'Dosya: "Fransa Müslümanları ve Hak Arayışları"'

Bir Takıntı: Fransa’da İslam ve Başörtüsü

Fransa’da her zaman üzerine tartışılan ve gündemin kalıcı bir maddesi konumunda olan başörtüsü ve Müslüman kadın konusu, toplumun kendisi hakkında neleri işaret ediyor? Tartışmaların odağındaki Müslüman kadınların artan hak taleplerinde hangi faktörler etkili?

Fotoğraf: BalkansCat/ shutterstock.com

Bu yazıda, Müslüman kadınların örtünme olgusunu zaten Türkiye’deki dinin kamusal alana geri dönüşü tartışmalarından bilen Türkçe konuşan okurlara yeniden anlatmak isabetli olmayacaktır. Onun yerine, Müslüman kadınların görünürlüğüne en tahammülsüz ülkelerden biri olan Fransa’da bu örtünün uyandırdığı fantezilere bakmak daha ilginç olacaktır.

Başörtüsüne Yönelik Yasaklamalar ve Laiklik İlkesi

Fransız kamusal alanında başörtüsü konusu düzenli olarak kamuoyunda patlak veren bir konu ve belirli aralıklarla yasaklama önerileri gündeme getiriliyor. Medya kuruluşları da bu konuya sıkça dâhil oluyor ve kamuoyu örtülü kadınların varlığına dikkat kesiliyor. Başörtüsü, nikap ve haşema 2004’te okullarda yasaklandı. 2010 yılında ise tam tesettür yasaklandı. 2014 ve 2017 yıllarında plajlarda ve yüzme havuzlarında tesettürü yasaklama girişimlerine şahit olundu. Kamusal alanda yasaklama hedefine ulaşamayan milletvekili ve senatörler, bu sefer birtakım alanlarda yasaklama girişimlerinde bulundular; başörtülü öğrenci velilerinin okullardan, çocuklara ait kamusal alanlardan ve son zamanlarda da başörtülü sporcuların müsabakalardan uzak tutulmaları gibi. Sağ ve aşırı sağ partilerin seçmenleri İslami tesettüre en çok karşı çıkan kesim.

Başörtüsü tartışmalarının tekrarlanması, Fransızların başörtüsü ve tesettürü kadınlar için olumsuz olarak görmeye şartlanmış olmaları gerçeğiyle açıklanıyor. Başörtüsünü, kadının erkeğe “boyun eğme”sinin simgesi olduğu fikri toplumda yaygın. 2021’de Fransız senatörler, reşit olmayanların örtünmesini yasaklama amacındaki yasal düzenleme kapsamında, başörtüsünü “kadınların erkeklerden daha aşağı olduğunu” gösteren bir giysi, hatta “kadınların onuruna aykırı bir işaret” olarak tanımlamaktan çekinmediler. Özellikle kadınlar söz konusu olduğunda, Fransız kamusal alanında İslam’ın herhangi bir görünürlüğünü yasaklamak için böylesi fikirlere başvuruluyor. Başörtüsü karşıtları, Müslüman kadınları kendi “köleliklerinden” kurtarmak, onları “ataerkillikten” korumak ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmek kisvesi altında mücadelelerini sürdürüyorlar.

Ancak teklif ettikleri önlemler, Fransa Cumhuriyeti Anayasası tarafından güvence altına alınan bireysel ve temel özgürlükler ilkeleriyle çelişen hürriyet ihlalleri. Fransa’nın 1905’te kabul ettiği ve tanımladığı laikliğin manasını anlamadan ona karşı çıkmaktalar. Halkın çoğunluğu her vatandaşın dinî uygulamaları özel alanda yerine getirmesi gerektiği düşüncesindedir. 1905 yılında kabul edilen yasa ise her bireyin dinini alenen yaşama özgürlüğünü savunur. Bu yasa günümüzde esas olarak Müslümanların kamusal alandaki görünürlüklerini sınırlamak amacıyla baskı unsuru olarak sıklıkla suistimal ediliyor.

Başörtüsü Karşıtı Nefretin Kökenleri

İslam’a ve başörtüsüne olan bu saplantıyı anlamak için, ülkenin kolonyal geçmişine, özellikle de 1830 yılında Fransa’nın Cezayir’i ve ardından Sahra Altı Afrika’yı ele geçirmesi sürecine geri dönmeniz gerekiyor. Bu tarihlerde İslam, Fransız metropolünün “medeniyet” getirmek istediği sömürgeleştirilmiş “yerlilerin” diniydi. Müslüman kadınlar, “mürteci” ve “kadın düşmanı” olarak tanımlanan bu dinin kurbanı olarak basmakalıplaştırıldı.

Sömürge girişimine, kurtarıcılık misyonunu içeren büyük ve sözde hümanist idealler eşlik etti: Müslüman kadınların kendi kültürlerinden kurtulmaları gerekiyordu. Bu ilk yapılan akıl yürütme bugün hâlâ geçerli: Fransızlar İslam’ı eşitlikçi olmayan bir din ve kendi sosyal uyumlarına dair bir tehdit olarak görüyor.

Fakat İslam Fransa’ya geldikten sonra ortadan kalkmış değil. Bu eski “yerlilerin” çocukları ve torunları, hatta İslam’a ihtida eden Fransızlar da dinlerine sahip çıkıyorlar.

Tartışmalar Neyi İşaret Ediyor?

Yasaklama taraftarı vatandaşlar, Müslüman kadınların özel hayatına yapılacak müdahalede bir beis görmüyorlar çünkü onlara göre Müslüman kadınları köleleştiren bir sistem söz konusu. Onlara göre Fransa’nın bu kadınları özgürleştirmesi gerekiyor. Bu amaçla, feminizm de Müslüman kadınların haklarının ellerinden alınması maksadıyla araçsallaştırılıyor. Tesettürü toplumun bünyesinden çıkarmak ve Müslüman kadınları “kadınsı” norm ve Batı standartlarına çekmek için cezalandırıcı müdahaleler ve zor kullanmaya dayalı önlemlere başvuruluyor.

Günümüzde başörtüsüne dair böylesi talepler, toplumun önemli bir kesiminde Müslümanların “tahammül edilemez” ve İslam’ın “Cumhuriyet ile bağdaşmaz” olarak görüldüğünün bir kanıtı. Başörtüsü konusu, İslamofobik söyleme hizmet ediyor.

Haklarını Talep Eden Müslüman Kadınların Motivasyonları

Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bu konu hakkında bir skandalın daha yaşanabileceği konuşuluyordu ama henüz böyle bir şey gerçekleşmedi. Yeni tip koronavirüs salgının gündemde kapladığı yer ve toplumsal açıdan önemi, diğer tartışmalara çok az yer bıraktı. M6 kanalında yayımlanan bir programda, Roubaix Müslümanları hakkındaki bir haberde Fransızlar çileden çıkarılmak istendi ama bu çaba kalabalıkların desteğini alamadı. Ukrayna’daki savaşla birlikte Müslüman karşıtı yeni tartışmalar için yeterli bir alan kalmadı.

Tesettür üzerine dolaşımda olan fikirlere karşı çıkan kamusal figür sayısı da az. Bir istisna olarak, Yeşiller Partisine (EELV) üye Grenoble Belediye Başkanı Eric Piolle’den bahsedilebilir. Piolle, 1905 tarihli laiklik yasasına dayanarak örtülü Müslüman kadınların spor müsabakalarına katılma hakkını savundu ve sürpriz bir etki yarattı. Piolle, “Fransa bocalamakta. Hükûmet aşırı sağın değerleriyle ve bilhassa ‘ayrılıkçılık yasası’yla bir oyun oynuyor. Camilerin kapatılması da sorunlu bir durum. Bir imamın radikal içeriğe sahip bir vaaz verdiği iddiasıyla camiler kapatılıyor. Bu, bir rahibin pedofiliyle suçlanması üzerine kilisenin kapatılması gibi bir şey.” sözleriyle mevcut durumu değerlendirmişti. Tüm Müslüman nüfusu birkaç kişinin eylemleriyle suçlayan bu toplu cezalar artık yaygın hâle geldi.

Eric Piolle, başörtüsünün bugün yeni boyutlarla, özellikle de iddia edilen özgürleşme boyutuyla ele alındığına dikkat çekti. Görünür hâliyle İslam, gençler tarafından tatbik edildiği şekliyle, Mağrip’ten gelen eski “yerlilerden” (ebeveynlerinden ve büyüklerinden) temelli bir İslam değil. Bilakis, “önceden yaftalanmışların geri dönüşü süreci”ndeki güçlü bir kimlik arayışında olan Fransız gençlerden oluşan bir temelde. Örtünmekten şüphe duymayan genç kadınlar, özellikle toplumun aşırı cinselleşmesine bir tepki ve başkalarının bakışları tarafından nesneleştirilmeden bedenlerine sahip çıkmak talebiyle örtünüyorlar. Bu amaçla feminist bir söylemi de kullanıyorlar: “Bedenim bana ait!” 

Agnès De Féo

Sosyolog ve belgeselci Agnès De Féo, Fransa’da başörtüsü ve tesettür konusu üzerine uzmanlaşmış bir araştırmacı. Aynı zamanda ülkedeki Selefi hareketler üzerine de çalışan De Féo, Sosyal Bilimler Yüksek Okulu’nda (EHESS) doktorasını tamamlamıştır.
Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler