'ABD'

Sosyal Medyanın Özgürlük Masalı ve “Kötü Kurt” Trump

6 Ocak Kongre binası baskınından sonra Donald Trump'a bütün sosyal medya mecralarında karartma uygulandı. Bu tabloya bakılarak, sosyal medya şirketlerini kontrol eden sermaye gruplarının küresel ölçekte kendi kurallarını ve prensiplerini istedikleri zaman dayatabileceği sonucunu çıkarmak eşyanın tabiatına uygun. Bir taraftan etkileşim kavramı üzerine kurgulanan masallar anlatılırken, diğer taraftan insanlık tarihinin en katı hiyerarşilerinden biri inşa edilmiş durumda.

Fotoğraf: rafapress / Shutterstock.com, Değişiklikler: Perspektif

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) gerçekleşen 6 Ocak Kongre binası baskını pek çok açıdan önümüzdeki sürecin belirleyicileri arasında yer alacak. ABD’nin merkezinde yer aldığı dünya sisteminin artık sonunun geldiği yönündeki tartışmalardan Amerikan federal sisteminin daha çok tartışılacağı bağlamındaki anlatılara uzanan geniş bir düzlemde, mesele gündemde olacak gibi görünüyor.

20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Demokrat Joe Biden ve yönetiminin Kongre baskını sonrasında daha fazla içe mi kapanacağı, yoksa seçim kampanyasında vurguladığı üzere Amerika’nın (küresel güç mücadelesi ve hegemonya alanlarına) geri döneceği bir sürecin mi yaşanacağını zaman gösterecek. Fakat her halükârda 6 Ocak Kongre binası baskını bir kırılma noktası olarak sadece Joe Biden yönetimi bakımından değil, Amerikan müesses nizamı için de bir nevi travma işlevi görmeye devam edecek. Çünkü ABD 6 Ocak’ta pek çok Demokrat partilinin tanımladığı gibi artık kendi “teröristleri” ile en üst seviyeden tanışmış oldu.

Sosyal Medya Şirketlerinin Müdahalesi

Kongre binası baskını sonrasında gündeme gelen bir diğer konu ise sosyal medya mecralarının pratikleri oldu. Twitter ve Facebook’un öncülük ettiği bu pratiklerde, daha önce olduğu gibi, şirketler ABD Başkanı Trump’ın Twitter hesabından yaptığı paylaşımlar konusunda kapatma ve sınırlandırma yönünde işler yaptı. Aslında Twitter tarafından gerçekleştirilen bu uygulama yeni değil: 3 Kasım’da yapılan ABD seçimlerinin kampanya sürecinde başlayan yaklaşım biçimi, sair zamanlarda Trump aleyhine hayata geçirilmişti. Fakat bu kez işin rengi tümüyle değişti.

6 Ocak Kongre binası baskını sürecinde hesabın 12 saat boyunca askıya alınması yeni bir ileri adım olarak değerlendirilmişti; gerçekten de hemen ardından Trump’ın hesabı tümüyle kapatıldı. Trump’ın hesabına erişmek isteyenlerin karşısına bu hesap askıya alınmıştır uyarısı çıkmaya başladı. Yasak sadece Twitter ile sınırlı kalmadı. “Big Tech” olarak kavramsallaştırılan yeni iletişim teknolojilerinin yönetim katı tarafından, neredeyse eşzamanlı şekilde, Trump’a bütün sosyal medya mecralarında karartma uygulandı; hesapları ya kapatıldı ya da askıya alındı. Twitter ve Facebook dışında bu şirketler arasında Google, Instagram, YouTube, Snapchat, Spotify, Reddit, Pinterest, Twitch ve Shopify gibi mecralar yer alıyor. Trump’ın aslında Cumhuriyetçi seçmenin sohbet için yoğun şekilde kullandığı Parler’de hesap açması ve Trump taraftarlarının üyelik için yoğun ilgi göstermesi üzerine Google, Parler’ı Play Store’dan çıkartarak oradaki varlığını da engellemiş oldu. Trump’ın Beyaz Saray’a ait @POTUS hesabından yaptığı paylaşımlar da Twitter tarafından silinmiş durumda.

Dolayısıyla Trump’ın sosyal medyada hesap açarak hedef kitlesine sesini duyurabileceği bir mecra olarak sadece Çin’li Tik Tok kalmış oldu. Ana akım Amerikan medyasının yüzde 90’lar oranında Trump karşıtı olduğu realitesiyle eşzamanlı düşünüldüğünde, Trump’ın büyük bir sınırlandırmayla karşı karşıya olduğu açık. Fakat bu uygulamanın sadece Trump ile sınırlı kalacağını düşünmek, meselenin esasını gözden kaçırmak olur. Çünkü yukarıda isimleri zikredilen Big Tech şirketlerinin birbirleriyle sermaye ortaklığı ve yoğun sahiplik ilişkisi bulunuyor. Bu tabloya bakılarak, sosyal medya şirketlerini kontrol eden sermaye gruplarının salt ABD’de değil, aynı zamanda küresel ölçekte de kendi kurallarını ve prensiplerini istedikleri zaman dayatabileceği sonucunu çıkarmak eşyanın tabiatına uygun. Dünya iletişimin gücünü kontrol etme konusunda tekelleşmiş yeni bir küresel hegemonya biçimiyle karşı karşıya. Henüz görevdeki bir ABD başkanı için tüm mecraları kapatan büyük sermaye gruplarının, kendi çıkarlarıyla uyuşmadığını düşündükleri durumlarda, benzer uygulamaları farklı siyasi aktörlere karşı da yapabileceğinin herkes farkında.

Hiyerarşinin Geri Dönüşü

Yasama, yürütme ve yargı ile birlikte demokrasilerde dördüncü erk olarak vurgulanan medyanın artık toplum adına iktidarları denetleyemediği varsayımıyla birlikte, küresel ölçekte “beşinci güç” kavramı, büyük ölçüde iki binli yılların başında dolaşıma sokulmuştu. O günden bugüne, süreç içinde yoğun şekilde sahiplenilen yeni iletişim teknolojileri için, mevcut durum yeni bir aşama olarak değerlendirilebilir. En azından bu sanal dünyalara giydirilmiş olan “hakikatin temsili” yanılsaması konusunda bir farkındalıktan bahsedilebilir.

Teknolojik ilerlemenin geriye döneceğinden bahsetmiyorum elbette. Altını çizdiğim gerçeklik, sosyal medya platformları için bir ön kabul şeklinde dayatılan tarafsızlık, objektiflik, eşitlik ve ifade özgürlüğü yönündeki mitlerin geride kaldığıyla ilgili. Sair zamanlardaki uygulamalarıyla ilgili şirketler ilk örneklerini vermiş olsa da, görevdeki ABD başkanının sessizleştirilmesi, aslında dünyaya verilmiş ürkütücü bir mesaj. Bu mesaja göre, gerek duyulduğunda, küresel sermaye şirketlerinin milli iradeler tarafından seçilen siyasetçileri hiçe sayabileceği ve onlara hiyerarşik bir ilişkinin dayatılabileceği yargısı ön planda.

Kitle iletişim araçları ile kontrol ve ikna kavramları arasında kurulan güçlü ilişkinin yeniden tasarlandığı bir düzlemde, sosyal medya şirketleri ile geçmişin sayfalarında bırakıldığı varsayılan medya-birey ve medya-toplum arasındaki hiyerarşik ilişki kurma biçiminin, aslında çok daha güçlü bir şekilde geri döndüğü görülüyor. Farklı ülkelerdeki az sayıda insan tarafından yönetilen medya şirketlerinin o ülkelerdeki çok sayıda insanın duygularına hitap ettiği günlerden geçerek geldiğimiz şimdilerde, hitap edilen mekân, zaman ve nüfus çok daha fazla artarken, yöneten pozisyonundakilerin sayıca bile olabildiğince azaldığı, apaçık bir gerçeklik olarak ortada duruyor. Bir taraftan etkileşim kavramı üzerine kurgulanan masallar anlatılırken, diğer taraftan insanlık tarihinin en katı hiyerarşilerinden biri inşa edilmiş durumda. Bu hiyerarşinin başarısının sırrı ise aslında bir hiyerarşinin olmadığı hissini yaşatabilmesinde saklı. Trump’ın sosyal medyadaki “fişinin çekilmesi” kuşkusuz belli bir etki oluşturmuş olabilir. Fakat büyü henüz bozulmadı.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler