'Birleşik Krallık'

Birleşik Krallık’taki Ayaklanmanın Arkasındaki Dinamikler

Birleşik Krallık'taki ayaklanmanın arkasında hangi dinamikler yatıyor? Bu karmaşık sürecin olası sebep ve sonuçları neler?

Fotoğraf: @Ioannis Alexopoulos - Anadolu Ajansı

29 Temmuz Pazartesi günü, İngiltere’nin kuzeybatısındaki sahil kasabası Southport’ta çocuklar için düzenlenen Taylor Swift temalı dans ve yoga seansında 6, 7 ve 9 yaşlarındaki üç kız çocuğu bıçaklı bir saldırı sonucu hayatını kaybetti. Saldırı sırasında sekiz çocuk ve iki yetişkin daha yaralandı. Olayın duyulmasıyla birlikte sosyal medya saldırganın kimliğine ilişkin -yanlış- bilgilerle çalkalandı. Saldırganın kimliği hatalı bir şekilde “Ali al-Shakati” olarak belirtilirken, Müslüman olduğu ve bir yıl önce küçük bir botla ülkeye geldiği iddia edildi.

Daha sonrasında saldırganın, Cardiff’te Ruandalı bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya gelen İngiliz vatandaşı Axel Rudakubana olduğu tespit edildi. Ayrıca Rudakubana’nın Müslüman olmadığı da teyit edildi. Buna rağmen, İngiltere’nin bu yüzyılda gördüğü en büyük sivil kargaşa meydana geldi.

Müslüman ve Göçmen Karşıtı Hisler

Saldırının ertesi günü kasabada barışçıl bir nöbet tutuldu. Kısa bir süre sonra, birkaç yüz kişilik bir kalabalık yakınlarda toplanmaya başladı. Polise kızan kalabalık daha sonra öfkesini yakınlardaki camiye ve içindeki Müslümanlara yöneltti. Polisin kalabalık ile cami arasında bariyer oluşturmasına rağmen, kalabalık göçmen karşıtı sloganlar atmanın yanı sıra camiyi ateşe vermeye çalıştı. Sonraki gecelerde ayaklanmalar Birleşik Krallık genelindeki diğer kasaba ve şehirlere de yayıldı. El Medine camisinin hedef alındığı Middlesbrough’da ve sığınmacıların kaldığı bir otelin benzinle bombalandığı Tamworth’da görüldüğü gibi, farklı yerlerin hepsinde Müslüman ve göçmen karşıtı duygular açıkça görülüyordu.

Ülke genelinde yaşanan şiddet olayları karşısında Birleşik Krallık’ın nispeten yeni Başbakanı Keir Starmer net bir kınama mesajı yayımladı. Olayları suç niteliğinde bir şiddet olarak tanımlayan Starmer, bunun kesinlikle meşru bir protesto olmadığını söyledi ve olaylara karıştığı tespit edilenlerin “yasaların tüm gücüyle karşı karşıya kalacaklarını” söyledi.

Şu ana kadar tutuklanan yaklaşık 500 kişiden bazıları şimdiden hapis cezasına çarptırıldı. Starmer, “Bunu olduğu gibi söylemekten çekinmeyeceğim. Bu, aşırı sağcı eşkıyalıktır.” dedi. Olayların odak noktasını kabul ederek, doğrudan İngiltere’nin Müslüman topluluklarına seslendi ve onlara: “Sizi güvende tutmak için mümkün olan her adımı atacağım” dedi. Sözlerine, “Görünürdeki motivasyon her ne olursa olsun, camilere veya Müslüman topluluklarımıza yönelik saldırılara müsamaha göstermeyeceğiz.” diyerek devam etti.

İngiliz Aşırı Sağı

Başbakan’ın açıklamasının ardından, aşırı sağın bir şekilde bu olaylara karıştığı yönünde ortak bir görüş oluştu. Bu doğrultuda, ana akım medyadan bazıları olayları “Aşırı Sağcı Ayaklanmalar” olarak adlandırırken, sol eğilimli gruplardan oluşan bir koalisyon da aşırı sağa karşı Ulusal Protesto Günü düzenledi. Müslüman ve göçmen karşıtı hislerin birleşimi, İngiliz aşırı sağının mevcut ideolojileriyle de net bir uyum göstermektedir.

21. yüzyılın başından itibaren, aşırı sağ açıkça Müslüman karşıtı bir tutum sergilemiştir. Bu, 2000’li yılların başlarında yerel meclis seçimlerinde eşi benzeri görülmemiş bir başarı elde eden aşırı sağcı bir siyasi parti olan Britanya Ulusal Partisi ile başladı. İslam ve Müslümanların oluşturduğu zannedilen tehditlere odaklanmak, 2009 ve 2018 yılları arasında ortaya çıkan çeşitli aşırı sağ sokak hareketleri tarafından usulünce benimsendi. Bunlar arasında 2010 civarında English Defence League (EDL), Britain First, Football Lads Alliance ve Democratic Football Lads Alliance gibi gruplar yer alıyordu.

Bu grupların birçoğu, Müslüman karşıtı ideolojilerini “savunma” kavramı etrafında şekillendirdi. Başlangıçta, bu savunma, Müslüman “aşırıcıların” oluşturduğu algılanan tehditlere karşı bir savunma olarak ortaya çıktı; bazen bu tehdit, tüm Müslümanları kapsayacak şekilde genelleştirildi. Daha yakın zamanlarda, savunma kavramı genişledi ve aşırı sağ gruplar, ifade özgürlüğünü ve “bizim” kadınlarımızı ve kızlarımızı “Müslüman taciz çetelerinden” korumak için harekete geçti. Aşırı sağcılara göre, onlar, “bizim” ülkemizi, yaşam tarzımızı ve kültürümüzü tehdit eden düşmanlardan koruyorlardı.

Göçmen karşıtı hislerin belirginleştiği yer tam da burasıdır ve en iyi örneği aşırı sağcı grup Britain First’ün faaliyetlerinde  görülmektedir. “Britanya’nın İslamlaşmasına karşı ön cephede direniş” sağladıklarını iddia eden bu grup, Müslümanların yarattığını iddia ettikleri tehdidi “yasadışı göçün” yarattığı tehditle bir tutmaktadır.  Sonuç olarak, bu grup son zamanlarda “yasadışı” Müslümanların ülkeye girişini engellemek amacıyla Manş Denizi yakınlarındaki sahillerde devriye gezmeye başladı. Bugün Müslümanlar ve göçmenler – özellikle de Orta Doğu’dan gelen sığınmacılar – İngiliz aşırı sağı için aynı sorunun iki yüzü hâline gelmiştir.

Ana Akım Siyasi Söylem

Ancak bu birleşme boşlukta gerçekleşmemiştir. Aşırı sağın Müslümanlar ve göçmenler hakkındaki söylemleri, en azından bazı ana akım politikacılar tarafından tekrarlandı. Bunun için devam eden isyanlarda kullanılan dil ile önde gelen politikacıların söylemleri arasındaki benzerliklere bakmak yeterlidir. Bu durum, olaylara karışan kişilerin, eski Başbakan Rishi Sunak’ın düzensiz göç politikasıyla ilgili sloganı olan “stop the boats” (Tr. “tekneleri durdurun”) sloganını atarken görülmelerinden daha açık değildir.

Müslümanların ve topluluklarının kötülenmesi de hem İşçi Partisi hem de Muhafazakâr Parti tarafından normalleştirildi. Ayrıca Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi ve Reform UK de aynı yolu izledi. Vote Leave (Birleşik Krallık’ın 2016 yılında Avrupa Birliği’nden ayrılmasını savunan ana kampanyalardan biri) kampanyasının göçmenlik hakkındaki zehirli söylemlerinin etkisini ve eski Muhafazakâr İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın sığınmacıların uçaklarla Ruanda’ya gönderilerek gözaltı kamplarında tutulmasını “rüya” ve “takıntısı” olduğunu söylemesini de hesaba kattığınızda, bu birleşmenin boşlukta gerçekleşmediği, gerçek bir zemini olduğu ortaya çıkıyor.

Sırada Ne Var?

Şimdilik huzursuzluk yatışmış gibi görünüyor. Ancak, bunun gerçekten sona erip ermediğini zaman gösterecek. Ana akım medyanın, olaylara karışan kişilerin cezalandırılmasına dair yaptığı haberlerin caydırıcı etkisi olması mümkün olsa da, birkaç gece önce gerçekleşen ve aşırı sağın bugünün Britanya’sında hoş karşılanmadığı mesajını net bir şekilde veren kitlesel – barışçıl – gösterilerin caydırıcı olması daha muhtemel.

Bununla birlikte, ayaklanmaların aşırı sağ tarafından ne ölçüde koordine edildiğine dair sorular devam ediyor. Bunun en olası nedeni, aşırı sağcı grupların çok azının – hatta herhangi birinin – geçtiğimiz hafta görülen yüksek katılımlı protestoları harekete geçirebilecek kadar sağlıklı görünmesidir. Aşırı sağın bu olaylara karıştığına dair kanıtlar da yetersiz. Bir kaynağa göre, kanıtlar sadece “bazı kişilerin Nazi dövmeleri taşıdığı” şeklinde. Ne hükûmet ne de polis, bu konuda ek bir kanıt sunmuş durumda. Kanıtların eksikliği ise endişe verici.

Ancak daha da endişe verici olan, gördüğümüzün, üç küçük çocuğun trajik öldürülmesiyle tetiklenen, gerçek, kendiliğinden gelişen bir öfke patlaması olup olmadığıdır. Böyle bir senaryo olasılık dışı değil. Eğer öyleyse ve hükûmet bu durumu dinlemeyi reddederse, göçle ilgili endişeleri olanların yöneleceği tek bir yol var gibi görünmektedir, o da aşırı sağa yönelmektir. Böyle bir senaryo emsalsiz değildir. On yıl önce Dudley kasabasında yeni bir cami inşasına karşı çıkan muhalefeti incelediğimizde, insanların yetkililerin onları dinlemediğini veya endişelerini ciddiye almadığını düşündüklerinde, onları dinleyen aşırı sağa yönelmelerinin olası olduğunu biliyoruz.

Sonuçta, bundan sonra ne olursa olsun, gördüğümüz olayların altında yatan sorunların yakın zamanda ortadan kalkması pek mümkün görünmüyor.

Chris Allen

Leichester Üniversitesi Kriminoloji Bölümü Nefret Araştırmaları Merkezi’nde öğretim üyesi olan Dr. Chris Allen İslamofobi ve İslamofobik nefret suçları konularında çalışmalar yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler