Dosya: "Savaş ve Barış"

Uluslararası Toplumun Etkisizlikle Suçlanan Aracı: Barışı Koruma Misyonları

Birleşmiş Milletler’in barışı koruma misyonları, çatışma bölgelerinde istikrarı sağlamak, sivilleri korumak ve barış sürecine destek olmak amacıyla görev yapıyorlar. Peki bu misyonlar, barışı sağlama konusunda gerçekten de etkili mi?

Son haftalarda, Orta Doğu’daki gelişmeleri takip edenler uzun yıllardır Lübnan’ın güneyinde bulunan Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) isimli barış misyonunu muhtemelen duymuştur. İsrail ve uluslararası kamuoyunun bir bölümü, Hizbullah’ın yıllar boyunca İsrail’e birçok roket fırlatması nedeniyle, UNIFIL misyonunun herhangi bir amaca hizmet etmediğini öne sürüyor. Diğerleri ise bu misyonun bölgenin yıllar boyunca istikrarlı kalmasına yardımcı olduğunu ve bundan daha fazlasını yapmasının mümkün olmadığını savunuyor. Peki barışı koruma, İngilizce tabirle “peacekeeping” misyonları nedir? Nasıl işler ve gerçekten işe yarar mı?

Barışı Koruma Operasyonu Nedir?

Barışı koruma operasyonları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Soğuk Savaş sırasında, doğrudan BM kontrolü altında silahlı kuvvetler oluşturulmasını öngören Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın bu kısmını uygulama yetersizliğini gidermek için başlattığı çalışmalardan doğdu. İlk başlarda, barışı koruma operasyonları, konuşlanacakları ülkelerin rızasına, tarafsızlığa ve yalnızca meşru müdafaa dışında güç kullanılmamasına dayanıyordu. Daha sonra, Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın “Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırma Durumunda” ismi taşıyan 7. Bölümü uyarınca, barışı yeniden tesis etmek, ateşkesi dayatmak veya saldırıları sona erdirmek için güç kullanma yetkisiyle barışı koruma operasyonları başlattı.

Güvenlik Konseyi, hangi ülkelerin ve kaç askerin barış gücüne katkıda bulunacağını belirlememektedir. Ülkeler barış güçlerine gönüllülük esasına göre katılırlar ve BM ile diyalog içinde ne kadar personel sağlayacaklarına kendileri karar verirler.

BM barış operasyonları yalnızca belirli koşullarda çalışabilir: Eğer çatışmaların yaşandığı ülkeler bu operasyonların konuşlanmasına izin vermezse, barış operasyonları bu ülkelerde faaliyet gösteremezler. Güvenlik Konseyi tarafından sağlanan yetki kapsamı sorunlara uygun değilse, bu sorunları çözemezler. Güçler yetersizse görevlerini yerine getiremezler. BM barış gücü misyonlarını değerlendirirken bu temel noktaları dikkate almak gerekir.

BM Barışı Koruma Operasyonlarında Azalma

Barışı koruma operasyonları, uluslararası toplumun güvenlik sorunları ve şiddetle sarsılan ülkeleri istikrara kavuşturmak için kullandığı önemli bir araçtır. 1948’den bu yana, BM Antarktika hariç tüm kıtalarda 71 barış gücü misyonu gerçekleştirmiştir. Pek çok araştırma, bu misyonların genellikle önemli sonuçlar elde etmeyi başardığını göstermiştir. Ancak, 2014’ten bu yana, uluslararası krizler ve savaşlar eksik olmasa da BM yeni bir barış gücü misyonu başlatmamıştır. Bu azalmanın nedenleri henüz tam olarak açıklığa kavuşturulmamış olsa da bunun bir kısmı muhtemelen çok taraflılık (multilateralizm) krizine ve giderek daha rekabetçi ve çok kutuplu hâle gelen uluslararası sistemin işleyişine bağlıdır.

Libya, Suriye ve Mali gibi örneklerin gösterdiği üzere, barışı koruma misyonları ve daha geniş anlamda dış askerî müdahaleler hâlâ yaygın birer fenomendir. Ancak 21. yüzyılın başlarından bu yana BM dışındaki barışı koruma operasyonlarının, küresel misyonların çoğunluğunu oluşturması oldukça büyük bir farktır.

Srebrenitsa Katliamı ve BM Barış Gücü

Barışı koruma misyonları Soğuk Savaş sırasında ortaya çıkmış olsa da, 1990’lardan itibaren, ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki karşılıklı veto sisteminin sona ermesiyle BM Güvenlik Konseyi’nin çalışmalarının canlanması sonucunda sayıları hızla arttı. 1990’ların başında, barışı koruma dönemi henüz yeni başlamışken, bazı BM misyonlarının yaşadığı sorunlar birçok çalışmada ele alındı.

Örneğin, pek çok kişi 1995’teki Srebrenitsa katliamını ve Bosna-Hersek’teki BM misyonunu hatırlayacaktır. Birleşmiş Milletler Koruma Gücü (UNPROFOR), o dönem yoğun şiddet bölgelerine ulaşmaya çalışmış, ancak şiddeti etkili bir şekilde azaltmayı başaramamıştır. Bu durumun birkaç nedeni vardır: Öncelikle, Bosna’da BM birliklerine çatışmayı durdurma yetkisi verilmemişti; yalnızca insani yardım sağlama göreviyle kısıtlanmışlardı. İkincisi, o dönem barış gücü misyonu, çatışmaları önlemek yerine olaylara tepki vererek ve yalnızca taktik düzeyde hareket ederek yerel şiddetle başa çıkmaya çalışmıştır. Şiddeti azaltmak ve durdurmak için daha geniş bir strateji mevcut değildi. Üçüncüsü, bölgede komuta zinciri parçalanmıştı ve misyonu oluşturan farklı birlikler arasında sık sık anlaşmazlıklar yaşandı. Dördüncü olarak, asker sağlayan bazı devletler, kendi personellerinin risk almasını istemedi. Son olarak, birlikler silahlı grupları caydırmak ve çatışmayı sona erdirmek için yeterli donanıma ve sayıya sahip değildi.

1990’lardan bu yana birçok şey değişti: BM, barış misyonlarının komuta zincirini geliştirdi, yetkiler daha net hâle getirildi ve her misyonda konuşlandırılan asker sayısı genellikle arttı. Bu nedenlerle, özellikle Afrika’daki misyonları inceleyen birçok çalışma, sağlam barış gücü operasyonlarının iç savaşlar sırasında şiddeti azaltabileceğini, sivilleri etkili bir şekilde koruyabileceğini ve silahlı çatışmalar sona erdikten sonra kalıcı barış olasılığını artırabileceğini ortaya koymuştur.

Lübnan’daki UNIFIL Misyonu ve Gücü

Daha yakın tarihli araştırmalar, çatışma ve çatışma sonrası ülkelerde barışı koruma operasyonlarına bağlı olarak algılanan ve gözlemlenen güvenlik düzeylerinin, yerel ekonomileri iyileştirebileceğini ve çocuklar arasında eğitim düzeylerini artırabileceğini de göstermiştir. Genel olarak araştırmalar, barışı koruma operasyonlarının silahlı çatışmaların yol açtığı zararları sınırlamak için değerli birer araç olduğunu ortaya koymaktadır. Özetle barışı koruma misyonlarının, uluslararası toplumun savaşların sonuçlarını kontrol altına almak ve yıllarca sürmesini engellemek için sahip olduğu en iyi araçlardan biri olduğu söylenebilir.

Başlangıçtaki sorularımıza dönersek, Lübnan’daki UNIFIL misyonu hakkında ne söyleyebiliriz? İşe yaradı mı? Daha iyi çalışabilir miydi? Hizbullah’ın İsrail’e roket atışları yaptığı doğru, ancak UNIFIL olmasaydı durum daha mı iyi olurdu?

UNIFIL’in yetkisini tanımlayan 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı, UNIFIL’e “kendi gücü dâhilinde gerekli gördüğü tüm tedbirleri alarak faaliyet alanında düşmanca eylemlerin önüne geçme” yetkisi veriyor. Peki, UNIFIL’in bu güce gerçekten de sahip olduğu söylenebilir mi? Dahası, 1701 sayılı Karar, misyonun birçok yetkisini Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin Güney Lübnan’da konuşlanabilme ve devletin topraklarını etkili bir şekilde kontrol etme kabiliyetine bağlıyor. Ne yazık ki, son yıllarda Lübnan ordusu güçlenmek bir yana, Lübnan’daki ciddi ekonomik ve sosyal kriz nedeniyle zayıflamış durumda. Üstelik Lübnan ordusu, Hizbullah yanlısı bir koalisyon tarafından desteklendiği bilinen hükûmete bağımlı. Bu nedenle, UNIFIL misyonunu savunma amacı gütmeden, mevcut koşullarda daha fazlasını ne kadar yapabileceğini sorgulamak gerekir.

Barışı koruma misyonları çoğu zaman bizi tatmin etmez. Kuşkusuz, barışı koruma misyonları mükemmel değildir. Tüm sorunları çözmezler ve yukarıda gördüğümüz gibi yalnızca belirli koşullar altında çalışırlar. İstatistiksel çalışmalar, iyi tasarlanmış ve nitelikli personel açısından geniş bir şekilde donatılmış barış gücü misyonlarının önemli sonuçlar elde edebileceğini göstermektedir. Ancak barışı koruma operasyonlarının barış konusunda bizi tatmin etmiyor oluşunun bir nedeni de başarısızlıklarını başarılarından daha fazla bilmemizdir.

Bu faktörler daha yakından incelenmeyi hak etse de barışı koruma misyonlarının sıklıkla bizi hayal kırıklığına uğratmasının temel nedenlerinden biri, onlardan “çok fazla şey” bekliyor olmamızdır. Barış misyonlarının sorunları kökünden çözmelerini isteriz, ancak gerçekte barış misyonları sadece zararları sınırlamaya hizmet ederler. Bu az bir şey değildir. Barış gücü operasyonları kusursuz değildir, ancak alternatifleri de pek yoktur. Uluslararası güvenlik açısından, uluslararası toplumun bu tür faaliyetlere daha fazla yatırım yapmayı düşünmesi faydalı olacaktır.

Stefano Costalli

İtalya’da Florensa Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Stefano Costalli, sivil savaşlar, siyasi şiddet ve barış misyonları alanında uzmandır. 

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler