'İsrail-Filistin Davası'

Uluslararası Adalet Divanında Görülen İsrail’in Filistin’i İşgal Davası Devam Ediyor

Uluslararası Adalet Divanının, İsrail'in, işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarını ele aldığı danışma görüşüne ilişkin duruşmalar 3. gününde devam ediyor. Duruşma sürecine dair kısa bir özet.

©Selman Aksünger - Anadolu Ajansı

Hollanda’nın Lahey kentinde yer alan Uluslararası Adalet Divanında (UAD), İsrail’in işgal edilmiş Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alınacağı duruşmalar 19 Şubat Pazartesi günü başladı. Buna göre, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği, 19-26 Şubat tarihlerinde, İsrail’in Doğu Kudüs dahil işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki neticelerine ilişkin beyanlarda bulunacak.

Başta İsrail olmak üzere, işgalin devletler ve BM açısından sonuçlarının da ele alınacağı 6 gün sürecek duruşmalarda her bir devlet ve kuruluş, otuzar dakika sunum yapacak. Filistin tarafının sunumuyla başlayan duruşmalarda sadece Filistin’e 3 saat sözlü sunum hakkı tanınıyor.

İsrail’e Karşı Dava Süreci Nasıl Başladı?

UAD nezdinde İsrail’in taraf olduğu bu dava, Güney Afrika tarafından açılan ve İsrail’in 7 Ekim sonrasında Gazze’de yürüttüğü askeri harekatın soykırım niteliğinde olduğu iddiasını taşıyan davadan konu itibarıyla farklılık gösteriyor. Şu anda görülmekte olan dava, 30 Aralık 2022’de BM Genel Kurulu’nun (UNGA) üyelerinin çoğunluğunun, İsrail’in Filistin’de devam eden işgalinin hukuki sonuçları hakkında mahkemenin görüşünü almak üzere oy kullandığı bir taleple açılmıştı. Arap ülkeleri, Rusya ve Çin bu talebin lehine oy verirken, İsrail, ABD, Almanya ve diğer 24 ülke ise karşı oy kullanmıştı.

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli söz konusu kararında UAD’ye, Divan Statüsü’nün 65. maddesine dayanarak 1967’deki savaştan bu yana İsrail’in Filistin’deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin şu iki soru yöneltti:

1- İsrail’in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail’in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?”

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023’te BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından imzalarak UAD’ye ulaştırıldı. Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin’e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.

Görülmekte olan dava, İsrail işgaline yönelik BM aracılığı ile açılan ikinci dava. Lahey merkezli mahkeme, 2004 yılında, İsrail’in Batı Şeria’daki birçok Filistinli aileyi ayıran ‘bariyer duvarının’ yasa dışı olduğuna ve yıkılması gerektiğine karar vermişti. Ancak İsrail kararı reddederek o zamandan beri duvarı genişletti.

Divan önünde danışma görüşünde ilk defa bu kadar çok sayıda devletin yazılı ve sözlü beyanda bulunduğu görülürken yazılı beyanda bulunan İsrail’in sözlü duruşmalarda yer almaması dikkati çekiyor. Aralarında Türkiye’nin de olduğu 57 ülke ve uluslararası kurum, danışma görüşü verilecek sorular hakkındaki kendi tutumlarını içeren yazılı beyanlarını UAD’ye sunmuştu.

Bu duruşmaları önemli kılan bir başka konu ise Filistin’in ilk kez kendi delegasyonu ile UAD duruşmalarında yer alması.

Hangi Devletler Duruşmalara Katılıyor?

19 Şubat Pazartesi günü başlayan sözlü duruşmalar 26 Şubat Pazartesi günü sona erecek. Hafta boyunca toplam 52 ülke (günde yaklaşık 10 ülke) iddialarını UAD hakimlerine sunacak. Sözlü beyanda bulunacak devletlerin arasında ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, İran, Kanada, Mısır, Güney Afrika, Japonya, İspanya, Suudi Arabistan, Malezya, Pakistan, Hollanda’nın yanı sıra AB, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesinden çok sayıda ülke yer alıyor. Bu devletlerin çoğunluğu BM’nin UAD’ye başvurma kararı lehinde oy kullanan ülkeler. Ancak Kanada gibi aleyhte oy kullanan yahut İsviçre gibi tarafsız kalan ülkeler de dinlenecek.

Duruşmalar pazartesi günü Filistin Delegasyonunun dinlenmesi ile başladı. Salı günü ise Güney Afrika ve Kanada gibi ülkelerin delegasyonları dinlendi. Dava çerçevesinde ülkeler dışında Arap Devletleri Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği çok taraflı kuruluşlar da görüşlerini sunacak. Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığının sunumu, son gün olan 26 Şubat’ta Türkiye saati ile 12.00’de gerçekleştirilecek.

Gerçekleşen Duruşmalarda Neler Oldu?

Duruşmalar geçtiğimiz pazartesi günü Filistin heyetinin söz alması ile başladı. Filistin heyetine Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki başkanlık etti. Bakan Maliki’nin ardından söz alan Filistin’in avukatlarından Potsdam Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Andreas Zimmermann, İsrail’in işgale ve çatışmalara son verecek müzakereleri ısrarla reddettiğini ve BM’nin onlarca kararını uygulamadığını, uluslararası hukuka ve BM Şartı’na aykırı hareket ettiğini dile getirdi.

Duruşmada söz alan Filistin’in avukatlarından Paul S. Reichler de İsrail’in Filistin topraklarını uzun süredir devam eden işgal ve ilhakının yasa dışı olduğunu vurgulayarak, uluslararası hukuka göre işgalin sadece geçici durum olabileceğinin “çok açık” olduğunun altını çizdi ve mevcut İsrail işgalinin nihai hedefinin ise mümkün olan “en az sayıda Filistinliyle en fazla miktarda Filistin toprağının kalıcı ele geçirilmesi” olduğunu söyledi.

Duruşmaların ikinci gününde söz alan Güney Afrika heyetinden Lahey Büyükelçisi Vusimuzi Madonsela, İsrail’in Filistin’de uluslararası hukuka ve yüzlerce BM kararına açıkça meydan okuyarak ve uluslararası toplumdan gelen tepkilere kulak tıkayarak işgalini sürdürdüğünü belirterek “Son 4 ayda 30 bin Filistinli öldürüldü. Bunlar sadece istatistik değil, Filistin halkının etten ve kemikten kanlarıdır.” dedi.

Hollanda Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Profesör René Lefeber ise konuşmasında Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkına vurgu yaparak “İşgal altındaki Filistin toprakları üzerinde egemenlik kurulamaz ve bu topraklar ilhak edilemez” diyerek bu tür eylemlerin savaş suçu teşkil ettiğini dile getirdi. Aynı şekilde Uluslararası Adalet Divanı duruşmasına katılan Belçika, İsrail’in uluslararası hukuka göre yasa dışı olan yerleşimci politikası ile Filistin topraklarının demografik yapısını değiştirmek istediğine dikkat çekti.

Duruşmalara katılan diğer ülkeler olan Brezilya, Bolivya, Cezayir, Belize, Şili heyetleri de İsrail işgalinin hukuksuzluğuna vurgu yaparak bir son verilmesi gerektiğini dile getirdiler. Küba ise duruşmalarda ABD’yi İsrail’in suç ortağı olmakla itham etti. 20 Şubat günü söz alması beklenen Kanada ise duruşmalardan çekilme kararı aldığını açıkladı.

Duruşmanın 3. gününde ABD adına söz alan Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri Vekili Richard Visek, İsrail’in Filistin’i işgalini “güvenlik endişeleri” gerekçesiyle meşru göstermeye çabaladı. Küba adına söz alan Dışişleri Bakan Yardımcısı Anayansi Rodriguez Camejo ise ABD’yi “işgalci güç” İsrail’in suç ortağı olmakla itham etti.

“Uluslararası Hukuk Filistinli Çocukları Korumadı”

Filistin’in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, Uluslararası Adalet Divanındaki duruşmada yaptığı sunum sırasında Filistinli çocuklardan söz ederken gözyaşlarına hakim olamadı.Filistin’in avukatlarının konuşmalarının ardından söz alan Mansur, Filistin halkının, 75 yıldır bulunduğu coğrafyanın ve hatta tarihin dışına itilme girişimleriyle karşı karşıya kaldığına işaret ederek, “Hukuk kesinlikle açık olmasına rağmen hesap verilebilirlik olmadan ayaklar altına alınıyor, adalet yok ve adalet olmadan barış olamaz.” diye konuştu.

Mansur, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrailli liderler, artık niyetlerini gizleme ihtiyacı hissetmiyor. Filistin halkından öyle ya da böyle kurtulacaklarını açıkça söylüyorlar. Onlar, yasalara meydan okuyor ve yasalar da zar zor karşılık veriyor. Filistin için hukuk, eylem ve hesap verebilirlik için katalizör olmaktan ziyade ihlallerin ciddiyetinin bir ölçüsü olmaya devam ediyor. Bugün Gazze’deki Filistinli çocuklar için uluslararası hukuk ne anlama geliyor? Uluslararası hukuk ne o çocukları ne ailelerini ne de topluluklarını korumadı. Biz, payına düşenden çok daha fazla acıya katlanmış gururlu ve dirençli bir halkız. Bugün Filistinli olmak çok acı verici. Nasıl böyle bir kayba ve adaletsizliğe maruz kalabildik? Böyle bir hukuksuzluk ve aşağılanma tekrar tekrar yaşanır mı?”

Mansur, İsrail’in hukuka aykırı ilhakını yasallaştırmaya ve yüz binlerce yasa dışı yerleşimciye alan açmaya çalıştığına dikkati çekerek, Filistinlilerin varlığını inkar eden İsrail’in ihlallerini sonlandırmak yerine artırdığını kaydetti. Filistinlilerin adalet arayışının kendilerini UAD’ye getirdiğini belirten Mansur, Divanı İsrail’in işgal altındaki topraklardaki varlığının yasa dışı olduğunu teyit etmeye çağırdı.

Konuşmasının sonunda Filistinli çocuklardan söz ederken gözyaşlarına hakim olamayan Mansur, şu ifadeleri kullandı:

“Filistin Devleti, bu mahkemeye uluslararası hukukun korunması, adaletsizliğin sona erdirilmesi, adil ve kalıcı barışın sağlanması için uluslararası topluma rehberlik etmesi, Filistinli çocukların demografik bir tehdit olarak değil çocuk olarak muamele gördüğü, ait olduğumuz grubun kimliğinin hepimizin sahip olduğu insan haklarını azaltmadığı, hiçbir Filistinlinin ve hiçbir İsraillinin öldürülmediği, iki devletin barış ve güvenlik içinde yan yana yaşadığı bir geleceğe doğru bize yol göstermesi için çağrıda bulunmaktadır.

Filistin halkı, sadece kendi haklarına saygı gösterilmesini talep etmektedir. Daha fazlasını istemiyorlar. Daha azını ve başka hiçbir şeyi kabul edemezler. Özgürlük, adalet ve barışın geleceği burada ve şimdi başlayabilir. Yasanın ne olduğu, neyi gerektirdiği ve uygulamada ne anlama geldiği konusunda mümkün olan en net açıklamayı yapmak sizin elinizdedir. BM’nin tüm üyeleri olarak bilgeliğinize, adilliğinize, adalete ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığınıza güveniyoruz.”

Mahkemenin Kararı Filistin İçin Umut Olur mu?

Jüri üyeleri kapsamlı sunumları dinleyecek ve ardından yazılı görüşlerini yayımlayacak. Görüşün ne zaman açıklanacağı belli değil, ancak bazı hukuk uzmanları bu görüşün yıl sonundan önce açıklanabileceğini söylüyor. Peki danışma görüşünün herhangi bir yaptırım gücü var mı?

UAD’nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor. Örneğin Divanın, İsrail’in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004’te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail’e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD’nin 22 Temmuz 2010’da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova’nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

Ancak yine de vurgulamak gerekiyor ki mahkemenin vereceği danışma görüşü BM Güvenlik Konseyi veya İsrail açısından hukuken bağlayıcı olmayacak. Bununla birlikte, UAD’nin görüşünün işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ABD ve Kanada gibi ülkelerin üzerinde uluslararası hukuka uyma konusunda daha fazla baskı oluşturması bekleniyor. (AAP)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler