'Doğu Türkistan'

Urumçi Kentindeki Yangının Ardından: Çin’in Politikaları Eleştirilerin Odağında

Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi Urumçi'de karantina altında olduğu iddia edilen apartmanda çıkan yangında 10 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından bir yandan Kovid-19 tedbirlerine yönelik protesto ve tepkiler ülke genelinde artarken diğer yandan Doğu Türkistan'daki Uygur halkına yönelik soykırımcı politikalar eleştiriliyor.

Fotoğraf: @shutterstock.com

Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin merkezi Urumçi kentinde karantina altında olduğu iddia edilen apartmanda çıkan yangında 10 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından bir yandan Kovid-19 tedbirlerine yönelik protesto ve tepkiler ülke genelinde artarken diğer yandan Doğu Türkistan‘da Uygur halkına yönelik soykırımcı politikalar eleştiriliyor.

Halk Karantina Tedbirlerini Protesto Ediyor

Urumçi kentinde meydana gelen yangın, Çin genelinde Kovid-19 tedbirlerine karşı artan huzursuzluğu da tepkiye dönüştürdü. Tianşan ilçesindeki apartman kompleksinde 24 Kasım’da bir dairedeki elektrik kaçağından çıktığı sanılan yangında 10 kişi hayatını kaybetmiş, 9 kişi yaralanmıştı. Apartmanın 15. katında başlayan yangın, 17’nci kata kadar yayılmış, dumanlar 21’inci kata ulaşmıştı.

Yangının çıktığı apartmanda yaşayanların karantina nedeniyle evlerini terk edemediği, itfaiye ekiplerinin metal bariyer ve engellerle çevrili komplekse giremedikleri için yangına zamanında müdahale edemediğine ilişkin iddialar tepkileri büyütmüştü.

İtfaiye ekiplerinin yangına müdahalede gecikmesi, izolasyon bariyerlerinin engel olması nedeniyle apartman kompleksinin içine girmeyen itfaiye aracının sıktığı tazyikli suyun binaya erişemediğini gösteren videoların sosyal medyada yayılması protestolara dönüşen tepkilere yol açmıştı.

Sosyal medyada yayılan videolarda, halkın yerel hükümet binasının bulunduğu meydanda toplanarak karantina tedbirlerini protesto eden sloganlar attığı, kentin farklı bölgelerinde çok sayıda vatandaşın ellerinde bayraklarla sokaklarda yürüdüğü görülmüştü.

“Karantinayı kaldırın”, “Halka hizmet edin”, “Öleceksek birlikte ölelim” sloganları atan protestocular, siyasi yetkililere ve sağlık görevlilerine tepki göstermişti.

Apartman Karantinada Mıydı?

Yetkililer, düzenledikleri basın toplantısından, apartmanın olduğu bölgenin, “düşük riskli” salgın kontrol bölgesi olduğunu, dolayısıyla sakinlerin yangın esnasında dışarı çıkabileceğini ileri sürerken sosyal medya kullanıcıları, salgın kontrolüne ilişkin veri tabanlarında bölgenin hala “yüksek riskli” işaretlendiğini gösteren paylaşımlar yaptı.

Sosyal medyada paylaşılan, yangının çıktığı apartmanın sakinlerine 21 Kasım’da gönderildiği iddia edilen notta, apartmanda pozitif vakalara rastlandığı, vatandaşların 3 gün boyunca evlerinden çıkamayacağı, daire kapılarının mühürleneceğinin bildirildiği görülüyor. Ayrıca daire kapılarının kollarının çelik tellerle bağlandığını gösteren bazı fotoğraflar da internette paylaşıldı.

Urumçi İtfaiye Şefi Li Vınşıng’ın, ölümlerin, “bazı apartman sakinlerinin yangında kendilerini kurtaracak becerilerinin zayıf olmasından” kaynaklandığını savunan sözleri, sosyal medyada büyük tepkiyle karşılanırken “kurbanı suçlayarak sorumluktan kurtulma çabası” olarak kınandı. Yangınla ilgili paylaşımların büyük bölümü sansürlenirken 24 yaşındaki bir kadın, paylaşımları nedeniyle, “dedikodu yaymak” suçlamasıyla gözaltına alındı.

Uygurlar Tedirgin

Yangında hayatını kaybedenlerin büyük bölümü Uygur Türkleri olmasına rağmen etnik azınlık mensuplarının protestolarda öne çıkmadığı, daha çok Han Çinlilerinin tepkilere öncülük ettiği dikkati çekiyor.

Bölgede yaşayan Uygurlar, uluslararası basın organlarına adlarını gizleyerek verdikleri demeçlerde, bölgede son yıllarda azınlıklar üzerinde artan baskı nedeniyle hedefe konulmaktan çekindiklerini, siyasi yetkililerin ve güvenlik güçlerinin Han Çinlilerinin protestolarına belirli düzeyde hoşgörü gösterdiğini fakat kendilerinin hapsedilme ve eğitim kamplarında alıkonulma endişesi yaşadıklarını söyledi.

Dünya Uygur Kurultayı: “Çin Kovid Tecritlerini Bir Araç Olarak Kullanıyor”

Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Dolkun İsa, “Uygur toplumu, çok sayıda ailenin yangında hayatını kaybettiğine dair korkunç haberleri duymaktan sonra son derece mütessir. Gerçek şu ki, Çin hükümetinin kesinlikle merhameti yok ve yerel makamlar Uygur halkının ihtiyaç ve taleplerini tamamen görmezden geliyor, bu nedenle yangını söndürmek için hemen harekete geçmediler. Uygurların yaşamlarına yönelik bu duyarsız umursamazlık, Uygur soykırımını sürdürmek için Kovid tecritlerini bir araç olarak kullanan Çin rejiminin özelliğidir.” açıklamasında bulundu.

Dünya Uygur Kurultayı yaptığı basın açıklamasında, uluslararası toplumun derhal harekete geçmesi ve Çin hükümetini Uygurların yaşamlarını hiçe sayması ve sorumluluktan kaçınmasından dolayı sorumlu tutulması için çağrıda bulunuyor. Dünya Uygur Kurultayı ayrıca Çin hükümetini Kovid-19 ile ilgili aşırı tedbirleri kaldırmaya çağırıyor.

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün de konuyla ilgili Twitter hesabından açıklamada bulundu: “Doğu Türkistan’da Urumçi’de bir apartmanda meydana gelen yangında hayatını kaybeden 30 Uygur kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum. Karantina bahanesiyle izole edilip yolların dahi kapalı tutulduğu bölgedeki yangına itfaiyenin vakitlice müdahale etmemesi ayrı bir rezalettir. Doğu Türkistan’daki gelişmeleri derin bir kaygıyla takip etmeye devam ediyoruz.”

“Şiddet İçeren Her Türlü Direnişi Bastırın” Talimatı

Yerel yetkililer ülkedeki tepkilerin ardından Urumçi’deki karantinaların aşamalı olarak kaldırılacağını duyururken kentin de büyük bölümü hala kısmi karantina altında bulunuyor. Ulusal basında yer alan haberlere göre, Sincan Komünist Partisi Komitesi, Urumçi hükümetine, “sosyal düzenin sağlanması ve Kovid-19 tedbirlerine karşı şiddet içeren her türlü direnişin bastırılması” talimatını verdi.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin merkezi Urumçi’de Kovid-19 vakaları nedeniyle 10 Ağustos’tan bu yana kentin farklı bölgelerinde kısmi karantina uygulanıyor. Geçen ay Urumçi ve Sincan’ın diğer kentlerinde uzayan karantina süreçlerinin yarattığı sıkıntılarla ilgili şikayetler sosyal medyaya yansımıştı.

Vatandaşlar, sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarda, ağustos başında ortaya çıkan bazı vakaların ardından uygulanmaya başlanan karantina tedbirlerinin, resmi bir açıklama olmamasına rağmen halen devam ettiğini, gıda ve ihtiyaç malzemelerinin temini ile sağlık bakımına erişimde büyük sıkıntılar yaşandığını bildirdi. Mahallelerinden ve apartman kompleksinden dışarı çıkamayan vatandaşlar, sosyal medya paylaşımlarında öfke ve çaresizliklerini dile getirmişti.

Sosyal Paylaşımlarda Tepkiler

Urumçi kentindeki olay, Çin genelinde Kovid-19 tedbirlerine karşı artan huzursuzluğu tepkiye dönüştürdü. Sosyal paylaşım sitesi Weibo’daki çok sayıda kullanıcı, karantina tedbirlerinin yol açtığı önceki insani felaketleri hatırlatan yorumlar yaptı. Bir kullanıcı, “Önce Guicou’daki otobüs kazası, şimdi de Urumçi’de yangın. Tarih tekerrür ediyor ve bedelini sıradan yoksul insanlar ödüyor.” ifadelerini kullandı. Guicou eyaletinde, 18 Eylül’de zorunlu karantina için başka şehre sevk edilen yolcuları taşıyan otobüsün yaptığı kazada 27 kişi hayatını kaybetmişti.

Başka bir kullanıcı, 200 binden fazla beğeni aldığı görülen paylaşımında, şu ifadelere yer verdi: “Guicou’da karantina otobüsünde 27 kişi can verdi. Çonçing’de bir kadın karantinada düşük yaptı, Lancou’da gazdan zehirlenen bir çocuk hastaneye yetişemediği için öldü. Çıngdu’daki depremde evlerinden çıkmaya çalışan insanlar acil durum çıkışlarının kapatıldığını gördü. Şian’da test yaptırmadığı için hastaneye alınmayan kadın, kanlar içinde kapıda bekledi. İç Moğolistan’da genç kız, 12. kattan düşen annesinin son anlarında yanında olamadı. Ve bu kez de Sincan’da karantinadaki insanların yanarak öldüğüne tanıklık ediyoruz.”

“Sıfır Vaka” Politikası

Kovid-19 salgınında ilk vakaların görüldüğü Çin, vaka sayısı nüfusuna oranla az olmasına ve büyük bölümünün hastalık belirtisi göstermemesine rağmen Çin, “sıfır vaka” olarak adlandırılan katı salgın kontrol tedbirlerini uygulamaya devam ediyor.

Kovid-19 vakalarını ortaya çıktığı yerde bastırmayı ve bulaşma zincirini kesmeyi hedefleyen strateji, karantina, seyahat kısıtlamaları, toplu testler, imalat, ticaret ve hizmetler sektöründeki işletmelerin faaliyetlerinin kısıtlanması veya kapalı devre sürdürülmesi gibi katı ve geniş ölçekli tedbirleri gerektiriyor. Tedbirler, hayatın olağan akışına müdahalenin yanında ekonomik maliyeti açısından da tartışmalara yol açıyor.

Dünyanın ülkeleri virüsle belirli uyum içinde yaşamaya, hayatın akışını ve ekonomik faaliyetleri aksatacak kontrol tedbirlerinden kaçınmaya yönelik stratejileri benimserken Çin, salgının başından beri başvurduğu tedbirleri sürdürmekte ısrar ediyor.

Çin’in Sistematik Hak İhlalleri

Çin, ayrıca son yıllarda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlık mensuplarını hedef alan sistematik hak ihlallerine ilişkin iddialar nedeniyle uluslararası kamuoyunda eleştirilere hedef oluyor. BM üyesi 43 ülke, 21 Ekim 2021’de New York’ta düzenlenen BM İnsan Hakları Komitesi Toplantısı’nda yaptıkları ortak açıklamada, bölgede din ve inanç özgürlüğü ile seyahat, toplantı ve ifade özgürlükleri üzerinde kısıtlamalar bulunduğu ve yaygın kullanılan elektronik izleme teknolojilerinin orantısız şekilde Uygurları ve diğer azınlık mensuplarını hedef aldığı belirtilmişti.

Pekin yönetiminin hukukun üstünlüğü ilkesine ve insan haklarını koruma konusundaki ulusal ve uluslararası yükümlülüklerine uyması gerektiği vurgulanan açıklamada, “Çin’e, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve ofisi de dahil bağımsız gözlemcilere Sincan’a hızlı, anlamlı ve serbest erişim sağlama çağrısı yapıyoruz.” ifadeleri yer almıştı. (AA, P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler