'Avusturya'

Dünyanın En Yaşanılabilir Şehri Viyana’da Neler Var?

Avusturya’nın başkenti Viyana bu yıl yine dünyanın en yaşanılabilir şehirleri listesinde birinci sırada yer alıyor. Peki Viyana’yı diğerlerinden ayıran şey ne?

©Sergii Figurnyi / Shutterstock.com

“Yavaşla çılgın çocuk
telefonu meşgule al
Ve bir süreliğine kaybol
Sorun değil, bir iki gün kaybetmeyi göze alabilirsin”

Billy Joel “Vienna” adlı şarkısını 70’li yıllarda babasını ziyaret etmek üzere Viyana’ya gelişinde kaleme alıyor. Söylentilere göre Viyanalıların çok aceleci olmayışlarından ve rahat tavırlarından etkilenerek, yavaşlığı savunduğu ve hayatın tadını çıkarmak gerektiğini söylediği bu şarkı ortaya çıkıyor.

Viyana’yı Özel Kılan Ne?

Sonuçlar açıklanmadan sonucu belli olan şeyler vardır. Viyana’nın “en yaşanılabilir şehir” seçilmesi Viyanalılar için bunlardan biri. Çünkü 2021 yılı hariç artık 10 senedir Viyana birinci sırayı kimseye kaptırmıyor. Her yıl bu araştırmayı yapan Mercer danışmanlık şirketi dışında bu yıl Economist ve Monocle dergileri tarafından da Viyana en yaşanılabilen şehir seçildi. Viyana’da yaşayan insanlar için bu sonuç çok şaşırtıcı değil ve halk tarafından da her sene bu sonuçlar büyük bir gurur ve sevinç ile karşılanıyor. Peki Viyana’yı özel kılan nedir ve Viyana kimler için “en yaşanabilen şehir”?

Viyana’nın birinci seçilmesinde en büyük rolü tarihi, mimarisi ve sunulan zengin kültürel faliyetleri oynuyor. Hatta sunduğu kültürel faliyetlerden herkes faydalansın diye maddi sıkıntıları olan veya sığınmacı başvurusunda bulunanlara özel “Kulturpass” uygulaması mevcut. Bu kart ile tiyatro, sinema, müze ve bir çok farklı etkinliklere ücretsiz erişilebiliyor. Bunun yanı sıra araştırmaya göre toplu taşıma ile kolay ulaşımı, sağlık sistemi, güvenli oluşu, su ve hava kalitesi de sonuçları etkileyen faktörlerden.

Evliya Çelebi’nin Gözünden Viyana

1665 yılında Viyana’yı ziyaret eden Evliya Çelebi dahi seyahatnamesinde Viyana’yı övgülere boğmuş. Kara Mehmet Paşa’nın heyeti ile “Kızıl Elma diyarını” ziyarete gelen seyyah, gözlemlerinde özellikle sokakların temizliğine dikkat çekmiştir. Öyle ki şehirde bulunan atlar dışkılarını yola bıraktıkları taktirde hemen atların sahipleri veya çevredeki insanlar tarafından temizlendiğini belirtmiştir. Veya şiddetli bir yağmur sonrası yine halkın ve marketlerde çalışanların anında yollara düşüp öyle bir temizlik yaptıklarını söylüyor ki, kişi sokağa bal döküp yalasa yeriymiş. O yıllardan bugüne temizlik konusunda pek bir şeyin değişmediğini söylemek mümkün.

Yukarı Avusturya’nın küçük bir köyünden Üniversite eğitimim için Viyana’ya taşındığımda bu şehir ile alakalı ilk izlenimlerimi çok iyi hatırlıyorum. Burada dünyanın her yerinden insanlar vardı, giyim tarzları, görünüşleri birbirinden farklıydı ama kimse bundan rahatsızlık duymuyordu. Normların olmadığı bir yerde, bir norma uymak zorunda değildim ve kendimi ilk defa “farklı” hissetmiyordum. Hatta bir gün Viyana metrosunda otururken yanıma 14-15 yaşlarında çocuklar oturmuştu ve kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Ben de onları izlerken acaba bana ne zaman laf atacaklar, ne zaman ırkçı bir söylemde bulunacaklar diye beklemiştim. Fakat yanılmıştım. Çocuklar bana bir bakış dahi atmadan inmişlerdi. O an “Wien ist anders” (“Viyana farklı”) sözünü kavramıştım ve kendi ön yargıma gülmüştüm.

Benim geldiğim yerde insanların gözleri hep benim üzerimdeydi. Okulda, sokakta, AVM’de insanların bana bakışları ve ırkçı söylemleri ile büyümüştüm. Tabii bu benim fazla göçmen kökenli insanın yaşamadığı bir köyde büyümüş ve daha sonra büyük bir şehre taşınmış olmamın getirdiği kişisel bir tecrübe. Çünkü Viyana “en yaşanılabilir şehir” olmasının yanı sıra “en nezaketsiz ve kaba şehir” de seçildi. “Expat City Ranking”in uluslararası çalışanlar arasında yaptığı araştırmaya göre, katılımcıların yarısından fazlası Viyanalılar ile arkadaşlık kurmakta zorlandıklarını, her üçüncü katılımcı ise Viyana’da hoş karşılanmadığını belirtmiş. Viyanalılar ekseriyetle suratsız olmaları ve Viyana ağzı ile “raunzen” dediğimiz, her şeye hayıflanmaları ile de bilinirler. Özellikle yabancılara karşı olan bu negatif tutum, Viyana’nın kimler için “yaşanılabilir” olduğu sorusunu da gündeme getiriyor.

Viyana’da Türklerin İzleri

Her şeye rağmen Viyana’ya her dönüşümde bu şehri özlediğimi farkediyorum. Sokaklarında yürürken kendimi bazen bir açık hava müzesinde gezinir gibi hissediyorum. Telefon albümüm ihtişamlı binaların fotoğrafları ile dolup taşsa dahi, bu ilham verici eserlere hayret etmekten sıkılmıyorum. Özellikle Türk kökenliler için şehir o kadar çok ortak tarihimize tanıklık etmiş ve bu tarihin izlerini taşıyor ki, bu konu hakkında bir “Melange” eşliğinde saatlerce konuşmak mümkün. İstanbul’dan getirilen lale soğanlarının ve Osmanlı askerlerinin geride bıraktığı kahve çekirdeklerinin Avrupa’ya yayılmasında Viyana büyük rol oynamış.

Sözlerimi yine Billi Joel’in şarkısı ile bitirmek istiyorum: “When will you realize, Vienna waits for you?” (Viyana’nın seni beklediğini ne zaman farkedeceksin?) Bu şarkının sözleriyle okurlarımızı Viyana’yı keşfetmeye ve şehri yaşamaya davet etmiş olalım:

Slow down you crazy child
Take the phone off the hook
And disappear for a while
It’s alright you can afford to lose a day or two

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler