'Müslüman Karşıtlığı'

İsviçre’de Müslümanlara Yönelik Irkçılık Ne Boyutta?

İsviçre'de Irkçılığa Karşı Federal Komisyon (CFR) tarafından yayınlanan yeni bir raporda, Müslümanlara karşı ırkçılığa dair yeni istatistikler ve bulgular paylaşıldı. Yaklaşık 450.000 Müslümanın yaşadığı ülkede, ırkçılığa en fazla başörtülü kadınlar maruz kalıyor.

Fotoğraf: Creativ Family - Shutterstock.

1970’li yıllara kadar İsviçre’de çok az sayıda -16.000 civarında- Müslüman yaşarken, bugün ülkedeki Müslüman nüfus 450.000 civarına çıktı. Müslüman topluma yönelik ırkçılık ve ayrımcılığın daha iyi anlaşılması amacıyla hazırlanan “Müslümanlar Açısından Irkçılık” başlıklı CFR raporunda, Müslümanların günlük yaşamın farklı alanlarına ırkçılığın nasıl yansıdığını inceleniyor. Ele alınan alanlar arasında aşağılayıcı ifadeler, şiddet çağrıları, taraflı medya yayınları, ayrımcı muameler ve çevrimiçi ortamlardaki nefret söylemleri yer alıyor.

Müslümanların Algılanışı 11 Eylül 2001’den Sonra Değişti

Rapor, 11 Eylül 2001’de saldırıları ülkedeki Müslümanlara yönelik algının negatif yönde olmasının bir nedeni olarak tespit ediyor:

“11 Eylül 2001 saldırılarının ardından küresel İslam söyleminde bir değişiklik gözlemledik, bu durum İsviçre’de de Müslüman algısı ve İslam söylemine yansıdı. Dinî bağlılık, [bu söylemde] etnik kökenden önce geliyor: Biz artık Yugoslavlardan ya da Türklerden bahsetmiyor, ama ‘Müslümanlardan’ bahsediyoruz. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki İsviçre Müslümanları homojen bir grup teşkil etmiyorlar. Farklı ülkelerden geliyorlar ve aynı zamanda İslam’ın farklı kollarına mensuplar.”

Rapor, Müslüman toplumunun organize olma şeklinin de Müslüman bireylerin ulusal ve kültürel köklerine bağlı olarak büyük farklılıklar gösterdiğinin altını çiziyor. Müslümanların genellikle özel dernekler aracılığı ile bir araya geldiğinin altını çizen rapor, bu şekilde organize olmanın sebebi olarak Müslüman bireyler arasındaki etnik, kültürel veya dilsel bir bağ bulunmasını öne çıkarıyor.

Müslüman Olmayanlar da Ayrımcılığa Maruz Kalabiliyor

Çalışmada, Müslüman olduğu dıştan tanımlanabilir olan, özellikle peçeli, başörtülü veya sakallı kişilerin, ayrımcılığa ve ırkçılığa daha fazla maruz kaldıkları tespit ediliyor:

“Örneğin, tesettürlü kadınlara çoğu zaman sebepsiz yere hakaret ediliyor. Çoğu zaman iş bulmada veya eğitim hayatında zorluk çekiyorlar. Müslüman toplumunu etkileyen ırkçılık Müslüman olmayanları da etkileyebiliyor. Örneğin, kişinin adının veya konuştuğu dilin “Arapça” veya “Türkçe” olarak algılanmasından dolayı.”

Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak İsviçre’de, Müslümanlara yönelik fiziksel saldırılar münferit olaylar olmayı sürdürüyor. Başörtüsü takan kadınların ise Müslüman oldukları belli olması sebebiyle daha savunmasız olduklarına işaret ediliyor.

Müslümanlara Yönelik Algıyı Kimler Etkiliyor?

Müslümanların nasıl algılanacağı konusunda medya belirleyici bir rol oynuyor. “İslam’ı Avrupa’da potansiyel bir tehdit” olarak lanse edilmesinde medyanın etkisinin büyük olduğu rapora ifade ediliyor. 1980’lerde Batı medyasında Müslümanların nadiren yazılan konular arasında olduğunu belirten rapor, 11 Eylül’ 2001’deki terör saldırılarından sonra Müslümanlarla ilgili medya içeriklerinde önemli bir artış olduğunu saptıyor:

“Madrid (2004) ve Londra’daki (2005) saldırılar sadece İsviçre ve uluslararası medyadaki Müslümanlar hakkında yazılanları arttırmakla kalmadı, aynı zamanda bir sözde ‘Müslüman sorunu’nun oluşmasına da sebep oldu.”

Siyasi aktörlerin Müslümanlar hakkında konuşurken iddia ettikleri “İslam’ın İsviçre değerlerine uymadığı” argümanı ülkedeki İslam algısına negatif manada tesir eden dinamikler arasında. Siyasi arenada somut örnek olarak gösterilen 2009 yılındaki minare inşasına ilişkin referandum ise, bir dönüm noktası teşkil ediyor: “Minare yapımını yasaklayan sonuç, sadece birçok Müslümanı şok etmedi ayrıca derinden incitti.” 2021 yılında “Yüzü örtme yasağına evet!” sloganlı kampanyalarla gidilen referandumda burka yasağının kabul edilmesi de benzer bir etkiye sahip.

Raporda dikkat çekilen bir diğer husus ise, Müslümanların kamusal tartışmalar ve medyada ne kadar var olabildiği: Müslümanların siyasi tartışmalara çoğu zaman sadece sonradan dahil olabiliyor. Ayrıca, Müslümanların büyük kısmı sesini duyuramıyor ve kendilerini medyada ifade edebilecekleri bir alan bulamıyor. Rapor, ilaveten, son yıllarda sosyal medya platformlarındaki nefret dolu, ırkçı ve provakitif yorumların giderek arttığını da ifade ediyor ve örneklerle gösteriyor.

Raporun Politika Önerileri

Raporun sonunda verilen politika önerileri, Müslümanlara karşı ırkçılığı önlemek için alınabilecek önlemler ve kararları kapsıyor. Bunlar arasında öne çıkanlar:

  • Bildirilmeyen vakaların sayısını azaltmak ve mağdurların yargıya erişimini kolaylaştırmak için Müslümanlara yönelik ırkçılık içeren olayların ihba edilmeli
  • Müslümanların damgalanmasını ve genelliyici negatif yorumlara konu olmasını önlemek için kapsamlı ve sistematik bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı
  • Avrupa ülkelerince 1994’te imzalanan Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme kapsamında yapılan ‘ulusal azınlık’ tanımı, Müslüman toplum için de geçerli hâle getirilmeli
  • Klişie ve olumsuz stertoiplerin yayılmasında katkıda bulunan medya, Müslümanlara yönelik ırkçılık hakkında daha duyarlı olmalı
  • Kişinin dinini yaşama hakkı güvence altına alınmalı ve buna engel hukuki engeller ortadan kaldırılmalı (mtü)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler