'Sudan'

Sudan’da Neler Oluyor?

Sudan'da ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri arasında bir yılı aşkın bir zamandır devam eden çatışmalar derin bir siyasi ve insani krize dönüştü. Krizin arka planı ve muhtemel senaryolara dair bir değerlendirme.

©Shutterstock.com

Başkent Hartum’da Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’a bağlı ordu güçleri ile Muhammed Hamdan Dagalu komutasındaki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında 15 Nisan 2023’te başlayan ve ülkenin tamamına yayılan çatışmalar bir yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Bölgesel ve uluslararası düzeyde bazı girişimlere rağmen Burhan ve Dagalu arasında anlaşmaya varılamaması, ülkedeki krizin yıkıcı boyutlarını tahminlerin çok ötesine taşıdı. Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre Sudan’da çatışmalar nedeniyle 16 binden fazla insanın hayatını kaybettiği ve on binlercesinin yaralandığı bu süreçte, yaklaşık dokuz milyon Sudanlı ise yerinden edildi. BM Dünya Gıda Programı tarafından 25 milyon insanın yetersiz beslenmeden ötürü büyük bir açlık kriziyle karşı karşıya kaldığı ülkede, yaz aylarının gelmesi ve artan kuraklığın yol açtığı kıtlık riskinden ötürü son yüzyılın en büyük insani felaketlerinden birinin yaşanma olasılığının günden güne arttığı uzmanlarca ifade ediliyor.

Ömer el-Beşir’in 30 yıllık iktidarının 2019’da halk devrimiyle sona ermesinin ardından yapısal sorunlar ve dış müdahale sebebiyle Sudanlıların kendi iradesiyle inşa ettiği bir geçiş sürecinin yaşanmaması, ülkedeki siyasi, toplumsal ve ekonomik kırılganlığı artırarak büyük bir iktidar krizinin patlak vermesini tetikledi. Uzun ömürlü otoriter rejimlerin ardından yaşanan geçiş süreçlerinde sistemin yapısal özellikleri ve bir önceki dönemden tevarüs eden alışkanlıklar nedeniyle başarılı bir demokratikleşme seyri izlenememektedir. Geçiş sürecini yöneten etkin siyasi ve askeri elitlerin aralarındaki ihtilaflar ve dış aktörlerin müdahaleleri, otoriter rejim dönemindeki genel istikrar ortamının yeniden sağlanmasının önünde büyük engel teşkil ettiği gibi, aynı zamanda çözümü zor yeni kriz alanları da meydana getiriyor. Buradan hareketle 2023 Nisan’ından beri Sudan’da devam edegelen krizi doğuran ve derinleştiren temel faktör, elitler arasındaki benzer bir iktidar mücadelesidir.

Krizin Sona Erdirilememesinin Nedenleri

Arap dünyasında 2011’de başlayan halk ayaklanmalarının Sudan’a sıçramasının ardından ülke çapındaki protestoların bastırılmasında önemli bir rol oynayan Dagalu’ya bağlı birlikler, Devlet Başkanı Beşir tarafından taltif edilerek kendisine bağlı bir milis yapılanmaya dönüştürüldü. HDK’nin oluşturulmasıyla Sudan’da bir bakıma alternatif bir ordu yapılanmasının teşekkülü, ülkedeki kurumsal yapının sarsılması ve yeni iktidar mücadelesi alanlarının oluşmasına kapı araladı. Sudan ordusuna ve muhaliflere karşı bir güç olarak düşünülen HDK’nin Beşir’i devrilmesinde rol oynayan bir yapıya evirilmesi, Sudan’daki elitleri arası iktidar mücadelesinin çetin geçeceğinin habercisiydi.

Dagalu’nun bu önlenemez yükselişi kadar Beşir sonrası yeniden yapılanma sürecini idare eden Başbakan Abdullah Hamduk’ın yanlış stratejileri de ülkedeki iktidarsızlığı pekiştirdi. Hamduk uzun yıllardır Batı’da ikamet eden muhalif bir Sudanlı’ydı. ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve BAE tarafından yürütülen dörtlü mekanizmanın desteğiyle Beşir sonrası iktidara gelen Hamduk, iflasa doğru giden Sudan ekonomisini iyileştirme beklentilerini karşılayamaması ve Sudan toplumunda ciddi eleştirilere yol açan seküler eğitim reformu gibi hamleleri nedeniyle toplumsal desteği kısa sürede kaybetti. Sivil yönetimin bu başarısızlığı, güvenlik bürokrasisinin iktidarı ele geçirmek için planladığı darbeye uygun ortam hazırladı.

Hamduk dönemindeki yanlış politikalara ek olarak bölgesel ve küresel aktörlerin de Sudan’daki iktidar değişimine yönelik izlediği stratejinin ülkedeki istikrarsızlığı körüklediğini söylemek yerinde olacaktır. Öncelikle dörtlü mekanizmanın Sudan toplumunda karşılığının bulunmaması ve bu devletlerin Sudan siyasetini kontrol altına alma çabası, Hamduk yönetiminin ciddi bir güven sorunu yaşamasını beraberinde getirdi. Ayrıca İsrail ile normalleşme adımlarına karşı güçlü bir muhalefetin varlığı da Sudan’da sağlıklı bir geçiş yaşanmasının önündeki bir başka engeldi. Mısır yönetiminin ise Beşir sonrası yaşanan gelişmeler karşısındaki tutumu, Sudan’ın istikrarlı bir yönetime kavuşmasında olumsuz bir etki oluşturdu. Sudan siyasetinde Kahire’nin geleneksel pozisyonu dikkate alındığında, Mısır’dan bağımsız bir kalıcı siyasal dönüşümün gerçekleşebileceğini ifade etmek zordur. Abdulfettah es-Sisi ve yönetiminin, Sudan’da kalıcı bir demokratikleşme sürecini desteklemesinin kendi rejim kodlarıyla çelişeceğini iyi bilmesi, Beşir sonrası oluşan statükoda Sudan üzerinde etkisi bulunan ana akım bir güç olarak Mısır’ın net adımlar atmasına imkân tanımamıştır. Bu yönüyle küresel ve bölgesel aktörlerin ülkenin yarınına dair belirsiz ve değişken politikaları ile yönetici elitlerle kurdukları farklı düzeydeki ilişkiler, Sudan’daki krizin bugünkü haline ulaşmasında başat rol oynayan faktörler arasında yer alıyor.

Abdulfettah el-Burhan öncülüğünde 2021’de gerçekleşen askeri müdahale sonrası sivil yönetimin devrilmesi ve ülkenin Egemenlik Konseyi tarafından yönetilmesi, güvenlik bürokrasisinin sivil demokratikleşme olasılığını ortadan kaldırdığı gibi aynı zamanda Burhan ve Dagalu arasındaki iktidar mücadelesinin de hızlanmasıyla sonuçlandı. Konsey Başkanı Burhan’a karşı başkan yardımcısı Dagalu’nun HDK’den aldığı güçle devlet başkanı edasıyla hareket etmesi ve Burhan’dan bağımsız olarak Körfez ya da bazı Afrika ülkelerine düzenlediği ziyaretler, ikili arasındaki gerilimi tırmandırdı. Taraflar arasında bir uzlaşmanın sağlanamaması sonucu 15 Nisan 2023’te patlak veren çatışmalarla Sudan hem bölünmenin eşiğine doğru giden bir yola girdi hem de tarihteki en büyük insani krizlerden biriyle karşı karşıya kaldı.

Gazze’nin Gölgesinde Sudan Krizi

Ülkede yaşanan insani krizin boyutlarının günden güne kötüleşmesi Sudan’a yönelik uluslararası toplumun ivedilikle adım atmasını zorunlu kılmaktadır. Lakin bugüne kadar atılan adımların tamamının başarısızlıkla sonuçlanması, ülkenin geleceğine dair umutları karartmaktadır. Bugüne kadar Suudi Arabistan ve ABD öncülüğünde yürütülen Cidde’deki arabuluculuk görüşmeleri ve Doğu Afrika’daki Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi’nin girişimlerinden sonuç çıkmamıştır. Benzer şekilde Mısır’ın başını çektiği Sudan’a komşu ülkeler barış girişiminden beklenen netice alınamamış ve Burhan- Dagalu çatışması ülke nüfusunun büyük kısmının yaşamını ve geleceğini tehdit eden bir düzeyde bugüne kadar devam etmiştir.

Sudan’da yaşanan krizin çözümüne yönelik eylemsizlikte Gazze’deki İsrail’in soykırım yapmakla yargılandığı saldırılarının tüm dünya gündemini meşgul etmesinin de etkisi bulunuyor. Diplomatik düzeyde devletlerin girişimleri sürse de, uluslararası medya ve kamuoyunda Sudan konusu Gazze’deki gelişmeler nedeniyle yeteri kadar gündemde yer almıyor. Bu durum ister istemez hem alternatif baskı mekanizmalarının devreye alınmasını engellemekte hem de insani destek bağlamında Sudan halkını mevcut krizle baş edebilmesi için ihtiyaç duyduğu yardımın daha yavaş ve sınırlı düzeyde ulaşmasına sebep olmaktadır.

Son haftalarda ülkenin ikinci büyük eyaleti Kuzey Darfur’da tırmanan gerilim ve HDK’nin kontrol ettiği alanları genişletmesi siyasal ve bununla orantılı olarak insani krizin boyutlarının daha da derinleşeceğinin sinyallerini vermektedir. Darfur Bölgesi’nde olası bir bölünme, Güney Sudan’ın bağımsızlık sürecinden daha sancılı bir ortamın oluşmasına kapı aralayacak ve bölgesel güvenlik ve istikrarı kökten etkileyecektir. Bu kapsamda Sudan’ın toprak bütünlüğüne gölge düşürecek ve sahadaki statükoyu değiştirecek her türlü girişimin daha büyük felaketlere zemin hazırlayacağı ortadadır. Burhan ve Dagalu, Ömer el-Beşir’e karşı onun İslamcı olduğu argümanını kullanarak Körfez ve Batı ülkelerinden destek almayı ummuşlar ve bu yolla kendilerine bir meşruiyet alanı oluşturmaya çalışmışlardı. Bugün ise Dagalu, İslamcı kartını Burhan’a karşı kullanarak onun meşruiyetini sarsmayı ve uluslararası arenada bir destek alanı oluşturmayı amaçlıyor.

İki ismin saldırgan tutumu ve iktidar hırsının uluslararası toplum tarafından acil bir eylem planı uygulanmadığı takdirde ülkedeki krizi daha da derinleştireceği öngörülüyor. Bundan dolayı, Sudan’daki çatışmaların sona erdirilmesi, çatışmaların faillerine müeyyidelerin uygulanması ve 25 milyon insanın yüzleştiği açlık sorununa çare bulunması için gerçekçi adımların atılması zorunludur. Sudan halkının belirsiz müzakerelere umut bağlama ve uzun soluklu geçiş süreci tartışmalarıyla vakit geçirmeye yönelik bir takati kalmadı. Gazze’deki soykırım nedeniyle uluslararası örgütlerin işlevselliğini kaybettiğinin açıkça görülmesi Sudan kriziyle de tescillenerek, özellikle de BM’nin eş zamanlı ve yüksek düzeyli krizlere çare üretme kapasitesini tamamen yitirdiğini tüm yönleriyle ortaya koyuyor.

Tüm dünyanın odağı aylardır Gazze’ye yönelmiş olsa da Sudan’da en az o kadar vahim bir kriz ülke sathında bir yılı aşkın süredir cereyan ediyor. Bu nedenle Sudan meselesinin öncelikli bir dosya olarak uluslararası kamuoyunun gündemine alınması ve milyonlarca insanın hayatına mal olma potansiyeli yüksek bir krizin sonlandırılması için tüm araçların kullanılması ve farklı mekanizmaların işletilmesi gerekiyor. Aksi takdirde tüm insanlık bölgesel ve küresel bir istikrarsızlık sürecini tetikleyecek yeni bir kırılmayla yüzleşmek zorunda kalacak.

Dr. Muhammed Hüseyin Mercan

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan Mercan, Orta Doğu Siyaseti, İslami Hareketler ve İslamcılık alanlarında akademik çalışmalarını sürdürmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Tuğba Şahinoğlu
    2024-06-06 22:42:15

    Bölgede altın madeninin bulunmasının Sudan’daki krizin ortaya çıkmasına etkisi nedir?

Son Yüklenenler