'Dosya: "Avrupa'da Düğün"'

“Kamera Gözünden” Berlin’de Bir Düğün Töreni

1980’li yıllarda Almanya’daki düğünler videoya kaydediliyor, bu kayıtlar Türkiye’deki akrabalarla paylaşılıyordu. Bugünün düğünleri ise muhayyel bir izleyici/takipçi kitlesi dikkate alarak kurgulanıyor.

Fotoğraf: Shutterstock.com/Von Alex Gakos

Berlin Spree Nehri üzerinde bir teknenin güvertesinde “kuğu gibi süzülen bir gelin”… Damada doğru yaklaşıyor, el ele tutuşup romantik pozlar veriyorlar. Ardından kamera bir kuaför salonunu gösteriyor, “damat traşı” sahne alıyor. Hemen ardından, eş zamanlı efektiyle gelinin makyaj sahneleri geliyor görüntüye. Başörtülü gelinin sadece yüzünü, biraz da gerdanını gösteriyor kamera. Sonrasında gelin evinde bele bağlanan kırmızı kurdele, kapı önünde çalan davullarla gelinin evden çıkışı teatral sahnelerle kameraya yansıyor. Gürültülü bir konvoyla düğün salonuna varılıyor, araçların arasına yerleştirilen küçük sis makineleri ile dumanlı bir sahne efekti yaratılmaya çalışılıyor. Kamera gelinle damadın her anını kaydediyor: Dans, pasta kesme sahnesi ve nihayet salondan çıkış.

Bunlar pek çok düğün videosunda rastlanılabilecek sahneler. Videolara asıl “farklı” niteliğini kazandıran husus, seçilen mizansenler. Gelin ve damadın tercihine göre Spree nehrinin yanı sıra Bellevue Sarayı, Berlin Katedrali ve Müze Adası gibi yerlerde de çekimler yapılabiliyor. Ya da gelin ve nedimeleri ellerinde fırfırlı şemsiyeler, damat ve sağdıçları da başlarında feslerle karşılıklı durup “Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur” şarkısı eşliğinde bir mizanseni canlandırıyorlar. 

Berlin’de bu seçenekler mevcutken mesela İstanbul’da bir çift, Gezi olaylarının olduğu dönemde TOMA’ların önünde fotoğraf çektiriyor. Bir uçak enkazının ya da yanmakta olan bir evin önündeymiş gibi görünen düğün fotoğraflarına sahip olmak isteyen çiftler de var. Böyle olunca, insan, fotoğraf ve video çekimleri düğün törenini kayıt altına almak için yapılmıyor da sanki düğün töreni bu kayıtlar için yeniden kurgulanıyor gibi bir izlenime kapılıyor.

“Her Şey Bir Fotoğrafta Nihayet Bulmak Üzere Var Olur”

Fotoğraf ve video çekimleri, artık bir düğünün olmazsa olmaz ritüelleri arasında. Susan Sontag, 19. yüzyıl estetlerinden Mallarme’nin “Dünyadaki her şey bir kitapta sona ermek için ortaya çıkar.” tespitine “Her şey bir fotoğrafta nihayet bulmak üzere var olur.” ifadesini ilave etmişti. Bu söz en fazla düğün fotoğraflarında gerçeklik kazanıyor. Hatta fotoğrafı çekilmemiş olay gerçekleşmemiş kabul ediliyor. Emile Zola’nın 1901’de söylemiş olduğu ve fotoğrafı gerçekliğin bir kanıtı olarak sunan yaklaşımı bugün tartışmasız kabul ediliyor: “Bir şeyin fotoğrafını çekmedikçe onu gerçekten görmüş olduğunu iddia edemezsin.” Özellikle de düğün gibi toplumsal törenler söz konusu olduğunda. Eğer fotoğrafların, videoların yoksa, düğününün gerçekleşmiş olduğunu nereden bileceğiz?

Bir düğün fotoğrafçısının kendisi ile yapılan röportajdaki şu ifadesi fotoğrafın nasıl da düğünün vazgeçilmez bir rüknü hâline geldiğini gösteriyor: “Fotoğraflarımız çekildiğinde düğünümüz tamamlanmış olacak.” Kendi düğünü için bu ifadeyi kullanan düğün fotoğrafçısı Fatih Yılmaz, sosyal medya hesabında paylaşmak için en ilginç fotoğrafı çektirmek isteyen müşterilerinden, gelin ile damadı fotomontajla ufolardan kaçarken, antik harabelerin ortasında ya da bir deprem anının en kritik yerinde imiş gibi manzaraya yerleştirdiğinden bahsediyor.  Böyle alakasız/ilginç düğün fotoğraflarına talebin artması, büyük oranda düğün fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılması ile ilgili. Artık çekilen fotoğraflar sandıklarda veya belki de yıllarca açılmayacak albümlerde saklanmıyor. İnsanlar çektirdikleri hemen her fotoğrafı, sosyal medya aracılığı ile takipçileriyle paylaşıyor.

Bir önceki aşama, aile albümüne yerleştirilen stüdyo çekimleriydi. Nitekim Sanayi Devrimi’nin yerinden ettiği insanlar, geçmişle bağ kurabilmek için fotoğraf çektirmeye ayrı bir önem vermişlerdir. Fotoğraf biriktirmek üzere gezen, deneyimini kameranın gözüne emanet eden turistlerden sonra en fazla fotoğraf çekenler/çektirenler, göç sebebiyle geçmişle bağları kopan kişilerdir. Almanya’daki Türklerin hem gündelik hayata dair hem de düğün törenlerini belgeleyen fotoğraflarına, video çekimlerine de bu açıdan bakmak gerekir.

Düğünler, kültürün özelliklerinin tezahür ettiği birliktelikler olduğu için sembolik bir önem taşırlar; kimlik, ana vatan gibi konuları düşünmemizi sağlayan metaforları sunan toplumsal olaylardır. Göçmenler söz konusu olduğunda kültürel tezahür ve kimlik meselesi çok daha büyük bir önem taşır. Bu sebeple Almanya’daki Türklerin düğün törenlerinde anavatan ile, akrabalar ile videolar aracılığıyla kurdukları köprü, çok çarpıcı bir örnektir.

Türkiye’den Berlin Düğünlerine Kasetle Katılmak

Büyük oranda 1980’lerde başlayan düğünlerin videoya kaydedilme geleneğinin asıl gerekçesi, Türkiye’deki akrabalardır. O dönemde tipik uygulama şöyledir: Türkiye’deki akrabalar düğün sahibinin yakınlarından birinin evinde toplanırlar ve sanki Berlin’deki düğün törenine katılmış gibi Almanya’dan gelen VHS düğün kasetini izlerler. Baştan sona, bizzat oradaymış gibi, kaseti durdurmaksızın, ileri sarmaksızın izlenen eğlenceye eşlik de ederler. Toplanılan yakın akrabanın evinde yenilir, içilir, hatta düğün kaydındakiler oynarken onlarla birlikte oynanır. Zamansal ve mekânsal engeller bu şekilde aşılmış olur ve sanki oradaymış gibi düğüne dair konuşulur: Gelinlik de biraz fazla açık. Taktığı bilezik pek ince değil mi? Aman Ayşe’nin elbisesi ne öyle… Ahmet’in kızı da pek güzel olmuş maşallah… Sohbet edilir, dedikodu kulvarına girilir, çöpçatanlığa malzeme toplanır. Kısacası, kasetten izlenen Berlin’deki düğüne Türkiye’den eşlik eden sanal düğün misafirleri, bir düğünde neler yapılırsa aynı şeyleri yaparlar. 

2000’lerden itibarense artık kamera, bütün törene hâkim olur. Belli bir rutini takip eden töreni dışarıdan bir göz olarak kaydetmenin yerini, kameranın orada olduğu bilincinin her şeyi değiştiren etkisi alır. Düğün artık başkalarının sonradan izleyeceği bir sahne olarak tasarlandığından, gösteri, eğlence ve şov unsurları ön plana çıkar ve düğün organizasyonunun yapısı neredeyse televizyon stüdyo ve magazin programlarına benzer. Bu süreçte Avrupa’daki (özellikle Almanya’daki) Türklerin düğünlerini canlı ya da banttan yayınlayan Düğün TV, çok tipik bir örnek teşkil eder. Düğün TV’nin kendi kameramanları tarafından çekilen ya da başka fotoğrafçıların çekimlerinin canlı ya da banttan yayınlandığı bu görüntülerde, sahne ve pistin daha ağırlıklı bir yer tutmaya başladığı görülür. 1990’lı yıllarda VHS kasetlere çekilip memlekete gönderilen kayıtlarda önemli bir yeri olmayan sahne ve orkestra, zaman içinde gittikçe ortamı ve kalabalığı yöneten, kamerayı yönlendiren bir unsura dönüşmüştür.  

