Kıptiler: Mısır Yaşamına Dokunmuş Hristiyan Bir Topluluk
Mısır’ın yerli halklarından olan Kıptiler ve Mısırlı Müslümanlar arasındaki ilişki, gerek iç içe olmaları, gerekse hoşgörü ortamı açısından örnek oluşturabilecek nitelikte. Yine de Kıptiler, azınlıkta olmaları sebebiyle çeşitli sorunlarla karşılaşıyor.
Mısır’ın Kıptileri, en eski Hristiyan Kiliselerinden olan Kıpti Ortodoks Kilisesi’nin mensuplarıdır. Bu kilise, Evanjelist Aziz Markos’un M.Ö. 1. yüzyılda İskenderiye’ye gelmesiyle kurulmuştur. Kıpti Kilisesi’nin mevcut patriği Tawadros II (2012-), Aziz Markos ile başlayan silsilenin 118. sırasında yer almaktadır.
Kıptiler kendilerini Mısır’ın yerli sakinleri ve eski Mısır hükümdarları Firavunların torunu olarak görürler. “Kıpti” sözcüğü “Mısırlı” anlamına gelir. Mısırlı Hristiyanların çoğunluğu Kıpti Ortodoks iken, kimi Katolik ve Protestanlar da kendilerini “Kıpti” olarak tanımlamaktadır. Tahminlere göre, Mısır Hristiyanları ülke nüfusunun yüzde 10’nu oluşturmaktadır. Kıptiler kendilerini Mısır toplumunun bir parçası olarak kabul eder ve ülkelerinin millî hedeflerini benimserler. Azınlık statülerine rağmen, Kıptilerin varlığı Mısır tarihi ve kültürüyle iç içedir.
Müşterek Varoluş
Mısırlı Müslümanlar ve Hristiyanlar pek çok ortak deneyime sahip. Arapça konuşuyorlar, aynı yemekleri yiyorlar ve aynı ortamlarda çalışıyorlar. Yine aynı şekilde Paskalya’dan bir sonraki gün kutlanan Şemmu Nesim olarak bilinen Bahar Bayramı’nı ve diğer ulusal bayramları birlikte kutluyorlar. Müslümanlar ve Hristiyanlar birbirlerinin dinî bayramlarını kutlamak için düzenli olarak bir araya geliyorlar. Ramazan boyunca Hristiyanlar, Müslümanlar için iftar yemeği verirlerken, Müslüman erkân ise Noel ve Paskalya kutlamalarında hazır bulunuyor.
Kıptilerin çoğunluğu güneyde yaşarken, Kahire’de ve İskenderiye’de geniş topluluklar hâlinde yaşayan Kıptiler de mevcut. Toplumun tüm sosyal katmanlarında bulunan Kıptilerden üniversite mezunu olanlar özel sektörde, tıp, finans ve mühendislik gibi alanlarda çalışmayı tercih ediyor. Diğer taraftan Mısır nüfusunun geri kalanında olduğu gibi, birçok Kıpti de vasıf gerektirmeyen işlerde çalışabiliyor; örneğin çöp toplama gibi.
Her ne kadar Müslümanların ve Hristiyanların aile hukukları arasında derin farklılıklar olsa da bu iki grubun kadınlara dair görüşleri benzeşiyor. Mısır’da 2019 yılına kadar kadınların miras hukuku, Şer’î hukukun kurallarını izliyordu. Hâlâ Müslüman ve Kıpti kız ve erkek çocukları sünnet edilir; doğumda yedinci gün ile ölümde kırkıncı gün ritüelleri uygulanır. Kıpti ve Müslüman çocuklar aynı devlet okullarına gider, orada birlikte oynar, kavga eder ve neredeyse aynı çocukluk tecrübelerini yaşarlar. Hem Müslüman hem de Kıpti aileler, çocuklarının eş seçiminde önemli bir rol oynamaktadırlar.
Farklılık Göstergeleri
Yüzeyde benzer görünen şeyler aslında belli yönelimlerde “Kıpti olma” göstergeleri hâline gelen ince sınırlarla bezenmiştir. Kıptiler, bileklerine yaptırdıkları küçük haç gibi Hristiyanlık göstergelerini taşırlar. Ayrıca isimleri de dinî kimliklerini yansıtmaktadır. Kıpti Ortodoks ayinlerinde kadim Kıpti dili kullanılır ve Kıpti takvimi, Roma İmparatoru Diocletianus’un hükümdarlığa geçtiği ve Kıptilere yönelik büyük bir katliam gerçekleştirdiği M.S. 284 yılından başlar. Kıptilerin sosyal yaşamının büyük bir kısmı kilise programlarının etrafında dönmektedir. Kendi müzikleri vardır ve çoğunlukla Hristiyan televizyon kanallarını izlerler.
Dışlanma ve Şiddet
Mısır’ın Müslümanlarını ve Hristiyanlarını birbirine bağlayan birçok bağa rağmen, Kıptiler uzun süre hak kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalmış; siyasi ve ekonomik fırsatlardan dışlanmışlardır. Birçok üst düzey hükümet işi onlara kapalı durumdadır. Kurumsal ve toplumsal ayrımcılık, sorunlu yasal düzenlemeler, Hristiyan karşıtı düşmanlık ve hizipçi şiddet, Kıptilerin dışlanmasına etki eden faktörler arasındadır.
Tüm bunların bir sonucu olarak pek çok Kıpti Mısır’ı terk etmiştir. Yine de, birçoğu, diasporada yaşarken bile Kahire’deki Kilise merkezi ile yakın temas hâlinde kalmaktadır. Kiliseleri, okulları ve manastırları saldırıya uğradığında hissettikleri acı Melbourne’den Detroit’e kadar yankılanır.
Yinelenen şiddetin bir yaşam gerçeği olduğu Mısır’da, buradaki yaşam Kıptiler için farklı biçimlerde gerçekleşen bir varlık mücadelesi hâlindedir. Yine de birçok Kıpti, Müslüman nüfusla uyumlu bir yaşam biçimi oluşturmak için dindarlararası diyalog ve barışın tesisini en iyi yol olarak görmektedir.
Birçok Mısırlı, dinî şiddetin Müslümanlara da zarar verebileceğinin farkında. Bunun bir sonucu olarak, pek çok Müslüman da Kıpti nüfusun hissiyatını anlayıp paylaşıyor. Korkutucu şiddet eylemleri, halk arasında millî birliğin sağlanmasıyla neticeleniyor. Örneğin 2015’te Daeş militanları Libya’da 20 Mısırlı Kıpti’yi ve bir Ganalı Hristiyan’ı infaz ettiğinde, Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sisi, ülkede yedi günlük yas ilan etti, kurbanlar için “şehit” ifadesini kullandı ve Libya’daki Daeş mevzilerine hava saldırıları yapılması emri verdi.
Ne var ki dinî çatışmalar günlük Kıpti yaşamının bir parçası olmaya devam ediyor. Söz konusu katliamlar 2015 yılı içerisinde Libya’da Kıptilere yönelik gerçekleştirilen yaklaşık 500 saldırıdan yalnızca biri. Saldırıların çoğu Batı’da kayıtlara bile geçmedi. Bu saldırılara Kıpti cemaatin resmî hesaplarından verdiği yanıt ise her zamanki gibi barış ve affetmeden yana oldu. 11 Aralık 2016’da Kahire’nin büyük kiliselerinin birinde ibadet edildiği esnada 29 Kıpti’nin ölmesine ve 47 kişinin yaralanmasına neden olan bir bombalı saldırı oldu. İnsanlar şok olurken, tüm ülke yas tuttu. Müslümanlar toplu cenaze törenine katıldılar ve dünyanın dört bir yanından başsağlığı dilekleri yağdı. Ulusal yasın ortasında, Kıpti Patriği Tawadros II halka seslenerek, “Aydınlık ve huzurun geldiği göklere bakın, barışçıl insanlar olabilirsiniz. Yalnızca yeryüzüne bakmak insanların şiddet, savaş, çatışma ve terör peşinde koşmalarına neden oluyor” ifadelerinde bulundu.
Mısırlıları Birleştirmek
Okul çağındaki Müslüman ve Hristiyan çocukları, en derine yerleşmiş önyargılarla mücadele konusunda en doğru yaşta bulunuyorlar. Kahire’deki Don Bosco Mesleki Eğitim Okulu Müdürü Leonarduzzi anlatıyor: “Birkaç yıl önce Müslüman bir öğrenci, diplomasını alırken bana şunları söyledi: ‘Buraya geldiğimde Hristiyanlardan nefret ediyordum; zira bana bu öğretilmişti. Şimdi ise en iyi arkadaşlarım arasında Hristiyanlar var.’”
Genç Müslüman ve Hristiyan liderlerin işbirliğini sağlamanın bir diğer etkili yolu da her iki toplulukta ortak sorunlara çözüm bulunmasının teşvik edilmesidir. Mısır’da ortak bir biçimde gerçekleştirilen bir proje, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında yaygın bir uygulama olan kadın sünnetinin yasaklanması amacıyla genç Müslüman ve Hristiyan liderleri projeye dahil ediyor. 1960’lı yılların başlarında toplum lideri Mary Assad (1922-2018), kadın sünnetiyle mücadeleye başladı. Uygulamanın yasaklanmasına yönelik adımlardan biri, Müslüman ve Hristiyan liderlerinin projeye dâhil edilmesiydi. Konu ile alakalı yerel tartışmalarda kullanılacak materyaller, söz konusu dinî liderlerle birlikte hazırlandı. Kullanılan söylemler, yalnızca sağlık üzerine değil; aynı zamanda her iki kutsal kitaptan yapılan alıntıları da kapsıyordu.
Mısır’ın Hristiyanlarının herhangi bir bölgeye yönelik toprak hırsları yoktur – zira Mısır’ın tamamı kendilerinin anavatanıdır – talep ettikleri tek şey yalnızca bir Hristiyan olarak görünür olmaktır. Aşırıcı grupların yarattıkları sorunlarla mücadele eden Mısır, garip bir şekilde, bu tür barışçıl gruplara gereksinim olduğunun bilincindedir. 2000 yılının Şubat ayında Milenyum kutlamaları ve Papa II. John Paul’un ziyareti, Mısır Devleti için Kıpti topluluğuna dikkatin çevrilmesi açısından önemli bir fırsattı. Mısır Turizm Bakanı, Mısır’da Kutsal Aile adlı bir kitapçık hazırladı. Bu kitapçıkta kalın harflerle, “Mısır halkının birliği – Müslümanlarıyla ve Kıptileriyle- Ulusal Mısır Devleti’nin belkemiğini oluşturmaktadır” ifadesi yer alıyordu.
Ulusal birliği idame ettirmenin birçok yaratıcı yolu bulunmaktadır. 2019 yılında Kıpti Ortodoks Kilisesi, Hristiyanlarla Müslümanları birleştirmek amacıyla bir fotoğraf yarışması düzenledi. Kazanan fotoğraf, ibadet etmekte olan Müslümanların secdedeki hâlini gösteriyordu. Bu Müslümanlardan birinin üzerinde haç işaretini kucaklayan hilal baskılı bir tişört vardı. Kendisi Müslüman ve tanınmış bir fotoğrafçı olan Ahmed Hamid çekmişti fotoğrafı. Hamid, Kahire’deki Kıpti Katedrali’nde gerçekleşen ödül töreninden sonra gazetecilere verdiği demeçte, bu ödüle diğerlerinden daha fazla değer verdiğini belirtirken, “Kilise’nin verdiği ödülün değeri daha farklı!” açıklamasında bulunmuştu. Sonrasında ise “Ödülü Papa Tawadros’tan, yüce insan değerlerini özetleyen bir biçimde, sıcak kalpli ve sevgi dolu bir gülümsemeyle şahsen aldım.” diye eklemişti. Ödül töreni sırasında katedral, Müslümanlar ve Hristiyanlarla doluydu. Katılan Müslümanların çoğunluğu ise peçe takan Müslüman kadınlardı.