Doğukan Ergin: “Hollanda’yı Daha Adil Hâle Getirmek İçin En Önemli Mercii Siyaset”
Siyasi katılım, azınlıktaki Türk topluluğu için ana gündem maddelerinden biri. “Siyasi Arenada Türkiye Kökenliler” serisinde Perspektif, mikrofonu Batı Avrupa’daki Türkiye kökenli siyasetçilere uzatıyor. Bugün söz, Hollanda Schiedam Belediyesi Başkan Yardımcısı ve DENK Partisi Milletvekili adayı Doğukan Ergin’de.
Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz. Eğitiminiz ve şu an aktif olduğunuz partideki pozisyonunuz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Kamu yönetimi bölümünü okudum ve çalışma hayatında hızlıca aktif siyasete atıldım. Şu anda Schiedam Belediyesinde eğitim, fen işleri, çocuk sağlığı ve iki semtin kentsel dönüşümünden sorumlu belediye başkan yardımcısıyım. 22 Kasım 2023 tarihinde gerçekleşecek genel seçimlerde ise DENK Partisi’nin 2. sıra milletvekili adayıyım.
Siyasete girmeye ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Sizi siyasete girmeye iten en önemli etken ne oldu?
Avrupa ve Hollanda’da 2000’li yıllar sonrasında, okurlarınızın da farkına vardığı üzere, azınlıklara yönelik bakış açısında değişiklikler meydana geldi. Yaşadıkları ülkeye katkı sağlamalarına rağmen problem olarak görülmeye başlandılar ve bu tutumun siyasete yansımasına hepimiz şahit olduk. Hollanda’da geleceğimize yönelik kaygılarım olduğu için bu hususta değişim sağlamak üzere yerel siyasete dâhil oldum.
Bu konuda bana yol gösteren ve önümü açan Tunahan Kuzu oldu. Kendisiyle 2018 yılında tanıştım ve o görüşmede Hollanda’yı daha âdil hale getirmek ve azınlıklara eşit hakları sağlamak için en önemli merciinin siyaset olduğu sonucuna vardım. Böylece aktif siyasi hayatıma başladım.
“Siyasette Kendiniz Olmak ve Kendiniz Olarak Kalmak Bir Mücadele”
Partinizi tercih etmenizde hangi konu belirleyici oldu?
DENK partisi siyasete atılmam için önemli bir faktör. DENK olmasaydı büyük ihtimal ile siyasete dâhil olmazdım. Çünkü siyasette kendiniz olmak ve kendiniz olarak kalabilmek en birincil mücadele. Hollanda’da ise azınlıklık hakları mücadelesinin kayıtsız ve şartsız uygulanması gerekiyor. Bu mücadeleyi verirken kendi öz benliğinizden ve manevi değerlerinizden de taviz vermemeniz gerekiyor. Diğer siyasi partilerde yaklaşık 50 yıldır birçok aday bu mücadeleyi vermeye çalıştı. Hepsi er ya da geç bahsettiğim tavizleri vermek zorunda kaldıklarını birebir görüşmelerde söylüyor. DENK Partisi ise bu hususta Hollanda’da yaşayan azınlık toplumları için tek güvenilir liman diyebilirim.
Partimiz geçtiğimiz yıllarda çeşitli devlet kurumlarındaki ırkçılığın gün yüzüne çıkmasını sağladı. Hollanda’da gerçekleşen ve özellikle Müslümanlara yönelik nefret suçlarına karşı ayağa kalktı ve bunları meclisin gündemine getirdi.
Ben yerel siyasette (belediye meclislerinde) çok basit görünen ama uygulamada fazla önemsenmediği için bir türlü hayata geçmeyen Müslüman mezarlığı ve Müslüman yaşlılara yönelik kaliteli sağlık hizmetleri gibi konuları önemsiyorum. Ayrıca DENK Partisinin uluslararası politikalarına yönelik tutumuna ilk günden itibaren imzamı atabilirim.
Siyasete girdikten sonra yaşadığınız en büyük zorluklar nelerdi?
DENK olarak yerelde katıldığımız ilk seçimde Schiedam şehrinin ikinci büyük partisi olduk. Maalesef demokrat geçinen partiler ilk fırsatta bizi saf dışı bıraktı ve şehri yönetmek üzere kurulacak olan koalisyon görüşmelerine dâhil etmediler. Bu gelişme ilk aşamada bizim için büyük hayal kırıklığı olsa da mazbatamızı aldığımız ilk günden itibaren seçim programımız doğrultusunda canla başla çalıştık ve 2022 yılında gerçekleşen yerel seçimlerde tekrar ikinci büyük parti olduk. Belediye koalisyonuna katıldık. DENK şu anda Rotterdam, Den Haag, Helmond ve Schiedam şehirlerini yönetiyor.
Türkiye kökenli siyasetçiler genellikle yalnızca “uyum/entegrasyon, göçmen ya da azınlık politikaları” gibi konularla ilgilenirmiş/ilgilenmeliymiş gibi bir algı var. Sizce Türkiye kökenli bir siyasetçinin kendine bu konular dışında bir siyasi çalışma alanı seçmesi mümkün mü? Yoksa “Türk siyasetçi, Türklerle/azınlıklarla ilgili konulara yönelir” algısı mı hâkim?
Geçtiğimiz 50 yıllık göç tarihine Türk asıllı siyasiler genelde bu konularla ilgilendi. DENK Partisi’nin kurulmasından sonra artık bahsettiğiniz algı çerçevesinde siyasete gerek kalmadı. Biz uluslararası siyasetten tutun eğitim politikalarına kadar her türlü konuyla ilgileniyoruz. Türk kökenli şehir idarecisi olarak ben vatandaşlarımızın belediye ile her gün karşılaştığı fen işlerinden sorumluyum mesela.
“Biz Entegrasyon Kelimesine ve Bu Kelimeye Yüklenen Manaya Karşı Çıkıyoruz.”
Hollanda’daki uyum/entegrasyon tartışmalarında, Müslüman cemaat hakkındaki söylemlerde partinizin ve sizin pozisyonunuz nasıl?
Biz “entegrasyon” kelimesine ve bu kelimeye yüklenen manaya karşı çıkıyoruz. Hatta çeşitli tasarılarda entegrasyon sürecinin geçmişte kaldığı ve bu politikaların sırf Hollanda’ya yeni taşınan kişiler için geçerli olduğunu belirttik. Evet Müslüman ve Türk kimliğine sahip olmamdan ötürü gururluyum ama temelde Hollanda’da doğup büyüyen, Hollanda’da okumuş ve geleceği de Hollanda’da olan bir bireyim. Partimiz entegrasyonun geçmişte kaldığını gösteren ve eşit haklar mücadelesinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
Hollanda’da İslam düşmanlığı, yabancı karşıtlığı ve ırkçılıkla ilgili sizin çözüm öneriniz nedir?
Partimiz kurulduğu ilk günden beri bu hususta zincirleme bir yaklaşımı baz alan bir plan yayınladı ve her defasında bu planın uygulanması için mücadele veriyor. Planımız nefret suçlarına yönelik cezaların ağırlaştırılmasından tutun, savcılığın ve polis teşkilatının özel personel istihdam etmesinden ve camilerin daha iyi korunmasına kadar çeşitli önerileri kapsıyor. Bu tasarımız dolayısıyla Avrupa’da bir ilk olarak İçişleri Bakanlığına bağlı ve ayrımcılığa karşı politika gerçekleştirilmesine yönelik bir birim kuruldu.
Hollanda’daki Müslüman dinî cemaatlerle ilişkiniz ne seviyede?
Partimizin temel felsefesi halkla iç içe olup, halktan gelen talepler doğrultusunda siyaset yapmak. Dolayısıyla çeşitli dinî cemaat ve temsilciler ile sürekli irtibat hâlindeyiz ve onların gündelik sorunlarını meclisin gündemine taşıyoruz. Örnek verecek olursak çeşitli cemaat ve özellikle Müslüman bireylere yönelik son zamanlarda bankaların sorunlu bir tutumu var. Herhangi bir banka teröre karşı mücadele kapsamında bir bireyin veya dinî bir kuruluşun hesabını askıya alabiliyor veya havalelerinden dolayı neredeyse ahiret sorgusuna tabii tutabiliyor. Bu konuyu meclisin gündemine kaç sefer taşıdığımızın sayısını unutmakla birlikte bu ve benzeri konuları gündeme taşımaya devam edeceğiz.
Peki Hollanda’daki Türkiye kökenlilerin Türkçe ile ilişkisine dair görüşünüz nedir? Türkçe öğrenimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye kökenli olsun olmasın herkesin kendi öz benliğine sahip çıkmasının en temel insani hak olduğunu düşünüyorum. Bu minvalde dil öğrenimi gibi öz benliğine sahip çıkma ve yaşatma konusunda Hollanda devletinin engel değil destekte bulunması gerektiğini düşünüyorum.
Kendinizi Türkiye kökenlilerin temsilcisi olarak görüyor musunuz?
Kendimi azınlık haklarının korunması, genişletilmesi ve bu azınlıkların Hollanda’da gelecek kaygısı taşımadan yaşayabilmesi için herkesin temsilcisi olarak görüyorum.
“Türkiye’deki Her Olay Hakkında Bizim Hesap Vermemiz İstendi.”
Hollanda-Türkiye arasında yaşanan krizlerden bir siyasetçi olarak nasıl etkileniyorsunuz?
DENK Partisinin ilk kurulduğu yıllarda bu konuda çok zorluk yaşadık. Özellikle Suriye’de DAEŞ’in yükselişte olduğu yıllarda bizlere gereksiz kaygıyla yaklaşıldı. Daha sonrasında ise “Erdoğan’ın kolu” gibi saçma bir algıya maruz kaldık. Türkiye’de gelişen neredeyse her gelişme hakkında bizlere gündem dışı sorular soruldu ve hesap vermemiz istendi. Biz ise her defasında Hollanda merkezli olduğumuzu ve Hollanda’daki siyasilerin gereksiz kaygılarını giderme gibi bir görevi üstlenmediğimizi belirttik. Hatta bu konuda Hollanda meclisinde aktif olan bütün partilerin finansörleri araştırılsın ve kamuoyuna bildirilsin diye tasarı sunduk. Yurtdışından finans kaynağı olan bütün siyasi partiler bu öneriyi reddetti.
Türkiye ile yaşanan kriz sonrası parti içerisinden ne tür tepkiler gördünüz?
Partimizde aktif olan herkes saçma olan ve hiçbir gerçekliliğe dayanmayan tutumdan dolayı rahatsız olduğu için bu konuda DENK Partisinde bir iç tartışma mevcut değil. Parti neredeyse 10 yaşına girecek ve bahsi geçen algı kırılmak üzere. Hollanda’da dış güçlerin güdümünde olduğumuzu iddia edenler bunu hiçbir gerçekliliğe dayandıramıyor, kendileri de bunu çok iyi biliyor.
Bu krizlerin önlenmesi ve çözülmesi adına sizce Avrupa’daki Türkiye kökenli grupların tavrı nasıl olmalı?
Özellikle azınlık toplumlarının siyasi temsiliyetini güçlendirmeleri gerekiyor. DENK Partisi gün geçtikçe büyüyor ve bu tarz tartışmaların kaynağı olan belediye meclislerinde ve parlamentoda bu konudaki tutumunu açık ve net bir şekilde beyan ediyor.
Türkiye kökenli bir siyasetçi olarak, siyaset içerisinde kendinize yer bulabilmek için vazgeçtiğiniz/ödün verdiğiniz şeyler oldu mu?
Asla olmadı. Bu konuda güvenilir bir partinin parçasıyım ve 22 Kasım tarihinde gerçekleşecek olan parlamento seçiminde DENK Partisi adına milletvekili adayıyım.
Son soru: Siyasette aktif olmanın sizin için en büyük kazanımı ne oldu?
Hollanda’nın nasıl yönetildiğine dair tecrübelerin yanı sıra inandığım doğruları sonuna kadar kayıtsız ve şartsız ifade edebilmem benim için en büyük kazanımdır.