'Irkçılık'

Almanya’da Irkçılıkla Karşılaşma Sıklığı ve Sağlık Sistemi

Irkçılığa maruz kalmanın kişilerin beden ve ruh sağlıklarını olumsuz yönde etkilediği farklı araştırmalarla tespit edilmiş bir olgu. Almanya'daki güncel durumu araştıran bir çalışmaya göre, sağlık sistemindeki ayrımcılığa en fazla siyahiler, Müslümanlar ve Asya kökenliler maruz kalıyor.

Fotoğraf: Kristina Kuptsevich - Shutterstock.

Alman Entegrasyon ve Göç Araştırma Merkezinin (DeZIM) Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık Monitörü (NaDiRa) kapsamında yapılan “Irkçılık ve Semptomları” başlıklı araştırma, 8 Kasım’da kamuoyuyla paylaşıldı. “Almanya’da çok sayıda insan ayrımcılığa veya ırkçılığa maruz kalıyor.” ifadesi kullanılan raporda, bu deneyimlerin türleri, sıklıkları, özellikleri ve bulundukları sosyal mekanlara göre farklılık gösterdiği aktarıldı.

Almanya’nın nüfus yapısı gözetilerek tasarlanan temsili çalışma kapsamında Haziran-Kasım 2022 döneminde 21 bin kişiye ulaşılarak anket çalışması yapıldı. Araştırmanın bulgularına göre, ülkede sağlık hizmetlerindeki ırkçılık ve ayrımcılık endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Nitel metotlarla da desteklenen çalışma, ırkçılığa maruz kalan kişilerin sağlık durumlarının kötüleşmesi riskiyle yaşadıklarına dikkat çekiyor. Irkçılıkla karşılan kişiler, ırkçılığa maruz kalma sıklıklarına göre, sağlık durumlarının daha iyileştiğini ya da daha kötüleştiğini düşünüyor.

Almanya’da Irkçılıkla Karşılaşmak Olağan Bir Şey

Çalışmada öncelikle sosyal ve kurumsal hayatta ırkçılığa maruz kalma sıklığı soruşturuldu. Siyahi insanların yarısından fazlası (yüzde 54) en az bir kez ırkçılığa uğradığını belirtiyor. Neredeyse her 5 siyahi kadından 1’iyse yılda birkaç defa tehdit edildiğini ya da hakarete uğradığını belirtiyor. Katılımcılar arasındaki Müslüman kadınların yüzde 14’ü, Asya kökenli kadınların ise yüzde 13’ü aynı durumda olduklarını söylüyor. Siyahi erkeklerin yüzde 41’i ve Müslüman erkeklerin yüzde 39’u, polis birimleriyle olan münasebetlerinde ırk temelli ayrımcılıkla karşılaştıklarını bildiriyor. Bu gruplar, aynı zamanda kamu kurumlarında da ırkçılık ve ayrımcılıkla da karşılaşıyor.

Alman kökenliler de belli durumlarda ayrımcılığa maruz kaldıklarını ifade ediyor: Kadınlar cinsiyetçi tutumlardan, erkekler ise yaş temelli ayrımcılık türleriyle karşılaşmaktan şikâyetçi.

Raporun tanıtımında konuşan DeZIM direktörlerinden Frank Kalter, ayrımcılığın birçok farklı alanda görüldüğünü, bu raporda ağırlığı sağlık alanına verdiklerini belirterek, siyahi, Müslüman veya Asyalı görünen kişilerin doktorlarda daha zor randevu alabildiklerini ve şikayetlerinin daha az dinlendiğini ifade etti.

Sağlık Sisteminde Irkçılığın Boyutu

  • Sağlık hizmetleri söz konusu olduğunda ırkçılık ve ayrımcılık temelli problemler yine yaygın seviyede. Alman kökenli olmayan insanlar doktor randevusu almakta daha fazla zorluk yaşıyor ve sorunlarının ciddiye alındığını söyleyeme oranı daha düşük seviyede.
  • Siyahi, Müslüman ve Asyalı katılımcılar, kötü muamele görmekten veya sık sık doktor değiştirmekten korktukları için tıbbi tedaviyi ertelediklerini veya bunlardan kaçındıklarını ifade ediyor.
  • Etnik ve dinî azınlıklara mensup bu kişiler, araştırmaya göre, ırkçılığa maruz kalmamaları hâlinde ülkenin yerlileri kadar iyi ve hatta onlardan daha iyi bir sağlık durumuna sahip olabilirdi.
  • Irkçılığın ruh sağlığı açısından daha da ciddi tesirleri bulunuyor: Irkçılığa uğramak, anksiyete bozukluğu ya da depresyon semptomlarının artmasına yol açıyor.
  • Araştırmanın bir başka tespitiyse, her üç kişiden biri, şikâyetlerinin ciddiye alınmaması nedeniyle doktor değiştiriyor. Bu eğilim, özellikle Müslüman ve Asyalı kadınlar arasında yüksek seviyede.
  • Müslüman kadınlar ise daha istisnai bir duruma sahip. Müslüman kadınların yüzde 68’i, siyahi kadınların yüzde 67’si doktorlar veya diğer sağlık personeli tarafından başkalarına kıyasla kendilerine “daha adaletsiz veya daha kötü” davranıldığını söylerken, Müslüman kadınların yüzde 35’i, siyahi kadınların yüzde 39’u ve Asyalı kadınların yüzde 29’u bu durumu düzenli yaşadıklarını aktardı.
  • Özellikle Türkiye ve Nijerya’da yaygın olan isimleri taşıyanlar, doktorlarda ve psikologlarda randevu alırken ayrımcılığa uğradıklarını ve Alman ismi taşıyanlara kıyasla randevu taleplerine daha az olumlu cevap aldıklarını dile getirdi.

Hedef Irkçılığı Periyodik Çalışmalarla İncelemek

Mülteciler ve Entegrasyondan Sorumlu Devlet Bakanı Reem Alabali-Radovan ise, doktor randevusu alan veya tedaviye başlayabilecek olan tıbbi bakımın kalitesinde asla ten rengi veya soyadının belirleyici faktör olmaması gerektiğini hatırlattı. Doktorların, bakım personelinin ve hastanelerin “özel hazırlanmış ırkçılıkla mücadele eğitimine ve konseptlere” ihtiyacı olduğunu söyledi. Almanya’daki kamu kurumlarında çalışan personele ilişkin de benzer talepler uzun süredir dile getirilmekte.

Frank Kalter, “Verilerimiz, ayrımcılık ve ırkçılık deneyimlerinin aynı zamanda anksiyete bozuklukları veya depresif belirtilerle de çok açık bir şekilde bağlantılı olduğunu gösteriyor.” sözleriyle ruh sağlığına olan başlıca etkileri özetledi. Kalter, ayrıca politikacıları ve kamuoyunu sağlık sistemindeki ırkçılığa karşı önleyici tavsiyeler almaya çağırdı.

Mayıs 2022’de kamuoyuyla bir yine ırkçılık konulu başka bir DeZIM araştırmasında gelecekteki araştırmalar için temel oluşturması hedeflendiği ve periyodik çalışmalarla takip edilmesi planlandığı açıklanmıştı. O tarihteki basın toplantısında konuşan Federal Aile Bakanı Lisa Paus (Yeşiller), bilimsel araştırmaların periyodik hâle getirilmesiyle ırkçılığın nedenleri, boyutları ve sonuçları hakkında geniş kapsamlı bilgiler elde etmeyi umduklarını açıklamış ve eklemişti: “Irkçılık her yerde, tam aramızda.”

8 Kasım 2023’teki rapor sunumunda DeZIM Direktörü Naika Foroutan, kalıcı bir izleme sistemi kurmak istediklerine yeniden değindi ve söz konusu problemlerin sadece sağlık sistemiyle sınırlı kalmadığını vurguladı:

“Mükerrer bir şekilde ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz kalmak, sağlık üzerinde etkilere sahip olduğu gibi devlet kurumlarına olan güvenin azalmasıyla da ilişkili olduğu görülüyor. Bu [durum] demokrasiyi zayıflata ve tehdit edebilir.” (AA/P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler