'Fransa'

Fransa’da Nahel M.’nin Öldürülmesinin Yankıları Sürüyor

Fransa'da 17 yaşındaki Nahel'in trafik polisi tarafından vurularak öldürülmesinin 7. gününde ülke genelindeki protestolar devam ediyor. Eylemler, aşırı sağcı partilerin göç politikalarını sertleştirme çağrılarıyla birlikte Avrupa genelinde tepkilere neden oluyor.

Fotoğraf: Naseer Turkmani - AA.

Fransız polisi 27 Haziran’da Nanterre’de, içinde 3 kişi bulunan bir araca ateş açmış, 17 yaşındaki sürücü Nahel M.’yi öldürmüştü. Nahel’in öldürülmesinin ardından başlayan protestoların 7. gününde de polisin eylemcilere müdahalesi devam ediyor. 28 Haziran gecesi başlayan sokak eylemleri ve şiddet, ülkenin geneline yayıldı. Genci öldüren polis açığa alınmış ve tutuklu olarak yargılanmasına karar verilmiş olsa da Nahel’in ölümüne tepki gösterenler, ülke genelinde farklı kentlerde sokağa çıkarak polisle çatışmaya devam ediyor. Ayrıca Paris, Marsilya, Lyon dahil birçok kentte düzenlenen protestolarda talan ve yağmalama olayları yaşanmış, 10 kadar kentte saat 21.00’den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Eylemlerin Ortaya Çıkışında Sosyal Medyanın Etkisi

Özellikle sosyal medya platformları, eylemlerin boyutunu gösteren videoların yayılmasında önemli bir rol oynadı. Snapchat, Telegram ve TikTok gibi platformlar yangın ve yıkım videolarını paylaşmak için kullanıldı. Bu viral videolar Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un büyük platformlardan bu videoları kaldırmalarını istemesine yol açtı ve bu istek Twitter’ın geçici olarak günlük kullanım sınırı uygulandığı kısa döneme denk geldi. Twitter’in sahibi Elon Musk, günlük 600 tweetlik okuma sınırının yaşadıkları yoğunluk nedeniyle olduğunu açıklarken Fransa’nın talebiyle ilgili nasıl bir tutum aldığına dair bir açıklama yapmadı.

Sükunet Çağrıları

Fransız kamuoyunundaki yaygın görüşe göre, protestoların özellikle göçmen kökenlilerin merkezde olduğu belirli genç gruplarının öfke ve hayal kırıklığı ile tetiklendi. Nahel’in ölümünü takip eden protestolar, ülkedeki büyük kentlerin çeperindeki banliyölerde yıllardır devam eden krizin bir neticesi ve parçası olarak yorumlanıyor. Üçüncü veya dördüncü nesil göçmen olan Fransız vatandaşlarının yaşadığı bu periferik mahallelerdeki daha önce de polis şiddeti nedeniyle ya da kazaen yaşanan ölümlerde protestolar tetiklenmişti. Fakat önceki eylemlerin büyük kısmı, bir ya da iki gecelik kısa sürelerle sınırlı kalmıştı. Mevcut durum ise daha uzun süreli bir görüntüye sahip ve eylemlerin sıklığı azalsa bir sönümlenme henüz söz konusu değil.

Protestolar ve yaşanan şiddet, toplumun çeşitli kesimleri ve aktörlerinin tepkisine yol açtı. Bazı dinî liderler yatıştırma çağrısında bulunup Nahel M.’nin ailesine başsağlığı dilemiştir. Fransa Millî Görüş İslam Konfederasyonu göstericilere yakıp yıkma yerine “Hep birlikte hakikat, eşitlik, entegrasyon ve sosyal adalet için çalışalım.” diyerek sükunet çağrısı yaptı. CIMG’den yapılan yazılı açıklamada, vatandaşların barışçıl gösteri yapma ve meşru endişelerini dile getirme hakkına da saygı duyulduğu, ancak yapılan saldırılarla yerel işletmeler ve altyapıların hasar gördüğü ve bu durumun da mahalle sakinlerinin temel hizmet ve mallara erişim sağlanmasını engellediğine dikkat çekildi.

Paris Ulu Camii de bir bildiri yayınlayarak ayaklanmalardan etkilenen mahallelerde sükunet çağrısında bulunmuş, gencin ölümünün uyandırdığı yoğun duyguların meşruiyetini kabul ederken itidal ihtiyacını vurguladı.

İnfografik: Yasin Demirci – AA.

Macron, OHAL İlan Etmedi

Fransız İş Adamı ve Sanayiciler Derneği (MEDEF) Başkanı Geoffroy Roux de Bezieux, protestoların 1 milyar avrodan fazla hasara yol açtığını belirtti. De Bezieux, 200 dükkanın tamamen yağmalandığını, 300 banka bayisinin tamamen tahrip edildiğini ve tütün satan 250 dükkanın gösterilerden etkilendiğini kaydetti. Protestolara yangınlar, kundaklanan arabalar, patlamalar, polis güçlerine havai fişek atılması ve sokak çatışmaları yaşananlara damgasını vurdu ve hatta Nahel’in trajik ölümünün önüne geçti. Eylemciler zaman zaman kararlılıklarını göstererek bazen polis ve itfaiyeyi olay yerinden çekilmeye zorladı.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ayaklanmalara karşı polisiye tedbirleri ve siyasi iletişimi arttırmayı tercih etti ve bazı sağcı ve aşırı sağcı politikacıların istediği gibi olağanüstü hâl ilan etmeden karşılık verdi. Macron’un benimsediği hamleler, daha fazla kaynak kullanarak ve eylemcileri caydırmak için güçlü bir pozisyon sergileyerek kent merkezlerindeki şiddet döngüsünü kırmak olarak özetlenebilir.

Sağcı Çevrelerin Talepleri

Protestolar ve yaşanan şiddet yaygın bir biçimde “ayaklanma” (émeute) olarak adlandırılıyor ve protestoculardan da “ayaklanmacı” (émeutier) olarak bahsediliyor. Sağ ve aşırı sağ gruplar arasında ise yaşananları, kamu düzenine aykırı olaylar görmenin de ötesinde bir isyan olarak yorumlayanlar var. Bu isyanın nedeni olarak ülkedeki göçmen nüfusu ve Müslümanların varlığını öne sürüyorlar. Salt güvenlikçi bir perspektiften yaşananlara tepki verilmesini isteyenlerin de bu tarzdaki göçmen karşıtı retoriklere bir alan açtığını söylemek mümkün.

Güvenlikçi yaklaşımın ve aşırı sağcı söylemlerin bu manadaki kesişimine örnek olarak ise eylemcilere sert bir şekilde cevap verilmesini salık veren ve Nahel’i öldüren polisin korunmasını talep eden Alliance Police Nationale ve UNSA Police 30 polis sendikalarının yaptığı açıklamalardı. Irkçı bir dille yazılmakla eleştirilen bu açıklamalarda, eylemcilerden “şiddet yanlısı azınlıklar” ve “vahşi sürüler” olarak bahsediliyordu. Bununla bağlantılı bir diğer örnek ise, Nahel’i vurarak öldüren polis memurunun ailesine destek olmak amacıyla oluşturulan fon. Kampanyanın başlatılmasından dört gün sonra, 3 Temmuz itibariyle bir milyon avrodan fazla bağış toplandı. Gofundme online platformunda açılan kampanyaya 50 binden fazla kişi bağış yaptı. Aynı dönemde Nahel’in ailesine destek vermek için yapılan kampanyada toplanan miktar ise 200 bin avro seviyesinde kaldı.

Diğer Ülkelerdeki Durum ve Aşırı Sağcıların Söylemleri

Fransa geneline yayılan protestoların 3. gününde eylemler Belçika’ya sıçradı ve ülkede 144 kişi gözaltına alındı. Olaylara müdahale etmek için yaklaşık 50 belediye polisi görevlendirilirken, yüzü maskeli gençler polise kaldırım taşları ve bir molotofkokteyli fırlattı. Soruşturma başlatılan olaya ilişkin sosyal medyaya yansıyan videolarda, polislerin sokakta bir grubu kovaladığı görüldü. İsviçre’de ise, Fransa’daki gösterilere destek vermek için 100 gencin toplandığı Lozan’da çıkan olaylarda 7 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların 15 ila 24 yaşında olduğu kaydedildi. Emniyetten yapılan açıklamaya göre göstericiler, Flon Mahallesi ve Geneve Sokağı’ndaki mağazaların vitrin camlarını ve bir kitapevi zincirinin giriş kapısını kırdı.

Önümüzdeki yıl bölgesel ve ulusal seçimlerin yapılacağı Belçika’da, aşırı milliyetçi Vlaams Belang partisinin başkanı Tom van Grieken, Fransa’daki ayaklanmalar ve bu hafta sonu Belçika’da yaşanan taklitçi olaylar hakkında konuştu. Van Grieken, huzursuzluğun “solun çokkültürlülük rüyasının vatandaşlar için çokkültürlü bir kâbus olduğunu” söyledi.

Aşırı sağcı partiler, Fransa‘daki hadiseleri halkın hoşnutsuzluğunu arttırmak ve merkez sağ partileri daha aşırı tutumlar benimsemeye itmek için kullanmaya başladı. AB’nin göç politikasını sertleştirmesini talep etmek için Fransa’daki iç huzursuzluktan faydalanmışa benziyorlar. Polonya’da Başbakan Mateusz Morawiecki Fransa’daki olayları, Varşova’nın geçen ay üye ülkelerin çoğunluğunun onayladığı ancak Macaristan ve Polonya’nın geçen haftaki Avrupa Konseyi zirvesinde engellediği AB’nin önerdiği göç paktını reddetmesini haklı çıkarmak için bir siyasi fırsat olarak kullandı. Morawiecki ayrıca AB yönetmini Polanya’yı sığınmacılar için zorunlu kabul kotaları getirecek ve sığınmacıları kabul etmeyi reddeden AB üyelerinin onları başka bir yerde barındırmak için bir AB fonuna ödeme yapmasını gerektirecek olan göç anlaşmasını kabul etmeye zorlamakla suçladı.

İtalya’daki Sağcı Lig Partisinin bir üyesi olan İçişleri Müsteşarı Nicola Molteni, Fransa’daki ayaklanmaların “kontrolsüz göçün başarısızlığının bir belgesi ve Avrupa’nın geri kalanı için bir uyarı” olduğunu söyledi. Morawiecki ve Molteni’nin Fransa’daki olaylara tepkileri, son yıllarda Avrupa’daki seçmenler arasında giderek güçlenen ve iktidarını daha fazla yaklaşan aşırı sağdan beklenecek türde açıklamalar. Göç politikası uzmanları, aşırı sağın merkez partilerin göç politikası konusundaki tutumunu değiştirmesinde etkili olduğunu belirtmekte. Aşırı sağcı partiler hâlihazırda Finlandiya gibi ülkelerde koalisyon hükûmetlerinin bir parçası ve İsveç gibi bazı ülkelerde de hükûmetlere dışarıdan destek sağlıyor. Bu ay sonunda yapılacak ulusal seçimlerden sonra aşırı sağcı Vox Partisinin merkez sağdaki Halk Partisi ile birlikte iktidar olabileceği İspanya’da da, Vox’un lideri de ayaklanmaları daha sert göç politikaları çağrısında bulunmak için kullandı. (AA/P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • "Fransa'daki Olaylar Irkçılığa Karşı Biriken Öfkenin Dışa Vurumu"
    2023-07-05 13:10:26

    […] protestoların, Fransa’daki azınlıklar için değişim umudu taşıdığına da işaret ederek, “Bu […]

Son Yüklenenler