Netanyahu’ya Yönelik Tutuklama Talebinde Son Durum Ne?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkındaki tutuklama kararı talebini 24 günde onaylayan Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararı talebini 5 aydan uzun süredir karara bağlamadı. Peki süreç bu defa neden bu kadar uzun sürdü?
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcılığının 20 Mayıs’ta, Netanyahu, Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşıyor. Mahkemenin Filistin soruşturmasını yıllarca tamamlayamaması, İsrail istihbarat servislerinin UCM’ye ve yetkililerine yönelik 9 yıl süren casusluk ve gözetleme faaliyetleri, Birleşik Krallık’ın UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesinin ardından, UCM Başsavcısı Karim Khan hakkındaki taciz iddiaları ve Netanyahu ile Gallant hakkındaki tutuklama kararı talebini inceleyen Ön Yargılama Dairesi üyesi hakimin görevden çekilmesi, yıllar süren soruşturma sürecinin daha da uzamasına sebep oluyor.
Netanyahu’nun Tutuklanmasını İsteyen Başsavcı Hakkında Taciz İddiası
Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı talebinde bulunan UCM Başsavcısı Khan hakkında, bir çalışanına yönelik taciz iddiasıyla ilgili soruşturma gündeme getirildi. UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Khan hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının incelendiği duyuruldu.
İncelemeyi yapan heyetin raporunda iddia edilen mağdurla yapılan görüşmenin ardından bu aşamada soruşturma başlatılması için yeterli koşulların oluşmadığı belirtilirken, taciz iddialarının Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama kararı talebinden kısa süre sonra gündeme gelmesi dikkati çekti.
Romanyalı Hakimin Görevden Çekilmesi
Bunun yanında, Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hakim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklandı. UCM Başkanlığının, Hakim Motoc’un 25 Ekim 2024’te sağlık nedenleriyle 1 numaralı daireden çekilmek istediği ifade edilen kararında, bu yıl UCM’ye katılan Motoc’un yerine yine aynı dönemde katılan Sloven Hakim Beti Hohler’in atandığı kaydedildi.
Uluslararası hukuk uzmanı Dr. Owiso Owiso, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Dünya UCM’nin Filistin’e ilişkin tutuklama kararlarını beklerken (5 ay önce yapılan talep), davaya bakan Başkan Hakim Iulia Motoc’un kendisini davadan çekmesi, sürecin daha da uzayacağına işaret ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü Craig Mokhiber, X hesabından yaptığı açıklamada, “İsrail ve Batı’nın sürekli baskı kampanyası karşısında, Netanyahu/Gallant davalarına bakan Hakim Motoc’un belirsiz “sağlık nedenleri” gerekçesiyle aniden çekilmesi ve yerine Hakim Hohler’in atanması dikkat çekici.” değerlendirmesinde bulundu.
Mokhiber, Hakim Hohler’in UCM’ye katılmadan önce, “İsrail’in genel olarak saygın bir Yüksek Mahkemesi ve iyi işleyen bir hukuk sistemi olması sebebiyle, İsrailli yetkililerin UCM’de değil, İsrail yerel mahkemelerinde yargılanması gerektiğini savunduğunu” hatırlattı. Mokhiber, “Daha fazla gecikme ve daha fazla oyalama bekleyin.” ifadesini kullandı.
Ukrayna ve Filistin Soruşturmaları Arasındaki Fark
UCM’nin Ukrayna soruşturmasındaki ilerlemesi ve Putin dahil 6 Rus yetkili hakkında verdiği tutuklama kararlarına bakıldığında, İsrail soruşturmasındaki gecikmenin olağan karşılanmadığı görülüyor. Ukrayna’nın yanı sıra, Libya’da Güvenlik Konseyi’nin başvurusundan sadece üç ay sonra tutuklama kararı çıkarılırken, Gazze’deki suçlara rağmen 2019’dan bu yana henüz hiçbir İsrailli hakkında tutuklama kararı talebinin kabul edilmemesi ve dava açılamaması dikkati çekiyor.
Filistin soruşturmasında gecikmelerin sistematik şekilde yıllardır sürdüğü görülüyor. Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istedi. Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlandı ve 3 Mart 2021’de Savcı, Filistin’deki duruma ilişkin soruşturmanın resmen başlatıldığını duyurdu.
UCM Savcılığının, 7 yıl süren ön inceleme ve daha sonra 3 yıl süren soruşturma neticesinde 10 yılı aşan süreç, şimdi de Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama kararı talebinin 5 aydır karara bağlanmaması, hakimlerin istifaları ve çeşitli dış müdahalelerle uzamaya devam ediyor.
Birleşik Krallık’ın İtirazı Yeni Bir Gecikme Sürecini Tetikledi
UCM’deki süreç, Birleşik Krallık’ın Temmuz 2024’te başlattığı hukuki hamleyle yeni bir gecikme sürecine girdi. Birleşik Krallık’ın Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra bu süreci takip etmeyeceğini açıklamasına rağmen, UCM’nin bu itirazı işleme alması domino etkisi yarattı.
Mahkeme, Birleşik Krallık’ın başlattığı sürecin ardından 64 farklı kişi, kurum ve ülkeden gelen benzer talepleri de kabul ederek incelemeye aldı. Bu durum, hâlihazırda 5 aydır bekleyen tutuklama talebinin daha da gecikmesine yol açtı. Birleşik Krallık’ın başlattığı ancak kendisinin bile takip etmediği sürecin, soruşturmayı yavaşlatmak için bir araca dönüştüğü görülüyor.
ABD’den UCM’ye Yönelik Yaptırım Tehditleri
UCM’deki soruşturma sürecini etkileyen bir diğer unsur da ABD’nin mahkemeye doğrudan tehdit ve baskıları. ABD Senatosundan yapılan açıklamalarda, İsrailli yetkililer hakkında tutuklama kararı çıkarılması durumunda UCM görevlilerine yönelik yaptırımlar uygulanacağı uyarısı yapılıyor.
Bu tehditler, UCM tarihinde bir ilk olmaktan uzak. Nitekim ABD, Afganistan soruşturması sırasında eski Başsavcı Fatou Bensouda ve iki yardımcısı hakkında ülkeye giriş yasağı koymuş ve mal varlıklarını dondurmuştu. Benzer yaptırımların mevcut savcılık çalışanlarına da uygulanabileceği tehdidi, Mahkemenin bağımsız çalışma kapasitesini ve tarafsızlığını tehlikeye atıyor.
İsrail’in UCM’ye Müdahalesi
İsrail’in istihbarat teşkilatı Mossad’ın eski Başkanı Yossi Cohen’in, İsrail aleyhine başlatılan soruşturma öncesi eski UCM Başsavcısı ile gizli görüşmeler yapıp onu soruşturmadan vazgeçirmek için tehdit ettiği basında yer almıştı. İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre, 2012-2021 döneminde UCM Başsavcısı olarak görev yapan Bensouda, 2021’de İsrail’in Filistin topraklarında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediği gerekçesiyle soruşturma başlatmıştı. Ön incelemesi 2016’da başlatılan soruşturma için devreye giren Mossad’ın o dönemdeki başkanı Yossi Cohen, iddiaya göre, Bensouda ile gizli görüşmeler yaparak, soruşturmanın İsrail askeri personeline yönelik tehdit oluşturacağını savunmuştu.
Gazeteye konuşan İsrailli kaynaklar, buradaki amacın Bensouda ile uzlaşmak ya da onu İsrail’in talepleriyle ilgili işbirliği içinde bulunacak biri hâline getirmek olduğunu dile getirerek, Cohen’in, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun gayriresmî habercisi gibi çalıştığını kaydetmişti.
Bensouda, Cohen’in “ısrarcı ve tehditkar davranışlarını” UCM’nin bazı önde gelen yetkililerine anlatırken, bu durum 4 farklı kaynaktan da doğrulanmıştı. Bu kaynaklardan üçü, Cohen’in, UCM’deki soruşturma için Bensouda’ya birçok kez baskı yaptığını doğrulamıştı. UCM kaynakları Cohen’in, Bensouda’ya, “Bize yardım etmelisiniz ki biz de sizinle ilgilenelim. Kendinizin ve ailenizin güvenliğini tehlikeye atacak şeylere bulaşmak istemezsiniz.” dediğini iddia etmişti.
İki farklı kaynağa göre Mossad, Bensouda’nın eşine ait bazı gizli kayıtların dökümünü de ele geçirmişti. Kaynaklar, İsrail’in daha sonra bu belgeleri Bensouda’yı itibarsızlaştırmak için kullandığını öne sürmüştü. (AA, P)