İsveç’te Kur’an Yakma Eylemleri Ne Zaman Sona Erecek?
21 Ocak 2023’te İsveç’in başkenti Stockholm'deki Türk Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yakıldı. Bu eylem ve ardından gerçekleştirilen benzer eylemler dünya basınında geniş yer buldu. İsveç’teki Kuran yakma eylemleri ile ilgili düzenlemeleri ve tartışmaları mercek altına aldık.
Aşırı sağcı Stram Kurs partisi lideri Rasmus Paludan 21 Ocak’ta Stockholm’deki Türk Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yakmış, bu olay Türkiye ve İsveç arasında gerginliğe neden olmuştu. Bunu takip eden aylarda ülkede benzer olaylar yaşanmıştı.
Stockholm’de Salwan Momika adlı Irak asıllı bir sığınmacı, Kurban Bayramı’nın birinci gününe denk gelen 28 Haziran’da, Stockholm Camisi önünde polis koruması altında Kur’an-ı Kerim’i ateşe vermişti. Momika, 20 Temmuz’da Irak’ın Stockholm Büyükelçiliği önünde, 31 Temmuz ve 14 Temmuz’da ise İsveç parlamentosu önünde polis koruması altında Kur’an-ı Kerim’i ve Irak bayrağını ayaklar altına almıştı. Bu eylemlere hem ülke içinde hem de ülke dışındaki Müslümanlar ve uluslararası toplum tepki gösterdi.
Birleşmiş Milletler (BM) eski Genel Sekreter Yardımcısı Jan Eliasson, sosyal medya hesabı Twitter’dan yaptığı açıklamada, Kur’an Kerim yakılmasının yasaklanması ve bunun “nefret suçu” olarak cezalandırılması gerektiğini belirtmişti. Ayrıca BM İnsan Hakları Konseyi, İsveç’te Kur’an yakma olaylarının ardından ülkeleri “dine yönelik nefret eylemleri ve savunuculuğunu ele almaya, önlemeye ve kovuşturmaya” çağıran bir kararı onayladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı ise Kur’an yakma eylemlerini kınadı ancak gösteriye izin verilmesinin ifade özgürlüğünü desteklediği yönünde de ifadeler kullandı.
İsveç’te bir ilk olmayan Kur’an yakma olayları, zaman zaman birçok uluslararası medya organı tarafından yapılan paylaşım ve yayımlanan makalelerin içeriğine de konu oldu. Bunlar genellikle eleştirel olup, hem eyleme hem de İsveç makamlarının Kur’an yakma eylemine polis koruması altında izin vermesine yönelik güçlü tepkiler içeriyordu. Örneğin İsveç’in bu konudaki tutumunu tanımlamak için “İslamofobi” ve “faşizm” gibi kelimeler kullanıldı. The Washington Post gazetesinde yayınlanan bir makalede gazeteci Adam Taylor, İsveç ve Danimarka’da yakılan Kur’an mushaflarıyla alakalı olarak, “İslam’ın en kutsal kitabına yönelik bu saygısız eylemler, iki liberal Avrupa ülkesinde ifade özgürlüğü konusunda sancılı bir tartışmaya ve İslam dünyasının bazı kısımlarında öfkeye yol açtı. Ayrıca siyasi kazanç elde etmek isteyen dünya liderleri tarafından da istismar ediliyor.” dedi. Farklı ülkelerde bir araya gelen kalabalıklar tarafından İsveç ürünlerini boykota çağıran seslerin yanı sıra İsveç bayrağının yakılması şeklinde gösterilen tepkiler İsveç’e yönelik eleştirilerin sertleştiğini ortaya koyuyordu.
Eylemlerin İsveç’in NATO Süreciyle İlgisi Var mı?
Ocak 2023’te İsveç’te yaşanan Kur’an yakma eyleminin ülke için bir ilk olmadığını söylemiştik. Peki ama bunu ülkede yakın tarihte yaşanan diğer Kur’an yakma eylemlerinden ayıran şey neydi?
Öncelikle 21 Ocak’ta yapılan eylemin İsveç’in Türkiye’nin karşı çıktığı NATO üyeliği sürecinde iki ülke arasında gerilimin tırmandığı bir zamanda yaşanması ve Türkiye Büyükelçiliği önünde gerçekleştirilmesi onu diğer Kur’an yakma eylemlerinden ayırıyordu. Çünkü bilindiği gibi daha önceki yıllarda bu eylemler genelde cami önlerinde veya Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde gerçekleştiriliyordu.
Türkiye Büyükelçiliği önünde gerçekleştirilen eylem Türk hükûmeti tarafından sert bir dille kınandı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Ülkemizin tüm uyarılarına rağmen İsveç’te bugün kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı yapılan aşağılık saldırıyı en güçlü şekilde lanetliyoruz. Müslümanları hedef gösteren ve kutsal değerlerimize hakaret eden bu İslam düşmanı provokatif eyleme ifade özgürlüğü adı altında izin verilmesini hiçbir şekilde kabul etmiyoruz” dendi. Açıklamada bu provokatif eylemin “bir nefret suçu” olduğu vurgulanarak İsveç ve uluslararası toplum İslam düşmanlığına karşı dayanışma hâlinde somut tedbirler almaya davet edildi.
Öte yandan İsveçli yetkililer, Rusya’yı Kur’an-ı Kerim yakma eylemleriyle ilgili dezenformasyon yayarak ülkenin NATO üyelik sürecini engellemeye çalışmakla suçladı. Euronews’da yayınlanan bir haberde şöyle deniyordu: “İsveç Psikolojik Savunma Ajansı, Rusya’da devlet kontrolündeki RT ve Sputnik medya kurumlarının İsveç hükûmetinin Kuran-ı Kerim yakma eylemlerini desteklediğine dair bir dizi Arapça makale yayınlayarak yanlış bilgi yaydığını belirtti.” Haberde yer alan yorumların bazılarına göre bu dezenfermasyonun amacı Rusya’nın İsveç’i kötü gösterip, Türkiye’nin onayına ihtiyaç duyan İsveç’in NATO’ya katılmasını zorlaştırmaktı.
Tüm bunlara İsveç’in Müslüman çoğunluklu ülkelerde İslamofobik bir ülke olarak görülmesi ve İsveç vatandaşlarının güvenliğinin tehlikeye girmesi gibi endişeler de eklenince 2023’teki Kur’an yakma eylemlerinin önceki yıllarda gerçekleştirilenlere nazaran daha geniş çapta bir etkiye neden olduğu söylenebilir.
İsveç’te İfade Özgürlüğü Nerede Başlar, Nerede Biter?
Ülkeler arasındaki ifade özgürlüğü anlayışının farklı olduğunu ortaya koyan, art arda gelen tartışmalar sadece yurtdışında değil İsveç sınırları içerisinde de bir geçmişe sahip ve aslında birçok aktörün çözüm üretme çabasında olduğu bir alan.
İfade özgürlüğünü koruyan kanunlar İsveç kanunlarının yanı sıra, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Madde’sinde de yer alıyor. İfade özgürlüğünün sınırının çizildiği yer ise örneğin bir grup insanı tehdit eden veya aşağılayan şeyler söylemek olarak ifade edilir; bu yasa dışıdır ve nefrete teşviktir. Ancak din eleştirisi yasaldır ve dinleri eleştirebilmek ifade özgürlüğünün bir parçasıdır.
12 Ekim 2023’de alınan bir mahkeme kararı Kur’an yakma davalarında bir ilk olarak tanımlanıyor. Eylül 2020’de İsveç’in Linköping şehrinde bir kişi, kimliği belirsiz kişilerle birlikte Kur’an yakma videosu çekerek YouTube ve Twitter’da yayınladı. Filmde Kur’an-ı Kerim bir mangalda domuz pastırması ile birlikte yakıldığı görülüyor. Yanmış Kur’an daha sonra Linköping’deki bir caminin girişine yanmış domuz pastırması ile birlikte bırakılıyor. Filmde, 2019 yılında Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde bir camiye düzenlenen ve 50’den fazla kişinin öldürüldüğü saldırıyla güçlü bir şekilde bağlantılı olan bir müzik çalınıyor.
Bölge mahkemesi, “mesajın bir din olarak İslam’a değil, bir grup olarak Müslümanlara yönelik olduğu açıktır.” tespitinde bulundu. Savcılık tarafından yapılan basın açıklamasına göre sanık tecilli hapis cezasına çarptırıldı ve Suç Mağdurları Fonu’na 800 İsveç Kronu ödemesine karar verildi. Bu dava, bir İsveç mahkemesinin Kur’an yakmanın ırkçı nefrete teşvik suçu teşkil edip etmediğini değerlendirdiği ilk dava olma özelliğini taşıyor.
Görüldüğü üzere Kur’an yakmak belirli koşullar altında ifade özgürlüğü kapsamından çıkarak suç eylemi olarak değerlendirilebiliyor. Kutsal bir metnin yakılmasının nefrete teşvik oluşturup oluşturmayacağının yasal olarak tespit edilebilmesi için ise her vakanın müstakil bir yargılama sürecine tabi tutulması ve hükme bağlanması gerekiyor.
Kur’an Yakılmasını Önleme Çalışmaları Ne Durumda?
Kur’an yakmanın bir nefret suçu sayılması için 2022 yılında İsveçli bir gazeteci ve yazar bir imza kampanyası başlatarak 35 binden fazla imza toplamıştı. Geçtiğimiz yıl haziran ayında ise Civil Rights Defenders adlı bir insan hakları kuruluşu, bahar aylarında İsveç’in çeşitli yerlerinde Kur’an yakmasının ardından Paludan’ı nefret söylemi nedeniyle polise ihbar etmişti. Civil Rights Defenders yaptığı bir açıklamada Mushaf yakma eylemlerinin nefret suçu teşkil ettiğine inandıklarını söylemişti: “İsveç’te azınlıkları diğer şeylerin yanı sıra nefret söylemine karşı da koruyan bir mevzuat bulunmaktadır ve Civil Rights Defenders’a göre Paludan’ın eylemleri bu mevzuat kapsamındadır.”
İsveç’te İslamofobi’nin artmakta olduğunu vurgulayan kuruluş hem “Ayrımcılık Ombudsmanı” hem de İsveç Ulusal Suç Önleme Konseyi’nin, ülkedeki nefret suçları ve İslamofobik ayrımcılık vakalarının hızla arttığı konusunda uyarıda bulunduğunun altını çizmişti. Böyle bir atmosferde Kur’an yakmanın ülkede İslamofobi’yi ve nefret suçlarını artıracağı yönünde endişelerin belirtilmesi dikkat çekiyor.
Temmuz ayında İsveç Adalet Bakanı Gunnar Strömmer, son yaşanan Kur’an yakma olaylarının ardından hükûmetin yönetmeliğini analiz edeceğini söylemişti. İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ise “Ulusal güvenliğimizi, İsveç’teki ve dünyadaki İsveçlilerin güvenliğini güçlendirecek tedbirleri değerlendirmek için yasal durumu analiz etmeye de başladık” açıklamasında bulunmuştu. İsveç yasalarında bu konuda bir değişiklik olup olmayacağı ise yapılan analizin sonuçlarına göre değerlendirilecek.