"Almanya"

Türkiye’de Kavga Çıkaran Söz: “Almanya’da da Pahalılık Var”

Son yıllarda yurt dışında yaşayan Türkiye kökenlerin izin dönemindeki Türkiye seyahati geçmişe nazaran farklı dinamikler barındırıyor. Ekonomik sıkıntılar ve enflasyon, bu durumu etkileyen önemli faktörler olarak karşımıza çıkıyor.

Fotoğraf: Shutterstock.com

Bavullar hazırlandı, yolluklar yapıldı, memleketteki akrabalara götürmek için çikolatalar ve hediyeler paketlendi. Aylardır beklenen izin dönemi geldi. Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenliler memleketlerini, akrabalarını, eş-dostlarını görebilmek için nam-ı diğer sıla yoluna, yani Türkiye seyahatine çıktılar. Fakat son yıllarda izin döneminde Türkiye’ye seyahat, geçen yıllara göre biraz daha farklı geçiyor. Özellikle son yıllarda korona salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı, gıda krizi gibi nedenlerle gittikçe yüksek seviyelere ulaşan enflasyon oranları, Avrupa ülkeleri ve Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkeyi ciddi şekilde etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.

Diğer taraftan artan pahalılık  ve ekonomik sıkıntıların gittikçe derinleşmesi, Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenliler için farklı bir anlama sahip. Peki bu ekonomik sıkıntılar, Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayan Türklerin ilişkilerini nasıl etkiliyor? Almanya’da yaşayan Muazzez Hanım ve Fatih Bey, bu yıl Türkiye’de geçirdikleri tatilin, geçen yıllardan çok daha farklı olduğunu söylüyor.

Muazzez Hanım Almanya’nın Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinde yaşıyor. Yıllar önce Almanya’ya üniversite eğitimi için gelen Muazzez Hanım’ın* ailesi, Türkiye’de yaşıyor. Bu nedenle her yıl ailesini görmek için Türkiye’ye giden Muazzez Hanım, bu yılki ziyaretinin geçtiğimiz yıllara kıyasla biraz daha farklı olduğunu söylüyor. İzin döneminin bu yıl Türkiye’deki seçimlerden bir ay sonrasına denk gelmesi sebebiyle insanların gündeminde daha çok siyasi tartışmaların olduğunu belirtiyor.

“Son Birkaç Yıldır Türkiye’de Fiyatlar Sürekli Artış Hâlinde”

Muazzez Hanım, Türkiye’de son birkaç senedir aşırı pahalılık olduğunu ve bu yıl da fiyatların artmaya devam ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Almanya’dan giden biri olarak avroya çevirerek hesap ettiğimizde, bize bile çok pahalı geldi pek çok şey. Hatta bazı şeyleri kur farkına rağmen Almanya’da almanın daha uyguna geldiğini gördük. Türkiye’de düşük ve orta düzeyde sabit gelirli bir çalışan için evini geçindirebilmek gerçekten büyük bir başarı. Bilhassa sürekli ve fahiş oranda artan kira fiyatları bence Türkiye’de hayatı zorlaştıran en büyük ekonomik sorunlardan biri.”

Muazzez Hanım’ın bahsettiği bu durum, Türkiye’de yaşayan insanlar için büyük önem taşıyor. Enflasyonun gittikçe artması, insanların alım güçlerini ciddi manada etkilerken, bu durum toplumda gerginliğe yol açıyor. Artan hayat pahalılığı karşısında duyulan öfke ve kızgınlık, bilhassa farklı siyasi görüşlere sahip insanlar arasında zaman zaman sürtüşmelere neden olarak toplumsal ilişkilere olumsuz bir şekilde yansıyor. Muazzez Hanım’a Türkiye’deki ziyaretleri sırasında yaşadığı ülke olan Almanya’daki ekonomik konularla ilgili sohbet açıldığında nasıl bir tepki aldığını sorduk. Muazzez Hanım bu durumu şu sözlerle açıklıyor:

“Bu konudaki tepkiler gerçekten çok ilginç ve çoğunun ardında siyasi motivasyonların yattığını gözlemliyorum. Bilhassa da Almanya’da yaşayan Türklere karşı büyük bir ön yargı ve anlam vermediğim bir öfke var. Şikayet etmek bir yana, sohbet esnasında Almanya’da bir şeylerin fiyatının arttığını dile getirmek bile sözlü linç sebebi. Almanya ile Türkiye’deki alım gücünü karşılaştırdığınızda tabii ki Almanya tüm fiyat artışlarına rağmen insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri açısından ve sosyal devlet olması hasebiyle çok daha avantajlı bir konumda. Ama Türkiye’deki insanların sıklıkla unuttuğu bir husus var ki o da bizim Türkiye’ye geldiğimiz o 4 hafta haricinde hayatımızı avro ödeyerek idame ettiriyor olmamız. Yani sanki Almanya’da maaşımızı avro alıp harcamalarımızı TL ile yapıyormuşuz gibi bir algı var.”

Muazzez hanım bu durumun eskiden daha esprili bir dille “Alamancı”ları karikatürize eden bir yaklaşımla dile getirildiğini, fakat son yıllarda çok daha farklı bir boyut kazandığını belirtiyor. Örneğin sosyal medya platformlarında Avrupa’da, bilhassa Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlileri hedef alan yorumların büyük çoğunluğunun çok insafsızca olduğunu ve gerçekleri yansıtmadığını ifade ediyor. Son yıllardaki bu durumun ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntılar, Türk lirasının gittikçe değer kaybetmesi ve alım gücünün giderek düşmesi ile ilgili olduğunu düşünen Muazzez Hanım, bu öfkeden Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenlilerin yanı sıra mülteciler gibi “öteki” olarak kabul edilen tüm toplum kesimlerinin nasibini aldığını dile getiriyor.

“Muhatabınız Sizi Dinlemek İstemiyor”

Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinde yaşayan Fatih Bey de Muazzez Hanım’ın ifadelerini destekleyen nitelikte açıklamalarda bulunuyor. Fatih Bey, Türkiye’deki ziyaretleri sırasında bu gibi konuların açıldığını; fakat karşısındaki kişilerin onu dinlemediğini, inanmadığını söylüyor: “Gerek Türkiye’deki gerekse Almanya’daki pahalılıktan bahsederken karşımdaki kişi ‘Sizin için kolay tabi… Sizi etkilemez. Avrupa’dan geliyorsunuz’ diyor. Tabii iki ülkenin alım gücü çok farklı; ama Avrupa’da da son yıllarda pahalılık arttı. Bunu söylediğimde karşımdaki kişi beni dinlemiyor. Beni alaya alıyor, söylediklerimle dalga geçiyor.” Bu durumdan hoşnut olmadığını belirten Fatih Bey, aldığı bu tür tepkiler yüzünden bu konuları konuşmamaya karar verdiğini söylüyor.

Müzeyyen Hanım da tıpkı Fatih Bey gibi, bu konular açıldığında karşısındaki kişilerin kendisini dinlemediğini belirtiyor ve ekliyor: “İstemeden içine çekildiğim birkaç tartışmada karşı tarafın beni kesinlikle dinlemediğini ve derdinin sadece kendi söylemek istediği şeyi bana söylemek veya onu bana söyletmek olduğunu fark ettim. Uzun yıllardır siyasi tartışmalardan, hatta konuşulan ortamlardan bile özenle uzak durmaya çalışan biri olarak Türkiye’de insanların her konuyu ustalıkla siyasete bağlamaları karşısında her defasında hayrete düşüyor ve her defasında hazırlıksız yakalanıyorum. Bu tartışmaları bazen en yakınlarımızla da yaşayabiliyoruz ve en yakınlarımıza bile kendimizi anlatamamak bence işin en can sıkıcı kısmı.”

“Gurbetçi Olarak Sevilmediğini Fark Ediyorsun”

Fatih Bey’in dile getirdiği ve asıl can yakıcı olan şey ise tüm bu gerginliğin insanların üzerinde bıraktığı negatif etkisi. Bu durumu şu sözlerle aktarıyor: “Türkiye’deki izin sırasında şunu fark ettim ki insanlar bizi sevmiyorlar pek. Bunu artık açık açık söyleyen var; küfür edip söyleyen var; ülkeden kovanlar var… ‘Gurbetçi’ olarak sevilmediğini fark ediyorsun. O yüzden kimseyle bu tarz diyaloglara girmeye gerek yok.”

Muazzez hanıma göre Türkiye’deki bazı insanların artan pahalılıktan daha büyük bir problemi var.  O da “kendi gerçekliklerini herkes için geçerli bir ölçüt olarak görüp, kimlerin hangi konuda söz söylemeye hakkı olduğunu dikte eden bir bakış açısına sahip olmaları ve ezberleri dışında bir şey duymaya tahammül edememeleri.”

Sonuç olarak, ekonomik zorluklar ve siyasi gerilimler, Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenliler için Türkiye ziyaretlerini daha karmaşık ve duygusal olarak zorlayıcı bir deneyim hâline getirmiş görünüyor. Son yıllarda pandemi, enflasyon ve savaşın beraberinde getirdiği ekonomik sıkıntılar, Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayan Türkler ve Türkiye kökenliler arasında duygusal bir kopukluğa ve toplumsal gerilime neden oluyor. Neticede Türkiye ziyaretleri artık sadece aile ve memleket özlemi değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal dinamiklerin karmaşıklığına da tanıklık edilen bir deneyim hâline geliyor.

*Görüşülen kişinin ismi kendi isteği üzerine değiştirilmiştir.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler