'Türkiye Seçimleri'

Türkiye Seçimleri: Yurt Dışı Oyları Ne Kadar Belirleyici?

Son yıllarda sıklıkla gündeme gelen tartışma konularından biri olan yurt dışı seçmen oylarının etkisi, 14 Mayıs'ta gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçim sonuçlarının açıklanmasıyla yeniden alevlendi. Peki, yurt dışı oyları sonuç üzerinde ne kadar etkili?

©Anadolu Ajansı

14 Mayıs’ta gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin henüz kesinleşmemiş ilk sonuçlarına göre, Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun en fazla oyu alan iki aday olarak seçimde ikinci tura gidileceği netleşmek üzere. TBMM’deki koltuk dağılımı büyük oranda belli olurken bu seçimle ilgili en çok merak edilen konulardan biri yurt dışı seçmen tercihlerinin Türkiye’deki nihahi sonuca etkisi oldu.

Yurt Dışı Oylarını Neden Önemsiyoruz?

Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan Türk seçmenler 14 Mayıs Pazar günü, 28. dönem milletvekillerini ve 13. cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gitti. Yurt dışında kullanılarak Ankara’ya getirilen 1 milyon 817 bin oyun sayımı hâlâ devam ediyor. Yurt dışı seçmeninin tercihine yönelik artan kamuoyu ilgisinin başlıca nedenlerinden biri şüphesiz son yıllarda yurt dışındaki Türk vatandaşlarının kademeli olarak seçimlere artan katılım oranı oldu. Sayılmak üzere Ankara’daki ATO Congresium Kongre ve Sergi Merkezi’ne ulaştırılan yurt dışı sandıklarına katılım oranı 27 Nisan – 9 Mayıs tarihleri arasında yüzde 53.20 olarak belirlendi. Bu oran, 2018’de yapılan bir önceki seçimlerde yüzde 50,09 ve 2015’te 36,84’tü. 2014 yılında ilk halk oylamasıyla yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde ise yüzde 19 seviyesinde kalmıştı.

Yazının yazıldığı an itibarıyla 3 milyon 418 bin seçmen için yurt dışında ve gümrüklerde kurulan sandıkların yüzde 97,18’i açıldı ve ülkelere göre oy dağılımı büyük oranda netleştiCumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, yurt dışında ve gümrük kapılarında kullanılan oylar, cumhurbaşkanlığı adaylarının oylarına doğrudan yansıyor. Cumhurbaşkanlığı adaylarının Türkiye’de aldığı toplam oylara, yurt dışından aldıkları oylar da ekleniyor. Geçerli oyların salt çoğunluğuna bakıldığı Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde seçim bölgelerinin önemi yok ve 2. turda yarışacak her iki adayın da ilk turda galibiyet hedefiyle yola çıktığı seçim kampanyaları düşünüldüğünde yurt dışı oyları sahip olduğu hacimden daha büyük bir öneme sahip gibi görüyor.

Mevcut sonuçlara göre, en çok oyu alan cumhurbaşkanı adayının yüzde 49 seviyesinin üzerinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda, 2 hafta sonra gerçekleşecek olan seçimin ikinci turunda yüzde 1’den az bir payın bile sonucu belirleyecebileceği düşüncesinden hareketle yurt dışı seçmeninin tercihlerine büyük önem atfediliyor. Nitekim, pazar akşamı yurt içi oyların sayımında sona yaklaşılırken ve yurt dışı oyları henüz sayılmaya başlanmadığından bazı kamuoyu araştırmacıları ve anket şirketi temsilcileri yurt dışı oylarının kesinleşmemiş sonuçlara göre en çok oyu alan aday Recep Tayyip Erdoğan lehine yüzde 0,5 ila 0,7’lik bir etki yapabileceği tahminlerini paylaştı.

Bu tahminin gerçekleşmesi seçimin kıl payı da olsa ilk turda sonuçlanması anlamına geliyordu. Oysa, an itibarıyla yüzde 97’si açılan yurt dışı seçim sandıklarından çıkan oyların (yüzde 51,19 Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 39,85 Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 1,90 Sinan Oğan ve yüzde 1,06 Muharrem İnce) Türkiye geneline dağıtıldıktan sonra sanılanın aksine genel sonuç üzerinde çok daha sınırlı bir etkiye sahip olduğu gözlemleniyor. Türkiye medyasında kesinleşmemiş sonuçları yorumlayan medya kuruluşlarına göre, yurt dışı oyları Erdoğan’a yüzde +0,11 katkı sağlarken Kılıçdaroğlu ve Oğan’a yüzde -0,06’lık bir etki yapıyor. Yüksek Seçim Kurulu tarafından kesinleşmiş resmî sonuçlar açıkladığında daha doğru ve detaylı incelemeler yapılacaktır.

Yurt Dışı Oyları Tartışması

Peki, gerçek etkisi sanıldığından muhtemelen daha az olan yurt dışı oylar neden gündemde giderek daha fazla yer kaplıyor?  Yurt dışı seçmenlerin oy kullanması bazı kesimler tarafından teşvik edilirken neden diğerleri tarafından sorgulanıyor? Bu tartışmaları tetikleyen birinci unsurun mevcut cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde aranan salt çoğunluk kriteri olduğunu tespit etmek gerekiyor. Zaten bu kriterle ve parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçişle beraber icra makamının artan siyasal gücü göz önüne alındığında, kamuoyundaki tartışmaların milletvekili dağılımına olan etkiye pek odaklanmamış olduğu anlaşılıyor.

İkinci bir gerekçe ise yurt dışındaki seçmen tercihlerinin yurt içi sonuçlarından farklılaşması ve değişen oranların başta AK Parti olmak üzere iktidar bloğunun lehine olması. 10 milyondan fazla üyesi olan ve Türkiye’yi 21 yıldır yöneten iktidardaki partinin yurt dışı teşkilatlanmasının diğer siyasi partilerden daha gelişmiş olması ve seçimlerde bunun sonucu olarak daha iyi bir netice elde etmesi olağan bir süreç olabilir. Ancak muhalefet partilerinin ve mevcut yurt dışı oy sistemini sorgulayanların iddiasına göre, devlet imkânları parti propagandası çerçevesinde adil olmayan şekilde kullanılıyor. Bu iddialar, Türkiye’de son yıllarda artan ekonomik sıkıntılarla birleşerek bilhassa iktidar karşıtı kesimlerde yurt dışında yaşayan Türkiye kökenlilere yönelik kendisini periyodik olarak yansıtan toplumsal bir hınca dönüşmüş durumda. Sokak röportajlarında sık sık rastladığımız “gurbetçi nefreti” olarak adlandırılabilecek bu kızgınlık, yalnızca yurt dışından gelen oyların etkisinin abartılması yanılgısına zemin hazırlamıyor, aynı zamanda Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda gibi Türkiye kökenli nüfusun yoğun olduğu ülkelerdeki diasporanın -muhalefet nezdinde- Türkiye’deki seçim sonuçlarından doğrudan sorumlu tutulması refleksini taşıyor.

Yurt dışı oyları mevzusunun, siyasal uzlaşı arayışının zayıf kaldığı Türkiye’de ve diasporasında farklı siyasi görüşten kesimlerin çatışma zeminlerinden biri hâline geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Önümüzdeki 15 günlük süreçte yeniden sandığa gidilecek olan Türkiye’de ve diasporasında bu tartışmaların yeniden kızışması muhtemel. (bg)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler