Avrupa’daki Müslüman Çocuklar İçin Kitap Okumanın Gerekliliği
Azınlık bağlamında yaşayan Müslüman çocuklar, çoğunluğu Müslüman ülkelerde yaşayan çocuklardan daha farklı bir kitap içeriği yelpazesiyle karşı karşıyalar. Bu durumdaki Müslüman çocukların ihtiyaç duyacağı çocuk kitapları farklı özelliklere sahip.
Kitaplar sosyal bilgi birikiminin edinilmesini sağlar. Bireyin sosyal hayata uyum sağlamasına katkıda bulunan parçalardan biridir. Dolayısıyla okuyucuların ve dinleyicilerin kimlik gelişimleri üzerinde etkisi vardır. Kitaplar erken sosyalizasyonun bir parçası olarak “normal olan”ın aktarımını sağlarlar. Çocuklar için herhangi bir konuyla başa çıkabilme kurallarını öğrenme ve kendileri ve diğerleri hakkında ilk tasvirleri oluşturma fırsatı sunarlar.
Bir kitabın zihinsel olarak sağlıklı, iyi işleyen, çözüm odaklı, içinde yaşayan bireylerin mutlu olduğu ve kendi potansiyellerini gerçekleştirebildikleri bir toplum oluşumuna katkıda bulunmayı amaçladığını varsayalım. Olgun, öz denetime sahip ve diğer insanlarla olumlu etkileşimlere ve iyi ilişkilere ilgi duyan, zihinsel olarak sağlıklı bir birey gelişimi için bu kitap içerikleri neye ihtiyaç duyar?
Pozitif Bir Benlik İmajının Geliştirilmesi
Bireyin kendisi ve diğerleri hakkındaki varsayımları çocukluk döneminde oluşur. Üç yaşındaki bir çocuk bile, ait olduğu sosyal veya dinî grubun toplumsal olarak aşağıda görülüp görülmediğini algılayabilir. Clark ve Clark’ın 1947’de ABD’de gerçekleştirdiği oyuncak bebek araştırması, 3 ila 5 yaş arasındaki siyahi çocukların, kendi sosyal gruplarına karşı bir hoşnutsuzluk gösterdiğini ve beyaz oyuncak bebekleri tercih ettiklerini göstermiştir. Bu önceden belirlenmiş bilgi birikimi ve ırkçılığın hızlı bir biçimde içselleştirildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu açılardan bakıldığında Müslüman çocuklara, kendileriyle özdeşleştirebilecekleri Müslüman kahramanlara sahip çocuk kitapları sunmak önemlidir.
Kişinin Protagonistlerle Özdeşleşmesini Güçlendiren Faktörler
Teorik olarak sadece Türkiye veya Müslüman yoğunluğuna sahip diğer ülkelerden Müslüman çocuk edebiyatının Avrupa’daki Müslüman çocuklara transfer edilmesi mümkündür. Çeviri çalışmaları elbette bu aktarım için önemli bir araçtır ve bu nedenle sürdürülmesi elzemdir. Çünkü köken ülkelerde ya da Müslüman nüfusunun yoğun olduğu ülkelerde, Müslüman “çoğunluk” toplumuna hitap eden bu kitaplar, Avrupa ya da diğer azınlık bağlamlarında yaşayan Müslüman çocuklar için kimlik gelişiminde olumlu bir rol oynayabilecek birçok kaliteli eser vardır.
Ancak aynı zamanda, bir çocuğun kitapta gördüğü “sunulan” yaşam gerçekliği, kendi “yaşadığı” yaşam gerçekliğiyle ne kadar uyumluysa, bu kitap karakteriyle çocuğun kendisini özdeşleştirebilme ihtimali de o kadar güçlenir. Örneğin Avrupa’da yaşayan Müslüman çocuklar, Türkiye’de yaşayan çocuklardan farklı bir “cami” gerçekliğine sahiptirler. Türkiye’de yaşayan çocukların ziyaret ettiği camiler Sultanahmet ya da Selimiye gibi büyük camilerken, Almanya’da yaşayan bir Müslüman çocuk için “cami” çoğu zaman minaresi bile olmayan ibadet alanlarıyla akıllarda kalmıştır. Yine aynı şekilde bir kitapta geçen sınıf isimleri, öğrenci isimleri de farklıdır.
Çocuklar yaşam gerçeklerine mümkün olduğunca yakın olan hikâyeler ve resimlere ihtiyaç duyarlar. Bu içerikler yaşam gerçekliğine ne kadar yakın olursa, özdeşleşme o kadar yüksek olur ve böylece çocuğun bulunduğu topluma dair gerçekçi bir anlayış geliştirmesi imkânı da desteklenir.
Çocuk Kitaplarındaki Müslüman Kahramanlara Dair Düşünceler
Toplumlar değişiyor. Şu anda Avrupa, yükselen bir sağ baskıyla karşı karşıya. Birçok Müslüman çocuk ilkokuldan itibaren kendisini aşırı sağcı söylemlere karşı savunma baskısı altında hissedebiliyor. Çocuklar sınıf arkadaşları tarafından dışlanma hissine kapılabiliyorlar. Bazı durumlarda öğretmenlerin “… sizde…”, “… bizde..”, “… burada, Almanya’da…”, gibi pasif-agresif ifadeleri çocukları endişelendirmeye yetebilir. Bu nedenle çocukları olumlu rol modellerle erkenden güçlendirme oldukça önemlidir.
Çocuk kitaplarında farklı cilt, saç ve göz renkleri ile vücut şekillerinin ve boyutlarının mümkün olduğunca çeşitli bir şekilde tasvir edilmesinin yanı sıra, kitaplardaki kahramanların etkili eylemlerde bulunabilmeleri de önemli bir rol oynar. Uzun bir süre boyunca Alman kitaplarında azınlıklar genellikle ırkçı bir anlatı ile tasvir edildi. Jens Mätschke Gabel, çocuk kitaplarındaki ayrımcılığa duyarlı dil üzerine araştırma yapan bir kişi olarak, hâlâ bazı alanlarda siyahi bireylerin tasvirini ortaya koyan bir değerlendirme sistemini geliştirmiştir. Gabel’a göre bu kitaplarda siyahi insanlar şu bağlamlarda ele alınmaktadır:
1 – Hayvanlaştırma
2 – Fiziksel görünüşün düşük değerli bir şey olarak görülmesi
3 – Giyimde ilkel gösterim
4 – Bebekleştirme (dil ve düşünce tarzlarının en basit hâliyle gösterimi)
5 – Hizmetçi rolü
Gabel’ın tespit ettiği maddeler bu listeyle sınırlı da değildir.1 Pedagog, ebeveyn veya çocuklara kitap sunan kişiler bu maddeleri kontrol edilmeli ve bu tarz bir takdimin yer aldığı kitapların okunuşu esnasında çocuklarla en azından iletişim kurup bunları ele almalıdırlar. Zira olumlu bir bağlama sahip olsa bile çocuklar hikâyelerden ırkçılığı kapabilirler.
Başka bir aşağılama türü de – kötü niyetle olmasa da- azınlık grubu üyelerinin çocuk kitaplarında pasif davranış içinde veya başka birinin kurtarmasına muhtaç bir hâldeki tasviridir. Buna bir örnek olarak Peter Hammer Yayınevi’nin “Am Tag, als Saida zu uns kam” (Saide’nin Bize Geldiği Gün) adlı kitabı gösterilebilir. Kitap, Fas’tan gelen bir kız olan Saida hakkındadır. Esmer Saida kitapta konuşmaz ve başlangıçta derin bir üzüntü içindedir. Sarışın Alman kızı (adı yoktur) onu konuşturmaya çalışır. Kızın babası ona Saida’nın farklı bir dil konuştuğunu, Almancayı burada anlayamayacağını, Fas’ta da Almancanın bir işe yaramayacağını açıklar. Kitaptaki resimler ve anlatı yüksek estetik değerlere sahip olsa da tüm bu nitelikler kitapta Saida’nın başlangıçta pasif bir şekilde tasvir edildiği gerçeğini değiştirmez. Arkadaşı onu sessizliğinden kurtarmak için her şeyi aktif bir şekilde yaparken, Saida’nın büyük bir rolü yoktur.
Sevindirici bir şekilde kitap boyunca benzer bir rol geliştirirler, birbirlerine dillerini öğretirler ve birbirlerini zenginleştirirler. Bu takdim içinde çoğunluk toplumuna ait olan kız, aktif yardım eden, muhatabını güçlendiren, diğer insanlara yaklaşma yeteneğine sahip olan bir özne olarak sunulur. Saida ise bu takdimde pasif olandır, başlangıçta yardıma muhtaç biridir. Genel olarak güzel bir mesaj içeren bu harika kitap, Saida’nın pasifliğini vurgulayan bir kitap olarak sona erer.
Bu bilgiler ışığında kitaplardaki Müslüman kahramanların, etkili bir şekilde hareket edebilen, zorlukları aşabilen, çözüm odaklı düşünebilen ve hareket edebilen bir şekilde tasvir edilmesi önemlidir. Bu okuyucu ve dinleyiciye mümkün olan bir çerçeve sunar ve zorluklara olumlu bir yaklaşımı mümkün kılar.
Gayrimüslim Çocuklar İçin Kitaplardaki Müslüman Kahramanların Önemi
Kitapların sosyalizasyonun önemli bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle azınlıkların kitaplardaki pozitif takdimlerinin, ırkçılığa dair büyük bir önleyici tedbir çalışması olduğunu belirtebiliriz. Sadece kendisini bir kitabın ana kahramanı olarak deneyimleyen beyaz-Avrupalı bir çocuk, yalnızca kendisini “normal” olarak deneyimleyecektir.
Bu tarz takdimler sömürgeci anlatıları yeniden üretir. Gerçekliğin çarpıtılmasının ve her konunun her zaman “kendisi” etrafında döndüğü izlenimi vermesinin yanı sıra bu tarz bir takdim diğer insan gruplarıyla çocuk arasında hiyerarşik yapılar oluşmasını da destekler. Azınlıkların pozitif resimlerle ve kahraman olarak tasvir edilmesi normalite hâline geldikçe, bu durum önyargısız bir yaşam tarzına katkıda bulunur. Bu takdimler içerisinde çocuklar benzerlikleri keşfeder ve bu kahramanların deneyimlerini, duygularını ve düşüncelerini anlamak için empati geliştirirler.
Toplumun çeşitliliğine ve yaşam gerçekliklerine uygun misyonları benimseyen yayınevleri giderek artıyor. Ve gerçekten çeşitli ve zengin bir edebiyat ortamından hâlâ uzak olsak da, yavaş yavaş doğru yönde ilerliyoruz.