'"Siyasi Arenada Türkiye Kökenliler"'

Arif Taşdelen: “Almanya’da Bir Türk’ün Çok İyi Siyaset Yapabileceğini Gördüler”

Siyasi katılım, azınlıktaki Türk topluluğu için ana gündem maddelerinden biri. “Siyasi Arenada Türkiye Kökenliler” serisinde Perspektif, mikrofonu Batı Avrupa’daki Türkiye kökenli siyasetçilere uzatıyor. Bugün söz, Bavyera Eyalet Meclisi’nde Sosyal Demokrat Parti (SPD) Milletvekili Arif Taşdelen’de.

Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz. Eğitiminiz ve şu an aktif olduğunuz partideki pozisyonunuz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?

İlkokulu Türkiye’de okudum. İşçi çocuğu olarak 1982 yılında Almanya’ya gelerek okul eğitimimi burada tamamladım. Ardından İş ve İşçi Bulma Kurumunda meslek eğitimi aldım.

Almanya Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) yönetiminde uzun süre görev aldıktan sonra Nürnberg Belediye Meclisine seçilerek 2005-2013 senelerinde bu göreve devam ettim. 2013 senesinden itibaren Bavyera Parlamentosunda milletvekilliği görevine devam ediyorum.

“Benim İçin Belirleyici Husus ‘Gurbetçileri’ Savunmaktı”

Siyasete girmeye ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Sizi siyasete girmeye iten en önemli etken ne oldu?

1998 senesinde SPD’ye üye oldum. 2002 yılında partide aktif olmaya başladım. Bu sürede siyasetin önemini gördüm ve yaşadığım şehirde sorumluluk taşımaya karar vererek milletvekili adayı oldum.

O dönemin Başbakanı Helmut Kohl bilhassa Türklerin aleyhine siyaset yapıyordu. Biz “gurbetçileri” savunan tek parti o zaman SPD idi. Dolayısıyla benim için belirleyici olan husus buydu.

Siyasete girdikten sonra yaşadığınız en büyük zorluklar nelerdi?

Ben SPD içerisinde gençler, uyum ve kamu çalışmaları ile ilgili politikalar alanında çalışıyorum. En büyük zorluk klasik ön yargılardı. “Sen gerçekten Almanya için mi siyaset yapmak istiyorsun?” sorusuyla çok sık karşılaştım. Türkiye’de olup biten tüm konularda siyaseten sorumlu olarak görüldüğüm zamanlar oldu.

Türkiye kökenli siyasetçiler genellikle yalnızca “uyum/entegrasyon, göçmen ya da azınlık politikaları” gibi konularla ilgilenirmiş/ilgilenmeliymiş gibi bir algı var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Böyle bir algı var fakat ben buna karşı değilim. Çünkü göçmenlerin sorunlarını, güncel zorluk ve sıkıntılarını en iyi bir göçmen anlar. Bunun yanında siyasette başka alanlar da seçmek ve isim yapmak gerektiğini düşünüyorum.

“İslam Düşmanlığıyla Mücadele Sadece Finansal Destek İle Sağlanamaz”

Öncü kültür (Leitkultur) tartışmaları, toplumsal uyum/entegrasyon konularında partinizin ve sizin pozisyonunuz nasıl? Şahsi görüşünüzle parti pozisyonu arasında uyuşmazlık yaşadığınız durumlar oldu mu?

Bavyera Parlamentosunda öncü kültür tartışmasını başlatan parti Hristiyan Sosyal Birliği (CSU). Bu konuda benim duruşum ve tutumum çok net ve açık: Öncü kültür yoktur, tüm kültürler eşittir. Farklı kültürler insanlar için zenginliktir. Bunu Parlamento’da defalarca dile getirdim.

Almanya’da İslam düşmanlığı, yabancı karşıtlığı ve ırkçılıkla ilgili sizin çözüm öneriniz nedir?

İslam düşmanlığının önüne geçebilmek için camilere maddi yardımların yapılması şart. Hükûmetten aldıkları yardımlarla cami yönetimleri profesyonelleşir ve kendilerini kamuoyuna takdim edebilecek kampanyalar yapabilir. Böylece camiler kendilerini ve İslam’ı daha iyi anlatma fırsatına sahip olabilirler. Öte yandan İslam düşmanlığıyla mücadele sadece finansal destek ile sağlanamaz. Burada biz Müslümanlara da büyük görev düşüyor. Kendimizi ve dinimizi ne yazık ki yeteri kadar anlatamıyoruz.

Müslüman dinî cemaatlerle ilişkiniz ne seviyede bulunuyor?

Bavyera’daki İslam dinî cemaatleri ile hem şahsi hem de parti olarak ilişkimiz çok iyi. Cami yönetimleri ile irtibattayız.

Almanya’daki Türkiye kökenlilerin Türkçe ile ilişkisine dair görüşünüz nedir? Türkçe öğrenimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bavyera’da veliler Türkçe ana dil eğitimi konusunda çok duyarlılar. Benim ve SPD Meclis Grubu’nun bu konuda tutumu çok net. Parlamento’ya Türkçe ana dil derslerinin okullarımızda normal ders olarak entegre edilmesini talep eden bir öneri getirdik.

“Bana Ulaşan İnsanlara Yardım Edebilmek En Büyük Kazanımım”

Kendinizi Türkiye kökenlilerin temsilcisi olarak görüyor musunuz?

Ne kadar Alman milletvekiliysem de kendimi parlamentoda elbette Türkiye kökenli insanların da avukatı ve sesi olarak görüyorum.

Türkiye ile yaşanan krizlerden bir siyasetçi olarak nasıl etkileniyorsunuz?

Siyasi açıdan etkilenmesem de şahsen tabii ki etkileniyorum. Ve tabii ki Türklerin lehine yapacağım çalışmaları iki ülke arasındaki gerginlikten dolayı ertelediğim de oldu. Fakat parti içerisinde bu yönde hiç sorun yaşamadım.

Bu krizlerin önlenmesi ve çözülmesi adına sizce Avrupa’daki Türkiye kökenli grupların tavrı nasıl olmalı?

Almanya’da yaşayan Türk kökenli insanların Alman siyasetine gereken önemi göstermeleri ve Türkiye’de olan gerginlikleri buraya taşımamaları gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca Türk kökenli insanların siyasi partilerde aktif olması konusunda bir çağrım da var.

Türkiye kökenli bir siyasetçi olarak, siyaset içerisinde kendinize yer bulabilmek için vazgeçtiğiniz/ödün verdiğiniz şeyler oldu mu?

Hayır, olmadı. Sadece her siyasetçinin verdiği bir ödün vardır, onu vermek zorunda kalıyorum: Aileme fazla zaman ayıramıyorum ne yazık ki.

Siyasette aktif olmanın sizin için en büyük kazanımı ne oldu?

Almanya’da maalesef gerçekten eşitsizlik ve ırkçılık gittikçe artıyor. O yüzden bana çeşitli sorunlarla müracaat eden insanlarımız var. Onlara yardım edebilmek benim için en büyük kazanım. Müslümanlar adına en büyük başarım, Bavyera’da tabut şartını kaldırıp kefen ile defnedilme yolunu açmış olmamız.
Bunun yanında tüm Bavyera halkı Türk kökenli birinin çok iyi siyaset yapabileceğini gördü ve benimsediler.

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler