'Dosya: "Yurt Dışı Seçmen"'

2023 Seçimleri ve Yurtdışında Oy Kullanma Hakkı

Yurtdışında yaşayan vatandaşların anavatan siyasetine katılımı ülke gündeminin keskinleştiği dönemeçlerde, belki de sahip çıkma refleksiyle özel bir anlam kazanıyor. Bu durum da sandıklara yansıyor. Bunun haricinde Türkiye’deki seçimlere yurt dışı seçmenin katılımını anlamak için farklı parametreler de söz konusu.

©Anadolu Images

Türkiye’de 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen milletvekili ve ikinci turu 28 Mayıs 2023 tarihinde tamamlanan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sürecinde ve sonrasında yurtdışında oy kullanma hakkı ve göçmenlerin anavatan siyasetine katılımı önceki yılların da birikimiyle daha çatışmalı bir gündem oldu. Göçmenlerin Avrupa’nın refahında yaşayıp Türkiye’deki siyasi iktidarı ve dolayısıyla yaşam koşullarını belirliyor olduklarına dair algı nedeniyle yurtdışında oy kullanma hakkına karşı, seçim sonuçlarının da getirdiği hayal kırıklığıyla, toplumun muhalif kesimlerinde yüksek sesli itirazlara tanık olduk.

Kuşkusuz bu durum yeni değil. Elif Zehra Kandemir, 2017 yılı izin sezonunda Kapıkule’de oluşan uzun kuyrukların Türkiye basınına nasıl yansıdığını incelediği “Çöpçü Gurbetçiler” yazısında göçmenlere karşı belirli kalıp düşüncelerin nasıl da kolayca yeniden üretilebildiğini tartışıyordu.[1] 2021 yılına geldiğimizde ise Rümeysa Aydın oy kullanma hakkından salgının yeniden başlamasına neden olacaklarına kadar bir dizi söylem üzerinden Türkiye’de bir tür “gurbetçi nefreti” olup olmadığını sorguluyordu.[2]

Yurtdışı Seçmenin Türkiye Seçimlerine Etki Potansiyeli

Gerçekten de yurtdışında yaşayan vatandaşlara bulundukları ülkelerde oy kullanma hakkının tanındığı 2012 yılından bu yana gurbetçiler her izin sezonun başında Türkiye’deki sosyal medya paylaşımlarında olumsuz bir gündem olmaya başladı. Kimi zaman kötü bir karikatür içeriğine sahip olduğu için gerçekliği şüpheli gözüken sokak röportajları, kimi zaman gurbetçilerin uzun bir yolculuktan sonra vardıkları Türkiye hududundan çektikleri videolarını takiben sosyal medyada başlayan paylaşımların kolayca nefret söylemine evrildiğine tanık olduk.

Nitekim henüz temmuz ayında “Norveç’ten gelen Türk çocuğu sınır kapısında Türk bayrağını görünce gözyaşlarını tutamadı” başlığıyla[3] dolaşıma giren bir video etrafında başlayan tartışmalar bu eğilimin 2023 yılı seçim gündemiyle ne kadar güçlü sürmekte olduğuna işaret ediyordu. Perspektif de bu konuda kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve farkındalık oluşturmak üzere “Türkiye Seçimleri: Yurt Dışı Oyları Ne Kadar Belirleyici?”[4] başlıklı kısa bir değerlendirme kapsamında seçim sürecinde yoğun bir sosyal medya kampanyası düzenlemişti. Bu kampanyanın mesajı oldukça açıktı: Yurtdışında oy verme hakkı olan tüm seçmenler sandığa gitse ve tek bir partiye oy verse dahi genel sonuçlara bir etkileri olamazdı.

Anavatanın Geri Dönüşü: Yurtdışında Oy Kullanma Hakkı

Birçok konuda olduğu gibi meselelere sadece Türkiye’nin kendi iç gündeminden baktığımız için yurt dışında oy kullanma hakkıyla ilgili küresel ölçekte bir dönüşüm yaşandığını görmüyoruz. Söz gelimi, Türkiye’de seçimlerin gerçekleştirildiği tarihlere çok yakın günlerde iki komşumuz Bulgaristan ve Yunanistan’da da genel seçimler vardı ve her iki ülke de yurtdışında bulunan vatandaşlarına oy hakkı tanıyordu. Yunanistan için bu hak 30 bin seçmeni kapsıyor olmasıyla sembolik bir anlam taşırken Bulgaristan açısından Türkiye’yi de ilgilendiren başka bir durum söz konusu.

Bilindiği üzere Demir Perde döneminde asimilasyona yönelik ağır baskılar nedeniyle, sonuncusu 1989 yılında olmak üzere üç farklı dönemde Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler yaşanmıştı.

1 Ocak 2007 tarihinde Avrupa Birliği üyesi olduktan sonra Bulgaristan, bu dönemde yaşananları kabul etmek ve buna koşut olarak Türkiye’ye sığınmış etnik Türklerin vatandaşlığını geri vermek zorunda kaldı. Böylece Türkiye yurtdışı oyları açısından Bulgaristan için çok sayıda vatandaşının göçmen olarak bulunduğu Britanya ve Almanya gibi ülkeleri geride bırakarak en önemli ülke hâline geldi. 2 Nisan 2023 tarihinde Bulgaristan’da gerçekleştirilecek genel seçimlerde oy kullanma hakkı olan 300 binin üzerinde seçmen için Türkiye’de 24 ilde 162 sandık kuruldu.

Sevi ve arkadaşları “Yurtdışı Türkler nasıl oy kullanıyor?”[5] başlıklı çalışmalarında[6] dünyada hâlihazırda bu hakkı tanıyan 112 ülke olduğunu tespit eder. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bu ülkelerin yarısı bu hakkı son 20 içinde tanımışlar. Dolayısıyla yurtdışında oy kullanma hakkı konusunda küresel bir eğilimden bahsedebiliriz. Ulus devletlerin çeşitli nedenlerle kendi ulusal sınırları dışında yaşayan vatandaşlarının anavatanla bağlarını güçlendirmek üzere onlara siyasal katılım hakkı tanımaya başladığını söyleyebiliriz.

Bu konuda farklı modellerde mevcuttur: (a) İrlanda ve Yunanistan gibi uzun yıllar hiçbir şekilde bu hakkı tanımayan ülkeler, (b) İsrail ve Nikaragua gibi oy kullanmak için ülkeye seyahat etme şartı getirenler, (c) Arjantin ve Brezilya gibi ikamet edilen ülkede bulunan konsolosluklarda oy hakkı tanıyanlar, (d) Birleşik Devletler ve Kanada gibi posta yoluyla oy verme hakkı tanıyanlar, (e) Kolombiya gibi göçmenlere doğrudan parlamentoda temsil kotası tanıyan modeller mevcut.

Nevi Şahsına Münhasır Bir Vaka Olarak Türkiye

Türkiye 1987 yılında gümrüklerde oy kullanma hakkını tanıyarak (b) modelini uygulamaya başladı ve 2012 yılında gidilen kanun değişikliğiyle (c) modeline geçti. Anaz ve Köse, Diaspora Seçim Coğrafyası başlıklı çalışmalarında Türkiye’nin yurt dışı oy hakkı sürecini oldukça detaylı bir şekilde inceler. Türkiye açısından konu 1961 yılı sonrası Batı Avrupa’ya yaşanan işgücü göçleriyle başlamıştır. Bu dönemde kimi milletvekillerinin yurt dışında bulunan vatandaşların oy kullanmamaları hâlinde siyasete katılım açısından vatandaşlık bilincinden uzaklaşacaklarına dair konuşmaları meclis tutanaklarına yansır. O dönem yurtdışında yaşıyor olmak oy kullanmaya bir engel olarak görülmüyorsa da Türkiye’de kütüğe kayıtlı olmak ve seçim günü ülkede bulunmak gerekmektedir. Bu durumun kendisi gurbetçilerin siyasete katılımı açısından kaçınılmaz olarak bir engel olur.

1970’lerin sonlarından itibaren gerek yurtdışında bulunan vatandaşların imza kampanyası gibi çeşitli seferberlikleri gerekse de yurtdışında bulunan vatandaşları ziyaret eden milletvekillerinin konuyu meclise taşımasıyla yurtdışında oy kullanma hakkı Türkiye tarihindeki en uzun erimli gündemlerden biri oldu. M. Mustafa İyi’nin Perspektif için kaleme aldığı değerlendirmeyi hatırlatmakta bu açıdan fayda görüyorum.[7] 12 Eylül sonrası sivilleşme döneminde konu gündemdeki yerini korudu. Gerekli düzenlemelerin yapılmasının ardından gurbetçiler 6 Eylül 1987 tarihinde yapılan halk oylamasında ilk defa gümrüklerde oy kullanmaya başladılar. 1995 yılında yurtdışında oy kullanma hakkı denense de başarılı olunamadı. 2000’lerin ortasından itibaren Türkiye’de değişen siyasi iktidarın yurtdışındaki vatandaşlara yönelik yeni bir yaklaşım geliştirmesine koşut olarak konu tekrar gündeme geldi. 2011 yılındaki genel seçimlere yetiştirilemeyen yasa değişikliği 2012 yılında tamamlandı ve 2014 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Seçimi yurtdışında oy hakkının kullanıldığı ilk seçimler oldu.

2011 yılına kadar gümrükte oy kullanılan seçimlere en yüksek katılımın 1987 Referandumu olduğunu not etmek önemlidir. Hatırlanacağı üzere Demirel, Ecevit ve Erbakan gibi liderlere 12 Eylül’le birlikte getirilen siyaset yasağının kaldırılması bu referandumun temel gündemiydi. Bu anlamda son seçimdeki katılım oranının neden yüksek olduğunu anlamamız açısından da 1987 önemli tarihsel bir referanstır. Kısaca belirtmek gerekirse yurtdışında yaşayan vatandaşların anavatan siyasetine katılımı ülke gündeminin keskinleştiği dönemeçlerde, belki de sahip çıkma refleksiyle, özel bir anlam kazanmakta ve bu durum sandıklara
yansımaktadır. Nitekim, 2015 yılında gerçekleştirilen ve tekrarlanan genel seçimlere yurtdışında katılım haziran ayında yüzde 36.8 olurken bu oran kasım ayında yüzde 40’a yükselmişti.

“Gurbet” Sandıklarının Sembolik Önemi

Eğer yurtdışında kullanılan oylar Türkiye’deki sonuçlara etki etmiyorsa seçime katılım neden önemli? Bu soru cevabını göçmenliğin duygu coğrafyasından hareketle bulacaktır. Kendisi de gurbetçiliği deneyimlemiş Bekir Yıldız’ın 1975 yılında yayımladığı hikâye kitabının adı bu coğrafyaya dair bugünü anlamak açısından önemli bir referanstır: Sahipsizler. Anavatandan uzakta olmanın, anavatana dair tarihsel etiketlerin dönemlere göre değişiklik gösterse de pek olumlu olmadığı bir coğrafyada; kültürel, inançsal ve toplumsal aidiyetlerin sürdürülmesi konusunda yaşanan güçlükleri özetleyen bu ifade bugün yurtdışında oy kullanma hakkının getirdiği sembolik anlamı tartışabilmemiz açısından önemli bir referanstır.

1980 yılında DAAD davetlisi olarak Berlin’de bir yıl kalan Haldun Taner’in gözlemlerini kaleme aldığı Berlin Mektupları (1983) çalışmasında da bu referansı takip edebiliyoruz. Birinci Dünya Savaşı’na müttefik olarak giren iki imparatorluğun 50 yıl sonra değişen konumlarına işaretle Taner, Anadolu köylüsünün Almanya’nın ihtiyaç duyduğu işgücünü karşılamak üzere göç etmiş olmasını içerleyerek not eder. Özellikle 1981 tarihli “Sahipsiz İki Milyon İnsanımız” başlıklı yazısında Almanya’da fıkralardan haberlere, siyasi gündemlerden gündelik hayata Türk göçmenlerin nasıl temsil edildiğine değindikten sonra kuşaklar arasındaki çatışmaya işaret ederek bu sahipsizliğin gelecekte yaratabileceği sorunlara işaret eder. Bu erken dönem notlardan yurtdışında oy kullanma hakkına geldiğimizde AlmanTürk gazeteci ve film yapımcısı Osman Okkan henüz 2016 yılında verdiği bir mülakat karşımıza çıkar. Okkan bu mülakatında Almanya’daki yapısal ayrımcılığa işaret etmekte ve Almanya’daki entegrasyon politikalarının göçmenler açısından bir rol model oluşturamadığını belirtmektedir.

Bunun karşısında Türkiye’nin özellikle 2010’larla birlikte geliştirdiği yeni diaspora politikalarının yurtdışında yaşayan göçmenlerde önemli bir karşılık bulduğu, süreci izleyen araştırmacıların ortaklaştığı temel nokta. Hangi siyasi tercihlere sahip olurlarsa olsunlar sandık, yurtdışında yaşayan vatandaşlar açısından önemli bir aidiyet referansı. Türkiye’den anlaşılması zor olsa da geleneksel göçmenlerin üçüncü kuşakları için dahi anavatan başlarına bir şey geldiğinde sığınabilecekleri bir ev anlamına geliyor. Yeni dalga göçmenler ise bir gün dönecekleri beklentisiyle Türkiye’deki siyasi süreçlerden uzak kalmak istemiyor. Farklı göçmenlik deneyimlerinin, kuşak farklılıklarının ve siyasi yönelimlerin kesişim kavşağında ise tek bir referans yer alıyor: Anavatan olarak Türkiye.

2023 Seçim Sonuçlarına Dair Kısa Notlar

Yurtdışı sandıklarda 2018 ve 2023 seçim sonuçlarının siyasi partilere göre değişimlerine baktığımızda yurtdışı seçmenin siyasi tercihlerinin tıpkı Türkiye’de olduğu gibi değişken olduğunu görüyoruz. Yaygın kanının aksine oransal farklılıklar olmakla birlikte tercih edilen siyasi partiler açısından değişimler mümkün.

Bu değişimi en önemli seçim sathı olan Almanya yerelinde dahi sandıkların kurulduğu bölgeler arasındaki
farklardan izleyebiliyoruz.

Bu farklılıklar kuşkusuz sandık kurulan eyaletlerin tarihsel süreçte Türkiye’den aldıkları göç dalgalarının taşıdığı kimi farklılıkların yansıması. Bu anlamda sosyal medyada oldukça tartışılan temel meselelerden biri de cumhurbaşkanlığı ikinci tur sonuçlarının ülkelere göre dağılımını gösteren bir görsel olmuştu.

Kuşkusuz sandık kurulan ülkelerde bulunan seçmen sayısı birbirinden oldukça farklı. Söz gelimi sadece Helsinki’de sandık kurulan Finlandiya’da oy kullanan seçmen sayısı sadece 3.207 kişiyken 17 ayrı bölgede sandık kurulan Almanya’da kullanılan oy sayısı 760.830. Buna karşın Almanya, Avusturya, Fransa ve Hollanda gibi geleneksel işgücü göçüne evsahipliği yapan ülkelerin, çifte vatandaşlık konusunda olduğu gibi göçle ilgili farklı siyasetler izliyor olmalarına karşın, Türkiye’deki genel eğilimi yansıttığını görüyoruz. Ağırlıkla Konya’dan göç almış olmalarına karşın Norveç ve İsveç sandıklarındaki farklılık ilin Beyşehir (Güney) ve Kulu (Kuzey) bölgelerinin sahip olduğu etnik ve dilsel farklılıkların doğrudan bir yansıması olarak okunabilir. Britanya, Finlandiya, İtalya ve İsveç’in 1980’lerden 2010’lara kadar farklı dönemlerde Türkiye’den Kürt sorunu nedeniyle göç almış olmasının da sandıklara yansıdığı görülüyor. İrlanda, İspanya ve Portekiz’in son yıllarda yeni dalga göçmenlerin tercih ettiği güzergahlar olması da buna benzer bir durum. Dolayısıyla yurtdışı sandıkları bir anlamda Türkiye’den yurtdışına yaşanan göçün bir yansımasını sunuyor bizlere. Sosyal medyaya yansıyan gündelik tartışmaların ötesinde bu durumun daha önemli bir veri sunduğunu düşünüyorum.

Dipnotlar

[1] Elif Zehra Kandemir, 2017: İzin Yolu ve Gümrük Kapılarındaki “Çöpçü Gurbetçi”ler. Perspektif

[2] Rümeysa Aydın, 2021: Türkiye’de İzin Zamanının Günah Keçi-leri: “Gurbetçi Nefreti”. Perspektif

[3] https://twitter.com/sabah/status/1683945826001866752

[4] Redaksiyon, 2023: Türkiye Seçimleri: Yurt Dışı Oyları Ne Ka-dar Belirleyici? Perspektif

[5] Semra Sevi, Can Serif Mekik, André Blais & Semih Ça-kır  (2020)  How do Turks abroad vote?,  Turkish Stu-dies,21:2, 208-230, DOI: 10.1080/14683849.2019.1607311

[6] Necati Anaz, Mehmet Köse (2020) Diaspora Seçim Coğrafyası Anavatan’da Türk Diasporasının Siyasal Katılım Serencamı. GAV Perspektif.

[7] M. Mustafa İyi (2023) Geçmişten Günümüze Seçim Beyanna-melerinde Yurt Dışındaki Türkler. Perspektif

Besim Can Zırh

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olan Dr. Besim Can Zırh’ın ağırlıklı çalışma alanları göç, sosyal antropoloji, din antropolojisi, Alevilik ve şehir çalışmalarıdır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler