Avusturya Aşırı Sağının Türk Açılımı Ne Anlama Geliyor?
Kuruluşundan bu yana göçmen ve İslam karşıtı politikalarıyla bilinen Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Viyana'daki yerel seçimler öncesinde, Türk seçmenlere karşı daha ılımlı bir politika izlemeye başladı. Peki FPÖ’nün sahiciliği tartışılan bu tutum değişikliğinin arka planında neler var?

Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) on yıllar boyunca İslam ve göçmen karşıtı bir politika yürüttü. İslam’ı ve Müslümanları doğrudan hedef alarak Avusturya toplumundaki ayrışmayı ve İslam düşmanlığını tetikleyen en ciddi faktörlerden birisi konumunda olan FPÖ, son zamanlarda Türkiye kökenli seçmenlere ılımlı bir yaklaşım gösteriyor. Peki partinin Viyana’da 27 Nisan’da yapılacak genel seçimler öncesinde başlattığı girişim ne kadar samimi? Nasyonel sosyalizmin Avusturya’daki uzantısı kişilerin kuruluşunda yer aldığı FPÖ’nün bu açılımı denemeye iten sebepler nelerdir?
Nazi Geçmişi Olan İsimlerin Kurduğu FPÖ’nün Kısa Tarihçesi
FPÖ, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelen başarısız siyasi girişimlerden sonra 1955 yılında eski Naziler tarafından kuruldu. 1956’nın nisan ayında yapılan ilk kurultayda Anton Reinthaller partinin lideri olarak seçildi. FPÖ Genel Başkanı olarak seçilen Reinthaller, Nazi Almanyasında paramiliter örgüt olan Schutzstaffel’de (SS) Tugay Komutanı olarak görev almış, 1945 yılına kadar da Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) adına meclis vekilliği yapmış ve savaştan sonra da nasyonal sosyalist faaliyetlerde bulunarak 1950-1953 yılları arasında hapis cezasına mahkûm edilmiş bir isimdi.
Nazi kökenlerine sahip FPÖ, uzun yıllardır hedeflediği siyasi başarıya ulaşamamıştı. 1970 yılında Friedrich Peter yönetimindeki FPÖ, 1970 seçimlerinden sonra Avusturya Sosyalist Partisi (SPÖ, Sozialistische Partei Österreichs, 1991’den itibaren: Sozialdemokratische Partei Österreichs) tarafından kurulan azınlık hükûmetine dışarıdan destek verip karşılığında da küçük partilere kolaylık sağlayan yeni bir seçim yasası elde etti.
FPÖ, 1983 seçimlerinde yaklaşık yüzde 5 oy oranı ile tarihinin en kötü sonucunu almış olmasına rağmen SPÖ ve FPÖ koalisyonu ile ilk kez bir hükûmette yer aldı. 1980 yılında yapılan parti kurultayında “liberal” diye adlandırılan grup, parti içinde söz sahibi olmaya başlamış olsa da FPÖ hiçbir zaman aşırı sağcı siyasetinden vazgeçmedi.
FPÖ’de Jörg Haider Dönemi ve Yeni Seçmen Kitlesi
1986 yılında partinin başına Jörg Haider geçti ve bunun üzerine SPÖ, FPÖ ile yürütülen hükûmet koalisyonunu sonlandırdı. Aşırı sağcı söylem ve popülist bir siyaset üslubuna sahip olan Jörg Haider, partisini yeni bir yükselişe taşıdı. Bu yeni dönemle birlikte halkçı bir izlenim vererek işçi kesime hitap etmeye başlayan FPÖ, bu şekilde yeni bir seçmen kitlesine ulaştı. Aşırı sağcı ve popülizm odaklı siyaset sonucunda partiden ayrılmalar da oldu. Fakat Haider, 1986 yılında oy oranı yüzde 4,98 olan FPÖ’yü 1999 yılı genel seçimlerinde yüzde 26,91 oranına taşıdı.
2000 ve 2002 yılında FPÖ, Avusturya Halk Partisi (ÖVP) hükûmetlerinde koalisyon ortağı olarak yer aldı. Ancak her iki dönem de FPÖ skandallar ile hatırlanmaya devam etti. Olaylı bir parti kurultayından sonra 2005 yılında Jörg Haider, FPÖ’den ayrılarak Avusturya Gelecek Birliği (BZÖ, Bündnis Zukunft Österreich) adlı yeni partisini kurdu.

Avusturya’da eski FPÖ lideri Heinz-Christian Strache’nin fotoğrafı ile ‘Viyana İstanbul olamaz!’ sözünün yer aldığı bir ilan panosu.
Türkiye Kökenli Göçmenleri Hedef Alan Sloganlar
2005 yılında partinin başkanlığını FPÖ‘yü popülizm anlamında zirveye taşıyan bir isim olan Heinz-Christian Strache (HC Strache) devraldı. Strache, FPÖ’yü 2017 yılı genel seçimlerinden sonra beşinci kez hükûmet ortağı yaptı fakat 2019’da yine büyük bir skandal sonucunda hem koalisyonun sonlandırılmasına hem de kendi istifasına sebebiyet verdi. HC Strache, 2005 ve 2019 yılları arasında hem İslam’ı hem Türkiye’yi hem de Türkiye kökenli Avusturya’da yaşayan insanları doğrudan hedef alan politik bir strateji uyguladı.
FPÖ, bu dönemin başlamasıyla birlikte siyasetin ne kadar düşük bir seviyeye indirgenebileceğini gösterdi. Seçimler ve referandum dilekçeleri için kullanılan afiş ve sloganlar bu durumun en belirgin göstergesi oldu. Özellikle 2006 Ekim ayında gerçekleşen genel seçimler için hazırlanan “İslam değil, evimiz!” (Alm. “Daham statt Islam”) sloganlı afişler zihinlerde derin izler bıraktı. Aynı şekilde Strache’nin 2012 yılında kendi sosyal medya profilinden “Domuz yiyorsan girebilirsin” yazılı paylaşımı kamuoyunda tepkilere yol açtı.

FPÖ’nün Viyana seçimleri için hazırladığı karikatürize bir broşür. Karikatürde Heinz-Christian Strache, Viyana’nın kurtarıcı kahramanı olarak gösteriliyor ve taş sapanını elinde tutan çocuğa “Eğer Mustafa’yı vurursan, sana bir ödül var.” diyor.
Yerel, genel ve hatta cumhurbaşkanlığı gibi farklı seçim süreçlerinin hepsinde FPÖ, kampanyasını yoğun bir şekilde İslam ve Türkiye düşmanlığı üzeri kurdu. 2016’da FPÖ’nün cumhurbaşkanı adayı olan Norbert Hofer “Avrupa Türkiye’nin baskılarına müsaade etmemeli.” sözleriyle bu seçimde de ilgi çekmeye çalıştı. Yine FPÖ, 2017 yılında Türklerin Avusturya vatandaşlığına kabulünün durdurulmasını talep etti.
2018’de yaptığı başka bir paylaşımla FPÖ, aynı yıl gerçekleşen Türkiye seçimlerine Avusturya’da yaşayan Türklerin seçime katılma oranının yüzde 42’nin üzerinde olmasına tepki göstererek Türkiye ve Avusturya’da yaşayan Türklere karşı algı oluşturmanın peşindeydi. Avusturya’da yaşayan Türk seçmenin demokratik hakkı olan seçme hakkını tercih etmesi FPÖ tarafından algı malzemesi olarak kullanıldı.
FPÖ Parti Genel Başkanı HC Strache ve Meclis Başkanvekili Johann Gudenus’un büyük bir skandala dahil olmasının sonucunda 2019’da koalisyon fesh edildi ve devamında bu iki isim görevlerinden istifa etti. Daha önce FPÖ adına Cumhurbaşkanı adayı olan Norbert Hofer 2019 ve 2021 arası FPÖ Genel Başkanlığı görevini üstlendi. Bu dönemde bir mitingde sarf etmiş olduğu sözler yine kamuoyunda büyük yankı buldu ve tepkilere yol açtı: “Ben Korona’dan korkmuyorum, Korona tehlikeli değil. Kur’an Korona’dan daha tehlikeli.”

FPÖ’ye ait “Buna başka ne denir?” ve “Türkiye Seçimi: Avusturya’da Yüksek Katılım!” yazan bu görselde Türkiye seçimlerine Avusturya’da yaşayan Türk vatandaşlarının yüksek katılım oranı vurgulanıyor.
2021 Sonrasında FPÖ ve Türk Açılımı
Norbert Hofer’den sonra Genel Başkanlık koltuğuna Herbert Kickl oturdu. Herbert Kickl, daha önce Jörg Haider ile birlikte çalışmıştı ve FPÖ’nün ürettiği birçok medyatik sloganın mimarı olarak biliniyordu. Kickl, 2017 ve 2019 yılları arasında İçişleri Bakanı olarak kabinede yer almıştı. Fakat bu yönetim tecrübesine rağmen Kickl, hem koalisyon ortağı Avusturya Halk Partisi (ÖVP) hem de Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen’in mesafe koyduğu bir isim olarak ön plana çıkıyor. Herbert Kickl, siyasette aşırı sağcılar tarafından bile fazla sağ eğilimli kabul edilen bir siyasetçi olarak biliniyor.
FPÖ ve Genel Başkan Herbert Kickl, 29 Eylül 2024 tarihindeki genel seçimlerden önce bir video vasıtasıyla İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG), Türkiye Diyanet Vakfı ve Türkiye Cumhuriyeti Viyana Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği ile yakın çalışmalar yapan Avusturya Türk-İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği’nin (ATIB) yasaklanmasını talep etti.
Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenli insanlar için 2024’teki bu seçimle birlikte yeni gelişmeler de yaşandı. Bu seçim süreci, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Devleti Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun’un girişimleri ile de ilgiliydi. Kendisi seçimlerden çok kısa bir süre önce eski FPÖ Meclis Başkanvekili Johann Gudenus ve FPÖ Viyana Mariahilf İlçe Başkanı Leo Lugner (evlenmeden önceki eski ismi: Leo Kohlbauer) ile fotoğraflar paylaşarak Türkiye kökenli toplumu da şaşırttı. Bu paylaşımların Türkiye Cumhuriyeti’nin Avusturya’daki en yüksek temsil makamı tarafından yapılması, Türk insanları arasında hem on yıllarca İslam ve Türk düşmanlığı yapan FPÖ’yü Türkiye kökenli insanlar arasında meşrulaştırmak hem de genel seçimlere doğrudan müdahale olarak algılandı.
Genel seçimlerden sonra ise, yine sosyal medyada Ozan Ceyhun’un FPÖ Viyana Eyalet Başkanı Dominik Nepp ile bir fotoğraf paylaşımı oldu. Buradaki önemli detay, 27 Nisan 2025 tarihinde Viyana Eyalet seçimlerinin olacak olmasıydı. Bu, bahsi geçen eski ve görevde olan FPÖ’lü siyasetçiler açısından enteresan bir durum oluşturuyor. Çünkü Johann Gudenus defalarca Türklere karşı demeçler vermiş ve sosyal medya paylaşımları yapmıştı.

FPÖ Viyana Eyalet Başkanı Dominik Nepp, parti afişinde HC Strache’nin meşhur “Viyana İstanbul olamaz” (Alm. Wien darf nicht Istanbul”) sloganı ile yan yana yer alıyor.
27 Nisan’daki Viyana Seçimleri ve FPÖ’nün Artan Türk Seçmen İlgisi
FPÖ’lü Leo Lugner ise, Viyana’daki Lugner City adlı alışveriş merkezinin Genel Müdürü olarak çalışıyor. Kendisi geçtiğimiz ramazan ayında, daha önce FPÖ’nün kapatılmasını talep ettiği ATIB tarafından düzenlenen bir iftar programına davet edildi. Bu durum hem Avusturya’daki Türkiye kökenli insanlar tarafından hem de aşırı sağcı seçmen tarafından tepkilere yol açtı. İftar ziyaretini hiçbir şekilde paylaşmayan ve duyurmayan Leo Lugner, bütün engellemelerine rağmen duyulmasını engelleyemeyince gelen baskılar sonucunda kendisinin FPÖ’yü temsilen değil, Lugner City alışveriş merkezinin genel müdürü olarak iftar programına katıldığını ifade etti. Daha sonra ATIB, FPÖ’ye yapılan davetin dışında Lugner City’de yeni bir iftar programı organize etti. Bu ikinci iftar programına, Leo Lugner yerine, yine Lugner City’de genel müdürlük yapan eşi Jacqueline Lugner katıldı. Bu şekilde Leo Lugner’in oluşacak siyasi baskıya karşın bir önlem almış olduğu görünüyor.
FPÖ, Viyana seçimleri için daha önce kendilerine genel seçimde destek veren Mehmet Özay adlı Türkiye kökenli ismi, 34. sıradan aday listesine aldı. Türkçe yayın yapan medya mensuplarına kısa bir mesaj ile iftar daveti de gönderdi. Aradan yaklaşık 2 saat geçtikten sonra yine bir kısa mesaj ile iftar programının iptal edildiği ve konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleneceği duyuruldu. Fakat bahsi geçen basın toplantısı sadece Türkçe yayın yapan medya mensupları için organize edildi. Türkçe yayın yapan medya mensupları dışında kimse kabul edilmedi. Bu basın açıklamasında Mehmet Özay’ın adaylığı duyurularak Türkiye kökenli seçmene yönelik haber malzemesi sunuldu. Dikkat çeken bir detay ise bütün bu gelişmelerin FPÖ’nün çekirdek seçmen kitlesi olan sağcılardan gizleniyor olmasıydı. Çünkü FPÖ, mevcut seçmen potansiyelini kaybetmek istemiyordu.
Bu süreçte dikkat çeken bir isim daha vardı: Güray Kaan Aras. Türkçe yayın yapan medya mensuplarına FPÖ adına iftar davetiyesi gönderen ve basın toplantısında katılımcıları ağırlayan kişi. Bir gastronom ve aynı zamanda KAER Consulting GmbH adlı danışmanlık şirketinin sahibi olan Aras’ın Ozan Ceyhun’un yakın çevresinden olduğu biliniyordu. Profil dergisinin yapmış olduğu habere göre, Ozan Ceyhun’un FPÖ’nün Türk açılımında pay sahibi olan kişilerden biri.

Avusturya medya şirketi oe24’ten bir görüntü, altında “FPÖ’lü politikacı, Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi’nin sınır dışı edilmesini talep ediyor,” yazısı ile yer alıyor.
FPÖ’yü Türk Açılımına İten Sebepler
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: FPÖ’nün bu açılımı ne samimi ne de uzun süreli bir politika. Kökenleri Nazi uzantılarına dayanan ve siyasi girişimlerinin büyük çoğunluğunu İslam ve Türkiye düşmanlığı üzerine yürütmüş olan bir partinin bu kampanyası sahici olarak addedilemez. Bu girişimin, bir seçim kampanyasından ibaret olduğu da açık.
Avrupa Parlamentosunda FPÖ adına vekillik yapan Harald Vilimsky’nin şubat ayının sonlarında Türkiye aleyhine yapmış olduğu bir sosyal medya paylaşımını birkaç saat içerisinde silmiş olması bu durumun teyidi. Aynı zamanda FPÖ, Türklere yönelik yapmış olduğu göstermelik adımların hiçbirini kesinlikle Almanca yapmıyor veya herhangi bir şekilde kendi iletişim kanallarına yansıtmıyor. Bu samimiyetsiz “açılım”ın iki büyük sebebi var: Birinci sebep, -özellikle başkent Viyana’daki- Türkiye kökenli seçmen sayısının yeni nesillerle birlikte artıyor olması. Göçmen ya da göç kökenli seçmenlerin çoğunlukla Avusturya Sosyal Demokrat Partisine (SPÖ) oy verdiği bilinen bir eğilim. FPÖ, özellikle Viyana’da artan göçmen seçmen sayısını da gözeterek, burada ulaşmak istediği bir oy potansiyeline yönelmek istiyor.
İkinci sebep ise, FPÖ’nün çekirdek seçmen kitlesi olarak gördüğü aşırı sağcı veya işçi kesiminin -ki Türkiye kökenli seçmen çoğunlukla bu ikinci kategoriye dâhil- duyduğu siyasi rahatsızlıklar: Kötüleşen ekonomik koşullar ve mülteci kabulündeki sorunlar. Dünya genelinde hissedilen ekonomik sorunların nedeni olarak mevcut iktidar ve yerleşik büyük partiler görülüyor. Bu sebeple, göç geçmişine sahip seçmenler tarafından da -Türkiye düşmanlığı sergilenmediği sürece- “alternatif addedilen” FPÖ’ye yönelelimler yaşanıyor. Bir diğer unsur ise, 2015 yılından itibaren yoğunlukla Suriye ve Afganistan’dan gelen mülteciler: Misafir işçi nesillerin devamı olan -ve daha eski bir göçmen grubu konumundaki- Avusturya’daki Türklerin arasında yeni göçmenleri ya da mültecileri hoş karşılamayanlar olduğu gözlemleniyor.
Hem Avusturya ekonomisinin durumu hem de ülkeye son yıllarda gelen mültecilerden dolayı oluşan rahatsızlığı kendi lehine çevirmeye çalışan FPÖ, sayısı artan Türkiye kökenli seçmenlere yönelik göstermelik şirinliklerle ve liyakatlerine şüpheyle bakılan danışmanlar vasıtasıyla birçok kişi tarafından samimiyetsiz ve gayriciddi bulunan bir çizgide ilerliyor. Bu açılım ve buna verilen bazı olumlu dönüşler, on yıllar boyunca okulda, iş yerinde, sokakta veya dijital ortamlarda fiziki veya sözlü olarak uğradığı düşmanlığa ve dışlanmaya maruz kalan Müslüman ve Türkiye kökenli insanlara karşı bir vefasızlık ve ihanet hisleri uyandırıyor.