'Müslümanlar ve Psikoloji'

Cin Musallatı – Efsane mi Gerçek mi?

Büyü ve cinler genç Müslümanlar arasında oldukça popüler konular. Birçok kişi cinlerin insanları ele geçirip onları delirtebileceğine inanıyor. Peki bu doğru mu? Dr. İbrahim Rüschoff Müslümanlar ve Psikoloji serisi için yazdı.

©Shutterstock.com

Cinler ve büyünün hastalığa neden olup olamayacağı sorusu Müslümanlar arasında bir tartışma konusu. Bu soruya bir cevap bulabilmek için meselenin teolojik boyutunu psikolojik boyutundan net bir şekilde ayırmak gerekiyor, aksi takdirde yanlış anlamalar ve anlaşmazlıklar kaçınılmaz. Sözde uzmanların bilgi eksikliği veya kasıtlı açıklamaları, içinde bulundukları zor durumda kendilerine baş vuran Müslümanlar arasında pek çok fitneye neden oluyor.

Suudi Arabistanlı bir mezhep alimi, düzenlenen bir sempozyumda cinlerin, büyücülüğün ve benzerlerinin duyularımızdan gizlenen gizli dünyaya ait olduğunu ve modern bilim veya fen bilimleri tarafından kanıtlanamayacağını ifade etmiştir. Bu bilgi için tek kaynağımız Kur’an ve sünnettir. Bu nedenle özgün değerlendirme için hem İslam teolojisine hem de bilime başvurulmalıdır.

Bu nedenle hiçbir kişisel açıklama, kanı veya deneyim, bu ifade vahiy metinleri veya bilim tarafından desteklenmediği sürece genel geçerliliği olan bir gerçeklik iddia edemez. Dolayısıyla, “senin içine cin girmiş!” veya “sana büyü yapılmış!” gibi teşhisler konulmamalıdır, zira bu ifadelerin ne vahiyle ne de bilimle kanıtlanması mümkün değildir. Cinlerin etkisine, nazara veya büyüye inanılsın veya inanılmasın, insanın içine cin girmesi ihtimali kesin değildir.

Müslümanlar Psikolojik Sorunları Cinlerle Açıklıyorlar

Psikolojik açıdan bakıldığında durum biraz daha karmaşık: Bir kişinin takıntılı düşünceleri veya açıklanamayan korkuları olduğunda, evli bir çift çocuk sahibi olamadığında, sürekli kavga ettiğinde veya bir kişi görünürde bir neden yokken aniden tuhaf davranışlar sergilemeye başladığında, birçok Müslüman bunlara cinler veya büyünün sebep olduğunu düşünmektedir. İçinde yaşadığımız toplumda ise bu tür olayların dişlerdeki amalgam dolgulardan, yakında bulunan bir baz istasyonunun yaydığı radyasyonun etkisinden veya yatağın altında bulunan bir su damarından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Her iki açıklamanın altında da aynı psikolojik işlev yatmaktadır: Bu tür inançlar bir oryantasyon sağlar ve problemin kaynağını dışarıya yükler. Burada, “Sorun benden değil, başka bir şeyden kaynaklanıyor; bu sebeple benim yapabileceğim fazla bir şey yok, ben harekete geçmeyeceğim ve ‘beni tedavi etmelerini bekleyeceğim’” anlayışı hakimdir.

Şifacılar ve Yanlış Yöntemleri

Bu durum, cinler tarafından ele geçirildiğine veya kendisine büyü yapıldığına inanan Müslümanların bir şifacıdan yardım istemesi durumunda başka bir sorunun daha ortaya çıkmasına yol açıyor. Bir şifacının, korktuğu için psikoterapi gören bir kadına hiç çekinmeden rahminde bir cin olduğunu söylediğine tanık olabilirsiniz. Ciddi bir evlilik krizi yaşayan başka bir kadına, içinde, kendisine âşık olan ve geceleri irite edici erotik rüyalar görmesini sağlayan ve kendisini baştan çıkaran bir cin olduğu anlatılmıştı. Başka bir şifacı, kendisine yardım için gelen genç bir kadına, kıskanç bir akrabasının kendisine âşık olması için ona büyü yaptığını söylemiş, bu durum ailede büyük kavgalara yol açmıştı. Bu tür vakalar çoğaltılabilir ve Müslümanların çoğu çevrelerinden bu tür olaylar duymuşlardır.

Ancak asıl tehlike, yalnızca sözde şifacıların koyduğu “teşhis” değil, onların cinleri kovma veya büyü bozma yöntemleridir. İslami açıdan maddi ve manevi sıkıntılara karşı okuyup üfleme anlamına gelen “rukye” uygulaması ayet ve duaların okunmasından oluşur. Peygamber Efendimiz tarafından fiziksel, psikolojik-zihinsel sorunlarda, hastalık semptomlarında ve korunma amacıyla da kullanılmıştır. Basitliği, uygulama kolaylığı ve evrensel uygulaması ile karakterize edilir. Esas itibarı ile herkes kendine veya yakın akrabalarına örneğin çocuklarına ve eşine rukye yapabilir.

Bazı şifacılar sadece Kur’an okumakla kalmayıp Kur’an ayetlerinin yazılı olduğu küçük kağıtları yakarak bunların bir bardak suyla içilmesini öneriyor veya sadece kişinin yanında taşıması için Kur’an ayetlerini yazmakla kalmayıp bazen yaralanmalara veya ölüm vakalarına yol açan radikal yöntemler de kullanıyorlar. Ayrıca söz konusu kişileri görmeden veya tanımadan telefonla “tedavi ediyor” ve önemli miktarda para talep ediyorlar.

YouTube’daki videolara da temkinli yaklaşılmak gerekiyor; içine cin girdiği düşünülen kişilerin (veya içlerindeki cinlerin) birdenbire yabancı dil konuşabildiğine dair iddialar ilk bakışta etkileyici gelebilir. Ancak bunlar daha çok anlatıcının kişisel kanısının bir ifadesidir ve daha yakından incelendiğinde pek de inandırıcı değildir.

Müslümanlar Eleştirel Bir Gözle Bakmalı ve Uyanık Olmalı

Müslümanların gücü, Allah’ın Kur’an’da bizden istediği gibi gerçeği bulmaya ve düşünmeye yönelik bir tutumla kendini göstermeli. İslam’ın ilk yıllarında Avrupa’da batıl inançlar hüküm sürerken, İslam aleminde bu güç benzeri görülmemiş bilimsel başarılara vesile olmuştur. O halde eleştirel ve uyanık olalım ve herhangi bir sorun varsa bilimsel eğitim almış (Müslüman) uzmanlara danışalım.

Cinler ve büyü, Kur’an’da da doğrulandığı üzere var olsalar da, bir psikiyatrist ve psikoterapist olarak neredeyse 40 yıllık mesleki hayatımda, bilimin yardımıyla şikayetlerini bunlara dayandırmadan çok daha makul bir şekilde açıklayamadığım bir hastam olmadı ve bu hastalara terapilerle faydalı olabildim.

Dr. Ibrahim Rüschoff

Rüsselsheim’da kendine ait muayenehanesinde hizmet veren psikoterapist Dr. İbrahim Rüschoff’un uzmanlık alanları arasında Almanya’daki Müslümanların psikososyal bakımı ve İslam’la bütünleşik psikoterapinin geliştirilmesi bulunmaktadır. Rüschoff aynı zamanda Sosyal ve Eğitim Meslekleri İslami Çalışma Birliği’nin (IASE) yönetim kurulundadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler