Türkiye’den Doktor Göçü: “Doktorların Sırtında Muazzam Bir İş Yükü Var”
Türkiye’den Batı Avrupa’ya doktorların göçü dikkat çeken göç hareketliliklerinden biri. İtici ve çekici faktörler arasında “doktor göçü”nün arkasında yatan nedenleri ve doktorların geldikleri yeni ülkelerdeki gelecek perspektiflerini Belçika’ya göç etmiş bir hekimle konuştuk.
Türkiye’den yurt dışına giden doktorların sayısı 2022 yılında rekor kırdı. Yurt dışında çalışmak için sicil belgesine başvuran doktor sayısı 2022’nin ilk beş ayında bine yaklaştı. 2021 yılında 1405 hekim yurt dışına giderken, bu sene sonunda göç eden doktor sayısının 2000 olması bekleniyor.
Türkiye’den doktor göçünün nedenleri ise hayli çeşitli. Genelde çalışma şartları ve Türkiye’deki sağlık sistemine dair yönetimsel sorunlar gündemde olsa da, bu göçün çok daha karmaşık nedenleri var.
“Hareket Alanımızı Geniş Tutmak İstedik”
Fatih Beşer, 2010 yılında Türkiye’de tıp doktoru olarak üniversiteden mezun olmuş bir hekim. Mezuniyetinden sonra çok yoğun bir acil serviste, ardından da bir ilçede aile hekimi olarak çalışmış. “O zamanlar aklımda göç etmek gibi bir düşünce yoktu. Türkiye’de devam etmek istiyordum. Çünkü bulunduğum yerden ve kariyer hedeflerimden memnundum.” diyen Fatih Bey, eğitimi esnasında Belçika’da temaslarda bulunmuş: “Erasmus’la Belçika’ya gitmiştim ve Brüksel’de bir hastanede personel hareketliliği kapsamında bulunmuştum. Daha sonra da tezimi Belçika’da hazırladım. Konum, Türkiye’deki acil servisle Belçika’daki acil servis işleyişinin kıyasıydı. Türkiye’de acil tıp ana bilim dalı Belçika’ya göre 10-15 yıl kadar önce kurulmuş olmasına rağmen iki ülke sistemi arasında büyük farklar vardı.”
Özellikle doktorluk ve diş hekimliği gibi belli mesleklerdeki göç tercihlerinde, bu mesleklerin göç edilecek ülkelerdeki tanınma süreçleri, karara etki eden en önemli faktörlerden birisi. Fakat “diploma denkliği” tek faktör de değil. Bütün göç süreçlerinde olduğu gibi aile ile ilgili düşünce ve beklentiler de ön plana çıkıyor. Nitekim Fatih Bey de benzer bir süreçten geçtiğinden bahsediyor. Belçika’da acil tıp asistanı olan eşiyle evlendikten sonra çift başta Türkiye’ye yerleşmeye karar vermiş. Fakat Türkiye’deki bilinmezlik, uzmanlığı bitirdikten sonra onları düşüncelere sevk etmiş: “Eşim Belçika’da mezun olup Türkiye’de denklik almıştı. Türkiye’de mi, yoksa Belçika’da mı devam etsek sorusunu sormaya başladık. Benim Belçika’da denklik alıp orada bir tecrübe kazanmam, daha sonra Türkiye’ye dönersek benim için bir avantaj olacaktı ama eşimin Türkiye’ye dönüp Türkiye’de devam etmesi Belçika’ya gitme açısından bize avantaj sağlamayacaktı. Aile olarak hangi opsiyonun bizim açımızdan mantıklı olacağını düşündük ve hareket alanımızı geniş tutmak istedik. Bu nedenle ben Belçika’ya göç ettim, eşim de Belçika’ya geri dönmüş oldu.”
Türkiye’de doktorlar açısından “göç” çok yeni bir fenomen değil. Doktorların mesleki kariyerlerinde ülke içindeki hareketlilik bir zorunluluk. Zira doktorlar mecburi hizmet sürecinde devletin açtığı kadrolarda kurayla farklı bir şehre yerleşebiliyorlar. Bu durumda ülkenin bir ucunda yaşayan bir doktor, başka bir ucuna zaten “göç” etmek durumunda kalıyor. Fatih Bey açısından da bu durum yurt dışı planlarında belirleyici olmuş: “Türkiye coğrafya ve nüfus olarak çok büyük bir ülke. Trabzon’da yaşarken Muğla’ya göç etmem, aslında önemli bir hareket. Benim Muğla’ya göç etmemle Belçika’ya göç etmem arasında fiziksel olarak büyük bir farklılık yoktu.”
“Hiçbir Şey Parmağı Şıklatmak Kadar Kolay Olmuyor”
Belçika’nın doktorlara yönelik sistemi, Fatih Bey açısından “nereye gideceği” konusunda yine belirleyici olmuş: “Belçika’da doktor açığı Almanya’ya kıyasla fazla değil. Ayrıca Fransızca konuşulan bölge, yabancı doktorlara Flaman bölgesine göre daha kapalı. Bu nedenle ben Flemenkçe konuşulan bölgede denkliğe başvurdum. Tezimin hem Türkiye hem de Belçika ayağının olması ve Belçika’da da bir tez danışmanımın olması denklik almama yardımcı oldu.”
Her ne kadar süreç anlatırken kolay gibi gözükse de Fatih Bey’in denkliği alması 8 ay sürmüş. Öngörülen süre 6 ay olsa da Ukrayna’dan zorunlu göçle birlikte Belçika’daki bürokrasinin yoğunluğu da artmış. Fatih Bey de Belçika’ya gelir gelmez denklik alamayacağını bildiği için farklı alternatifler aramış. Özellikle 10 yıl çalışma tecrübesi olan bir doktorun denklik beklerken 1 sene işsiz kalmasının psikolojik olarak yorucu olabileceğinin farkında olduğunu söylüyor Fatih Bey. Bu nedenle Belçika’da klinik araştırma endüstrisinde iş başvuruları yapmış. Belçika’ya geldiğinde ise 3 aylık bir eğitim aldıktan sonra bir ilaç firmasından iş teklifi almış ve klinik araştırma biriminde işe başlamış. Çalışma ortamındaki dil İngilizce olduğu için de çok zorlanmamış: “Tıbbi bilimsel araştırmalarla ilgili merakım ve altyapım bu işe girmeme vesile oldu. Yurt dışına göç ederken o bekleme döneminde kişiyi hem psikolojik hem de maddi olarak rahatlatacak alternatifleri değerlendirmek gerek. Almanya ya da Belçika gibi ülkelerde Türkiye’den gelen doktorların denklik alana kadarki geçiş dönemi için iyi alternatifler var.”
Fatih Bey bu sürecin de çok kolay olmadığına vurgu yapıyor: “Hiçbir şey öyle parmağı şıklatma hızında olmuyor. Ben belki 20 staj, 30-40 iş başvurusunda bulundum ama hiçbirisinden olumlu dönüş alamadım.”
Denkliğin ardından doktor olarak çalışma vizesi de çıktıktan sonra Tabip Odasına başvurup doktor olarak çalışmak için bir tescil numarası alması gereken Fatih Bey, daha sonra Belçika’da pratisyen hekim olarak çalışabilecek. Fakat iş burada da bitmiyor, Fatih Bey’in mesleğinin tanınma sürecinin başka kademeleri de var: “Şimdi Belçika Sağlık Bakanlığına acil tıp denkliği için başvuracağım. Bu dönemde B2 seviyesinde Fransızcam olmasına rağmen kendimi hastane ortamı için hazır hissetmediğimden hafta sonları da Fransızca kursuna devam ediyorum. Bir yandan da hafta içi Felemenkçe kursuna gidiyorum. Kendimi önümdeki 1 yıl içinde hastanede çalışacak şekilde yetiştirmeye çalışıyorum. Bir taraftan klinik araştırma endüstrisinde tam zamanlı olarak çalışıyorum.”
“Pek Çok Şeyi Sıfırdan İnşa Etmek Zorundayım”
Doktor göçünün doktorlar açısından en konforsuz yanı, gidilen ülkede mesleki anlamda birkaç adım geriden başlamak. Fatih Bey bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Türkiye’de belli bir statüyle mezun oldum ve Sağlık Bakanlığında bu statüyle çalışacaktım. Belli bir noktaya gelmiştim kariyer anlamında. Önümde farklı fırsatlar da mevcuttu. Bir çevrem vardı, Türkiye Acil Tıp Derneğinde aktif olarak görev yapıyordum. Sağlık camiasının içinde aktif olarak çalışan biriydim. Belçika’ya geldiğimde bunların hepsini Türkiye’de terk ettim. Pek çok şeyi sıfırdan inşa etmem gerektiğinin farkındayım.”
Bu “sıfırdan inşa etmek” sürecinin arkasında, Türkiye’de doktor olarak geride bırakılan zorlu bir sağlık sistemi var. Doktorlar için Türkiye’deki çalışma ortamını Belçika’dakiyle kıyaslayan Fatih Bey, şöyle bir örnek veriyor: “2017 verilerine göre 78 milyonluk Türkiye’nin acil servis başvuru sayısı yıllık 110 milyon. O da sadece devlet hastaneleri. Aynı yıl Belçika’nın 12 milyon civarı nüfusu var ve yıllık acil servis başvuru sayısı sadece 4 milyon. Acil servis yükünü karşılaştırma açısından çok net bir örnek bu.”
Bu tarz büyük bir yükün Belçika’da anlaşılır olmadığını belirten Fatih Bey, doktorların iş yükünü şöyle anlatıyor: “Türkiye’de mezun olduğumda bir devlet hastanesine atandım. Ayda 7-8 kere 24 saatlik nöbet tutuyordum. 24 saatlik nöbetten sonra ertesi gün icapçı oluyordum. Yani lüzum hâlinde hastaneye tekrar çağrılıyordum. Her nöbetimde 400 hastaya bakmakla, üstüne bir de ambulansa çıkmakla sorumluydum. Bu, Belçika’da anlattığınızda insanların anlayamayacağı bir durum. Belçika’daki bir hastanenin günlük hasta sayısı 120-300 arasında ve gün içinde neredeyse 10 tane doktor gelip geçiyor servislerden. Yani iş yüküne baktığımız zaman, Türkiye’deki doktorların sırtında çok muazzam bir iş yükü var.”
“Benim Motivasyonum, ‘Bu Ülkede Yaşanmaz’ Değildi”
Fatih Bey, her ne kadar Türkiye’de doktorlar için çalışma şartlarının ağırlığından bahsetse de ülkeyi terk eden diğer doktorlardan ayrışıyor: “Yurt dışına gelmeme bu iş yükü sebep olmadı. Daha ziyade acil servislerde yaşanan şiddet olayları, ‘Belçika’yı bir deneyelim’ düşüncesine yol açtı. Belçika’da 1 yıl boyunca doktorların ne şartlarda çalıştığını gördüm. Burası daha sakin bir çalışma ortamına sahip.”
Türkiye’den göç eden doktorların bazı paylaşımlarını desteklemediğini söyleyen Fatih Bey, Türkiye’den “lanet okuyarak” göç etmeyi doğru bulmadığını belirtiyor: “Benim ana motivasyonum ‘Bu ülkede yaşanmaz.’ asla değildi. Ben Türkiye’nin yaşanmaz bir ülke olduğunu düşünmüyorum. Neticede ben tek maaşlı bir öğretmen babanın 4 çocuğundan biri olarak üniversite bitirdim. Türkiye’deki yapısal problemlerin çok büyük olduğunu düşünmüyorum. Bunlar yönetilebilecek, düzeltilebilecek şeyler. Ben Türkiye’de bir gelecek göremediğim için değil, yeni tecrübeler denemeyi sevdiğim için göç ettim.”
Fatih Bey, mesleğini her yerde icra edebilecek kaynakların olması durumunda doktor göçünün çok da dramatik olmadığı görüşünde: “Bizim profilimizdeki insanlar için Türkiye’den buraya gelmenin şöyle bir avantajı var: En nihayetinde olmadı, sevmedik, başaramadık dediğimizde döneceğimiz yer Türkiye. Döneceğimiz yer dünyanın az gelişmiş ya da imkânları olmayan bir ülkesi değil. Türkiye’ye yine mesleğimizi yapmak için döneceğiz. Bunun rahatlığı ve öz güveni, insana adım atarken kolaylık sağlıyor. Olmazsa alternatif çok fazla, Türkiye’ye de dönebiliriz, farklı bir yer de deneyebiliriz. Tabiri caizse bulunmaz Hint kumaşı değil gittiğimiz hiçbir ülke.”