Düğünlerde “Odak” Kayması

Esasında bütün törenler gibi düğün de eskiden beri seyire, gösteriye yöneliktir. Düğünlerde topluluğun ortaklaşa değerleri, önceden üzerinde uzlaşılan hususlar doğrulanır ve kamusal olarak törensel bir performansla sergilenir. Sahneleme, sergileme ve seyir, düğünler için hep söz konusudur. Herkes önceden belirlenmiş rolünü bilir ve oynar, topluluk bu sahneleme ile kültürünü, kimliğini, değerlerini onaylamış olur. Bu hep böyle olmuştur. Peki yeni görsel araçlar, yeni görüntüleme ve kayıt teknikleri, yeni medyalar ve sosyal mecralarda anlık/ertelemeli görüntü paylaşımı, düğün töreninin gidişatını, yani organizasyonunu ve sahnelenişini nasıl etkiliyor? Benim fikrimi yorduğum husus bu.

Fotoğraf çektirmenin ve video kayıtlarının düğünün vazgeçilmez ritüelleri arasına girmiş olması, bu etkinin en bariz görünen kısmı. Yukarıda işaret ettiğim düğünlerde sahnenin ve eğlence/magazin yönüne kayması gibi değişimlere benzer, başka “odak” kaymaları da söz konusudur. Yeni kayıt teknikleri sebebiyle düğün töreni boyunca ve özellikle düğün salonunda ortaya çıkan en önemli değişimlerden biri gelin ve damadın pozisyonudur. Eski düğünlerde gelin ve damat, günün kahramanları da olsalar topluluktan ayrı çok özel bir öneme sahip değildirler. Nitekim eski sabit kameralarla çekilen görüntülerde gelinle damadın göründüğü sahneler, oran olarak, misafirlerin göründüğü sahnelerden fazla değildir. Günümüzde ise salondaki bütün törensel aşamalarda gelin ile damadın aktörlüğü ön plandadır. Salona girişleri dev ekranlardan canlı olarak izlenir, yürüyüşlerini mini bir medya ordusu takip eder. Gelin ile damat âdeta medyatik bir figür olarak baş aktör konumuna yükselmişlerdir. 

Zira artık düğün töreni kayıtlarının dolaşım ve paylaşımı sadece eş dost, akraba ile sınırlı değildir. Yeni medya olanakları ile birlikte bu çekimler, bu çekimlerden yararlanılarak yeniden kurgulanan videolar, ana akım medyanın iletişim kanallarında reyting mücadelesi verecektir. Kamera gelin ve damadı baş aktör ve aktrise dönüştürürken, düğün töreni de bir gösteriye dönüşür. Gelen misafirlerin haricinde bir de hayali izleyiciler vardır, bu olaya geç dâhil olacak izleyiciler… Sanki bütün düğün bu hayali izleyiciler için tasarlanır. 

“Kamera Gözü” Hakimiyeti Altında Düğün Törenleri

Bu sadece düğün töreni gibi önemli törenlerle sınırlı bir uygulama değil. Artık herkes elinde bir kamera/akıllı telefon ile yaşıyor ve hayat parçalarını sürekli kaydedip paylaşıyor. Dijital kültürle ilgili çarpıcı tespitleri olan genç sosyal bilimci Nathan Jurgenson, bugünümüzü sosyal medyanın vadettiği bir kitle için potansiyel bir geçmiş olarak kurguladığımıza işaret ederken “belgesel bakış” kavramını kullanıyor. “Belgesel bakış”, bugün içinde olduğumuz anı sosyal medyanın vadettiği seyirci tarafından tüketilecek potansiyel bir geçmiş olarak görmek ve kurgulamak demek. Günümüzde düğünler de sanki geleceğin potansiyel Youtube videosu imiş gibi muhayyel bir izleyici/takipçi kitlesi dikkate alarak kurgulanıyor. Artık düğün törenlerinin muhatapları, orada bizzat bulunan misafirler ya da Almanya’daki Türklerin 1980’li, 90’lı yıllardaki uygulamasında olduğu gibi memleketteki akrabalar değil. Düğün törenlerinin yeni organizasyonu, “kamera gözü”nün hakimiyeti altında şekilleniyor.

Nazife Şişman

Boğaziçi Üniversitesi’nde Ekonomi okuyan Şişman, Sosyolojide lisansüstü çalışmalar yapmıştır. Ağırlıklı çalışma alanları kimlik siyaseti, kültürel karşılaşmalar, gündelik hayat, beden sosyolojisi ve dijital kültür gibi konularda yoğunlaşmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler