"ana akım medya"

İsrail’in İşgal Ortakları: Ana Akım Medya Kuruluşları

Filistin’deki işgal ve insan hakları ihlalleri yalnızca tanklarla değil, manşetlerle de sürdürülüyor. Peki ana akım medya bu düzenin sadece anlatıcısı mı, yoksa aynı zamanda suç ortağı mı?

©T. Schneider / Shutterstock.com

Doğrudan kâr, dolaylı finansal bağlar veya taraflı haberlerle olsun, birçok medya şirketi, İsrail’in Filistinlilere yönelik süregelen işgal ve baskı politikalarının sürdürülmesi ve meşrulaştırılmasında önemli bir rol oynuyor.

Almanya’nın en büyük medya şirketlerinden biri olan Axel Springer Grubu, yakın zamanda, işgal altındaki Filistin topraklarında yer alan yasa dışı yerleşimlerden kâr elde ettiği iddiasıyla eleştirilerin hedefi oldu. Şirketin İsrail’deki ilan platformu Yad2, Batı Şeria‘daki uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul edilen İsrail yerleşimleri de dahil olmak üzere İsrail genelinde satış ve kiralama için emlak ilanları yayınlıyor.

Alman Medyasının İşgal Ticareti

The Intercept tarafından Şubat 2024’te yayımlanan bir araştırma, Alman şirketin İsrail yerleşimlerinde ve ileri karakollarında binlerce emlak ilanı yayınladığını ortaya koydu; bunların binden fazlası emlak ofisleri tarafından verilen ücretli ilanlardı. Yad2, şu anda Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria’da 5 binden fazla mülk ve arazi ilanı sunuyor; bu bölgeler, uluslararası hukuka aykırı olarak İsrail tarafından işgal edilmiş ve yerleştirilmiş durumda.

Bu tür uygulamalar, Filistinlilerin yerinden edilmesini derinleştirirken, topraklarının yasa dışı ilhakını, Filistinlilere yönelik ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı daha geniş bir bağlamda pekiştiriyor. İsrail yerleşimleri şiddeti, can kayıplarını ve ev yıkımlarını körüklüyor. Öte yandan İsrail, Batı Şeria’daki yerleşimlerin çoğunu yasal kabul ediyor ve onları kendi yasalarına göre yasa dışı saydığı ileri yerleşimlerden (outpost) ayırıyor.

Kudüs’te ya da İsrail içinde yaşayan ve İsrail kimliği ya da vatandaşlığına sahip Filistinliler bile sadece Yahudilere açık olan yerleşim yerlerinden mülk satın alamıyor ya da kiralayamıyorlar; ayrıca İsrail’in denetimindeki Batı Şeria’nın C Bölgesi’nde inşaat izni de alamıyorlar. Bu da Axel Springer’in sadece İsrail’in Filistinlilere yönelik apartheid rejiminden kazanç sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda işgal altında tuttuğu Batı Şeria’daki yerleşim politikasının kökleşmesine katkıda bulunduğu anlamına geliyor.

Kasım 2024’te, Batı Şeria’dan beş Filistinli ve üç köy meclisi, Axel Springer’e karşı Almanya’da düzenleyici bir şikayette bulundu. Şirketi, İsrail’deki yan kuruluşları aracılığıyla işgal altındaki Filistin topraklarında toprak gaspına yardımcı olmak ve dolayısıyla insan hakları ihlallerine katkıda bulunmakla suçladılar. Bu yasal adım, küresel şirketlerin Filistinlilere yönelik İsrail ihlallerindeki rollerinden sorumlu tutulmaları yönünde önemli bir adımı temsil ediyor.

Şikayetçiler, Yad2’nin çalınan Filistin topraklarında mülk pazarlayarak arazi hırsızlığına ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesine kolaylık sağladığını ve bunun Almanya’nın Tedarik Zinciri Durum Tespiti Yasası’nı ihlal ettiğini iddia ediyor.Şikayetçileri destekleyen Alman avukatlardan Robert Grabosch, “Bu ilanlar olmadan hak ihlalleri önemli ölçüde azalırdı çünkü bu ilanlar yerleşimcilerin daha fazla arazi bulmasına ve ele geçirmesine yardımcı oluyor ve açıkça arazi gaspına katkıda bulunuyor,” dedi. Grabosch, Springer’in Yad2 işinde belirleyici bir etkiye sahip olduğunu ve ulusal iş durumu tespiti yasasını ihlal ettiğini belirterek, Alman şirketin ilan platformundaki bu ilanları derhal askıya alması gerektiğini vurguladı.

“Axel Springer’in merkezindeki yöneticiler, iş uygulamalarının insan haklarını ihlal ettiğini kabul eden bir risk analizi yapmalı ve çalınan topraklardaki mülklerin çevrimiçi listelenmesini önlemek için önlemler almalıdır,” diyen Avukat Grabosch, “Ancak bunun yerine, görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.” diye ekledi. Ayrıca, şirketin uyum yönetim sisteminin, İsrail’deki yan kuruluşların Filistin topraklarındaki mülkleri listelemekten kaçınmalarını gerektiren net bir politika ile arazi gaspını ele alması gerektiğini belirten avukat, yöneticilere yönelik de yaptırımların olması gerektiğini ve sistemin etkin çalışmasını sağlamak için düzenli incelemelerle bir şikayet mekanizması kurulmasının elzem olduğunu ifade etti.

Almanya’nın Federal Ekonomi ve İhracat Kontrol Ofisi’ni (BAFA), Springer Grubu’na karşı gerekli önlemleri almaya çağıran Grabosch, “Springer’e karşı bir soruşturma başlatmalı, yasa dışı emlak ilanlarını askıya almalarını veya kaldırmalarını emretmeli ve onlara para cezası vermeli” dedi. Ancak BAFA, kısa süre önce hukuk ekibine davayı reddetmeyi planladığını bildirdi. Gerekçe olarak ise, şirketin faaliyetlerinin insan hakları ihlallerine katkı sağladığını düşünmediklerini belirtti. Bu tutum, Alman hükümetinin Filistin’in egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiği yönündeki resmi duruşuyla çelişiyor.

Politico ve Business Insider gibi etkili yayınlara sahip büyük bir küresel medya oyuncusu olan Axel Springer, ayrıca, Almanya’nın en büyük gazetesi Bild’in ve Avrupa’nın en büyük haber toplayıcı uygulaması Upday’in de sahibi. Eleştirmenler, medya imparatorluğunun, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili Alman söylemini büyük ölçüde şekillendirdiğini ve Bild’in Filistin karşıtı önyargı ile suçlandığını belirtiyorlar.

ABD Medyasında İsrail Lobicileri

ABD’deki ana akım medya da uzun süredir İsrail’in “kendini savunduğu” anlatısını pekiştirirken, Filistin direnişini terörizm olarak çerçeveliyor ve pasif gözlemcilerden öte, propaganda savaşında aktif bir rol oynuyorlar. Batı’daki ana akım medya, onlarca yıldır Filistinlilere yönelik hak ihlallerini yeterince aktarmadı. Çocukların gözaltına alınmasından, İsrail işgalinden kazanç sağlayan şirketlere ve ABD’nin İsrail’e yaptığı silah satışlarına kadar pek çok ciddi konu ya eksik yansıtıldı ya da görmezden gelindi. Üstelik İsrail yanlısı lobicilik faaliyetlerinin ve ABD’nin savaş suçlarındaki sorumluluğunun açığa çıkarılmasını da büyük ölçüde sansürledi. Bu gerçeklerin üzerini örterek, medya kuruluşları İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’deki uygulamalarını hem mümkün kıldı hem de meşrulaştırdı. Kurumsal medya, Filistinlilerin yaşadığı acıları sürekli olarak göz ardı etti ya da önemsizleştirdi; buna karşılık İsrail hükûmetinin söylemlerini öne çıkarmayı tercih etti.

NBC, bir dönem İsrail’e savaş uçağı ve Gazze’ye yönelik saldırılarda kullanılan füzeler için parça satan silah üreticisi General Electric’e aitti. The Washington Post ise, sahibi Jeff Bezos’un şirketi Amazon’un, özellikle Filistin topraklarında İsrail’in gözetim altyapısını güçlendiren bulut teknolojisi projelerinde İsrail ile ortaklık kurmasıyla dikkat çekiyor. Amazon’un İsrail’deki faaliyetleri sadece ticari boyutta değil; aynı zamanda siyasi eğilimlere dair kaygılara da yol açıyor. Eleştirmenlere göre, İsrail’in savunma sanayisiyle yakından ilişkili olan teknoloji sektörüne yatırım yaparak, Amazon dolaylı şekilde İsrail’in hükûmet politikalarını desteklemiş oluyor. Tarafsız olduğunu öne sürse de, bu işbirliği İsrail’in teknolojik ve ekonomik gücünü artırıyor.

The Washington Post’un, geçmişte de genellikle İsrail’in resmî söylemleriyle paralel yayın yaptığı, İsrail’in işlediği savaş suçlarına dair önemli insan hakları raporlarını ise çoğu zaman görmezden geldiği biliniyor. Yapılan bir araştırmaya göre, İsrail yanlısı lobi kuruluşlarında çalışmış yüzlerce kişi şu anda ABD’de MSNBC, New York Times, CNN ve Fox News gibi büyük haber kuruluşlarında görev yapıyor. Bu eski lobicilerden bazıları doğrudan İsrail ve Filistin hakkında içerik üretiyorlar. Ayrıca, ABD’deki önde gelen haber odalarında, geçmişte İsrail casusu veya istihbarat ajanı olarak görev yapmış birçok çalışan bulunuyor.

Rupert Murdoch’un Savaş Ekonomisi

Avustralyalı medya patronu Rupert Murdoch, İsrail’in siyasi elitleri ve iş dünyasıyla olan derin bağları sayesinde devasa küresel medya imparatorluğunu, İsrail’in çıkarlarını savunmak ve öne çıkarmak için kullanıyor. Bu durum, Gazze’de süren yıkıcı savaş sırasında da değişmedi. Yüzden fazla gazete ve onlarca televizyon kanalından oluşan yayın ağı, İsrail devlet politikalarıyla uyumlu bir küresel anlatı yaratıyor; İsrail yanlısı bakış açılarını pekiştirirken Filistinlilerin perspektiflerini arka plana itiyor. Bu geniş çaplı etki, Batı’nın İsrail’in askeri operasyonlarına verdiği desteğin sürmesini sağlıyor ve Murdoch’un medya gücünü İsrail politikaları için toplumsal onay üretmede etkili bir araç hâline getiriyor.

İsrailli-Amerikalı görsel sanatçı ve aktivist Tamara Gayer, “Denetimsiz milyarder açgözlülüğünün devasa canavarı kimseyi es geçmez ve savaş bölgelerinde palazlanır. Bu yüzden Bezos ve Murdoch gibi isimlerin hem işgali hem de bu savaşı haberleştirirken bundan kazanç sağlamaya çalışmaları şaşırtıcı değil” diyor. Gayer, Amerikalıların bu uluslararası savaş makinesine daha fazla yakıt sağlamayı bırakması gerektiğini, bunun için de milyarderlerin vergilendirilmesi ve ABD’de şirketlerin sınırsız siyasi harcama yapabilmesini mümkün kılan 2010 tarihli Citizens United kararının iptal edilmesi yönünde harekete geçilmesi gerektiğini savunuyor.

Murdoch’a ait Fox News, The Times of London ve The Wall Street Journal gibi yayın organları, İsrail’i varoluşsal tehdit altındaki demokratik bir müttefik olarak sunarken, işgal ve apartheid politikalarını ya göz ardı ediyor ya da hafifletilmiş şekilde aktarıyor. Bu yayınlar, kamuoyunu şekillendirirken eleştirel seslere yer vermiyor. Bu tür bir sunum biçimi, İsrail’in askeri operasyonlarını ve yasa dışı yerleşimlerini sıradanlaştırıyor; Batılı ülkelerin İsrail’e verdiği siyasi ve mali desteği ise daha da meşrulaştırıyor. Georgetown Üniversitesi’ne bağlı Arap Çalışmaları Merkezi’nde misafir akademisyen olarak bulunan Khaled Elgindy, The Wall Street Journal’ın neredeyse tamamen İsrail yanlısı bir çizgide yayın yaptığını belirtiyor. “İsrail’in siyaseti, hükümeti ve toplumu giderek daha uç noktalara kayarken, bu radikalleşmenin Batı medyasına da yansıdığını görüyoruz,” diyor Elgindy.

Murdoch’un, İsrailli liderlerle ve ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya’daki İsrail yanlısı politikacılarla yakın ilişkileri var. Bu büyük bağlantı ağı, özellikle İsrail’le bağlantılı savunma ve teknoloji sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin çıkarına olan politikaların yaygınlaşmasını sağlıyor. Aynı zamanda Murdoch gibi medya devlerinin mevcut jeopolitik düzenin sürmesinden ekonomik fayda sağlamasına olanak tanıyor.

2010 yılında Murdoch, bankacılık milyarderi Lord Jacob Rothschild ile birlikte, İsrail’in işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nde petrol arama izni verilen Genie Energy adlı enerji şirketine yatırım yaptı. Bu yatırım, uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul edilen bir işgalden kâr elde etme girişimi olarak değerlendiriliyor.

Murdoch aynı zamanda dolaylı yoldan İsrail’in işgaline maddi destek de sağlıyor. 2007 yılında, Sky News’un da sahibi olan News Corp şirketi, Batı Şeria’da yasa dışı yerleşim projeleri yürüten Kudüs Vakfı’na bağışta bulunmuştu.

Alessandra Bajec

Alessandra Bajec Tunus merkezli serbest gazeteci. 2010-2011 yılları arasında Filistin’de yaşadı. Metinleri rt.com, CounterPunch ve Avrupa Gazetecilik Merkezi dergisinde yayımlandı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler