Almanya’da Yaşlılara Yönelik Ayrımcılık Artıyor
Almanya'da yaşlı nüfus hızla artarken, yaşlılara yönelik ayrımcılık vakalarında da ciddi bir artış gözlemleniyor. 8 Ocak'ta yayımlanan son yaşlılık raporuna göre, yaş ayrımcılığı ve yoksulluk gibi derinleşen sorunlar, yaşlıların yaşam kalitesini ciddi şekilde tehdit ediyor. Özellikle göçmen kökenli yaşlılar, toplumsal katılımda ve yaşam koşullarında daha büyük eşitsizliklerle karşı karşıya kalıyor.
Almanya’nın Federal Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanı Lisa Paus, 8 Ocak’ta Almanya’daki yaşlı nüfusun durumunu ele alan dokuzuncu raporu kabineye sundu ve ardından Uzmanlar Komitesinin Başkanı Prof. Dr. Martina Brandt ile birlikte kamuoyuna tanıttı. “Almanya’da Yaşlanmak – Potansiyellerin Çeşitliliği ve Katılım Fırsatlarında Eşitsizlik” (Alm. “Alt werden in Deutschland – Vielfalt der Potenziale und Ungleichheit der Teilhabechancen“) başlıklı rapora göre, Almanya’daki yaşlılar, her zamankinden daha çeşitli bir yaşam sürüyor, topluma aktif bir şekilde katkı sağlıyor ve ileri yaşlarına kadar toplumsal hayatta yer alıyorlar. Ancak, bu aktif katılımı sürdürebilmek için daha fazla engeli aşmak zorunda kalıyorlar. Bu yıl dokuzuncusu yayımlanan yaşlılık raporunun odak noktası, yaşlıların yaşam durumlarının çeşitliliği ve topluma katılım olanakları üzerineydi.
Yaşlılığa Dair Demografik Veriler
Almanya nüfusunun yaklaşık dörtte biri 65 yaşın üzerinde. Federal Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanı Lisa Paus, yaşlı nüfusun giderek arttığını ve toplumun bu değişime uyum sağlaması gerektiğini belirtti. “Uzun yaşam toplumu olduk. Bugün 60. yaş gününü kutlayan insanların sayısı, 1. yaş gününü kutlayanların iki katı.” dedi. Yapılan tahminlere göre, 2050 yılına kadar 80 yaş üstü kişilerin sayısı 8 ila 10 milyona ulaşabilir. Şu anda bu sayı yaklaşık 6 milyon.
Rapora göre yaşlı bireyler, yoksulluk içinde yaşıyor, kötü konut koşullarında barınıyor, fiziksel ve/veya ruhsal hastalıklar yaşıyor ya da şiddet görüyorlarsa, topluma katılım olanakları ciddi şekilde sınırlanabiliyor. Ayrıca, bakıma muhtaçlık, sosyal izolasyon ve yalnızlığın bir araya geldiği durumlar, katılım fırsatlarını daha da kısıtlayabiliyor. Özellikle göçmen kökenli yaşlı bireyler ile kadınlar bu açıdan dezavantajlı gruplar arasında yer alıyor.
Yaş Ayrımcılığı (İng. “Ageism”)
Rapor, nispeten yeni bir fenomen olan yaş ayrımcılığını da ele alıyor. Bu ayrımcılık, insanların yaşlarına dayanarak çoğu zaman olumsuz bir şekilde değerlendirilmesi veya muamele görmesi anlamına geliyor. Raporda, 2023 yılında yaş ayrımcılığıyla ilgili şikayetlerin, bir önceki yıla kıyasla %70 oranında bir artış gösterdiği belirtiliyor. Bu artış, yaş ayrımcılığının toplumda daha görünür hâle geldiğini ve insanların yaşa dayalı ön yargılarla karşı karşıya kalma oranının arttığını gösteriyor.
Emekliler Arasında Artan Yoksulluk
Rapora göre, 65 yaş üstü kişilerin yaklaşık beşte biri yoksulluk riski altında. Bu oran, genel nüfusa kıyasla biraz daha yüksek. Rapor, “gizli” veya “utanılan” yaşlılık yoksulluğu fenomenine de dikkat çekiyor. Tahminlere göre, bu durumdaki kişilerin yaklaşık yüzde 60’ı aslında hakları olduğu hâlde yaşlılıkta temel gelir desteği talep etmiyor. Bunun nedenleri arasında genellikle bu yardımların bilinmemesi, bürokratik işlemlerden korkulması, sosyal baskılardan çekinilmesi ve çocuklarının gelirlerine el konulabileceği endişesi yer alıyor. Ayrıca, hak sahibi olunmasına rağmen kira yardımı da sıklıkla talep edilmiyor.
Almanya’da sosyal haklar, refah ve yardımlar konusunda çalışan bir sivil toplum olan Almanya Sosyal Derneği (SoVD) bu durumu endişe verici buluyor. SoVD Başkanı Michaela Engelmeier, basına yaptığı açıklamada, “Hiç kimse çalışma hayatının sonunda yoksulluk içinde yaşamamalı.” dedi.
Alman vatandaşlığına sahip olmayan 65 yaş ve üzeri kişiler arasında ise, dört kadından üçü gelir yoksulluğuyla karşı karşıya. Raporda, bu durumun nedenleri ile ilgili olarak şu ifadeye yer veriliyor: “Göç geçmişine sahip yaşlılar, göç geçmişi olmayan yaşlılara kıyasla genellikle daha düşük bir eğitim seviyesine sahip. Bu eğitim farkı, yıllarca süren göç politikalarının bir sonucu; çünkü bu politikalar, düşük nitelikli iş gücü alımına yönelikti. Ayrıca, göçmenlerin kendi ülkelerinde aldıkları diplomalar Almanya’da çoğu zaman geçerli sayılmıyor.”
Göçmenler, Yaşlılık ve Yoksulluk
Raporda paylaşılan verilere göre, özellikle göç geçmişine sahip kişiler ile göç geçmişi olmayanlar arasında, ayrıca Alman vatandaşlığına sahip olanlar ve olmayanlar arasında ciddi eşitsizlikler bulunuyor. “En yüksek ortalama yaş gelirine sahip grup, göç geçmişi olmayan ve Alman vatandaşlığına sahip evli Batı Almanya’dan olan erkeklerken, en düşük ortalama yaş gelirini ise, göç geçmişine sahip ve Alman vatandaşlığı olmayan bekar kadınlar alıyor,” Gelecekte bu eşitsizliğin daha da derinleşeceği ve belirli nüfus gruplarının yaşlılık döneminde yeterli gelir elde edememe riskinin artacağı öngörülüyor. Bu durumdan en fazla etkilenecek gruplardan biri de göç geçmişine sahip kişiler.
Dortmund Teknik Üniversitesinde sosyoloji alanında araştırmalar yapan Martina Brandt, “Eğer hiçbir şey yapmazsak, eşitsizlik daha da artacak,” uyarısında bulundu. Yaşlıların yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik önlemlerin, her bir grubun ihtiyaçlarına göre özelleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Brandt, ayrıca yaşlılıkta temel gelir desteğinden faydalanmayı kolaylaştırmayı talep etti ve iş ile aile bakımının daha uyumlu hâle getirilmesi gerektiğini belirtti.
Sağlık Hizmetleri ve Yaşlılar
Verilere göre, sağlık hizmetleri de önemli bir sorun alanı olarak öne çıkıyor. Sağlık açısından özellikle savunmasız kabul edilen gruplardan biri de göç geçmişine sahip bireyler. Raporda, “Göç geçmişine sahip kişiler, genellikle tıbbi ve bakım hizmetlerinde dezavantajlı durumdalar; örneğin aile hekimine ve uzman doktorlara erişimde, bakım kurumlarına ulaşmada veya hizmet kalitesinde zorluklar yaşıyorlar.” denildi.
Ayrıca, yapılan çalışmalara göre, bu grup üyeleri, ayrımcılık ve ırkçılık nedeniyle olumsuz deneyimler yaşıyor. Bu durum, özellikle ruhsal ve fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor. Göçmen yaşlılar, sağlık ve bakım hizmetlerinde de ek bir yük altında bulunuyor. Kronik hastalıkları olan pek çok yaşlı göçmen, uzman doktor bulmada zorluklar yaşıyor. Ayrıca, hastaların son dönem bakımı ve palyatif bakım gibi tıbbi hizmetlere erişimleri de oldukça sınırlı.
Uzmanlar Komisyonunun Önerileri
Uzmanlar Komisyonu, rapor kapsamında, politika yapıcılar ve sivil topluma yönelik 31 öneride bulunuyor. Rapor, bireysel hareket alanları yaratmak ve katılım fırsatlarını artırmak, eşitsizlikle mücadele etmek ve çeşitliliği tanımak, yapısal ve politik çerçeveleri iyileştirmek ve bilgi eksikliklerini kapatmak gibi dört alanda öneriler sunuyor.
Bireysel hareket alanlarını yaratmak ve katılım fırsatlarını artırmak, alt başlığındaki öneriler, yaşlıların toplumsal hayata katılımını ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla farklı alanlarda yapılması gereken iyileştirmeleri kapsıyor. Bunlar arasında, Almanya’daki emeklilik sisteminin güçlendirilmesi ve yaşlıların yoksulluk risklerinin azaltılması, yaşlı bireyler için sosyal danışmanlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, çalışma hayatındaki sosyal eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ve kadınların iş gücüne katılımının artırılması yer alıyor. Ayrıca, bakım ve iş yaşamını dengeleme, yaşlı bireylerin eğitim ve kültürel etkinliklere katılımını destekleme, siyasi katılım fırsatlarını güçlendirme gibi konular da öne çıkıyor. Yaşlıların yaşam alanlarının uygun hâle getirilmesi, düşük gelirli yaşlılar için barınma imkânlarının artırılması, sağlık ve önleyici hizmetlerin erişilebilirliğinin sağlanması gibi uygulamalar da öneriler arasında yer alıyor. Bu stratejiler ile yaşlıların toplumda daha aktif olmaları sağlanmak isteniyor.
Eşitsizlikle mücadele etmek ve çeşitliliği tanımak, alt başlığındaki öneriler, yaşlı bireylerin toplumsal yaşama katılımını ve eşitliklerini desteklemeye yönelik çeşitli stratejileri kapsıyor. Bu stratejiler arasında, yaş ayrımcılığını ortadan kaldırmaya yönelik kampanyalar, yaşlı bireylerin ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmesi, sağlık ve bakım hizmetlerinde eşitsizliklerin azaltılması, yaşlıların ihtiyaçlarına uygun, çeşitlilik odaklı bakım sistemlerinin oluşturulması ve toplumsal hafıza ile ilgili projelerin desteklenmesi yer alıyor. Ayrıca, yaşlıların sağlık hizmetlerine erişimini iyileştirmek için dil ve kültürel aracılık hizmetleri, kültürlerarası danışmanlık, ve ulusaşırı yaşamlar için gerekli yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Böylelikle, yaşlı bireylerin daha adil ve eşit haklara sahip olmalarını sağlayacak bir toplumsal yapı hedefleniyor.
Yapısal ve politik çerçeveleri iyileştirmek için önerilen önlemler, yaşlıların yaşam koşullarını yapısal ve politik değişikliklerle iyileştirmeyi hedefliyor. Buna, yaşlıların hakları için uluslararası sözleşmelerin desteklenmesi, yerel yaşlı ve yaşlı bakım politikalarının güçlendirilmesi ve geliştirilmesi, ayrıca yeni bir “Yaşlılıkta Katılım” sosyal güvenlik kanununun yürürlüğe girmesi dahil edilmektedir. Ayrıca, danışmanlık yapılarının yaygınlaştırılması, uzun süreli bakımın daha iyi çalışma koşulları ve finansmanla iyileştirilmesi ve yaşa uygun sağlık hizmetlerinin teşvik edilmesi talep ediliyor. Kırsal ve dezavantajlı kentsel bölgelerdeki bakım sorunlarının çözülmesi ve belediyelerin bakım ve sağlık hizmetlerine daha güçlü entegrasyonu da önemli hedefler arasında yer alıyor.
Son olarak, bilgi eksikliklerini kapatmak, alt başlığı altındaki öneriler arasında, sosyal eşitsizliklerin ve dezavantajların ortadan kaldırılması için, ülkede yaşlılara yönelik veri durumunun ve araştırmaların iyileştirilmesi bulunuyor. Ayrıca, interdisipliner ve kesişimsel bakış açılarıyla yapılan araştırmaların artırılması öneriliyor.
Komisyon, tüm bu önerilerin finansal kaynak yetersizliğinden ötürü engellenmemesi gerektiğini belirtiyor: Raporda, “Öneriler, finansal kaynakların kısıtlılığı önceden belirlenerek sınırlandırılmamalıdır,” deniliyor. Bunun yerine, yaşlıların katılımını sağlamak için nelerin gerekli olduğunun net bir şekilde ortaya konması gerektiği belirtiliyor. Bu durum, uzun vadede potansiyellerin en iyi şekilde kullanılmasını ve hatta belki de maliyetlerin azalmasını sağlamak için önemli bulunuyor.
“Çeşitliliği Aktif Bir Şekilde Desteklemeliyiz”
Almanya’nın Federal Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanı Lisa Paus açıklamasında, “Yaşlılık Raporu, Almanya’daki yaşlıların yaşam gerçeklerinin ne kadar çeşitli olduğunu etkileyici bir şekilde gösteriyor. Bu çeşitliliği sadece kabul etmekle kalmamalı, aktif bir şekilde desteklemeliyiz. Yaşlıların hepsi, cinsiyet, köken veya sosyal durumlarından bağımsız olarak eşit katılım fırsatlarına sahip olmalı. Özellikle göç geçmişine sahip birçok kadın hâlâ dezavantajlı durumda. Bakanlık olarak, yalnızlığa karşı stratejimizle sosyal dayanışmayı güçlendiriyoruz. Gönüllülük stratejimizle, serbest zamanlarını başkaları – özellikle yaşlılar – için değerlendiren güvenilir bir çerçeve sunuyoruz. Dijital Yaşlılık Paketi, yaşlıların dijital topluma katılımını sağlıyor. Almanya’da yaşlanmak, yaşamı mümkün olduğunca kendi isteklerine göre şekillendirebilmek anlamına gelmeli. Bu nedenle, önümüzdeki yıllarda elde edilenleri daha da geliştirmek önemli.” açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Martina Brandt ise, raporun yaşlanmayı önemli bir fırsat olarak gördüğünü ancak yaşlılıkta çeşitliliğin değerini anlamamız gerektiğini belirterek, “Ayrımcılıkla mücadele etmeli ve eşitsizlikleri azaltmalıyız. Tüm yaşlı bireylerin eşit haklara sahip olarak özgürce katılımını sağlamak için birlikte çalışmalıyız,” şeklinde konuştu.
Federal Hükûmetin Dokuzuncu Yaşlılık Raporu
1993’ten bu yana her yasama döneminde yaşlılara yönelik bir politika konusu hakkında rapor hazırlanıyor. Sunulan Dokuzuncu Yaşlılık Raporu’nun odak noktası, Almanya’daki yaşlı bireylerin yaşam durumlarının çeşitliliği ve topluma katılım olanaklarındaki eşitlik oldu. Rapor; maddi güvenlik, çalışma hayatı, bakım emeği, sağlık, barınma, gönüllülük, politik katılım ve sosyal ilişkiler gibi yaşam alanlarını inceledi. Ayrıca rapor, yaşlıların katılım fırsatlarının nasıl güvence altına alınabileceği ve güçlendirilebileceği konusunda da öneriler sunuyor. (P)