'Dosya: "Avrupa'da Yoksulluk"'

Yoksulluk Bize Ne Yapar?

Çocukluk çağında yaşanan yoksulluk, insanın beyin aktivitesini değiştirip bütün hayatını kaplıyor. Bu açıdan bakıldığında yoksulluk bütün hayatı kuşatan bir karabasana dönüşme potansiyeline sahip.

Fotoğraf: Shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Bir sosyal fenomen olarak yoksulluğa maruz kalan insanlar üzerinde yoksulluğun etkileri disiplinler arası bir şekilde uzun süredir araştırılıyor. Peki yoksulluk gerçekte bize ne yapar? Asgari yaşam ihtiyaçlarını gideremeyen bir insan, bu dönemi atlattığında yoksulluğun her türlü acı etkisini arkasında bırakabilir mi?

Aynı Psikolojik Testin İki Farklı Sonucu

Dünya genelinde tanınırlığa sahip psikolojik deneylerden biri, Kaliforniya’daki Stanford Üniversitesine bağlı bir anaokulunda gerçekleştirilen Marshmallow Testi’dir. Deneyde okul öncesi çocuklar bir odada, üzerinde marşmelov olan bir masanın önünde oturuyorlar. Odada herhangi bir kayıt cihazı ya da kamera bulunmuyor. Deneyi yapan kişi çocuğa, odaya dönene kadar önündeki şekeri yemezse kendisine ikinci bir şekerin verileceğini, ama eğer yerse o tek şekerle yetineceğini söyleyip dışarı çıkıyor.

Bu basit test seneler boyunca çocukların geleceği hakkındaki öngörülere de temel teşkil etti. Şekeri yemek konusunda kendilerini kontrol eden çocukların yaşama daha hazırlıklı olacağı, bağımlılıklara daha az düşecekleri, öz saygılarının daha yüksek olacağı ya da eğitim hayatlarında daha başarılı olacakları gibi bulgular elde edildi ve kamuoyuyla paylaşıldı.

60’lı yıllarda Psikolog Walter Mischel tarafından düzenlenen bu deneyi 2018 yılında farklı bir örneklemle tekrar eden araştırmacılar, Marshmallow Testi’nin sonuçlarına şüpheyle yaklaşılmasına yol açan verilere ulaştı. Mischel söz konusu testi Kaliforniya’da yüksek eğitimli ailelerin çocuklarıyla gerçekleştirmişti. Deney sosyo-ekonomik açıdan daha heterojen bir örneklemle yeniden yapıldığında ise farklı sonuçlara ulaşılıyordu: Zengin ailelerin çocukları yoksul ailelerde büyüyen çocuklara göre şekeri yememek konusunda daha kontrol sahibiydi. Yoksul çocuklar önlerindeki şekeri sabredemeden hemen yiyor, zengin ailelerden gelen çocuklar ise ikinci şekeri alabilmek için bekliyorlardı. Bu sonuç ilk bakışta, yoksul insanların mahrumiyetle ilişkisi üzerinden açıklanmaya çalışılsa da aslında arkasında yoksulluğun “beyni dönüştürücü etkisi” yatıyor.

Yoksulluğun Beyin Üzerindeki Etkileri

Eğitim muhabiri Bent Freiwald’in işaret ettiği gibi bu sonucun aslında yoksulluğun nörobilimsel açıdan incelenmesiyle yakın ilgisi var. Yoksulluk, beyindeki prefrontal korteksi etkiliyor ve böylece bilişsel yetiler üzerinde uzun erimli etkilere yol açıyor. Prefrontal korteks aynı zamanda beyinde karar alma ve duygusal kontrolle ilgilenen kısım. Böylece zengin ailelerin çocukları büyük ihtimalle stres yönetimi konusunda nörolojik açıdan daha donanımlıyken, yoksul ailelerin çocukları ise beyin gelişimlerindeki etki nedeniyle stresle ve duygu yönetimiyle daha zor başa çıkabiliyor. Özetle yoksulluk insanların beyinlerinde stres üretiyor ve bu stres beyni dönüştürüyor.

Dünya Bankası ve UNICEF’in 2020 yılında yayınladığı rapora göre; dünya genelinde 356 milyon çocuk, yani her 6 çocuktan 1’i aşırı yoksulluk içerisinde yaşıyor. Bu yoksulluğun geleceğin yetişkinlerinin beyninde ciddi yapısal etkileri var.

Yoksulluğun henüz çocukluk çağında beyin üzerindeki etkisine dair farklı araştırmalar da mevcut. Denver Üniversitesinden Psikolog Pilyoung Kim ve meslektaşlarının yaptığı araştırmaya göre; beyinde duygusal kontrolle ilgili olan kısım, çocukluğunda yoksulluk yaşayan insanlarda daha farklı tepkiler veriyor. Bu araştırma çocukluğunda yoksulluk içinde yaşayan insanların prefrontal korteksleri daha az aktif, böylece de stres ve tehditleri yönetme konusunda daha az becerilere sahip olduğunu tespit ediyor. Dahası araştırmacılar, çocuklukta yaşanan bu yoksulluğun beyin üzerindeki etkisinin ve sebep olunan duygusal stresin “ileride daha fazla gelir düzeyine sahip olsalar bile” değişmediğini ve uzun vadede etki oluşturduğunu belirtiyorlar.

Aynı şekilde Cornell Üniversitesinden Matthew Malter Cohen de çocukluğunda kısa bir süre olsa da bir yatılı bakım evinde kalan çocukların dikkatlerini toplama konusunda zorluk çektiğini ortaya koyuyor. Bu tarz çocuklar potansiyel tehditlere odaklanmaları nedeniyle dikkatlerini toplamakta daha çok zorlanıyorlar.

Gelir Düzeyi Çocuğun Beyin Gelişimini Etkiliyor Mu?

2013 yılında Joan Luby, Andy Belden ve Kelly Botteran tarafından 6 ila 12 yaş arasındaki 145 çocukla yapılan bir araştırma, fakir ailelerden gelen çocukların beyinlerindeki değişimi ele alıyor. Bu araştırma da çocukluk dönemindeki yoksulluğun beyin gelişimine olumsuz etkisini sergiler nitelikte: Manyetik rezonans görüntüleme teknikleri kullanılarak elde edilen veriler, yoksul çocukların beyaz cevheri ve kortikal gri maddesinin yanı sıra hipokampus ve amigdala hacimlerinin küçük olduğunu ortaya koyuyor.

Başka bir araştırma kapsamında ise düşük gelirli 1000 anne ve yeni doğmuş bebekleri inceleniyor. Bu araştırmada anne-çocuk grupları ikiye bölünüyor ve bir gruba ayda 20 dolar verilirken diğer gruba 333 dolar veriliyor. Bir sene sonra, anneleri ayda 333 dolar alan çocukların beyin aktivitelerinde ciddi bir artma tespit ediliyor. Araştırmanın yürütücülerinden Prof. Kimberly Noble, aynı zamanda çocuklarda beyin gelişimi ile gelir arasındaki ilk nedensel bağlantıya dikkat çeken isimlerden birisi.

Yoksulluk beynin ve böylece de bilişsel yetenekler üzerinde etki oluşturmanın yanı sıra yoğun sağlık problemlerine de yol açıyor. Araştırmalar yoksulluk içinde yaşayan insanların daha sık hasta olduğu, depresyon ya da kanser gibi hastalıklara daha sık yakalandığını ortaya koyuyor.

Bütün bunlar yoksulluğun yalnızca bir “an” ya da “süreç”le kısıtlı olmadığını, aksine çocukluktan itibaren insanın yaşamını kuşatan bir şey olduğunu bize yeniden hatırlatıyor. Bu bütüncül perspektiften bakıldığında; yoksul insanları, içinde bulundukları durumdan doğrudan sorumlu tutan bakış açılarının ne kadar mesnetsiz olduğu açık. Yoksulluk, bütün hayatı kuşatan bir karabasana, bir organ hasarına dönüşebiliyor ve bu durum kişinin azalan beyin aktivitesiyle birlikte eğitim başarısı, iş entegrasyonu gibi alanlara sıçrayarak bir kar topu etkisi oluşturabiliyor. Tam da bu nedenle yoksullukla mücadele, bir insanın midesine sıcak yemek girmesini sağlamak ya da ona kıyafet vermekten çok daha fazla olarak, kişinin beynin çalışma fonksiyonlarını ve dolayısıyla da koca bir hayatını iyilik hâli içerisinde geçirebilmesi için mücadele etmek anlamına geliyor.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler