'Güvenlik Paketi'

Solingen Saldırısının Ardından Yeni Göç ve İltica Paketi: Irkçılığın El Kitabı mı?

Almanya’nın Solingen şehrinde ülkeden sınır dışı edilmesi gereken bir mültecinin gerçekleştirdiği terör saldırısı ülke gündemine bomba gibi düştü. Saldırının ardından hükûmetin üzerinde anlaştığı "Güvenlik Paketi"nin içeriği ise ülkede yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.

Solingen'deki bıçaklı saldırının gerçekleştiği bölgedeki polis ekipleri. Fotoğraf: Hesham Elsherif - AA.

Almanya’nın Solingen şehrinde 23 Ağustos’ta “Çeşitlilik Festivali” (Festival der Vielfalt) ismiyle düzenlenen ve binlerce kişinin katıldığı organizasyonda bir mülteci tarafından gerçekleştirilen bıçaklı saldırıyı terör örgütü DAEŞ üstlendi. Saldırıda üç kişi hayatını kaybederken, yüzlerce insan ise ağır bir travma yaşadı.

Güvenlik mi, İnsan Hakları mı?

Solingen saldırısının ardından Federal İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı  bir “Güvenlik Paketi” üzerinde uzlaştı. Güvenlik politikası kapsamındaki tedbirleri kapsayan bu paket, üç başlığa ayrılıyordu: 1) Silah Kanunu’nda değişiklikler yapılması. 2) İslamcılıkla mücadele. 3) Düzensiz göçün azaltılarak sınır dışı etmelerin arttırılması.

Silah Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle özellikle bıçak gibi kesici aletlerin kamuya açık yerlerde ve toplu taşımada taşınmasının yasaklanmasını isteyen Güvenlik Paketi, federal polis memurlarını “herhangi bir şüpheye dayanmayan” kontrolleri arttırma konusunda yüreklendiriyor ve böylece yeni ırkçı fişlemelerin (racial profiling) de önünü açıyor.

Öte yandan “şiddet yanlısı İslamcılık”la mücadele edilmesini öngören pakette yapay zekanın da yardımıyla biyografik bilgilerin daha hızlı derlenmesi ve zanlıların daha hızlı yakalanması amaçlanıyor. Paket ayrıca “İslamcılık”la mücadelede akademi ve sahadan aktörlerle bir “task force” kurmayı vaat ediyor. Son olarak da İkamet Kanunu’nun düzenlenmesiyle sınır dışı etmelerin daha “etkili” ve başarılı” gerçekleştirileceği iddia ediliyor.

Paketin en dikkat çekici ve ülkedeki kozmopolit/çeşitlilik yanlısı seslerden büyük eleştiri toplayan kısmı ise, göç ve iltica düzenlemelerini içeren kısmıydı.

Mültecilere Sadece Yatak, Ekmek ve Sabun

Solingen’deki saldırının ardından başta “kriminel” olan mülteciler başta olmak üzere, Başbakan Olaf Scholz’un bu senenin başında “büyük bir aceleyle sınır dışı etme” sözü verdiği mültecilerin ülkeden “def edilmesi” ile ilgili bir siyasi söylem merkeze yerleşti. Özellikle Saksonya ve Thüringen seçimlerinde zirveye yerleşen aşırı sağcı AfD’nin, 2025’te düzenlenmesi beklenen federal seçimlerde siyasi başarısını daha da arttırmasının önüne geçebilmek amacıyla mevcut koalisyon tarafından bir anda daha da sertleştirilen bu yeni “göç ve iltica paketi” oldukça sorunlu.

Zira hükûmetin Solingen saldırısı için kestiği fatura, ırkçı bir mekanizma üzerine kurulu. Solingen’deki saldırıdan sonra Almanya’daki Müslüman derneklerin “İslamcılık”la mücadelede yeterli performansı göstermediği iddia edilirken de bu genellemeci mekanizma devreye giriyor. Öte yandan bir mültecinin işlediği suçu engellemek için Suriye ve Afganistan’dan gelen mültecilerin durdurulması talebinin arkasında da aynı mekanizma var. Federal hükûmetin yeni güvenlik paketi, bir saldırganın mensup olduğu iddia edilen “grubu” temsil ettiği önermesi ile ırkçılığın el kitabını yazarken, tüm grup üyelerini cezalandırarak da “suçun şahsiliği” ilkesinin nasıl yerle bir edilebileceğine dair kusursuz bir örnek sunuyor.

Siyasetçilerin talepleri, bu ırkçılığın ek kitabını yazmak için yeteri kadar malzeme sunuyor: Federal Hükûmetin Maliye Bakanı Christian Lindner (FDP), Almanya’ya gelen mülteciler Dublin Tüzüğü kapsamında başka bir Avrupa Birliği ülkesinde kayıtlılarsa onlara “tek bir avro bile verilmemesi”ni savunuyor ve “Alman sosyal devletinin mıknatıs gibi (mültecileri) çekmesinin önüne geçmekten” bahsediyor. SPD, Yeşiller ve FDP partilerinden oluşan trafik lambası koalisyonu (Ampelkoalition) da iltica başvurusunda bulunanlara “sadece yatak, ekmek ve sabun” olarak formüle edilebilecek bir “lütuf” politikasını destekliyor. Siyasi motivasyonlu şiddetle mücadele, siyasetin bu gruplara yönelik sembolik şiddetini arttırmasıyla gerçekleşecek zannedilirken, Almanya Başbakanı Scholz, mültecileri sınırdışı ederek “suçlulara bir mesaj verildiğini” ifade ediyor.

Solingen’deki saldırının ardından geldikleri ülke, ilticaya dair duydukları ihtiyaç ya da biyografileri göz önüne alınmadan tüm mültecileri cezalandırılması gereken potansiyel suçlular olarak gören bu aklın içerisine yerleştiği ırkçı mekanizmayı herhâlde anlatmaya gerek yok. Solingen saldırısının ardından aşırı sağcı AfD’nin Almanya içinde “işte mültecileri besleyip üzerimize salan bu iktidar” temalı popülist söylemini bertaraf etmek için hükûmetin benimsediği bu siyaset, hem yapıcılıktan uzak, hem de sözde aşırıcılıkla mücadeleyi aşırı sağcı metotlarla gerçekleştirdiği için oldukça sorunlu.

Tüm bu ortamlarda palazlanıp şahlanan aşırı sağcılar, Brandenburg Eyalet Meclisi’nde olduğu gibi “mültecilerin kamusal festivallere katılması yasaklansın” gibi akıllara ziyan bir talebi dile getirme fırsatı buluyor. Öte yandan CDU, SPD, Yeşiller, FDP ve Sol Parti’nin “çeşitlilik” politikasının iç güvenliğin yitirilmesine neden olduğuyla ilgili aşırı sağcı argümanlar medyaya yansıyor.

Güvenliği Nasıl Tesis Edeceğiz?

Peki hükûmetin yeni Güvenlik Paketi, mültecileri Akdeniz’de boğulmaktan kurtaran sivil toplum kuruluşu Seebrücke’nin de ifade ettiği gibi bir “ırkçılık paketi” mi?

Mevcut durumda karşımızda, Solingen’de vahşi bir şekilde kalabalık grubun içine dalan ve “Filistinlilerin intikamını almak için” masum insanlara saldıran bir aşırıcı katil var. Müslüman cemaatler haklı olarak “İslamcılık” tartışmasıyla Müslüman cemaatin kriminalize edilmesinden şikâyetçi. Tek şikâyet edenler onlar da değil üstelik: Almanya’nın sınır komşuları, Solingen saldırısından sonra Almanya’nın dış sınırlarında artan bir sınır kontrolünün tesis edilmesi yönündeki planına tepkili; çünkü sınır kontrollerinin nakliye trafiğini yavaşlatacağından ve tedarik zincirlerini engelleyerek milyarlık kayıplar oluşturabileceğinden endişeliler. Irkçılık karşıtı inisiyatifler, sağ muhafazakâr siyasetçiler başta olmak üzere Almanya’daki siyasi spektrumun her kesiminde gözlemlenen mültecilerin federal seçimlere meze yapılması trendinden ve “daha fazla mülteci almayalım ve daha hızlı sınır dışı edelim” taleplerinden -yine haklı olarak- şikâyetçi.

Diğer tarafta Almanya’da toplumun güvenlik hissi, özellikle de Solingen gibi çokkültürlü nüfusun yoğun olduğu şehirlerde zedelenmiş durumda. Bu yönüyle federal hükûmetin Solingen saldırısından sonra “sembolik olarak” sınır dışı ettiği kriminal mültecilerin ülkeden gönderilmesi –sağ popülist ideolojiden ayrı olarak- toplumun güvenlik hissini yeniden inşa eden bir tedbir olarak görülüyor.

Bütün bu durumda, toplumun reel bir vakıa olarak önümüze sürdüğü “güvenlik” sorununu çözmek için federal hükûmetten nasıl bir tedbir paketi bekleyebilirdik? Müslüman cemaati ve mültecileri günah keçisi hâline getirmeden ve hedef göstermeden güvenliği sağlamak gerçekten de mümkün değil mi? Ülkede gerçek bir sorun olarak görülen sağ ve “İslamcı” aşırıcılıkla mücadele ederken, aynı zamanda temel insan haklarına saygılı politikalar geliştirmek bu kadar zor mu?

Bu sorulara aklı selim cevaplar bulabilmek için cinnet anlarının konjonktürel dalgalanmalarında aşırı uçlara savrulmayacak ve günü kurtarmaya yönelik popülist yaklaşımlar yerine uzun vadede kalıcı ve adil çözümler üretebilecek sağduyulu bir siyasi akıl gerekiyor. Mevcut durumda böyle bir iradenin Alman siyasetinde var olmadığını söyleyebiliriz. Bu da ülkedeki birçok temel tartışma ve büyük krizlere neden olan olayların ardından kendimizi ve ülkenin geleceğini kısa süreli, ama acı veren pansuman çözümlere mahkûm etmemiz anlamına geliyor.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler