İsrail’de Boykot Edilen Bir İsrailli Gazete: Haaretz’in Hikâyesi ve Bugünü
Dünyaca tanınan ve liberal çizgide yayın yapan Haaretz gazetesi bir süredir İsrail Hükûmetinin hedefindeydi. Son olarak Bakanlar Kurulunun gazeteye karşı boykot uygulanması kararı İsrail'de basının ne kadar özgür olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
İsrail ile müttefik ya da iyi ilişkileri olan Amerika ve Avrupa ülkelerinin uluslararası ilişkiler jargonunda İsrail, genelde “Orta Doğu’nun işleyen tek demokrasisi” olarak övülür. Peki gerçekten öyle mi? Haaretz gazetesinin başına gelenler zor zamanda konuşmak ve İsrail’de muhalif olmanın sonuçları hakkında bir fikir veriyor. Gelin beraber bakalım.
Haaretz Gazetesinin Kısa Tarihçesi
Haaretz gazetesi İsrail’in en eski günlük gazetesi olarak bilinir. Gazetenin ismi İbranice’de “toprak” ve “vatan” anlamlarına geliyor. 1919’da Kudüs’te, başta Rusya’dan olmak üzere oraya yerleşmiş Siyonist göçmenler tarafından kurulan gazete 1922’de Tel Aviv’e taşındı.
1935’te Haaretz, yakın zamanda Filistin’e yerleşmiş Alman bir işadamı olan Salman Schocken tarafından satın alındı. Salman’ın oğlu Gershom Schocken, 1939’da Haaretz’de editör olarak görev aldı ve 1990’daki ölümüne kadar 50 yıldan fazla bir süre gazeteyi yönetti. Gershom Shocken yönetiminde Haaretz, bağımsız ve yankı uyandıran haberciliğiyle tanındı. Gershom’un ölümünden sonra Gershom’un oğlu Amos Schocken idareyi üstlendi. Haaretz’in baş editörler arasında Hanoch Marmari (1990–2004), David Landau (2004–2008), Dov Alfon (2008–2011) ve 2011’den beri görev yapan Aluf Benn öne çıkıyor.
Haaretz kendini gerek İsrail’in iç meselelerinde gerekse de uluslararası konularda liberal bir yayın olarak tanımlıyor. BBC‘ye göre ise Haaretz dışişleri ve güvenlik konusunda “ılımlı” bir çizgide hareket ediyor. Ancak gazete, farklı politik görüşlere yer verdiğini belirtiyor. CAMERA isimli İsrail yanlısı medyayı denetleyen kurul, düzenli olarak Haaretz’i İsrail karşıtlığını körüklemekle suçluyor. Özellikle İsrail içinde bazı kesimler Haaretz’i Yahudi karşıtı, İsrail karşıtı ve Siyonizm karşıtı olarak görüyor.
ABD’nin haftalık The Nation dergisi ise Haaretz’i Filistin topraklarının işgaline, güvenlik duvarlarına, Arap vatandaşlara yapılan ayrımcılığa ve İkinci Lübnan Savaşı’na yol açan fikir yapısına karşı sesini yükselttiği için “İsrail’in liberal feneri” olarak tanımlıyor. Ancak bunlardan yola çıkarak Haaretz’in Filistin’den yana bir gazete olduğunu düşünmek de yanlış olur. Çünkü 2003’te The Harvard International Journal of Press/Politics adlı bir akademik dergide yayınlanan bir araştırmaya göre Haaretz Filistin’den çok İsrail yanlısı haberler kaleme alıyor.
Haaretz’in Cesur Bulunan Muhalif Yayın Politikası
İsrail’deki son seçimlerde Netanyahu’nun Likud Partisi’nin birinci çıkması ve diğer sağ ve otoriter grupların da güç kazanmasının hemen ertesi günü Haaretz’in attığı manşet “İsrail, şimdi sağcı, dinî, otoriter bir devrime doğru ilerliyor” şeklindeydi. Bu manşetle verilen başyazıda seçim sonuçlarının incelenmesiyle birlikte İsrail’de faşist karakterdeki aşırı sağın kök saldığını ve Filistin’deki baskıcı uygulamaların inkâr edildiği dile getiriliyordu. İsrail’de son yıllarda geleneksel sol partiler ağır bir düşüşte iken, liberal bir gazete olan Haaretz’in resmî politikalara karşı tutarlı bir muhalefet çizgisini sürdürmeye devam ettiği söylenebilir.
Aslında Haaretz’in muhalif çizgisi son dönemde ortaya çıkmış bir tavır da değil. Gazete çok uzun yıllardır İsrail’in hem kuruluş dönemine hem da güncel politikalarına dair ifşaatlarda bulunuyor. İsrail ordusunun 1948’de biyolojik savaş yürüttüğüne dair iddiaları açıkça yayınlayabilen tek yayın organıydı dahi denebilir. İsrail’in kuruluş sürecinde “Yishuv (Filistin’deki Yahudi kolonisi) güçleri ile yerli halk arasındaki çatışmalarda, sürülen Filistinlilerin geri dönüşünü engellemek için Filistin köylerinin kuyularını zehirleme emirlerinin verildiğini” ve bu operasyonların İsrail’in ilk başbakanı olacak David Ben Gurion riyasetinde planlandığını Haaretz sütunlarından öğrenmişti dünya. Buna dair bilgiler ise, 2015 yılında Akevot adlı bir çalışma grubu kuran genç tarihçi Adam Raz’ın araştırmalarıyla açığa çıkmıştı. Akevot, İbranice “izler” anlamına geliyor. Raz, İsrail’in geçmişine dair resmî tarih yazımının kahramanca anlatımıyla gizlemeye çalıştığı gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor. Ortaya çıkarılan bulgular ise düzenli olarak Haaretz sayfalarında kendisine yer bulabilmişti.
Gazetenin Son Yıllarda Hızlanan Dönüşümü
Gazete yalnızca geçmişe dair değil, günümüzde saklı kalan ya da saklanmış gerçekleri de açığa çıkarıyor. En tartışmalı konulara girmekten korkmayan Haaretz, başka hiç bir İsrail gazetesinde göremeyeceğimiz araştırmacı gazetecilik örneklerini sunuyor.
Peki, Nazizmden kaçan zengin Alman Yahudilerinden oluşan Schocken ailesi tarafından 1933-1934 yıllarında satın alınmış ve uzun süre siyaseten merkezde kalarak siyonist söylemi taşıyan bir gazete, bu muhalif çizgiye nasıl geldi? Muhakkak ki bu dönüşümün uzun yıllara yayılmış ve dünden bugüne hemen gerçekleşemeyen bir sürecin sonucu olması gerekirdi. Ancak işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail’in kurduğu sömürgecilikle suçlanan rejimin sürekli güçlenmesi ve İsrail’in siyaset mekanizmasının aşırı sağ yönünde radikalleşmesi Haaretz’i zamanla, İsrail demokrasisine yönelik büyüyen bir tehdit olduğu hissine yönlendirdi. Bu büyüyen kolektif kaygı da gazeteyi “direnişin” adresi hâline getirdi. Özellikle 2018’de çıkarılan Yahudi Ulus Devleti Yasası’na karşı çıkması, İsrail içerisinde çok ses getirdi. İsrail’in “Yahudi Halkının Ulus Devleti” olarak kabul edildiği bu yasa iki vatandaş kategorisi tanımlıyor: Tam haklara sahip Yahudiler ve vatandaş olmalarına rağmen sınırlı haklara sahip diğerleri. Haaretz, bu yasaya -2011’de ülke parlamentosu olan Knesset’e sunulduğu ilk andan itibaren karşı çıkmıştı.
Özellikle de 2011 yılında Aluf Benn’in gazetenin Genel Yayın Yönetmeni olması ile gazetede çıkan yazılarda muhalefet dilinin daha da sertleştiği ve İsrail’in resmî ideolojisine karşı daha büyük bir çabanın yürütüldüğünü görmek mümkün. Benn yönetiminde, “savaş suçu”, “apartheid” ve “Yahudi üstünlüğü” gibi terimlerin yazılarda kullanılması olağan hâle geldi. Ancak bu dönüşüm, İsrail müesses nizamının da tepkisini çekmek anlamına geliyor. Zira böylece İsrail’in “en eski gazetesi” Haaretz bir paradoksu ortaya çıkarmış oluyor: İsrail yöneticileri, Filistinlilere dayatılan rejimi tanımlamak için “apartheid” teriminin kullanılmasının antisemitik olduğunu dünyaya kabul ettirmeye çalışırken, ülkenin en bilinen yayın organında “apartheid” teriminin kullanılıyor olması üzerine derin bir tartışma sürüyor.
Haaretz’deki en çarpıcı değişimlerden biri, şüphesiz, 2000 yılında, Haaretz 21 adlı projeyi başlatarak İsrailli vatandaş olan Filistinli gazetecileri istihdam etmeyi hedeflemeleri oldu. Tüm İsrail vatandaşlarının eşit haklara sahip olması gerektiği ilkesine dayanarak İsrail vatandaşı Arapları istihdam eden gazete böylece İsraillilerin neredeyse hiç erişemediği bir “öteki” bakış açısını da bellli sınırlar içinde yayınlarında sunabildi.
Haaretz’e Yönelik Bazı Eleştiriler
Haaretz, çoğu İsraillinin sıkça öfkesini çekerken, aynı zamanda işgale karşı çıkan alternatif medya organlarından da eleştiriler alıyor. Özellikle, Haaretz’in, İsrail otoritelerinin eylemlerini eleştirirken bir tür “ılımlı” çizgiyi benimsemesi eleştirilerin odak noktasını oluşturuyor. Haaretz için yapılan eleştirilerden birisi de Filistin toplumuna dair yaptığı yayınların azlığı. Onların sadece çatışma gündemi ile alınması, eleştirilen bir editöryal tercih. Aynı zamanda İsrail’in resmî söylemine ait kelimelerin kullanılması da sorunlu bulunuyor. Örneğin, Filistinliler tarafından bir hareket olduğunda, İsrail Ordusu Sözcüsü açıklama yaparken “gerginlik” (ing. escalation) terimini kullanıyor ve bu terim daha sonra gazetede otomatik olarak tekrar ediliyor. Ancak işgal altındaki topraklardaki İsrailli yerleşimlerin arttırılması veya İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere saldırması mükerrer bir şiddet kullanımı olsa da Haaretz tarafından gerginlik olarak adlandırılmıyor.
İsrail’de Sıra “Özgür Basını” Susturmaya mı Geldi?
25 Kasım’da Harretz’in gündeme dair bilgiler sunduğu e-mail listesine abone olanlara Aluf Benn imzalı bir mesaj geldi. Mesajın ilk cümlesinde “İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kontrolsüz güç peşinde koşarken, bizi susturma umuduyla Haaretz’i boykot etmeye çalışıyor.” sözleri yazılıydı.
Uzun yıllardır İsrailli yetkililerin göz hapsinde hatta hedefinde olan Haaretz’e karşı somut bir saldırı başlatıldı. Uluslarası Adalet Divanında (UAD) “soykırım suçu” araştırılan ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında yakalama kararı verilen İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, önüne özgür ve eleştirel bir medya çıkmasından sıkılmış ve Haaretz’i devlet gücünün hedefine yerleştirmişti. “Teslim olmayacağız ve okuyucularımıza hizmet etmeye ve gazetecilik özgürlüğümüzü yalnızca kamu çıkarlarını düşünerek korumaya devam edeceğiz.” cümleleri ile son bulan metinde Netanyahu hükûmetinin özgür basını susturma çabaları açıkça dile getiriliyordu. Peki, Netanyahu hangi araçlarla Haaretz’e saldırdı?
Geçtiğimiz haftalarda hükûmete bağlı kamu fonu kuruluşlarının Haaretz gazetesine reklam vermesini yasaklama kararı resmen onaylandı. Hükûmet, kararının “İsrail devletinin meşruiyetine ve kendini savunma hakkına zarar veren birçok makale ve özellikle Haaretz’in patronu Amos Schocken’in Londra’da yaptığı terörizmi destekleyen ve hükûmete yaptırım uygulanması çağrısı yapan açıklamalar” nedeniyle alındığını açıkladı. Karara yanıt olarak Haaretz‘den Jonathan Lis, bunun “herhangi bir yasal inceleme yapılmadan kabul edilen Haaretz’i boykot etme yönündeki kararın normalde yayınlanan toplantı gündeminde yer almadığını belirtti.
Hükûmetin gazete ile olan anlaşmazlığını zirveye taşıyan olay geçen ay Londra’da düzenlenen bir konferansta yoğunlaştı. Burada Schocken, Netanyahu hükûmetinin “Filistin halkına zalim bir apartheid rejimi dayatmayı umursamadığı” ve “İsrail’in ‘terörist’ dediği Filistin özgürlük savaşçıları” ifadelerini kullanmıştı. İsrail kamuoyunun tepkisi üzerine Schocken, Filistin özgürlük savaşçılarından bahsetmesinin Hamas’ı kastetmediğini belirtmişti. Hükûmetin yaptırım kararını duyuran İletişim Bakanı Shlomo Karhi’nin ofisi, Haaretz’e karşı önerisinin diğer bakanlar tarafından oy birliğiyle onaylandığını söyledi: “İsrail devletinde bir gazetenin savaşın ortasında devletin düşmanlarını destekleyeceği bir gerçekliğe izin vermeyeceğiz.”
Haaretz gazetesi, üst düzey yetkililer ve silahlı kuvvetler tarafından yapılan bir dizi usulsüzlük veya suistimal soruşturması yayınladığı için ve uzun zamandır Netanyahu hükûmetinin hedefindeydi. Ayrıca, Hamas tarafından geçen Ekim 2023’te ele geçirilen ve hâlâ Gazze’de tutulan rehinelerin serbest bırakılması için ateşkes talep eden kampanyanın yüksek sesli bir destekçisi.