Londra’daki Yeni “Mega Cami” ve Muhaliflerin Eski Argümanları
Britanya’da cami yapımına karşı çıkan aşırı sağcılar, büyük camilerin kültürel bir dominantlık kuracağından korkuyordu. Şimdi ise büyük camilerin, Kovid-19 açısından tehdit olduğu iddia ediliyor. Londra'daki "Mega Cami" tartışmasının bir özeti.
Britanya Müslümanları karantina koşullarına uyum sağlamaya çalışırken, aşırı sağcı Amerikan menşeli haber servisi Breitbart, Londra’nın merkezinde yer alacak “mega cami”ye dair planlar hakkında bir haber yayımladı. Bu haberde Piccadilly Meydanı’nın yakınında bulunan tarihî Trocadero binasının, Londra’nın eğlence ve tiyatro bölgesinin kalbinde yer aldığının altını çizerek, binanın bir bölümünün yaklaşık 1.000 kişinin ibadetine ev sahipliği yapabilecek kapasitede bir camiye dönüştürülmesi planının yerel makamlara iletildiğini iddia etti.
Sosyal medyada geniş çapta yayılan Breitbart haberindeki iddialara göre yerel sakinler yalnızca “mega cami”nin büyüklüğünden dolayı şok olmuş değil; sakinlerden bazıları ayrıca terörizm tehdidi açışından da endişeli. Haberde bölge sakinlerinin, camiye gelenlerin çevrede alkol yasağı uygulamaya çalışacağını ve bunun Londra’nın eşcinsel mahallesi olan Soho’ya karşı doğrudan tehdit oluşturacağını düşündükleri öne sürüldü.
Cami hakkındaki şikâyetlerin bazıları hiç şüphesiz Trocadero’da yapılması planlanan camiyle ilgili gerçek iddialara dayanıyor. Diğer taraftan Breitbart’ın haberinin başkalarının da muhalefet sürüsüne katılmasında hızlandırıcı bir rol oynadığı açık. Breitbart, denenmiş ve test edilmiş bir klişe olan “mega cami” ifadesini de, ülkenin diğer bölgelerinde yapılacak başka camilerin planlarını baltalamak için başarıyla kullanıyor. Bu durum bizlere yeni camiler söz konusu olduğunda büyüklüğün ne kadar önemli olduğu konusunda düşünme fırsatı verirken, Müslümanların ve İslam dininin bugünkü Britanya’da nasıl bir sorun olarak kolayca kurgulanabildiği hakkında çok şey anlatıyor.
Trocadero’da Yapılması Planlanan Cami
Shaftesbury Caddesi ve Piccadilly Meydanı’nın köşesinde yer alan ve bir eğlence merkezi olan Trocadero 1896’da inşa edildi. 1965’e kadar bir restorana ev sahipliği yapan bina, 1980’lerin başına kadar, kapalı alan eğlence merkezi olarak İngiltere’nin ilk IMAX sinemasını ve oyun salonu Segaworld de dâhil olmak üzere diğer çeşitli cazibe merkezlerini bünyesinde barındırdı. Bina yenilenip tekrar hizmete girdiğinde binanın büyük bir kısmı ihtiyaç fazlası olarak kaldı.
Her yeni girişimin başarısızlığa uğraması sonucunda bina 2006 yılında terk edilmiş bir hâl aldı. Daha bir yıl öncesinde Criterion Capital, binayı yakınındaki başka bir bina ile birlikte satın almıştı. O zamandan beri önemli değişikler geçiren Trocadero, günümüzde 740 yataklı bir otele ve çatı katında bir bara ev sahipliği yapıyor.
Criterion Capital’in arkasındaki adam olan Asif Aziz, Britanyalı Müslümanlara eğitim yardımı olması adına, merkezi Piccadilly Meydanı’nın yakınında bulunan Aziz Vakfı’nı kurdu. Bu vakıf, Trocadero binasının bodrum ve zemin katının bir bölümünü ibadet alanına ve sosyal merkeze dönüştürmek için izin istemek maksadıyla yerel makama gönderilen planların arkasındaki kuruluş. Planlarda da geçtiği üzere bölgede yaşayan ve çalışan Müslümanlara hizmet vermek niyetiyle, namaz alanında muhtemelen sadece Cuma namazında tam kapasiteye yakın katılım olacağının altı çizilerek, diğer tüm günlerde 100’den fazla ibadet edenin olmayacağı belirtilmişti.
Camilerle İlgili “Problem”
Halkın istişaresi sona erdiğinde planlarla ilgili yaklaşık 9 bine yakın yorum kayda geçti. Bunların çoğunluğunu destekleyici yorumlar oluştururken, Breitbart tarafından “mega cami” etiketinin yayınlanmasıyla birlikte camiye karşı çıkan yorumlar çoğaldı. Tahmin edilebileceği gibi camiye karşı çıkmanın nedenleri geniş bir yelpazeden oluşuyordu: Caminin, bölgede kalabalığa neden olup mahallenin “karakterini” değiştirmesinden tutun; İngiltere’nin “İslamlaştırılması”nda caminin bir sonraki adım olması sebebiyle “seküler” alanda İslam’ın hoş karşılanmamasına kadar. Elbette caminin büyüklüğü de her zaman bir sorun olarak gösteriliyordu.
Ayrıca aşırı sağın camiye karşı seferber olmaya başlaması çok da sürpriz olmayan bir durumdu. Planların ilerlemesini engellemek için olayların ön saflarında yer alan aşırı sağcı grup “Önce Britanya” (İng. “Britain First”) hazırladığı kampanyayla 125 bine yakın imza topladı. En ilginç olanı ise Önce Britanya’nın bu eylemlerinin arkasında yatan nedenler gibi görünüyor. Caminin Londra’nın “en ikonik binalarından” birinde olması ve büyüklük probleminin yanı sıra aşırı sağcı grup, zaten fazla kalabalık olan bir alanda “mega cami”nin varlığının sosyal mesafeyi daha da zorlaştıracağını ve bunun da Kovid-19’un yayılma riskini arttıracağını belirtiyor.
İbadet Yerinin Büyüklüğü
Yirmi yıldan fazla bir süredir İngiltere’de aşırı sağcılar camilerin inşasına ve gelişmesine karşı çıkıyorken, camilerin “büyüklüğü” hakkında korku tellallığı yapmak tabandan destek görme adına etkili bir araç oldu. Böylece basit ama bir o kadar da etkili olan anlatı devreye giriyor: Cami büyüdükçe tehdit de büyüyor. Bu söylem, West Midlands bölgesinde Birmingham eteklerinde yer alan Dudley şehrinde işe yaradı. Burada ibadet yerinin büyüklüğünün yanında, “süper cami”ye bitişik olması önerilen minarenin yüksekliği de sorun olmuştu.
Minarenin, şehrin en eski kilisesinin çan kulesinden daha uzun olduğu öne sürülürken, muhalifler, Müslümanları böyle yaparak İslam’ın Hıristiyanlık üzerindeki üstünlüğünü iddia etmekle suçladılar. İngiliz Savunma Birliği’nin büyük bir kısmının da dâhil olduğu ve on yıldan uzun süredir devam eden aşırı sağcı protestoların da tetiklemesiyle cami planları 2018’de geri çekildi.
Bundan üç yıl önce benzer bir sonuç Doğu Londra’daki Stratford şehrinde 9 bin kapasiteli bir “mega cami” inşasının planlarında yaşandı. Orada aşırı sağcı grupların “camiyi yapacak olan kişilerin 7/7 intihar bombacılarıyla bağlantıları var” şeklindeki kampanyası sonrasında çeyrek milyondan fazla insan cami karşıtı dilekçe verdi.
Yeni Normal, Eski Normal
Kovid-19 salgınının ardından ortaya çıkacak olan “yeni normal” hakkında birçok şey söylenmesine rağmen Trocadero cami planları bize “eski normal”e ait bazı unsurların hayatta kalmayıp aynı zamanda büyümeye devam edeceğini gösteriyor. Pandemiden bağımsız olarak cami planlarına karşı koyulması, çok fazla değişiklik olmadığını gösteriyor. Eski normalde olduğu gibi camiler hâlâ tartışmalı, camilerin büyüklüğü de bir sorun. İngiliz aşırı sağı hem destek, hem de karşı koyma konularında harekete geçebilir; hatta harekete geçecektir. Bu bakımdan çok az şey değişmiş gibi görünüyor.
Belki de asıl değişiklik, büyüklük meselesinin “yeni normal”de nasıl sorunsallaştırıldığında yatıyordur. Bir zamanlar basit ama etkili olan, “Cami ne kadar büyükse tehdit de o kadar büyüktür” söylemi ile birlikte, ortaya çıkan tehdit her zaman ya kültürel söylemlere ya da şiddet söylemlerine dayanıyordu. Kültürel söylemler genel anlamda değer ve yaşam tarzıyla İngiltere’nin “ele geçirilmesi” üzerine odaklandı. Şiddet söylemleri ise terörizm ve radikalleşme üzerine odaklandı. Kovid-19 sonrasında bu tehdidin daha sinsi bir boyutu da ortaya çıkabilir.
Önce Britanya’nın kampanyasında çıkan sonuca göre caminin yarattığı tehdit biyolojik bir mesele: Birçok kişinin bir araya gelmesi Kovid-19’un yayılma riskini artırabilir. Bu tarz iddiaların doğru olup olmaması bir yana, böyle bir iddianın görünmeyen bir virüsün darbesinden ve etkilerinden zaten korkmuş olan yerel halk arasında ne kadar etkili olabileceğini görebiliriz. “Büyük cami, büyük biyolojik tehdit oluşturur” söylemini yeniden şekillendirmek, belki de “yeni normal” dediğimiz süreçte daha önce olmadığı kadar daha fazla harekete geçmek ve muhalefet etmek açısından etkili bir potansiyele sahip olabilir.