FDP’nin Başbakan Adayı: Siyaseten Hayatta Kalmaya Çalışan Christian Lindner Kimdir?
Büyük idealler yerine fırsatları kollayan, krizlerden güçlenerek çıkan bir siyasetçi: Christian Lindner. Girişimcilikle özdeşleştirdiği kendi siyasi markasını inşa eden, ancak şimdi partisiyle birlikte varoluşsal bir sınavdan geçen FDP lideri Lindner’in tartışmalarla örülü portresine beraber bakalım.

Almanya’da geçen seneye kadar Başbakan Olaf Scholz’un kabinesinde Federal Maliye Bakanı olarak görev yapan Christian Lindner, 2013 yılından beri Hür Demokrat Partinin (FDP) lideri olduğu ve aynı zamanda da partisinin bir numaralı reklam yüzü. 1 Mayıs 2024’te FDP’nin en uzun süre görev yapan parti lideri olarak tarihe geçen Lindner’i yakından takip etmeyenler dahi kendisini, 23 Şubat’ta gerçekleşecek olan Federal Meclis Seçimleri sebebiyle ülkenin dört bir yanında karşımıza çıkan seçim afişlerindeki moda dergisinden çıkma siyah-beyaz fotoğraflarından tanıyor olabilir. Peki özel sektörde olduğu gibi siyasi kariyerinde de birçok kez yenilgiye uğramış olmasına rağmen hâlâ gündemde kalmayı başaran Lindner kimdir?
Christian Linder’ın Hızlı Yükselişi
7 Ocak 1979’da Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Wuppertal şehrinde dünyaya gelen Lindner, hem siyasete hem de özel sektördeki girişimcilik faaliyetlerine erken yaşlarda başladı ve birçok ilke imza attı. 16 yaşındayken FDP’ye katılan Lindner, 21 yaşına geldiğinde ise 14 Mayıs 2000 tarihindeki Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Seçimlerinde aldığı yüzde 9,8 oy oranı ile parlamentoya girmeyi başararak eyalet parlamentosu tarihindeki en genç milletvekili oldu.
Parlamentoya girmesiyle beraber Lindner partinin içerisinde hızla yükselmeye başladı. Kasım 2004’ten Şubat 2010’a kadar FDP’nin eyalet teşkilatının genel sekreterliğini yapan Lindner, 2005 eyalet seçimlerinde partisinin seçim kampanyasını yönetti. Bu eyalet seçimlerinde tarihî bir hükûmet değişikliği gerçekleşti: Kuzey Ren-Vestfalya’da (KRV) taht kurmuş olan Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) 39 yıllık iktidarının sona ermesinin ardından Hristiyan Demokrat Parti (CDU) ve FDP parlamentoda ucu ucuna bir farkla çoğunluk elde ederek eyalet hükûmetini kurdu. Lindner, eyalet parlamentosunda FDP fraksiyonunun başkan yardımcısı ve İnovasyon, Bilim ve Teknoloji Sözcüsü olarak görev yaptı.
2007’den Aralık 2011’e kadar FDP Federal Yönetim Kurulu üyeliği yapan Lindner, 27 Eylül 2009’da gerçekleşen genel seçimlerde Federal Meclise (Bundestag) girmeyi hak kazanmasıyla beraber FDP Genel Sekreteri oldu. Federal Meclisteki milletvekillerinin yaş ortalaması 50 iken Lindner milletvekili olarak göreve başladığında henüz 30 yaşındaydı.
FDP Tarihinin En Genç Genel Başkanı
FDP’nin bu hızlı yükselişi 2013 yılındaki genel seçimlerde kesintiye uğradı ve hatta tersine döndü. Federal Meclise giremeyen ve yüzde 5 barajının altında kalan FDP, büyük bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgi üzerine liberal demokratlar arasında ortaya çıkan krizi bir fırsat olarak gören Lindner, partinin içerisinde gerçekleşen değişimi lehine çevirmeyi başardı. Parti lideri Philipp Rösler ve yönetim kurulu istifalarını açıkladığında 34 yaşında olan Lindner, olağanüstü parti kongresinde oyların yüzde 79’unu alarak parti tarihinin en genç genel başkanı seçildi. Adaylık konuşmasında “yas döneminin sona erdiğini” ilan ederek, delegeleri partiyi “temelden yenilemeye” çağırdı. Lindner’in partisindeki güçlü ve tartışmasız konumu, her iki yılda bir başkent Berlin’de düzenlenen federal parti konferanslarında çoğu zaman rakip aday olmaksızın aldığı yüzde 90 oy oranı ile sabitlendi.
2017 yılında gerçekleştirilen genel seçimlerde Lindner, 2013’e kıyasla partisinin seçim sonuçlarını arttırdı ve yüzde 10,7’ye çıkararak oyları ikiye katlamayı başardı. Yeniden Federal Meclise dönen Lindner CDU, Yeşiller ve FDP ile oluşacak olan “Jamaika Koalisyonu”nun kurulmasına yönelik dört haftalık istikşafi görüşmelerin ardından, müzakerelerin başarısız oluğunu ilan etti: “Yanlış yönetmektense hiç yönetmemek daha iyidir!” sözleriyle görüşmelere nokta koydu.
Thüringen’deki Hükûmet Krizi
Lindner, 2020 yılında Thüringen eyaletindeki hükûmet kriziyle bağlantılı olarak parti içerisinden ilk defa yoğun eleştiriler aldı. FDP’li Thomas Kemmerich CDU, FDP ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisinin (AfD) oylarıyla eyalet başbakanı olarak seçildi. Ulusal ve uluslararası gündemde şok etkisi yaratan bu olaya tepkiler büyüktü çünkü Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir başbakan aşırı sağcıların oyları yardımıyla göreve gelmişti. Lindner, Kemmerich’in aday olarak gösterilmesini desteklemiş, hükûmet krizinin patlamasıyla Kemmerich’in aşırı sağcıların oylarıyla başbakan olmasından sorumlu tutulamayacağını savunmuştu. Seçim sonuçlarını böylelikle dolaylı olarak kabul ettiğini göstermiş olan Lindner, gelen tepkilerden hareketle seçimin ertesi günü eyalet başkenti Erfurt’a bizzat giderek Kemmerich’i istifa etmeye ikna etti. Lindner’in parti başkanlığında kalması, bu istifaya bağlıydı.
Bu krize binaen FDP Federal Yürütme Kurulunun düzenlediği olağanüstü toplantısında güven oyu isteyen Lindner, Kemmerich’in adaylığını kabul etmesi ve seçim sonuçları ile ilgili yaptığı değerlendirmeleriyle FDP’nin temel duruşu hakkında şüphe uyandırması muhtemel sakıncalı kararlar vermişti. Sonuçta partisi aşırı sağcı AfD’yle arasına mesafe koymuştu. Parti yönetiminin güven oylarını alan Lindner, daha sonra Thüringen Anayasa Mahkemesi Başkanı Stefan Kaufmann’ı, Kaufmann’ın bilgisi dışında eyaletin tarafsız uzmanlardan oluşan geçici bir hükûmetin başına seçilmesini önermesiyle yeniden eleştirilerin hedefi oldu. Kaufmann, kendisine sorulmadan adının zikredilmesinin profesyonel olmadığını ifade ederken Thüringen Başbakanı Bodo Ramelow (Sol Parti) bu öneriyi bir dayatma olarak niteledi.
(Ex) Maliye Bakanı Lindner
Lindner, 8 Aralık 2021’de SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan “Trafik Işığı Koalisyonu”nun bir parçası olarak Scholz kabinesinde Federal Maliye Bakanı olarak göreve başladığında siyasi kariyerinin zirvesindeydi. Ayrıca Federal Hükûmet İç Tüzüğü’ne göre Başbakan Scholz’un ikinci yardımcısı konumundaydı. Bu zirve, koalisyonun 2024 sonbaharında girdiği ciddi kriz ile son buldu. FDP içinde Scholz ve Ekonomi ve İklim Bakanı Robert Habeck’in FDP’ye sadece federal bütçeyi parlamentodan geçirmek için ihtiyaç duydukları ve son yılda FDP olmadan yönetime devam etmek istedikleri ile ilgili bir söylem yayıldı.
Scholz, ülkede devam eden ekonomik zayıflık sebebiyle düzenlediği “endüstri zirvesine” Linder’ı davet etmemesinin (Habeck de davetliler arasında değildi) ardından Lindner, kendisi gibi davet edilmemiş olan kişilerle beraber kendi zirvesini düzenledi. Bu hamle SPD içinde bir savaş ilanı olarak görüldü. Daha öncesinde de Lindner, Habeck’in ekonominin modernizasyonu üzerine sunmuş olduğu bildiriyi bir “çekiç” olarak nitelemiş ve reddetmişti.
Kasım 2024’ün başında koalisyon bir çıkmaza girdi. Lindner, “Almanya’nın bir iş merkezi olarak zarar görmesini engellemek” amacıyla temel siyasi kararların köklü bir şekilde gözden geçirilmesi çağrısında bulunan “Ekonomik Geri Dönüş Almanya” konulu bir belge sundu. Bu belge esas olarak FDP’nin geleneksel taleplerini içermekteydi ama diğer koalisyon ortaklarıyla birlikte uygulanması mümkün değildi. Bu belge, medyada bir “boşanma belgesi” olarak anıldı.
SPD, Yeşiller ve FDP liderleri 6 Kasım 2024 tarihinde yapılan koalisyon toplantısında krizden çıkış yollarını tartıştı. Tartışmanın odağında 2025 bütçesinin düzenlenmesi ve ciddi şekilde kötüleşen ekonominin nasıl rayına oturtulacağı sorusuydu. Lindner’e göre, taraflar arasında bir anlaşmaya varabilecek kadar bir ortak payda yoktu. 6 Kasım 2024’te Scholz, Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’e koalisyonun çökmesi nedeniyle Lindner’in Federal Maliye Bakanı olarak görevden alınmasını önereceğini açıkladı. 7 Kasım 2024’te Lindner’in Maliye Bakanı olarak görevine son verildi. Basında çıkan haberlere göre, Lindner hükûmetin çöküşü için partisi içerisinde hazırlık yaptığı gibi böyle bir çöküşü kasten provoke etmişti.
Lindner’in Vizyonu: “Muhafazakâr Klişeler Birikimi”
Takvimleri geriye saralım: 2021 yılında Nobel Ekonomi Ödülü Sahibi Joseph Stiglitz ve Adam Tooze gibi Almanya’nın önde gelen ekonomistleri Lindner’in Maliye Bakanı olarak göreve getirilmesine yönelik uyarıda bulunmuş ve Lindner’in maliye politikası ile ilgili pozisyonlarını, “finans piyasalarında, jeopolitik alanda ve çevre sektöründe hâkim olan otuz yıllık krizin ardından modası geçmiş eski döneme ait muhafazakâr klişeler birikimi” olarak değerlendirmişti.
Tooze ayrıca Lindner tarafından önerilen kemer sıkma önlemlerinin gerekli olmadığını, devletin gelecekteki önemli yatırımlar için kaynak sağlamasının farklı yolları olduğunu vurgulamıştı. Kasım 2023’e gelindiğinde eleştirilerini yineleyecek olan Tooze, Lindner’in devletin borçlanmasına karşı açıklama yaparak devletin içinde bulunduğu çıkmazı gereksiz yere daha da kötüleştirdiğini savunurken eksik olan yaklaşık 400 milyar avroluk yatırıma işaret edecekti.
Serbest piyasayı canı pahasına savunan Lindner’in, Maliye Bakanı olarak görev yaparken “kemer sıkma politikalarının” savunucusu olarak uygulamak istediği bütçe kesintilerinin çoğu yine eleştirilerin odağındaydı. Lindner, kısa vadede tasarruf etkisi yaratabilecek, ancak örneğin iklim krizine karşı yatırımların kesintiye uğraması nedeniyle uzun vadede toplum için daha da pahalıya mal olabilecek önemli yatırımları engellemekle suçlandı.
Lindner’in “kemer sıkma politikaları” tam da tahmin edildiği gibi toplumun önde gelen zenginlerini hedef almadığı gibi vergi kaçakçılığı ile devlete yaklaşık 100 milyar avroya mal olan bu zenginler sözde ülkede yatırım yapılması amacıyla vergilerin düşürülmesine yönelik politikalarından da faydalanıyordu. Lindner’in, toplumun en savunmasız ve sosyal açıdan zayıf kesiminin kemerleri sıkmasını istemesinin önemli bir örneği planlanan çocuk yardımı için bütçe görüşmelerinde kendini gösterdi. Daha önce talep edilen 12 milyar yerine 2 milyar avro sağlamak istemesi, hatta çocuk yardımını tamamen engelleyerek uygulamaya konulmasını geciktirme çabalarında görülmüştü. Çocuk yardımı, sayısı giderek artan yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca çocuğa yardımcı olacak önemli bir tedbir olarak görülüyordu.
“Beğenmiyorsanız Beni Değil, Başkasını Seçin”
Koalisyon görüşmelerinin başında ortaya çıkan “Porsche-Gate” skandalıyla beraber “Almanya’nın en tanınan Porsche sürücüsü” etiketiyle anılan Lindner, zenginlerin bir numaralı tatil yeri olarak bilinen Sylt adasında gerçekleşen ve Scholz’un da davetliler arasında olduğu “gösterişli” düğünü ile de gündeme gelmişti. Lindner, toplumdan fazlasıyla uzak olduğu ile ilgili eleştirileri “kıskançlık tartışması” olarak değerlendirmiş ve “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” misali “Beğenmiyorsanız beni değil, başkasını seçin” karşılığını vermişti. Lindner’in özellikle sol kesimde uyandırdığı öfke yaklaşık bir ay önce Greifswald kentindeki seçim programında işsiz ve çalışma imkânı olmayanlara verilen vatandaşlık ödeneğinin (Alm. “Bürgergeld”) yüksek olduğunu iddia ederken solcu bir aktivist tarafından köpükle saldırıya uğramasıyla kendini gösterdi.
Lindner ile ilgili dikkat çeken bir husus ise milletvekili olarak aldığı yüksek ek gelirler. Ekim 2017 ile Ocak 2018 arasında bankalar ve danışmanlık şirketlerine yaptığı yedi sunumla en az 38.500 avro ek gelir elde ederken Lindner, Ağustos 2020 itibarıyla ikincil faaliyetlerden aldığı en az 424.500 avro ile en yüksek ikincil gelire sahip parlamento üyelerinden biri oldu.
“İyi Niyetin (Göçün) de Sınırları Vardır”
Lindner, Eski Başbakan Angela Merkel’in mülteci politikasını açıkça eleştiren isimlerden biri olarak 2018 yılında, 2015 yazındaki gibi Suriyeli mültecileri kabul kararının tekrarlanmamasına yönelik çağrıda bulunmuş ve 2015’teki mülteci politikasıyla ilgili Federal Mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasını istemişti. Merkel’in göç politikasına eleştirilerine rağmen Temmuz 2019’da Avrupa’ya yasal kaçış yolları, Kuzey Afrika’da insancıl barınma seçenekleri yaratılması lehinde konuşan Lindner, Akdeniz’deki kurtarma çalışmalarının devletin elinde olmasını savunsa da birçok popülistin diline pelesenk olan “ekonomik göçmen” terimini kullananlardan birisi. Göçmen kaçakçılığına yardım ve yataklık edenlerin durdurulması gerektiğini ifade eden Lindner, Akdeniz’de kurtarılan göçmenlerin Avrupa yerine Afrika’ya gönderilmesini, böylece göçmenlerin Avrupa’da kabul edilme umutlarını azaltarak uzun vadede hayati tehlike arz eden göç yollarının önlenmesini savunuyor.
“Migration: Guter Wille hat Grenzen” (Tr. “Göç: iyi niyetin de sınırları vardır”) seçim afişi ile dikkat çeken Lindner bir röportajında, “Bu konudaki saflığa tahammül edemiyorum. Çeşitliliğe, göçe ihtiyacımız var. Ancak Almanya’nın kimin geleceğine, kimin kalabileceğine ve kimin kalamayacağına karar verme hakkını kullanması gerekiyor. Bu kontrolü uzun zaman önce kaybettik.” sözlerini sarf ederek daha sıkı hâle getirilmiş göç ve güvenlik politikaları için çağrıda bulundu.
“Sorunlar, Aslında Üzerlerinde Dikenler Olan Fırsatlardır”
Büyük siyasi idealleri siyaset tarzının merkezine yerleştirmeyen ve tipik bir siyasetçiye çok benzemeyen 45 yaşındaki Lindner, kariyerini fırsatlara ve değişen şartlara uyum sağlayarak ilerletti. Kendi çapında bir pazarlamacı, FDP’nin klasikleşmiş şahsi sorumluluk ve girişim özgürlüğü vaatlerinin sembolü olacak bir persona yaratmaya çabalayan Lindner, aynı zamanda kariyerini siyasi yıkıntılardan birkaç kez yeniden inşa etmiş bir kriz atlatıcısı olsa da eleştirmenler tarafından özeleştiride bulunamayan, “kibirli” bir siyasetçi olarak değerlendiriyor.
Yaklaşan seçimler için yapılan anketlerde yüzde 5’lik seçim barajını geçememe ihtimali bulunan partisini ve kendi siyasi istikbalini belirleyecek olan faktör, belki de [siyasi] hayatını idame ettirme mücadelesinde bu defa ne kadar başarılı olup olamayacağıdır. Ancak liberalizmin klasik versiyonunun seçmen nezdinde giderek daha az ilgi görmesi, Lindner’in siyasi pazarlama becerisinin tesirini yitirdiğini gösteriyor olabilir. Siyasi kariyerinin başlangıcında kurduğu iki şirketi bat(ır)an ve krizleri fırsata çevirmeyi düstur edindiğini söyleyen Lindner’in —olası bir baraj altında kalma durumunda- partisi adına nasıl bir çıkış yolu bulacağını zaman gösterecek. Sonuçta kendi ifadesiyle: “Sorunlar, aslında üzerlerinde dikenler olan fırsatlardır.” (Alm. “Probleme sind nur dornige Chancen”)