'Fransa'

Kronikleşmiş Bir Fransız Huyunun Dışavurumu: Eric Zemmour Örneği

Yaklaşan 2022 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi siyasi partiler seçim kampanyalarına hız vermişken, aşırı sağın hızla yükselen tartışmalı ismi Eric Zemmour, Macron’un karşısına çıkabilecek muhtemel güçlü adaylardan biri olarak öne çıkıyor.

Anketler Nisan 2022’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Emmanuel Macron ile Marine Le Pen arasında ikinci turda kaçınılmaz bir düellonun haberini verse de Eric Zemmour öngörülen düellonun kaçınılmazlığını bozan yabancı olarak karşımıza çıkıyor. Aylarca süren yavaş yükselişten sonra, ilk bakışta çok ciddi olmayan ve olası adaylık gibi görünen şey bir anket sayesinde somutlaştı: Eric Zemmour’un ikinci turda Emmanuel Macron’un karşısına çıkma ihtimali bulunuyor. Peki aday olup olmama merakını ustalıkla güden, kamuoyundaki tartışmaları artıran, seçim finansmanını şimdiden organize etmiş gibi görünen bu tartışmalı televizyon yıldızı kim?

Siyasi Bir Biyografi

Kitaplarında kendi kaleminden çıkan biyografisine dair şu bilgilere rastlıyoruz: Cezayirli Yahudi bir çiftin oğlu. Paris banliyölerinden Montreuil’de doğdu, Drancy’de büyüdü. Ardından bölgede siyaset bilimi eğitimi aldı. ENA (Ulusal İdare Okulu) eğitiminde ise başarısız oldu. Fransız devletiyle bağlantılı savaş uçağı üreten havacılık şirketi Dassault’un sahibi olduğu muhafazakâr gazete Le Figaro’da siyasi haber gazetecisi oldu. Bu biyografinin her bir ögesi adaylığı henüz resmî olarak ilan edilmemiş Eric Zemmour hakkında ilgi çekici ve temel bilgiler veriyor.

Eric Zemmour, Cezayir kurtuluş savaşını yaşamış Cezayirli Berberi bir Yahudi ailesinden geliyor. Tüm siyasi hayal gücü, tarihçi Pierre Vidal Naquet’in “geçmeyen bir geçmiş” olarak tanımladığı Fransız tarihindeki bu olay tarafından güçlü bir şekilde etkilenmiş görünüyor. Öyle ki, kitapları ve çıkışları Fransız topraklarında Cezayir savaşının yeniden yaşanmasından korktuğu intibaını veriyor.

Aşırı sağcı yazar Renaud Camus’un icadı olan “büyük yer değiştirme” teorisi, onun Fransız toplum vizyonunun temelini oluşturuyor. Pek net olmayan söz konusu teori, yerli Fransızların yerinin yavaş yavaş Mağrip ve Sahra altı Afrika’dan veya daha geniş olarak küresel göçten gelen yeni nüfuslarla değişeceğini öne sürüyor.

Zemmour ayrıca Cezayir Yahudilerinin 1870’teki Crémieux Kararnamesi sayesinde Fransız vatandaşlığı kazandıklarını sürekli olarak hatırlatıyor. Ona göre aynı statü Cezayirli Müslümanlara da teklif edilmişti fakat onlar kişisel ve medeni bir dinî statüyü sürdürmek için bu teklifi reddetmişlerdi. Ancak bu iddia tarihçiler tarafından şiddetle tartışılan bir konu. Zemmour bu düşüncelerinden yola çıkarak asimilasyon çabası gerektiren, kazanılan bir yurttaşlık görüşü öne sürüyor. Hepsinden öte bazıları için dışlanma, bazıları için ise ayrıcalıkları öngören yurttaşlığı varsayan bir Fransız ulusu vizyonu oluşturdu.

Ona göre özellikle Kuzey Afrikalılar olmak üzere göçmen kökenliler için gerçek vatandaşlığın önündeki asıl engel, İslam dinine mensup olmaları. İslam’ın bireyleri kişisel statülerine kadar yöneten bütüncül bir sistem olması sebebiyle cumhuriyet kanunlarının bu dinin yasalarıyla rekabette olduğu ve ters düştüğü görüşünü savunuyor.

Özellikle “Fransa Henüz Son Sözünü Söylemedi” isimli son kitabında kendi anne-babasının din dar olmalarına rağmen her zaman dinin kişisel bir mesele olarak kalmasını sağladıklarını açıklıyor. Böylece cumhuriyet yasalarını her zaman dinî yasaların önüne koyan kendi ailesinin asimilasyonunu bir örnek olarak veriyor. Eric Zemmour Seine Saint-Denis kentine bağlı küçük ve huzurlu bir kasaba olan Montreuil’de doğdu. Bir süre aynı ildeki yoksul ve kozmopolit bir yerleşim yeri olan Drancy’de büyüdü ve yine kozmopolit bir yapısı olan 18. bölgede ailesiyle beraber yaşadı. Bu hayat serüveni ise onun “büyük yer değiştirme” teorisinden beslenmesine yol açtı.  Ona göre Fransızlar ve özellikle de Fransız Yahudileri, en sonunda “İslamlaştırılmış banliyölerden” sürüldüler. Ona göre bir gün Fransa’da cumhuriyetin yasalarını tamamen reddeden bölgeler oluşacak.  Ancak gerçek hiç de böyle değil. Zira siyasal İslam’a pek sempati duymadığı herkesçe bilinen eski Başbakanlardan Manuel Valls’in “sosyal apartheid” olarak tanımladığı bu bölgeler ayrılıkçı olmaktan ziyade, Fransız toplumundan ayrıştırılmış bölgeler. Bu bağlamda Zemmour’un yaklaşımı düalist ve çarpık bir bakış açısı sunuyor.

Geriye Dönük Bir Vizyon ve Sonu Gelmeyen Fransız Korkuları

Eric Zemmour’un tüm retoriği Samuel Huntinton’un medeniyetler çatışmasının güncellenmiş ve Fransa’ya uyarlanmış bir versiyonuna benziyor. Buna göre Zemmour, ırk üzerinden değil, bir birleriyle rekabet hâlinde ve birbirini tehdit eden  Zemmour asimilasyon çabası gerektiren, kazanılan, bazıları için dışlanma, bazıları için ise ayrıcalıklar içeren bir Fransız vatandaşlığı vizyonunu savunuyor. Zemmour göçmenlerin sebep olacağı bir sosyal düşüşe dair Fransa’da var olan kökleşmiş bir korkuyu ifade ediyor. Medeniyetler üzerinden bir uyuşmazlığın söz konu su olduğunu savunuyor. Oldukça geriye dönük bir bakış açısıyla Fransa medeniyetinin kaybolma tehdidiyle karşı karşıya olduğunu düşünüyor.

Böylelikle Zemmour, göçmenlerin sebep olacağı bir sosyal düşüşe dair Fransa’da var olan kökleşmiş bir korkuyu ifade ediyor. Bu sosyal düşüş korkusu, kökeni Fransız olanların “doğal” olarak sahip olduğu ticaret, barınma, hatta Eric Zemmour’un Arap ve siyahi erkekle ilgili takıntılarına bakacak olursak eş edinme ve cinsellik gibi konularda göçmenlerin kendilerine rakip olacağı ve bu ayrıcalıklarının sorgulanacağı korkusudur.

Ayrıca Zemmour’un sömürge Fransa’sından kalan “Avrupalı kadın tecavüzcüsü Arap” takıntısı, birçok kadının kendisine yönelttiği ve medyaya yansıyan taciz iddiaları düşünüldüğünde oldukça şaşırtıcı. Kendisi aynı zamanda kitaplarında maço, homofobik, kadınlara ve azınlıklara yer vermeyen bir dünya görüşü sergiliyor. Ona göre feminizasyon Fransız modelini tehdit eden temel şey ve bu da Fransız erilliğinin kaybı anlamına geliyor.

Eric Zemmour bir entegrasyon başarısızlığını varsaysa da tam tersi bir teori de savunulabilir: İkinci nesil göçmen çocuklar yüksek öğretimde eğitim alabiliyor ve gazetecilikten öğretmenliğe veya tıbba kadar birçok alanda varlık gösteriyorlar. Bu yönden Fransa’ya misafir gelen, pek kendini göstermeyen ve ses çıkarmayan ebeveynlerinden farklı bir resim çiziyorlar. Eşitlik talepleri, ırkçı ve sömürgeci eylemleri kınamaları dikkat çekiyor. Eric Zemmour bu konuda yine bir Fransız mazeret retoriğini kullanıyor ve bu göçmen kökenli Fransızların entegre olmayı reddettikleri için ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini, meselenin bu insanların Fransız toplumunda karşılaştıkları engellerle bir ilgisinin olmadığını savunuyor.

Eric Zemmour aynı zamanda Fransa’nın uluslararası anlamda küresel güçler ve dünyayı yönetme “doğal” hakkına sahip Batı’nın meydan okuyuşu karşısında bir düşüş, istila ve çöküş yaşama korkusunu yansıtıyor. Bu medeniyetlerin doğup, yaşayıp, ölmesi üzerine kurulu “Spengler” dünya görüşü Zemmour’un bütün düşüncelerini ve kitaplarını esir almış görünüyor. Onun zihin dünyasında Fransa sürekli tehdit altında olan bir insan vücududur.

Gelecek korkusuyla ilhamını Fransa’nın şanlı geçmişinden alan Zemmour, bazen tarihi zorlayarak ona istediği şeyleri söylettiriyor ve onu tahrif ediyor. Birçok tarihçi onun böyle yaptığını dile getiriyor. Örneğin Zemmour’a göre Komutan Pétain Fransız olan Yahudileri kurtarmış ve Nazi Almanya’sına sadece yabancı Yahudileri teslim etmiştir. Ayrıca Dreyfus’un masumiyetini ciddi bir şekilde sorguluyor.

Yapay Bir Medya Fenomeni

Zemmour fenomeni, Katolik milyarder Vincent Bolloré’nin basın imparatorluğu tarafından desteklenen tamamen medyatik bir vakadır. Hatta medya baronu Zemmour için muadili Fox News olan Cnews kanalında kişiye özel bir program bile tahsis etti. Burada Eric Zemmour tüm ırkçı ve maço görüşlerini bilgece organize edilmiş bir programda sunma fırsatı buldu. Böylece her bir cümlesi sürekli haber kanalların da son dakika haberi olarak geçilen biri hâline geldi. Amerikan düşünce ve yorum dergisi The Atlantic’in sitesinde yayımlanan bir makalede Zemmour ile Donald Trump kıyaslanarak, Fransız basınının tek bir aday üzerinde yoğunlaşmak suretiyle Amerikan basının yaptığı hatayı tekrarladığı ifade ediliyor. Zemmour’un Fransız kamuoyunda tahribat yaratacağı kesin. Daha şimdiden Marine Le Pen’i ılımlı ve hatta uyumlu göstermeyi başardı bile. Özellikle de ırkçı ve hadsiz bir söylemin yayılmasına ve bu söylemin aşırı sağ dışında da kendine yer bulması na katkı sağladı. Son olarak, farklı zamanlarda yaptığı çıkışlarla Fransız tarihi, sömürgecilik ve İkinci Dünya Savaşı gibi meselelerin kapılarını aralamış oldu ve bu kapıların bundan sonra tekrar kapanacağını söylemek güç.

Hassina Mechaï

Cezayir kökenli Fransız gazeteci Mechaï, hukuk yüksek lisansı yapmış ve uluslararası ilişkiler ile Afrika ve Orta Doğu ilişkileri konusunda uzmanlaşmıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler