"FORIF"

Fransa İslamı Forumu (FORİF) Neyin Nesidir?

Fransa devletinin ülkedeki dinî cemaatlerle ilişkisi 1789’daki devrime dayanıyor ama farklı aşamalardan geçti. Neticede laik devlet ile farklı dinî cemaatler arasındaki ilişkiler anlaşmalar vasıtasıyla şekillendi. İslami cemaatler ile diyaloğun yeni platformu ise bazı soru işaretlerine sebep olan Fransa İslamı Forumu (FORİF).

@Arthimedes / shutterstock.com

Fransa İslamı Forumu (FORİF) ilk zirvesini 5 Şubat 2022 tarihinde gerçekleştirdi. Bununla ilgili haber ve yorumlar okunduğunda insanın aklına, geçmişte devletin başka dinî cemaatlerle ilgili benzer adımlar atıp atmadığı sorusu da geliyor. Öyle ya, laik Fransa devleti sınırları içerisinde Katolikler, Protestanlar veya Yahudiler gibi farklı dinî gruplar asırlardır yaşıyor. Bu dinî grupların da kamuoyu ve kamusal alanı ilgilendiren meseleler bağlamında devlet ile yollarının kesiştiği noktalar söz konusu. Bugün itibarıyla bu dinî cemaatlerin devlet ile olan ilişkilerine bakıldığında taşlar yerli yerine oturmuş gibi gözüküyor. Ama acaba bu tabloda geçmişte neler yaşandı?

Fransa Devletinin Dinî Cemaatlerle İlişkisi

Bilindiği üzere günümüz Fransa’sındaki laik devlet ile dinî cemaatler arasındaki kurumsal ilişkinin geçmişi Fransız Devrimi’ne dayanıyor. 1789 yılındaki devrimin neticesinde kurulan devletin dinî kuruluşlarla olan ilişkileri sonraki yıllarda yeniden tanzim edildi. Başlangıçta dinî kuruluşlara karşı savaş açan devlet, Napolyon Bonapart döneminde restorasyon sürecine girdi. Din siyaseti alanında devlet ile dinî cemaatler arasında uzlaşmayı sağlayan adımlar atıldı. Bu kapsamda 1801 yılında Fransa devleti ile Katolikliğin merkezi olan Vatikan arasında anlaşma imzalandı. Böylelikle Fransız Katolik cemaatinin kurumsal yapısı ülke çapında yeni bir çehreye büründü. Devrim, laik devlet ile Katolikler arasında ciddi bir yara oluşturmuştu. Varılan anlaşmayla bu yara hafiflemiş oldu.

Benzer bir durum Yahudi cemaatiyle de yaşandı. 1808 yılında Yahudi Merkez Meclisi (Konsistuar) kuruldu. Bu yapı Yahudi cemaatinin hukuki statü kazanmasını, devlet ve kamuoyu nezdinde temsilini, ilgili alanlarda iş birliği olanaklarını beraberinde getirdi. Bununla birlikte farklı gruplardan oluşan cemaatin iç meselelerinin ele alındığı bir ortam da sağlanmış oldu. İlerleyen dönemlerde hahamların eğitimi veya dinî hizmetlerin finanse edilmesi gibi konularda Konsistuar rol oynadı.

Farklı bağlamda olsa da bugünlerde bir dinî grup olarak Fransa’daki Müslümanlar geçmişte Katoliklerin veya Yahudilerin başından geçenlerin benzerini yaşıyorlar. Devlet, İslami cemaatlerle iletişim ve Müslüman nüfusun meseleleriyle ilgili bir mecra oluşturmak istiyor. Bu niyetle Sarkozy döneminde Fransa İslam Konseyi (CFCM) kurulmuştu. Bu tecrübenin ardından Macron’un siyasi hedefleri doğrultusunda Fransa İslamı Forumu (FORİF) adı altında bir platform oluşturuldu ki, bir önceki yazımızda bu yapının devlet açısından gerekliliğine ve işlevine ilişkin değerlendirmede bulunmuştuk. Devletin Müslüman nüfusun meseleleriyle ilgili siyasetinde açtığı bu yeni sayfada ilk toplantı girişte ifade ettiğimiz gibi şubat ayının başında gerçekleşti.

FORİF’in Resmî Olarak Tanımlanan İşlevi 

Resmî kaynakların basına verdiği bilgide FORİF “kamu kurumlarıyla Müslüman cemaat arasındaki diyalogda yeni safha” şeklinde tanımlanıyor. Ayrıca Müslüman kesim içerisindeki çeşitliliği muhatap alan ve kamu kurumlarıyla yapıcı diyaloğa katkıda bulunmak isteyenlerin davet edildiği bir platform olarak tarif ediliyor. Bu platformla -Fransa İslam siyasetinde şu ana kadar takip edilen Müslümanları ilgilendiren meselelerde- tek temsil kurumunu muhatap alma siyasetinden vazgeçildiği, yerel ve ulusal düzeydeki aktörlerle doğrudan diyalog kurulması yoluna girildiği belirtiliyor.

FORİF nasıl bir yapı öngörüyor? Öncelikle katılımcılar hakkında bilgi vermek gerekirse: Yerel İslami kuruluşlarla ulusal düzeydeki çatı örgütlerinden temsilcilerin ve vilayetler tarafından önerilen uzmanların katılımı öngörülüyor. Forum’da işlenecek konularınsa vilayetler nezdinde yapılan bölgesel toplantılarda (ATİF) elde edilen sonuçlara dayanacağı belirtiliyor. Bu sonuçlar yılda bir defa bir araya gelecek olan forumda müzakere edilecek. İçişleri Bakanı’nın başkanlığında toplanan FORİF bu konuları ele alacak. Müzakere sonucuna göre de gelecek yılın çalışma programı ve grupları şekillendirilecek. FORİF tarafından oluşturulan çerçeve doğrultusunda yerelde her yıl yenilenecek olan çalışma grupları çalışmalarını yapacak. Bu şekilde yıllık periyotlarla devlet ile Müslüman cemaat arasında bir iletişim zemini sağlanmış olacak.

Forumun Gündeminde Olan Konu Başlıkları

Yapılan ilk zirvede dört ana konu gündeme geldi. Bunlardan ilki Fransızcada “aumonerie” olarak bilinen manevi rehberlik alanında Müslümanlara yönelik kurumların kurulması ve işletilmesi. Hapishane, askeriye ve hastanelerdeki Müslümanlara manevi destek hizmetinin sunulması üzerinde fazlasıyla durulması gereken bir alan. Bu hizmetlerin yeterince verilmesi gerekli uzman personelin yetiştirilmesine ve kurumsal altyapının oluşturulmasına bağlı. Hâlihazırda her ne kadar yetersiz olsa da İslami manevi rehberlik alanında görev alan uzman kişiler mevcut. Reel durumu dikkate aldığımızda FORİF’te konunun hangi boyutlarıyla ele alınacağı sorusu gündeme geliyor.

Kamuoyunda tartışılan ve Fransa Müslümanlarının temel ihtiyaçlarından olan imamlar meselesiyse forumun ikinci başlığı. Bu mesele “imamların istihdamı ve profesyonelleşmesi” başlığı altında FORİF’te tartışılacak. Konular arasında belki de en hassas olanı. Zira her bir tarafın kendine göre bir imam beklentisi söz konusu. İmamlığı kimisi radikalleşmeyle mücadelede bir aktör olarak görürken kimisi de cemaate dinî hizmetler veren bir meslek olarak değerlendiriyor. İmamlar Şartnamesi tartışmalarını göz önünde bulundurduğumuzda FORİF bünyesinde bu minvalde nasıl bir sonuç ortaya çıkacak? Bir cami imamı cumhuriyet yasalarını cemaate aktaran görevli olarak mı yoksa cemaatin dinî ihtiyaçlarına cevap veren din hizmetleri alanında uzman kişi olarak mı görülecek? Ayrıca imamların istihdamının finansal boyutuyla ilgili de ne gibi öneriler geliştirilecek?

Üçüncü olarak “Müslüman karşıtı eylemler ve dinî kurumların güvenliği” meselesi de konular listesi arasında yer alıyor. Bu konunun ilk zirvede ele alınması -özellikle de Almanya’da Alman İslam Konferansı’nın ilk toplantısında yer almadığını dikkate aldığımızda- kayda değer bir ayrıntı aslında. Diğer yandan Müslümanları ayrıştırıcı siyasi söylemlerin cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde arttığı gerçeği de ortada. Bu söylemler vatandaş nezdinde Müslüman bireye ve İslami yapılara karşı öfke ve nefreti besleyebilir. Buna ek olarak Müslüman mezarlıklarına veya camilere yönelik saldırılarla ilgili haberleri de basından okuyoruz. Böyle bir ortamda bu meselenin konu edinilmesi, ilk bakışta sorunun görüldüğü ve kabul edildiği anlamına geliyor. Sorunun sadece görülmekle kalmayıp uygulamada ciddi önleyici tedbirlere sebep olup olmayacağını zamanla göreceğiz. 

Son olarak “cumhuriyet esaslarını güçlendiren yasaların uygulanması” başlığı da FORİF’in gündeminde bulunuyor. Bu noktadan, yakın zamanda yürürlüğe giren ve “İslamcı separatizmle mücadele yasası” olarak da bilinen kanunların nasıl uygulanacağı meselesinin ele alınacağı anlaşılıyor. Ancak görüşmelerde yürürlüğe giren kanun maddelerinin ele alınmasının ötesine de geçilebilir. Bu durumda konu imamlar meselesi gibi tartışmalı bir hâl alabilir. Zira başlık aynı zamanda Müslümanlara yönelik bazı şüpheleri içerir görünümde. Bazı çevrelerde Müslümanlarla ilgili genellemeci bir şekilde “bir başka ülkenin temsilcisi olmak”, “cumhuriyet ilkelerini kabul etmemek” veya “radikalliği beslemek” türünde klişe ön yargılar hâkim. Bu ön yargıların baskın olduğu bir ortamda “yurt dışı bağlantısının sonlandırılması”, “cumhuriyet kanunlarının dinî inançtan üstün olması” veya “radikallikle mücadele” gibi temalar ağır basabilir.

FORİF Neyi Sağlayabilir?

Almanya’da Alman İslam Konferansı’nın bir faydası oldu mu? Bu soruya verilebilecek bir cevap şu şekilde olabilir: Ülke nüfusu içerisindeki Müslüman realitesinin toplum ve kamuoyu tarafından kabulünü sağlamak. Bu bağlamda FORİF’in bir fayda sağlayıp sağlamayacağı hakkında bir değerlendirmede bulunmak için fazlasıyla erken. CFCM’in sonlandırıldığını dikkate aldığımızda FORİF de böyle bir akıbetle karşı karşıya kalabilir. İstikrarlı bir şekilde devam etmesi durumunda Almanya’da olduğu gibi Müslüman topluluğun ve meselelerinin ülkede daha fazla kabul görmesine katkıda bulunabilir. Bu kapsamda devlet bir koordinatör olarak rol oynayarak anayasal din özgürlüğü gereğince Müslümanların kurumsallaşmasını teşvik edebilir.

Bir başka ihtimal de devletin FORİF aracılığıyla kendi İslam’ını şekillendirmesidir. Ancak bu noktada nihai hükümde bulunabilmek için her bir içeriğin hangi yaklaşımla ele alınacağına da bakmak gerekir. Örneğin “radikalleşmeyle mücadele” veya “cumhuriyet yasalarının üstünlüğü” söylemlerinin ağır basması durumunda “manevi rehberlik” alanı bile devletin politik hesabı için araçsallaştırılabilir. Hapishanede mahkûm olarak bulunan her bir Müslüman’a potansiyel şiddet eğilimli kişi gözüyle bakılarak manevi rehberlik yerine sosyal hizmet uzmanlarının yapması gereken “radikalleşmeme eğitimi” uygulanmış olur. Böyle olunca da FORİF, sapla samanın birbirine karıştırıldığı bir ortama dönüşebilir. Tüm bu ihtimallerden hangisinin geçerli olacağını zamanla göreceğiz.

Ünal Koyuncu

Siegen Üniversitesi siyaset bilimi, sosyoloji, tarih dallarında yüksek lisans eğitimini tamamlayan Koyuncu’nun uzmanlık alanları göç, entegrasyon, diaspora politikaları ve Avrupa ülkelerinde Müslümanlar gibi konulardır. Koyuncu, İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) bünyesinde Ülke Masaları’nı koordine etmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler