangi bir bilgi alınmasının mümkün olmadığı ile açıklanmaktadır. Bilindiği üzere Avusturya ile Türkiye arasında bilgi paylaşım sözleşmesi feshedilmişti.

Buna karşılık listede bulunan kişiler, Türkiye konsolosluğundan “kişinin Türk vatandaşı olmadığı” yönünde bir belge verilemeyeceğine dair bir belge aldılar. Ancak Avusturya makamları bu belgeyi kabul etmedi. Avusturya makamları, T.C. Vatandaşlık Kanunu’nda her Türk vatandaşının ve Türk vatandaşlığından çıkmış herkesin nüfus kayıt örneği alma hakkı olduğunu belirtiyorlar.

Mevcut durumda bu süreç sonucunda maalesef 100’e yakın kişi, Türk vatandaşlığına geri döndüğü gerekçesiyle, Avusturya vatandaşlığından çıkartıldı. Bu durum, hâlihazırda Avusturya’da hayatlarını sürdüren bu insanlar için çok ağır bir sonuç.

Avusturya elbette kendi vatandaşlık hukukunu koruma hakkına sahip. Bu açıdan bakıldığında excel listesini yok sayması da beklenemez. Ancak bu durumda izlenen yol Avusturya’da doğmuş veya hayatını geçirmiş insanlar için çok ağır sonuçlar doğurmakta ve çok ağır bir iş yükü üretmektedir.

Konunun esasen devletlerin sahip olduğu bilateral iletişimle değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması daha uygun olurdu. Bu durum hem demokratik temayüller açısından hem de söz konusu bireyler açısından çok daha yararlı olabilirdi.

En son geçtiğimiz ekim ayında Avusturya vatandaşlığı iptal edilen bir kişi, Yüksek İdari Mahkeme’ye (VwGH) temyiz başvurusunda bulunmuştu. Ancak Yüksek İdari Mahkeme de kişiden Türk vatandaşı olmadığına dair kendisinden istenen gerekli belgeleri mahkemeye sunamadığı ve mahkemeyle yeteri kadar iş birliği yapmadığı gerekçesiyle kişinin yeniden Türk vatandaşlığına geçtiğine kanaat getirerek eyalet mahkemesinin verdiği kararı onaylamıştı.

Mevcut durumda hukuki süreç Anayasa Mahkemesi’ne kadar taşınmış durumda. Avusturya’daki binlerce Türkiye kökenlinin son ümidi Avusturya Anayasa Mahkemesi’nin bu doğrultuda bir karar vermesi şeklinde.

Ümit Vural

Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni yüksek lisans derecesiyle bitiren Ümit Vural, Avusturya İslam Cemaati (İGGÖ) Şura Konseyi Başkanlığını yürütmektedir. Vural, aynı zamanda avukatlık yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler