'Lübnan'

Zekâtın Sınırları Aşan Gücü ve Çöküşün Eşiğindeki Lübnan

Lübnan’daki ekonomik kriz, orta sınıfı yerle bir etti. Halkın sağlık sistemine erişimi neredeyse imkânsız. Dünya genelinden Müslümanların zekâtıyla hayatına dokunulan insanlar, zekâtın sınırları aşan gücünü de ortaya koyuyor.

Fotoğraf: Richard Juilliart / Shutterstock.com

Lübnan tarihin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Halkın yüzde 80’inin yoksulluk sınırı altında yaşadığı ülke çöken sağlık sistemiyle de karşı karşıya.

2019 yılından beri ülkeyi kasıp kavuran ekonomik kriz ülkenin bütün alanlarında hissedilir durumda. Veriler korkunç: Lübnan Lirası üç sene içerisinde yüzde 95 oranında değer kaybetti. Dünya Bankası’nın verilerine göre 5,6 milyonluk ülke nüfusunun yüzde 70’inden fazlası günlük 14 dolardan daha az bir gelire sahip.

“İnsanlar Yurt Dışından Gönderilen Paralara Muhtaç”

Açlığa bağlı ölümlerin yurt dışından gönderilen ödeneklerle engellenebildiği ülkede yardım kuruluşları büyük bir mücadele veriyor. Jeel Sürdürülebilir Kalkınma Kuruluşu da onlardan biri. Sayda ve Lübnan Dağı bölgelerinde faaliyet gösteren Jeel Kuruluşu, son 3 senedir Almanya merkezli Hasene Derneği’nin partneri.

Kurumun sözcüsü olan Muhammad Saad, büyük bir gönüllüler ağıyla ülkede özellikle sağlık sisteminde aktif olduklarını belirtip yaşadıkları durumu şöyle anlatıyor: “Lübnan insanların tasavvur edemeyeceği bir krizde. Daha önce zengin olanlar artık fakir. Orta sınıf çöktü. Ülkede insan hayatının sürdürülebilmesi neredeyse imkânsız.”

Ülkedeki en büyük sıkıntılardan birinin de sağlık alanında olduğunu belirten Saad, tıbbi işlemlere ödenek ayrılmadığı için on binlerce insanın sağlık sorunlarıyla baş başa olduğunu ekliyor: “Lübnan’da şu an ufak bir tıbbi müdahale için on binlerce Lübnan Lirası’na ihtiyaç var. İnsanlar 100 dolara mal olan küçük bir operasyonu bile karşılayamayacak durumda. Ameliyat olması gereken hastalar için yurt dışından gönderilen paralar tek çıkış yol.”

“Lübnan’ın Tamamı Zekâta Muhtaç”

Özellikle Suriye Savaşı’yla birlikte Lübnan’a sığınan mültecilerin durumu da içler acısı. Ülkede 840 bin kayıtlı Suriyeli ve 450 bin Filistinli mülteci var. Fakat Saad asıl sayının çok daha fazla olduğu görüşünde: “Lübnan’ın kendi nüfusu 5,6 milyon. Ülkede yaklaşık 1,5 milyon civarında mülteci var. İş piyasasına entegrasyonu sağlanmamış, temel ihtiyaçları giderilmemiş milyonlarca insana bu mülteciler de eklenmiş durumda.”

Birleşmiş Milletler’in verilerine göre Lübnan’da her 10 mülteciden 9’u şiddetli yoksulluk içinde yaşıyor. Birleşmiş Milletler’e konuşan mülteci bir kadın, kış aylarında çocuklarının hepsinin hasta olduğunu, fakat yalnızca durumu çok ağır olan tek bir çocuğu için ilaç almaya imkânı olduğunu anlatıyor. Yakıt alamadığı için ailesiyle ısınamayan, çocuklarına tek bir öğün yemek bile sunamayan ailelerin sayısı oldukça fazla.

Tam da bu nedenle Saad bugün bütün Lübnanlıların Müslümanların zekât ödemesine ihtiyaç duyduğunu ekliyor: “Ülkenin neredeyse tamamı kendisine zekât verilebilecek sınıflar içerisine girdi. Solunum cihazına ihtiyaç duyan, proteze ihtiyaç duyan, akut tıbbi desteğin yanı sıra kronik hastalıkları için daimî ilaç gereksinimi olan insanların sayısı çok fazla. Biz geçtiğimiz 3 senedir Müslümanların verdiği zekâtlarla burada bunları karşılayabiliyoruz.”

Hasene Derneği’nin Zekât Projeleri Sorumlusu Murat Sağdıç da Saad’ın anlattıklarını tasdik ediyor. Hasene Derneği’nin zekât projeleri kapsamında Lübnan’da 54 aileye sağlık desteği sunulduğunu, bu projeler için yaklaşık 65 bin Euro’nun yine zekât paralarıyla karşılandığını belirten Sağdıç, zekâtın sınırları aşan gücünü şöyle anlatıyor:

“Zekât veren bir Müslüman oluşturduğu etkinin bazen farkında değil. O sadece zekâtını veriyor. Fakat bu zekâtla biz hiç umudu kalmamış, tamamen bitmiş insanlara kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için dükkân açıyoruz, ameliyatlarını yaptırıyoruz, ilacını ulaştırıyoruz. Bize güvenip zekâtını emanet eden kardeşlerimizin ulaşamadığı yerlere köprü olup, mağdur insanları düştükleri yerden kaldırıyoruz.”

Lübnan’daki zekât projelerinin ağırlıklı olarak sağlık alanına odaklandığını belirten Sağdıç, ülkede tedavisi hâlâ devam eden ve destekledikleri ailelerin olduğunu ekliyor: “Sağlık sorunlarının giderilmesi, ihtiyaç durumundan çıkabilmek için ilk şart. Ufak ameliyatlarla eski sağlığına kavuşabilecek insanlar aylar boyunca çalışamadan ağrılar içerisinde zaman geçirmek zorunda kalıyorlar. Onları sağlıklarına kavuşturmak, aynı zamanda kendi geçimlerini temin edebilmeleri için de ilk adım.”

Merkezde Sürdürülebilirlik Var

Engellilerin çalışabilmesi için protez gibi malzemeleri temin ettiklerini anlatan Saad ise üç çocuğu olan Suriyeli başka bir kadından örnekle devam ediyor: “Savaşta eşinin izini kaybetmiş, mülteci yurdunda çocuklarıyla yaşayan bu hanım kardeşimiz diğerlerinin sadakalarına muhtaç kalmıştı. Gözleri kör olmak üzereydi ve çocuklarına bile bakamaz hâle gelmişti. Zekât fonu ile bu kardeşimizin ameliyatını finanse ettik. Bu ameliyatla hayatı değişti, çocuklarıyla ilgilenebilmeye başladı.”

Hasene ile birlikte Lübnan’da destekledikleri ailelere ek olarak yüzlerce öğrenciye burs verdiklerini belirten Saad, muhtaç durumda olanların kendi ayakları üzerinde durmasına vurgu yapıyor:

“Hasene ile projelerimizde insanların geçimlerini sürdürülebilir bir şekilde sağlayabilmeleri için girişimlerde bulunuyoruz. Son olarak biri engelli olmak üzere üç çocuğu olan dul bir hanım kardeşimize yardım ettik. Onların evlerinde bir alanı mini markete çevirmeleri için destekledik. Daha sonrasında bu hanım kardeşimiz hastalandı ve vefat etti. Ama çocukları bu dükkân sayesinde geçinmeye devam ettiler. Bu ve saydığım diğer projeler Jeel ve Hasene sayesinde gerçekleşebildi.”

“Zekâtımız İnsanların Yaşamı Konusunda Hayati Öneme Sahip”

Hasene’nin Lübnan’daki Zekât Gözlemcisi olan Uğur Çıtak ise zekât projelerini şu şekilde anlatıyor: “Almanya’da yaşayan birisi için çok küçük bir meblağ, Lübnan’da bir hastanın ameliyat ve sağlık giderini karşılamaya yetebiliyor. Lübnan’a gittiğimizde yeterli tedavi alamadığı için bir amcamız yeni vefat etmişti. Zekâtımız başka insanların yaşamı konusunda hayati öneme sahip.”

Zekât paylarını teslim ederken karşılaştığı bir olayın kendisini etkilediğini belirten Çıtak şöyle anlatıyor: “Geçtiğimiz zekât kampanyalarından birinde dul bir hanım kardeşimize evlatlarını okula götürebilmesi için moped alınmıştı. Bu kardeşimiz kendisine alınan bu mopedle hem kendi çocuklarını okula götürüyor hem de komşu çocukları için servis hizmeti vererek kendi geçimini karşılıyor.”

Bunlardan hareketle Saad, Lübnan’daki odak noktalarının “kişinin kendine yardım edebilmesi için yardım” şeklinde bir vizyonu olduğunu söylüyor.  Zekât kampanyası kapsamında meslek eğitimlerini teşvik ettiklerini, esnafların borçlarını ödediklerini, birçok öğrencinin okula erişimi için servis ödenekleri ayırdıklarını anlatıyor: “Lübnan’da okula erişim, bazen okulun kendisinden daha pahalı olabiliyor. Bu giderleri ilk başta kimse görmüyor ama çocukların eğitim masraflarını arttıran kalemler arasındalar.”

Dünya genelindeki Müslümanların zekâtları birçok ülkede olduğu gibi Lübnan’da da yardıma muhtaç olanlar için can simidi niteliğinde. Saad bu can simidini şöyle tanımlıyor: “Belki kıyafetten vazgeçebilirsiniz. Evde kalmayıp bir çadırda kalabilirsiniz. Yemek ihtiyacınızı da asgari oranda tutabilirsiniz. Ama tıbbi ihtiyaçlarınızı ertelemeniz mümkün değil. Bugün Lübnan artık zekâta bağımlı bir ülke. Diğer ülkelerdeki Müslümanların zekâtları ve önemsiz görünen en ufak meblağ bile buradaki insanların hayatını değiştiriyor.”

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler