İslam Din Dersi: Kırılgan Zeminde Hareket Etmenin Ağır Vebali
Almanya’nın Hessen eyaletinde 2012’den beri Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ile işbirliği içinde verilen İslam din dersi uygulaması durduruldu.
Almanya’nın Hessen eyaletinde geçen hafta devlet okullarında İslam din dersi konusunda sınırları belirleyici bir gelişme yaşandı. Olay, İslami bir cemaatin bir yandan kamu gücü ile diğer yandan Türkiye devletiyle olan ilişkisi açısından fazlasıyla düşündürücü bir niteliğe sahip. Aynı şekilde dinî bir cemaatin temel hakkı olan bir meselede siyasi zeminde yürütülen işbirliklerinin ne kadar kaygan ve kırılgan olabileceğinin de göstergesi. Kamunun, kendince belirlediği bir şüpheyle yılların işbirliği birikimini nasıl boşa çıkartabileceğini de ortaya koyan bir örnek. Müslümanların bu ülkedeki geleceği, temel hak, hukuk ve menfaatlerinin korunmasında sorumluluk makamında bulunan kişilerin fazlasıyla üzerinde durması gereken bir gelişme.
Hessen’de Alınan İslam Din Dersi Kararı ve Sonuçları
Hessen Eyaleti Kültür Bakanlığı, kamuoyuna yansıdığı üzere Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Hessen Eyalet Birliği ile eyalet okullarında İslam din dersleri alanında yürüttüğü işbirliğini noktaladı. Eyalet Kültür Bakanı Prof. Dr. R. Alexander Lorz, alınan kararın sebebini basın açıklamasıyla duyurdu. Bakanlığa göre ortada tek bir gerekçe vardı, o da DİTİB Hessen’in Türk devletinden bağımsız olmamasıydı. Hukukçu Prof. Dr. Josef Isensee’nin 2017 yılında sunduğu bilirkişi raporuna dayanarak alınan karara göre İslam din derslerinin verilebilmesinde şart olan “bağımsız dinî cemaat olma” kriteri DİTİB Hessen tarafından yerine getirilmemişti ve yakın zamanda da yerine getirileceğe benzemiyordu. Hukukçu Isensee bilirkişi raporunda DİTİB Hessen’in Türkiye ile bağlantısı hakkında, “DİTİB Hessen, DİTİB Genel Merkez üzerinden Türk devlet başkanına doğrudan bağlı olan Türk dinî kurumu Diyanet’e kadar giden bir talimat zincirinin son halkasıdır. DİTİB Eyalet Birliği, bir dinî cemaat olarak bu organizasyon bütünlüğü içerisinde kendi başına sorumluluğu yerine getirmek için gerekli olan kurumsal bağımsızlığa asgari düzeyde sahip değildir. Tüzükte ve yapılanmada yapılan değişiklikler üst mercileri bağlamadığı için söz konusu ihtiyaca katkı sunmamaktadır.” yorumunda bulunuyordu. Dolayısıyla DİTİB Hessen’de var olan temel arızanın Türk devletiyle olan aşırı bağımlılık olduğuna işaret ediliyordu.
86 camisi, 60 bin üyesi ve 100 bin kişilik cuma namazı cemaatiyle eyalette üçüncü büyük dinî cemaat olan DİTİB Hessen alınan karar karşısında “hayal kırıklığı” yaşadığı açıklamasında bulundu. Hessen Eyalet Hükümeti ile 2012 yılında bir işbirliği süreci başlamış, İslam din dersleri konusunda DİTİB partner olarak seçilmişti. O günden bu yana işbirliği çerçevesinde öngörülen kurumsallaşma adımları atılmış, İslam Din Dersleri Komisyonu (Alm. “Kommission für den islamischen Religionsunterricht”), Din Pedagojisi ve İlahiyat Araştırmaları Birimi (Alm. “Referat für Religionspädagogik und theologische Studien”) ve Sosyal Yardım ve Manevi Rehberlik Birimi Alm. “(Referat für Wohlfahrtswesen und Seelsorge”) yapıları kurularak, DİTİB Hessen okullarda İslam din dersi veren merciye dönüşmüştü. Dolayısıyla Hessen Eyalet Hükümeti’nin öngördüğü adımların DİTİB Hessen tarafından atılmasına rağmen ortaklık sürpriz bir şekilde sonlandırılmıştı. Bu geçmişe yaptığı basın açıklamasıyla değinen DİTİB, Eyalet Kültür Bakanlığı’nın verdiği kararı siyasi önyargılarla alınmış ve anayasal hakları çiğneyen bir karar olarak değerlendirdi.
Hessen Eyaleti, uygulamada DİTİB Hessen tarafından verilen inanca dayalı İslam din derslerinin bundan sonra nasıl yürütüleceğine de açıklık getirdi. Eyaletin açıklamasına göre, 2020/21 eğitim döneminde DİTİB Hessen’in ders verdiği 62 noktada eyalet kendi başına “İslam dersi” verecek. Bu noktada “kendi başına” ifadesi özel bir anlam içeriyor. Zira verilen bu dersler inanca dayalı İslam din dersi değil, Türkçeye daha çok “İslam kültür dersi” olarak tercüme edebileceğimiz bir din dersi olacak. Bu ders müfredattan tamamen eyaletin sorumlu olduğu bir ders. Bu şekilde yeni eğitim yılında bir ila sekizinci sınıflar arasında toplamda 3.300 öğrenci bu İslam dersine dâhil olacak. Bu arada DİTİB Hessen’in gözetimindeki derslerde eğitim veren öğretmenler alacakları ek formasyonla eyaletin hayata geçireceği bu yeni “İslam dersi”ni verebilecekler. Yine inanca dayalı din derslerinde görev almak üzere okuyan öğrenciler eyalet tarafından verilen İslam dersinde ek eğitim almak şartıyla görev alabilecekler. Ayrıca Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde bu alanda öğretmen yetiştiren bölüm İslam dersi için uyarlanacak. Bakanlığın yaptığı basın açıklamasında yer alan bu bilgiler aslında kararın son dakikada verilmediği, gerekli hazırlıkların yapılmasının ardından ilan edildiği izlenimini veriyor. Aynı şekilde devletin yaklaşık sekiz yıllık bir birikimi nasıl kamulaştırdığını, DİTİB Hessen ile işbirliği neticesinde oluşmuş yapılara nasıl el koyduğunu da gösteriyor.
Siyasi Mecrada Yürütülen Ortaklığın Kırılganlığı
Yaşanan bu olay, girişte ifade ettiğimiz gibi, siyasi zeminde yürütülen ilişkilerin siyasi konjonktürden doğrudan etkilenme nedeniyle kaygan ve kırılgan olduğunu bir kez daha gösteriyor. Göçmenler, Müslümanlar, Almanya’da yaşayan Türkler veya Türkiyeliler söz konusu olduğunda bu karakter daha da belirgin bir hâl alıyor. Zira bu kesimin ülkenin en önemli siyasi meseleleri arasında yer aldığı hususu, Alman göç ve entegrasyon politikalarında Vatandaşlık Yasası’ndaki köklü değişiklerle gerçekleşen paradigma değişiminden bu yana bilinen bir gerçeklik. Bu olgudan hareketle üzerinde durulması gereken nokta, özellikle de temel haklar konusunda siyasi ilişkiler üzerinden geliştirilen işbirliklerinin uzun vadede zarar görmemesi ve kalıcı bir şekilde yürütülebilmesi için hangi yolun izlenmesi gerektiğidir. Bunu yaparken her bir İslami cemaatin kendi başına hareket etmesinin ne kadar faydasının olduğu üzerinde de ayrıca durmak gerekir.
2012 yılındaki şartlar içerisinde alınan bir karar 2020 yılında şartların değişmesiyle başka bir şekil alabiliyor. Daha somut ifadeyle 2012 yılında farklı bir Almanya ve farklı bir Türkiye söz konusuydu. Buna göre iki ülke arasındaki ilişkiler de farklıydı. 2020 yılında yolların fazlasıyla ayrıştığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Her ne kadar DİTİB Hessen, eyaletle yapılan işbirliği doğrultusunda kurumsal bağımsızlığın da işareti olan yapısal adımların atıldığını ifade etse de Türkiye ile olan bağ yükünden kurtulamıyor. Ankara’daki Diyanet Başkanı’nın veya Devlet Başkanı’nın yaptığı bir açıklama nedeniyle Alman kamuoyunda hesap vermeye zorlanan DİTİB önümüzdeki yıllarda da bu yükten kurtulacağa benzemiyor. Bu sorun maalesef, Almanya’da doğmuş, büyümüş, hatta anne ve babası da neredeyse tamamen Almanyalı olan Müslüman çocukların dinî kimliğinin oluşmasına katkıda bulunacak inanca dayalı İslam din dersleri gibi hassas bir alanı doğrudan etkileyebiliyor. Böyle bir tabloda yolun başında uzun vadeli projeksiyonla, siyasetle birlikte hukuk ve medya ayaklarını da kapsayıcı hazırlıkların iyi yapılmasının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
Her bir islami cemaatin üzerinde kafa yorması gereken bir diğer konu, eyalet düzeyinde devlet kurumlarının İslami bir cemaatle olan ortaklığını nasıl bu kadar basit bir şekilde sonlandırabildiğidir. Kamudan, anayasal bir hakkın uygulanmasının söz konusu olduğu bir meselede daha özel ve saygılı bir muamele beklenir. Öğrenci, öğretmen, yönetici ve velilerle birlikte eyaletteki onbinlerce insanı doğrudan ilgilendiren bir konuda iletişim kanallarını dondurup ilişkiyi noktalamak, kamu kurumunun gösterebileceği medeni seviyeyle bağdaşmasa gerek. DİTİB Genel Merkezin veya DİTİB Hessen’in Türk devletinin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile olan ilişkisi kamuoyunda malum bir hususken ve işbirliği için gerekli adımlar yıllar önce atılıp mesafe katedilmişken 1 Nisan şakası gibi bir yaklaşımla ortaklığa nokta koymak, muhatap İslami kuruluşun içinde bulunduğumuz konjonktürde karar vericiler nezdinde ne kadar ağırlığının olduğunu da gösteriyor. Bu sadece DİTİB’in değil diğer İslami cemaatlerin de sorgulaması gereken bir tavır.
Geniş tabana sahip, cami merkezli İslami kuruluşların devletle olan ilişkileri Almanya’da onyılları kapsayan bir geçmişe sahip. Hessen’de alınan kararla bu geçmişe yeni bir tecrübe eklendi. Okullarda Müslüman çocuklara yönelik inanca dayalı İslam din dersleri konusunda da yıllara dayanan bir birikim mevcut. Zira eyaletlerde farklı modeller, uygulamalar hâkim ve tamamına yakını Hessen’de olduğu gibi siyasi modeller ve uygulamalar. Tek istisnası Berlin. Zira Berlin İslam Federasyonu hukuki yollarla elde ettiği hak neticesinde 2001 yılından bu yana inanca dayalı İslam din dersi verebiliyor. Bunun anlamı açık: Diğer eyaletlerde de yetkililer Müslüman çocukların İslami kimliğinin oluşmasında rol oynayacak İslam din dersleri alanında kaygan zeminde hareket etmenin ağır vebaliyle karşı karşıya.