'KRM Yeni Sözcüsü'

“Camilerde Parti Propagandası Gerçekleşemez”

Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi (KRM) yeni sözcüsü Murat Gümüş oldu. Aynı zamanda Almanya İslam Konseyi (IRD) Genel Sekreteri ve İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreter Yardımcısı olan Gümüş ile ülkedeki İslam ve Müslümanlara dair gelişmeleri konuştuk.

5 Nisan 2023 Enise Yılmaz
Almanya Müslümanlar Koordinasyon Merkezi (KRM) yeni sözcüsü Murat Gümüş

Geçtiğimiz birkaç sene Ramazan ayı pandemi düzenlemeleri gölgesinde yaşanmıştı. Bu sene KRM camilerinde ramazan nasıl geçiyor?

Geçtiğimiz Ramazan vaka sayılarının azalmasından dolayı zorunlu tedbirler hafifletilmişti ve 2021’den daha rahat bir Ramazan’dı. 2 yıl peş peşe sıkı tedbirler altında ifa edilen Ramazanlardan sonra 2022 yılında insanlar nispeten daha rahat şartlarda camilere ve Ramazan geleneklerine kavuşmanın mutluluğunu tadabildi. Mukabeleler, iftar davetleri ve teravihler çok kısıtlayıcı olmayan tedbirler eşliğinde mümkündü. Bu yıl ise çok şükür, tedbirlerin tamamen ortadan kalktığı bir ortamda Ramazan ayını yaşıyoruz.

Bu sevinç aynı zamanda buruk bir sevinç. Pandemi döneminde Hakk’ın rahmetine kavuşmuş büyüklerimizin ve kardeşlerimizin mukabelelerde, iftarlarda ve teravihlerdeki eksikliklerini hissediyoruz.

Camilerimiz son birkaç yıldaki Ramazanlara nazaran çok daha fazla kişi tarafından ziyaret ediliyor. İftar davetleri daha kalabalık, teravihlerdeki doluluk oranı geçen yıllara nazaran çok daha fazla. En önemlisi ve sevindiricisi ise özellikle teravih ve sabah namazlarında neredeyse her yerde gözlemlenen kalabalık genç cemaat kitlesi. “Nerede o eski gençlik?” diye soranlara cevabım: Teravihte!

Almanya’da İçişleri Bakanlığı Hristiyan Demokratlardan Sosyal Demokratlara geçti. Bu siyasi değişiklik Almanya’daki Müslümanları ve Müslüman cemaatleri etkiledi mi? Özellikle Alman İslam Konferansı bağlamında değişimler var mı?

Evet ve hayır! Bir değişim var. Sayın Seehofer’in bakanlığı döneminde Alman İslam Konferansı dördüncü turu açılış konuşmasında İslam düşmanlığı konu dahi edilmemişti. Şimdiki İçişleri Bakanı Sayın Faeser ise İslam düşmanlığı konusuna beşinci tur açılış konuşmasında geniş bir yer ayırdı. Yine sayın Seehofer döneminde Alman İslam Konferansı’nda daha çok siyasetin beklentileri ön plandaydı. Bunların başında ise imam eğitimi geliyordu. İmam eğitimi Sayın Faeser’in de konu başlıkları arasında yer alıyor, ancak konulardan bir konu olarak duruyor.

Bunlardan hareketle bir değişimden söz edilebilir mi? Aslında pek de öyle görünmüyor. Zira Sayın Faeser’in konu başlıklarına baktığınızda, Seehofer döneminde çizilen Alman İslam Konferansı rotasının devamını görüyorsunuz. İmam eğitimi, camilere uyum (entegrasyon) projeleri için proje desteği, cemaatlerin çatı kuruluşlarına önceki turlara nazaran mesafeli yaklaşım göstererek yerelde camilerle doğrudan irtibatın aranması, Müslümanlar arasında Antisemitizm gibi konular Seehofer döneminde de ele alınıyordu.

Bu durum bence şunu gösteriyor: Alman İslam Konferansı siyasi partiler üstü bir yol haritasına sahip. Hangi partiden olursa olsun her yeni bakan kendine has nüans birtakım değişiklikler yapabiliyor, ama ana rota devam ediyor.

Asıl önemli olan Müslümanların kendi ihtiyaçlarından hareketle kendi platformlarını oluşturmaları ve kendilerini yakından ilgilendiren konular hakkında gündem ve ajandalarını takip edebilmeleri. Müslümanlar ve özellikle Müslüman kuruluşlar kendi önceliklerini siyasi atmosferin akışından bağımsız olarak belirleyebilecek yollar aramalılar. Partiler arası siyasi rekabette Müslümanların meseleleri oy kazandırmıyor. Bilakis, birçok siyasetçi Müslümanlarla girdiği diyaloğu kendisine oy kaybettirecek bir risk faktörü olarak görebiliyor. Böyle bir ortamda siyasi aktörlerden Müslümanların hakiki ihtiyaçlarına eğilmelerini veya bunları kararlılıkla takip etmelerini beklemek fazla iyimser olur. Bunun karşısında Müslümanlar tarafından veya onların inisiyatifinde tespit ve talep edilecek ihtiyaç ve öncelikler uzun vadede daha başarılı olacaktır.

Özetle Alman İslam Konferansı verimsiz değil, Müslüman cemaatler ve devlet arasında bir diyalog geleneğinin oluşumunda ciddi katkısı oldu. Sembolik değeri yüksek olan bir platform bu. Fakat bu platformun aynı zamanda siyasi atmosferin nabzından bağımsız olmadığı gözden kaçmamalı.

KRM’ye en son Arnavut ve Faslı cemaatler de katıldı. Almanya genelinde yaklaşık 6 milyon Müslüman’ın yaşadığı biliniyor. KRM’nin Müslümanları daha güçlü bir şekilde temsil edebilmesi için KRM’nin genişletilmesi, başka cemaatlerin de KRM’ye katılması planlanıyor mu?

KRM üye cemaatlerinin Almanya’daki Müslümanların ekseriyetini temsil etmediği iddiası birçok açıdan yanlış. Her şeyden önce bir mantık hatası var. Cemaatler inananları elbette temsil eder fakat ana görevleri temsil değildir. Zira cemaatler inananlarla öncelikli olarak temsil amaçlı bir bağ kurmaz. Bu durum cemaatleri inananlar nezdinde Almanya’daki siyasi parti, sendika, sağlık örgütleri gibi temsil kurum ve kuruluşları arasından herhangi bir kurum hâline getirir.
Halbuki cemaatler ile inananlar arasında çok daha sıcak, samimi ve güçlü bir bağ vardır. Bu bağın temelinde ise ortak inanç kaideleri ve hayata dair ortak anlam anlayışı yatar. Bunlar arasında camileri sıklıkla ziyaret eden kişiler de olabilir, camilere daha seyrek uğrayan kişiler de… Camilerin günlük hizmetlerine, sohbetlerine, namazlarına ve projelerine katılan kişiler de olabilir veya bunların çok azına katılan kişiler de…

En geç kendisinin veya bir yakınının cenaze namazı için dahi olsa camiye gelen kişinin belki o cemaatle veya camiyle diğerleri kadar sıkı bir bağı yoktur. Ama vefat ve cenaze gibi çok hassas bir vesileyle camiye geliyorsa, bu durum o kişilerin o cami veya cemaatlerin dinî konulardaki temellerine ve hizmetlerine güvendiği anlamına gelir. Bundan dolayı “temsil”den ziyade “dinî konularda ve hizmetlerinde cemaatlere güven” eksenli yaklaşım daha tutarlı olacaktır. “Temsil” cemaatlerin sunmuş olduğu hizmetlerin arasında sadece bir tanesidir. Asıl önemli olanlar ise ibadet ve hayat alanlarındaki hizmetlerdir. Bundan hareketle Almanya’daki Müslümanların iddia edildiğinden çok daha fazla bir şekilde cemaatlerle farklı boyutlarda bir güven ve itimat ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz.

KRM’ye üye cemaatler bu güveni çok geniş bir manevi çalışma yelpazesi ile sunuyor. Her biri günlük, aylık, yıllık ibadetler yanı sıra manevi rehberlik, danışmanlık, hac-umre, zekât-kurban-fitre-sadaka gibi maddi ibadetlerin uygulanması, cenaze defin ve teskin-taziye, aile danışmanlığı gibi çok geniş alanda hizmetler sunuyor. Bu hizmet yelpazesini yerine getirip de KRM üyesi olmayan tek kuruluş Boşnak cemiyetler. Onlarla da hâlihazırda yürüyen ortak çalışmalarımız ve görüşmeler sürüyor.

KRM bundan 17 yıl önce kurulduğunda aslında bir istişare kurulu olarak kuruldu. Konular ağırlıklı olarak okullarda İslam din dersleri, üniversitelerde ilahiyat enstitüleri, İslami sosyal hizmetler ve benzeri alanlarda yapılan ve yapılacak olan çalışmalarda istişarelerin yürütülmesinden ibaretti. Aynı zaman zarfında cemaatlerin hizmet alanları genişledi. KRM içi ortak çalışmalar konusunda bir tecrübe oluştu. Bundan sonraki süreçte KRM’de istişare ve ortak çalışmaların daha da genişletilmesi ihtiyacının oluştuğu kanaatindeyim. Burada çok önemsediğim konu, KRM’nin geleceğini belirleyecek olan üye kuruluşların gençlerinin bir araya gelmesi ve birlikte yapabilecekleri çalışmaları ele almaları.

Avrupa’da birçok ülke son zamanlarda daha çok dünyayı ilgilendiren iklim krizi, Rusya-Ukrayna savaşı gibi krizlere odaklanmış durumda. Sonuç olarak zamanında kamuoyunun ve siyasetin ithamlarına cevap yetiştirmek zorunda kalan Müslüman cemaatlerin şu sıralar kendi gündemlerine odaklanmaları için imkân bulunduğunu söyleyebilir miyiz? Eğer öyleyse bunlar hangi konular?

Her ne kadar Avrupa’da gündem oluşturan konuların başında Müslümanlar hakkında olumsuz haberler olmasa da ve bahsetmiş olduğunuz konular gündemi domine etse de son araştırma sonuçları İslam ve Müslümanlarla ilgili olumsuz algının şiddet kaybetmeden devam ettiğini gösteriyor. Yani Müslümanlarla ilgili ön yargılar uzun vadeli olarak zihinlere kazınmış gibi. Bu şu anlama geliyor: Gündem değişir ve Müslümanlar olumsuz bir şekilde yine ülke gündeminin başında yer almaya başlarsa bunun zihinlerde karşılık bulabileceği zemin hazır. Bunu kısa da olsa DİTİB Köln Merkez Camii’nde açıktan okunan ezan sonrasındaki tartışmalarda gördük. Bundan dolayı gayrimüslimlerle bir araya gelme ve diyalog ortamları kurma çalışmalarının yanında ırkçılık ve ayırımcılıkla mücadele mutlaka devam etmeli.

Diğer tarafta Müslüman toplum içinde geniş kitleleri kapsayan yeni ihtiyaç alanları oluştu. Bunların başında yaşlanan ve farklı şekillerde bakım ihtiyacında bulunan annelerimiz, amcalarımız, dede ve ninelerimiz, yani ilk ve altın nesil var. Onların, onların bakımı ile ilgilenen ailelerin ve bakım çalışanlarının ihtiyaçlarının tespit edilip bu ihtiyaçların giderilebilmesi için gerekli adımların talep edilmesi gerekiyor. Bu çok önemli bir başlık.

Bir diğer önemli konu ise yüksekokul veya meslek eğitimi almış olan gençlerimizin iş başvurularında hâlâ karşılaştıkları çifte standart vakaları. Bunların daha yoğun bir şekilde üzerine gidilmeli. Kendi geleceğini tamamen burada kurgulayan dördüncü ve beşinci nesil emeklerinin karşılığını her alanda alabilmeli. Özel sektörde, bilim dünyasında, kamu dairelerinde istihdam sahibi olabilmeliler. Liyakat dışında başka şartlar önlerine koyulmamalı. Müslüman olduklarından dolayı ayırımcılık yaşamamalılar.

Türkiye’de yakın zamanda seçimler gerçekleşecek. KRM bünyesinde Türkiye kökenli Müslümanların yoğunlukla organize olduğu dinî cemaatler de var. Özellikle camilerdeki seçim kampanyalarına dair yoğun eleştiriler duyuluyor. KRM camilerinde bu konuyla alakalı düzenleme ya da sınırlar var mı?

Temelde camilerimizin tamamı kamuya açık ve herkes için erişilebilir durumda. Bu kabul elbette siyasetçiler için de geçerli. Eğer camilerde namaz kılmak ve namazından ardından cemaatle dinî ve dünyevi meseleler hakkında sohbet etmek istiyorlarsa bu meşru bir istek. Özellikle Ramazan ayında birçok cami yerel siyasetçilerin iftar için geldiği yerler hâline geliyor. Birçok siyasetçi camiye geliyor, iftar öncesinde ve sonrasında cemaatle sohbet ediyorlar.

Bizim istemediğimiz şey ise seçim kampanyalarının ya da bu amaçla gerçekleştirilen ziyaretlerin camide yapılması. Bu ilkemiz her türlü politikacı ve nerede gerçekleştiği fark etmeksizin tüm seçimler için geçerli. Camiler partiler üstü yerlerdir ve camilerin bu konumunun bütün ziyaretçiler tarafından dikkate alınması gerekir.

KRM bu konuyla ilgili herhangi bir kural yayınlamış değil zira bu mesele üye kurumların kendi iç bünyelerinde düzenlediği bir mesele. Fakat KRM’ye üye bütün cemaatlerin bu konuda hem fikir olduğunu söyleyebilirim: İbadetlerimizi gerçekleştirdiğimiz, tüm insanlara kapısını açtığımız camilerimiz parti propagandalarının gerçekleşebileceği yerler değiller.

Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi (KRM) 2007 yılında ülkedeki İslam dinî cemaatleri tarafından kuruldu. KRM bünyesinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Almanya İslam Konseyi (IRD), Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ), 2019 yılından beri de Faslılar Merkez Konseyi (ZRMD) ve Almanya İslam Arnavut Merkezler Birliği (UIAZD) yer alıyor.

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler