Tüm İtalya Karantinada: “Dünyanın Ucundaki Felaket Artık Kapımızda”
İtalya’nın tamamı KOVİD-19’la savaş için karantina altında. Ailesiyle birlikte İtalya’nın kuzeyindeki Como kentinde yaşayan Şüheda Genç, karantinada yaşadıklarını Perspektif için kaleme aldı.
Karantina. Sokaklar boş. İş icabı dışarıda olanların bir belge doldurmaları, bu belgeyi her zaman yanlarında bulundurmaları ve talep edildiğinde güvenlik güçlerine göstermeleri gerek. Dışarıya çıkmak kısıtlamalara tabi. Adım başı kontrol yok, ama böyle bir ihtimalin varlığı bile insana özgür olmadığı duygusunu veriyor.
Yaklaşık 10.000 kişinin koronavirüs kaynaklı Covid-19 hastalığına yakalandığı İtalya’da insanlar endişeli. Ülkede ölü sayısı 463’e ulaştı. Ben ve ailem de 60 milyonluk İtalya nüfusu ile birlikte karantina altındayız. Ve tüm olanlar, iki ay gibi kısa bir sürede yaşandı.
Karantina Sloganı: “İtalya İçin Evde Kalıyoruz”
Ocak ayı sonlarında iki Çinli turistte İtalya’daki ilk korona virüsünün tespit edilmesinin ardından şubat ortalarında artan vaka sayısı, yetkilileri ciddi adımlar atmaya sevk etmişti. Şubat’ın 20’sinden itibaren vakaların sıklıkla görüldüğü Milano’nun güneyinde, başta Lodi olmak üzere birkaç bölge “kırmızı bölge” ilan edilerek karantinaya alındı. Ancak salgın devam etti. Önce İtalya’nın ekonomi lokomotifi olan ve 15 milyon insanın yaşadığı Lombardia bölgesinde okullar tatil edildi, spor müsabakaları iptal oldu ve ibadet ve kültürel faaliyetler sınırlandırıldı. Salgının Lombardia dışında birkaç büyük şehirde görülmesiyle ise bu tedbirlerin çok da işe yaramadığı anlaşıldı.
Lombardia Bölge yetkililerinin önlemleri, ilk başlarda halkta bir panik havası oluşturdu. Süpermarketlerde uzun kuyruklar oluştu ve uzun ömürlü gıdalarla suların bulunduğu raflar iki gün içinde boşaldı. Özellikle ilk günlerde süt, yumurta, makarna, su ve hijyen ürünlerini bulmak zorlaşırken, tedarikçilerin hızlı operasyonları ve halkın duruma alışıp gerekli stokları yapmış olması neticesinde hijyen ürünleri haricinde diğer kalemlere ulaşmak çok zor olmadı. Ben ilk günlerdeki alışveriş paniğinden önce ufak bir alışveriş yapmıştım. Şu an görünür bir durum olmasa bile her eve dönüşte ister istemez markete uğrayıp ufak da olsa alışveriş yapma gereksinimi duyuyorum.
Mart’ın ilk haftasına kadar uygulanan önlemlerin 7 Mart’ta tüm Lombardia’ya yayılacağı ve birçok yerde giriş çıkışların yasaklanacağı dedikoduları üzerine insanlar başta Milano olmak üzere kırmızı bölgelerden güneye ya da karantina dışı bölgelere hareket etmeye başladı. Nihayet 9 Mart’ta Başbakan Giuseppe Conte, virüsün İtalya geneline yayıldığını ve tüm ülkenin “kırmızı bölge” ilan edildiğini duyurdu. Tedirginliği yüzüne yansıyan Başbakan’ın açıklamaları muğlaktı. Seyahat ve gündelik yaşamı ilgilendiren kısıtlamaların 3 Nisan’a kadar süreceği açıklandı. Sağlık, iş ve zorunlu alışverişler dışında dışarı çıkılması yasaktı ve güvenlik güçlerinin yetkileri arttırılmıştı. 9 Mart itibariyle sınır geçişlerinde ve otoban giriş çıkışlarında sıkı kontroller başladı, polis ve jandarma devriyeleri sıklaştı.
“İtalya için Evde Kalıyoruz” sloganı ile mümkün mertebe dışarı çıkılmaması telkinleri yapılırken, işverenlerden evde çalışma ya da izinler konusunda esnek davranılması bekleniyor. Sağlık kurumları aciliyet arz etmeyen durumlarda hastanelere gelinmemesi, gelinmesi durumunda ise hastaya refakat edilmemesi konusunda uyarıyor. Personelin yetersiz kalma durumuna karşın ek tedbir olarak emekli ya da işten ayrılmış sağlık personellerinin geri çağrılması ve tıp öğrencilerinden destek alınması söz konusu. Hastanelerde durumu ağır olanlardan ziyade kurtarılabilecek hastalara yoğunlaşıldığı dedikoduları sosyal medyada sıkça dolaşıyor.
Türkiye ile direk uçuş gerçekleştiren Pegasus ve Türk Hava Yolları şubat sonu itibariyle İtalya operasyonlarını durdurduklarını açıklasa da karantina öncesi ikinci ülkeler üzerinden Türkiye’ye seyahat edilebiliyordu. Ancak karantina sonrası başta Milano’nun en büyük havaalanı Malpensa olmak üzere bütün havaalanlarında tüm sivil uçuşlar durduruldu. Bu esnada bazı vatandaşların karantina öncesi araçlarıyla yola çıktığı ve karayoluyla Türkiye’ye ulaşmaya çalıştıkları haberleri de geliyor. Roma Büyükelçiliği ve Milano Başkonsolosluğu gündemi yakından takip ederek vatandaşları gelişmeler konusunda bilgilendirirken, tahliye durumu için henüz bir gelişme yok. Ve yine karantina altında vefat durumu yaşanması hâlinde Fransa örneğinde olduğu gibi Türkiye’ye cenaze organizelerinin ve naklinin mümkün olup olmadığı da merak konusu.
Ben ilk başlarda tedirginliğimizi çocuklara hissettirmemeye gayret ediyordum. Ancak artık haberlerden ve davranışlarımızdan gerekli malumatı ediniyorlar sanırım. Evde hayat artık biraz daha zor olacak gibi. Çocuklar öncesinde en azından bahçede oynayabiliyorken dışarı çıkışların artık tamamen durdurulduğu yönünde yorumlar var. İtalya’nın tamamı “kırmızı bölge” ilan edilmeden önce çocukları Türkiye’ye göndermeyi düşünsek de, havaalanı ya da uçak kabininde virüse maruz kalabilecekleri veya salgını oradaki insanlara taşıyabilecekleri riskini göz önünde tutarak vazgeçtik. Okul dersleri internet platformlarından gönderiliyor ve çocukların konuları velileriyle işlemeleri isteniyor. Liselerde bazı öğretmenler görüntülü ders yapmaya çalışıyorlar. Tabii okul ortamı olmayınca ve sürekli evde olduklarından çocukların derslere odaklanmaları kolay değil.
Virüs Nedeniyle Kapanan Camiler
Tüm bunlar olup biterken, İtalya’daki Müslüman toplum için özellikle camilerin kapanması, Cuma namazları ve toplu organizelerin iptali de elem verici. İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) İtalya Bölgesinin de üyesi bulunduğu UCOII (İtalya İslami Kuruluşlar Birliği) salgının ciddiyetini artırdığı daha ilk günlerde konuyu gündemine almış, yetkililer ve dernek temsilcileriyle yaptığı istişarelerde toplum sağlığını önceleyerek üyesi olan kurumlara yeni bir güncellemeye kadar 23 Şubat itibariyle mescit hizmetlerini durdurma tavsiyesini duyurmuştu. Bu doğrultuda, Türkiye kökenli cemaatin yanı sıra Afrika ve Asya kökenlilere de 27 yıldır aralıksız hizmet veren İtalya Bölgesi Como Şubesi mescit hizmetlerini durdurmuş; Liguria Bölgesinde yer alan ve henüz risk alanında olmayan Imperia Şubesi de Şubat sonu itibarı ile cami hizmetlerine ara verdiğini duyurmuştu. Yine İtalya’nın değişik bölgelerinde hizmet veren DİTİB camilerinde de 24 Şubat’tan beri faaliyetler durdurulmuş durumda.
Yaklaşık sekiz yıldır görev yaptığım Como Camisi’nin kapısını kilitlemek ve ilgili yazıyı kapıya asmak zorunda kaldığım 23 Şubat’tan beri rutin olarak şubemize gelmeye devam ediyorum. Camimiz hizmete kapalı. Bu yüzden yalnızca içerideki işleri takip edip, çevreye terk edilmiş imajı vermemeye çalışıyorum. Ancak yıllardır kış aylarını, en azından gündüzleri sıcak mescitte geçiren mültecilerin açık bıraktığımız abdesthanede abdest alarak dışarıda kıyıda köşede namaz kıldıklarını görmek içimi yaralıyor. Bazen dışarıda karşılaştıklarımızın gözleri parlayarak “Cami açıldı mı, ne zaman açılacak?” sorularına cevap vermek oldukça zor. Mescidimiz ezansız, namazsız kalmasın diye namaz vakitlerinde tek başıma da olsa mescitte oluyorum. Duvardaki takvim 23 şubat sayfasında hâlâ. Bazen etrafı kontrol etmek için abdesthaneye geçiyorum. Her ne kadar mescidi kullanamasalar da kim olduğunu bilmediğim birileri abdesthaneyi gönüllü olarak günlük temizliyor. Bazıları da ortalıktaki yaprakları ve çöpleri süpürüyor, ortamı temiz tutmaya gayret ediyorlar. Belki de kullanımda olduğu zamanlardan daha fazla sahip çıkıyorlar camimize. Bizse ailece yıllardır ilk defa bu Regaib Kandili’ni evde geçirdik. Ailece bir kandil programı hazırladık. Camilerdeki program formatına bazı eklemeler yaparak çocuklar için eğlenceli hale getirmeye çalıştık. Oldukça farklı oldu.
Son karantina kısıtlamaları ile özellikle Türk işletmecilerin faaliyet gösterdiği restoran sektöründe daha salgının ilk günlerinden itibaren göze çarpan durgunluk, bar ve cafe’lerde uygulanan 6-18 saatleri haricinde kapatma zorunluluğu neticesinde ciddi bir hâl aldı. Her ne kadar güvenlik güçleri ve yetkililer itidalli olsa da İtalya’da yaşayan azınlık toplum tedirgin. Başta seyahat yasakları, özellikle gündelik çalışanların gelir durumu, cenaze durumundaki belirsizlik, çocuklu ailelerde sosyal aktivitelerin kısıtlanması gibi konular kafa karıştırırken; Faşizmin 100. yılı, salgının yabancılarla ilişkilendirilmesi ve son günlerde baş gösteren hapishane isyanları gibi konular da tedirginlik kaynağı.
Zor günlerin daha da yaklaştığı tedirginliği arasında insan kendisine şu soruyu soruyor: Her şey ne kadar da hızlı gelişti?
Her şeye rağmen tüm bu süreçte şunu gördük ki, dünyanın neresinde olursanız olun tehlikeden uzak değilsiniz. Çok uzak gördüğümüz Çin ve halkının yaşadığı felaket bir uçak seyahatiyle birkaç saatte kapınızda. Her şey bir yana, bu durum inşallah bizlere elimizdekilerin kıymetini, özellikle camilerimizin, özgürlüğümüzün ve sıhhatimizin kıymetini anlamak için bir vesile olur. Allah’ın takdirine olan inancımız bu süreçte elimizdeki en büyük hazinemiz.
Koronavirüsünden korunmak için Almanya Sağlık Bakanlığı’nın Türkçe yayınladığı broşüre buradan ulaşabilirsiniz.
TIKLA