'BAMF'

BAMF: “Radikalleşme ve Göç Kökenlilik Arasında Bir Bağlantı Yok”

Almanya'da yapılan bir araştırma, göçmen kökenli olma ile radikalleşme arasında bir ilişki olduğu tezini çürüterek, radikalleşmenin sadece bireysel faktörlerle değil, toplumsal dinamiklerle ilgili ve göçmenler kadar yerli nüfusu da ilgilendiren bir olgu olduğunu ortaya koyuyor.

17 Aralık 2024 admin
Fotoğraf: Nitpicker/Shutterstock

Almanya Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF), Nisan 2024’te dikkat çekici bir analiz yayımladı. “Göç ve Radikalleşme Arasında Bağ Var mı?” başlıklı bu çalışma, yaygın önyargıları bilimsel veriler ışığında ele alıyor. Analiz, göçmen kökenli bireylerin radikalleşme süreçleriyle ilgili önemli bulgular sunuyor.

Göç ve Radikalleşmeye Dair Bilimsel Temeller

BAMF’in analizi, son on yılda yayımlanan literatürden yararlanarak göç ve radikalleşme arasındaki varsayılan ilişkiyi sistematik bir şekilde inceliyor. Çalışma, göçmen kökenli bireylerin radikalleşme oranlarının yerli nüfustan daha yüksek olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt olmadığını ortaya koyuyor. Radikalleşmenin, bireylerin sosyal çevresi, yaşam koşulları ve toplumsal aidiyet hissi gibi faktörlerle şekillendiği belirtiliyor.

Rapor, özellikle ayrımcılık deneyimlerine dikkat çekiyor. Göçmen kökenli bireylerin maruz kaldığı ayrımcılığın, toplumsal dışlanma hissini artırarak radikal ideolojilere karşı savunmasızlığı artırabileceği vurgulanıyor. Bununla birlikte, ayrımcılık ve dışlanmanın yalnızca göçmenlere özgü bir olgu olmadığı, bu faktörlerin yerli nüfus üzerinde de benzer etkiler yaratabildiği ifade ediliyor.

Almanya’daki Aşırıcı Grupların Stratejileri

BAMF’ın çalışması, Almanya’daki aşırıcı grupların göç temalı söylemleri nasıl manipüle ettiğini de inceliyor. Raporda aşırı sağcı grupların, göçmen karşıtı retorikle toplumsal korkuları körüklerken, “İslamcı” olarak nitelendirilen grupların ise ayrımcılık ve dışlanma hissi yaşayan bireyleri hedef aldığı belirtiliyor. Raporda anılan bu gruplar, bireylerde mağduriyet duygusu yaratmayı ve bunu ideolojik bir bağlama oturtmayı amaçlıyor.

Özellikle dinî ya da kültürel bağlar üzerinden aidiyet hissi oluşturan bu grupların, bireylerin topluma olan güvenini zedelediği belirtiliyor. Rapora göre bu stratejiler, göçmenlerin yaşadığı sorunların ideolojik bir araç hâline getirilmesine zemin hazırlıyor. Analize göre, “Irkçılık olmasaydı, Avrupa’daki genç Müslüman kadın ve erkekler için bir kimlik çatışması da olmazdı. Bu da aşırıcı gruplara aidiyeti cazip hâle getirmezdi.”

Bilimsel Eksiklikler ve İlerleyen Çalışmalar

Analiz, mevcut istatistiklerin eksik ve güvenilirlikten uzak olduğunu da vurguluyor. Çoğu çalışmanın yalnızca belirli gruplara odaklandığı ve genel bir bakış açısı sunamadığı ifade ediliyor. Özellikle radikalleşme süreçlerinde toplumsal aidiyetin güçlendirilmesi gibi önleyici tedbirlerin daha kapsamlı incelenmesi gerektiği belirtiliyor. Rapor ayrıca, ayrımcılıkla mücadele ve toplumsal eşitliğin güçlendirilmesi konularına daha fazla odaklanılması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu bağlamda, ayrımcılığa karşı direnç geliştiren bireylerin deneyimlerinin daha derinlemesine incelenmesi öneriliyor. Analiz bu meseleyi şu ifadelerle vurguluyor: “Bu analiz, göç geçmişi ile radikalleşme arasındaki olası bir ilişkiye dair mevcut araştırma bulgularının kırılgan ve belirsiz olduğunu göstermektedir.”

Toplumsal Aidiyet ve Radikalleşmeyi Önleme

Çalışmanın temel bulguları, radikalleşmenin sadece bireysel faktörlerle değil, toplumsal dinamiklerle de ilişkilendirildiğini gösteriyor. Göçmen kökenli bireylerin toplumda eşit ve adil bir şekilde temsil edilmesi, radikalleşme riskini azaltmak ve aidiyet oluşturmak adına kritik bir adım olarak öne çıkıyor.

Almanya’da Ağustos 2024’de Solingen’de “radikal islamcı” olarak nitelendirilen saldırı sonrasında ülkede göç geçmişi ile radikalizm arasında yakın bir bağlantı olduğuna dair yorumlar gündeme gelmişti. Bu ilişkiden hareketle federal hükûmet, radikalizmi engellemek amacıyla göçmen ve mültecileri merkeze alan bir güvenlik paketi üzerinde anlaşmış, Baden-Württemberg özelinde eyalet meclislerinde onaylanan önlem paketleri de göç ve radikalizm arasındaki ilişki olduğu kabulünü merkeze almıştı.

BAMF’ın yayınladığı analiz ise, federal ve eyalet siyasetinde göç ve radikalleşme arasında varsayılan ilişkiyi bilimsel verilerle sorguluyor. Çalışma, ayrımcılık, dışlanma ve toplumsal aidiyet eksikliği gibi faktörlerin radikalleşmeye nasıl zemin hazırladığını ortaya koyarken, radikal saldırılara toplumsal tepkilerin radikalizmi nasıl yeniden ürettiğini gözler önüne seriyor. Siyasi öneriler ile bilimsel bulgular arasındaki tutarsızlığı ortaya koyan çalışma, daha kapsayıcı ve adil bir toplum için önerileri ile önemli bir rehber niteliğinde.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler