'Fransa'

“Kötü Günleri Geride Bıraktık, Şimdi Sıra Daha Kötü Günlerde”

Hükûmetin güçlükle hayata geçirdiği emeklilik reformuna karşı gerçekleşen protestoların ortasında çalkantılı günler geçiren Fransa’da yönetime karşı oluşan sosyal muhalefet, yenilgiyi kabul etmişe benzemiyor.

© HJBC / Shutterstock.com

Fransa’da hükûmetin, emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasını içeren yasa tasarısını oylamadan Ulusal Meclis’ten geçirme kararı üzerine ülkede 16 Mart’ta kitlesel gösteriler başlamıştı. Gösterilere sert müdahale eden polis ile göstericiler arasında ülkenin birçok yerinde çeşitli şiddet olayları yaşandı ve hâlâ yaşanmaya devam ediyor. Ülke genelinde 16 Mart’tan bu yana düzenlenen protestolarda binden fazla kişi gözaltına alındı.

Muhalefet ve hükûmetin, reformun anayasaya uygun olup olmadığının belirlenmesi için başvurduğu Anayasa Konseyi, yasa tasarısının emeklilik yaşını 64’e çıkaran maddesini onayladı; tasarıda yer alan 6 maddeyi ise tamamen veya kısmen reddetti. Söz konusu mahkeme kararının ardından yasa tasarısı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından imzalanarak Resmî Gazete’de yayımlandı.

Macron Gerekçelerini Bir Kez Daha Açıkladı

Macron, emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarmayı içeren tartışmalı reformun Anayasa Konseyince onaylandığı 14 Nisan sonrasında yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında, “Önümüzde sükunetimizi ve birliğimizi sağlamak, hırslanmak ve Fransa’nın hizmetinde harekete geçmek için 100 gün var.” ifadelerini kullandı. Macron, 100 gün sonra gelecek olan Fransa’nın millî bayramı 14 Temmuz’u işaret ederek o zamana kadar işleri yoluna koyacağına dair söz verdi.

Reformun yol açtığı öfkeyi duyduğunu ancak düzenlemenin gerekli olduğunu belirten Macron, “Herkesin emekliliğini garanti altına almak için bu değişikliklere ihtiyaç vardı.” dedi. Macron, daha fazla çalışmanın tüm ülke için daha fazla refah oluşturacağını savundu. Fiyatların arttığını ve gelirlerin birçok Fransız için iyi yaşama olanağı sağlamadığını ifade eden Macron, konuşmasının ülkenin protesto ve grevler döneminden uzaklaşmasına yardımcı olacağını umduğunu kaydetti.

Macron’un sarf ettiği 100 gün sözü, ister istemez akıllara Napolyon’un 1815’te sürgünden döndükten sonra Waterloo’daki nihai yenilgisine kadar geçen 100 gün süren ikinci iktidarını akla getirdi. Bu bir gaf mıydı, yoksa Macron içinde bulunduğu durumun dezavantajlarının farkında olarak mı bu sözü sarf etti bunu kesin olarak bilmek mümkün değil.

Grevlerle Aksayan Ekonomik ve Sosyal Hayat

İkinci iktidar döneminde 1 yılı geride bırakan Macron’un en önemli vaatleri arasına koyduğu tartışmalı emeklilik reformu kendisini ve bir bakıma da ülkesini siyasi bir çıkmaza soktu. Hayat pahalılığına karşı Kasım 2018’de başlayan ve Fransa tarihinin en ses getiren protestoları arasında sayılan Sarı Yeleklilerin protestoları devam ederken, yıllar sonra ülkenin önde gelen sendikaları, emeklilik reformuna tepki için ocaktan bu yana kitlesel grev ve protestolar düzenledi. Milyonlarca kişi reformun geri çekilmesi talebiyle belirli tarihlerde Paris başta olmak üzere birçok kentte sokaklara indi.

Ulaşım ve rafineri çalışanlarının grevleri nedeniyle Fransa’da ulaşım ve akaryakıt sektöründe uzun süreli ciddi aksamalar yaşandı. Grevler nedeniyle Paris’te oluşan çöp yığınları ve polislerin göstericilere sert müdahalesi, Fransa’nın uzun süre dünya basınında konuşulmasına neden oldu.

Ayrıca söz konusu olaylar Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları Ligi gibi uluslararası otoritelerin ve insan hakları savunucularının Fransa’yı eleştirmesine ve ülkedeki demokrasinin tartışmaya açılmasına yol açtı.

Bütün süreç boyunca Ulusal Meclis’te salt çoğunluğu bulunmayan Macron yönetiminin, emeklilik reformuna yönelik ülke çapındaki grev ve protestolar nedeniyle “ittifak kurma potansiyeli” olan merkez sağ parti Cumhuriyetçiler (Fr. Les Républicains) ve diğer partilerden tam destek alamaması hükûmeti daha da zora soktu.

İktidarın reformu meclis oylamasından geçirmesi sonrası muhalefetin verdiği gensoru önergesiyle Macron hükûmeti düşmekten sadece 9 oy farkla kurtuldu.

Bundan Sonrasında da Protestolar Devam Edecek

Sendikalar Anayasa Konseyi’nin kararına kadarki yasal süreç boyunca 12 farklı kitlesel gösteri düzenledi. Ülke genelindeki kitlesel gösteri dalgalarının her birine 400 bin ila 600 bin kişinin katıldığı tahmin ediliyor.

Ülkenin önde gelen sendikaları yaptıkları ortak açıklamada, Anayasa Konseyi’nin 14 Nisan’daki kararına tepki göstererek, iktidarın hiçbir toplantı talebini kabul etmeyeceklerini belirtmişti.

Reforma karşı düzenlenen grev ve eylemleri desteklediklerini açıklayan sendikalar, tüm çalışanları 1 Mayıs’ta eylem yapmaya çağırdı. Sendikalar bu tarihe kadar iktidarla görüşmeyecek. Yasa değişikliğiyle ilgili süreç tamamlanmış ve reform Eylül 2023 itibarıyla yürürlüğe girecek olsa da siyaseten giderek yalnızlaşan ve seçmen desteğini kaybeden hükûmete karşı oluşan geniş toplumsal muhalefet, meselenin peşini sırf reform yasalaştı diye bırakacağa benzemiyor.

Halk Emeklilik Reformuna Neden Karşı Çıkıyor?

Fransız emeklilik sistemi uzun süredir tartışılan bir konuydu ve Macron değişiklik taraftarı argümanlarıyla mevcut sistemde bir değişiklik yapma konusunda kararlıydı. Sonucunda bir “Pirus zaferi” elde etti. Macron’un asli amacı, 42 farklı düzenlemeye sahip mevcut sistemi tek bir sistemde birleştirmek ve böylece farklı meslekler ve nesiller arasında daha fazla eşitlik sağlamaktı. Fakat bu reform kâğıt üzerindeki adil görüntüsünün aksine halk tarafından büyük bir dirençle karşılandı. Güçlü bir muhalefetle karşılaşmasına rağmen Macron reformu gerçekleştirme konusundaki kararlılığını sürdürdü. Bir röportajında bu reformu, siyaseten yenilmiş olmamak ve kendi hırsları için değil, genel sorumluluk duygusuyla gerçekleştirdiğini söyledi. 

Reform, kişinin çalışma hayatı boyunca kazandığı maaşlara dayalı olarak emekli maaşlarının hesaplandığı mevcut sistemin yerini alacak puana dayalı bir sistem getirerek mevcut emeklilik sistemini etkileyecekti. Bu, meslekleri veya istihdam durumları ne olursa olsun tüm çalışanların çalıştıkları her yıl için puan kazanacakları ve bu puanların emekli olduklarında emeklilik yardımlarına dönüştürüleceği anlamına geliyor. Hükûmete göre bu değişiklik, özellikle standart dışı çalışma düzenine sahip olanlar için daha eşit bir emekli maaşı dağılımını mümkün kılacak.

Sendikalar ve işçiler ise, reformun emeklilik haklarını azaltacağından ve emeklilik yaşını yükselteceğinden, bunun da düşük gelirli ve güvencesiz çalışanlar üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceğinden endişe ediyor.

Buna ek olarak, bazıları Emmanuel Macron’u kamuoyunun görüşlerini dikkate almadan otoriter bir şekilde yönetmekle eleştiriyor. Bu eleştiri öncelikle Fransa Cumhurbaşkanı’nın toplumun rızasını gözetmeksizin giriştiği emeklilik reformu konusunda takındığı tavır için geçerli. Macron’un bu iletişim kurmada ve halkın rızasını almada sergilediği başarısızlıkla bağlantılı olarak, cumhurbaşkanının yönetim tarzına yönelik şahsi rahatsızlıklar da var. Zira Macron halk tarafından sıklıkla kibirli ve elitist olarak algılanıyor ve bu olumsuz çağrışımlarla pekişen negatif imajı, nihayetinde onun siyasi hedeflerini insanlara kabul ettirmesini zorlaştırıyor.

Yukarıdaki sebepleri kuşatan bir başka faktör ise, Fransa’da hükûmetin ekonomi politikasına yönelik yaygın bir memnuniyetsizliğin olması. Hükûmetin ekonomik tercihleri, işçilerin ve orta sınıfların aleyhine olacak şekilde zenginleri ve büyük şirketleri kayırdığı şeklinde algılanıyor. Bu intiba, Macron’un 2017’de iktidara gelmesinden bu yana uyguladığı vergi reformları ve liberal ekonomi politikaları ile halk nezdinde daha da pekişmiş durumda.

Burak Nuri Gücin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler