'Verfassungsschutz'

Anayasayı Koruma Dairesi: Aşırı Sağcı Suçlar Yüzde 47,4 Arttı

Federal Anayasayı Koruma Dairesinin 2024 raporuna göre, Almanya’da aşırı sağcı suçlarda ciddi bir yükseliş yaşandı. Raporda, aşırı sağcı potansiyelin 50 bini aştığı ve şiddet eğilimli grup sayısının hızla büyüdüğü belirtiliyor.

©Wilhelm Hermann / Shutterstock.com

Almanya Federal Anayasayı Koruma Dairesi (Verfassungsschutz), 2024 yılına ilişkin raporunu yayımladı. Almanya İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt raporu kamuoyuna sunarken, ülkenin anayasal düzeninin her gün çeşitli tehditlerle karşı karşıya olduğunu, aşırı sağ, aşırı sol ve İslamcı gruplar dahil anayasa karşıtı aşırılık yanlılarının sayısında artış kaydedildiği belirtti.

Şiddet eylemlerinin yanı sıra tehditler, yabancı istihbarat servislerinin sabotaj, casusluk ve dezenformasyon faaliyetleri de Almanya’nın iç güvenliği açısından ciddi riskler arasında gösterildi. Rapor ayrıca aşırıcı grupların üye sayıları ve anayasa karşıtı gelişmelerle ilgili detaylı verilere de yer veriyor.

Aşırı Sağcı Suçlarda Rekor Yükseliş

Raporda aşırı sağcılık ve aşırı sağ terörizm başlığı altında dikkat çekici artışlar kaydedildi. Özellikle şiddet olayları, propaganda suçları ve örgütlü aşırı sağ faaliyetlerinde ciddi yükseliş olduğu bildirildi. Rapora göre 2024 yılı sonu itibarıyla ülkedeki aşırı sağcı kişi potansiyeli 50 bin 250’ye ulaştı. Bu sayı, 2023’e kıyasla yaklaşık 10 bin kişilik bir artışı ifade ediyor. Bu bireylerin 15 bin 300’ü ise doğrudan şiddet eğilimli olarak sınıflandırılıyor. Aşırı sağ motivasyonlu suçların 2024’teki toplam sayısı 37 bin 835’e yükselirken, bu alanda bir önceki yıla göre yüzde 47,4’lük ciddi bir artış kaydedildi.

Özellikle aşırı sağcı propaganda suçlarındaki artış dikkat çekerken, Nazi sembolleri ve nefret içerikli söylemlerle ilgili 24 bin 177 vaka kayıtlara geçti. Kundaklama ve tehdit olaylarında da belirgin bir yükseliş görülürken, kayda geçen fiziksel saldırıların sayısının 1121’e ulaştığı görülüyor. Aşırı sağcılar tarafından işlenen yabancı düşmanlığı kategorisindeki şiddet suçlarının ise yüzde 5,4 artarak 983 olarak saptandığı aktarıldı.

Rapor ayrıca, aşırı sağ grupların özellikle müzik, spor ve sosyal medya üzerinden etkisini artırdığına işaret ediyor. Öte yandan aşırı sağ terörizminin sadece sokak şiddetiyle sınırlı kalmadığı; aynı zamanda devlet kurumları içine sızma girişimlerinin de sürdüğü vurgulanıyor.

Raporda, Almanya’nın önde gelen siyasi partilerinden AfD’nin de hâlâ Verfassungsschutz tarafından “şüpheli yapılanma” olarak izlenmeye devam ettiği hatırlatılırken, siyasi partilerin içinde bulunan 25 bin potansiyel aşırı sağcının 20 bininin AfD içinde yer aldığı kaydedildi.

Yahudi cemaatleri ve İsrail bağlantılı hedefler üzerindeki aşırı sağcı tehditlerin de arttığı belirtilirken, Almanya’nın güvenlik önlemlerini artırma kararı aldığı belirtildi.

“İmparatorluk Vatandaşları” Tehdidi Artıyor

Rapora göre “İmparatorluk Vatandaşları” (Reichsbürger) ve “Özyönetimciler” (Selbstverwalter) olarak adlandırılan gruplar Almanya’nın anayasal düzeni için ciddi bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Devletin meşruiyetini reddeden bu gruplar, Almanya’nın hâlen “Alman İmparatorluğu” (Deutsches Reich) adıyla varlığını sürdürdüğünü ve Federal Cumhuriyet’in geçersiz olduğunu savunuyorlar.

Raporda bu grupların toplam üye sayısı yaklaşık 26 bin olarak tespit ediliyor; bu ise 2023 yılına kıyasla 1000 kişilik bir artış ifade ediyor. Üyelerin yaklaşık yüzde 5’i yani 1400’ü açık şekilde aşırı sağcı ideolojiye sahipken, 2 bin 600 kişinin ise şiddet eğilimli olduğu belirtiliyor.

2024 yılı içinde bu gruplarla ilişkilendirilen 774 aşırı sağcı suç işlendi. Bunların arasında 105 fiziksel saldırı yer aldı. Ayrıca, bu gruplar taraşından işlenen 62 antisemitik suç kaydedilirken, bunların büyük kısmı halkı kışkırtma suçları kapsamında değerlendiriliyor.

Silahlanma eğilimleri de dikkat çekiyor. Son yıllarda yürütülen operasyonlarla 1300’den fazla silah ruhsatı iptal edilse de, yaklaşık 400 kişinin hâlâ yasal silah ruhsatına sahip olduğu ifade edildi. Bu durum, bu grupların oluşturduğu tehdidin ciddiyetini artırıyor.

Verfassungsschutz raporunda, bu grupların anayasal düzeni hedef alan ve devletin temel yapısını sorgulayan faaliyetlerinin uzun vadede iç güvenlik için ciddi bir tehdit oluşturduğu belirtiliyor. Aynı zamanda kendi alternatif finans ve mülkiyet sistemlerini kurma çabasında olan bu grupların sahtecilik yoluyla kamu görevlilerini hedef alma, idarecilere yönelik tehdit mektupları ve şantaj girişimleriyle öne çıktığı ve tüm bu faaliyetlerin devlet otoritesini zayıflatma amacı taşıdığı vurgulandı.
Raporda ayrıca, bu grupların dijital alanda propaganda faaliyetlerini artırdığı, çeşitli platformlar ve sosyal medya kanalları üzerinden yeni sempatizanlar kazanmaya çalıştığı belirtiliyor.

Sol Aşırılıkçı Gruplarda Suç Sayısı Artarken, Şiddet Azalıyor

Rapora göre, ülkedeki sol aşırıcılık (Linksextremismus) tehdidinde de belirgin bir artış yaşandı. Sol aşırılıkçıların toplam sayısı yaklaşık 38 bin kişiye yükselirken, bunların 11 bin 200’ü şiddet eylemine başvurma potansiyeline sahip gruplar olarak sınıflandırıldı.

Raporda, sol motivasyonla işlenen suçların sayısının bir önceki yıla göre yüzde 37,9 artarak 5 bin 857 vakaya ulaştığı bildirilirken, bu grup tarafından işlenen aşırı şiddet içeren eylemlerin ise yüzde 26,8 azalarak 532 vakaya gerilediği kaydedildi.

Sol aşırılıkçı gruplar özellikle aşırı sağa, hükûmetin dış ve güvenlik politikalarına, iklim krizine ve kapitalist sisteme karşı organize eylemler düzenliyor. Sık sık mülke zarar verme, kundaklama, propaganda ve gösterilerle kendilerini gösteriyorlar. Özellikle AfD, emniyet güçleri ve kamu kurumları hedef alınan gruplar arasında yer alıyor.

Almanya’da “İslamcı” Tehdit

Almanya Anayasayı Koruma Dairesi’nin 2024 raporuna göre, ülkede “islamist” çevrelerin toplam potansiyeli yaklaşık 27 bin 200 kişi. Özellikle Salafist hareket 10 bin 500 kişiyle en büyük grubu oluşturuyor. Tekil saldırılar ve bireysel radikalleşme eğilimlerinin artış gösterdiğinin kaydedildiği raporda, 2015-2023 arasında 18 saldırı önlenirken, 2024’te Mannheim ve Solingen’de iki saldırıda 4 kişi hayatını kaybettiği belirtildi

Suriye ve Irak’a savaşmak için giden yaklaşık 1150 kişiden yüzde 40’ı ülkeye döndüğü ve bu kişilerin güvenlik birimlerinin yakın takibinde olduğu, ayrıca islamist çevrelerin terör finansmanında Gazze, Suriye ve Ukrayna gibi kriz bölgeleri üzerinden kaynak sağladığı kaydedildi.

Hamas Almanya’da yasaklanırken, 7 Ekim 2023 sonrası antisemitik propaganda faaliyetlerinde artış kaydedildiği, Federal İçişleri Bakanlığının islamist tehdide karşı güvenlik ve önleyici tedbirlerinin ise süreceği belirtti.

Müslümanlar “Olağan Şüpheliler”

Öte yandan Almanya’nın iç istihbarat kurumu olan Anayasayı Koruma Dairesi, özellikle Müslüman cemaatlere ve İslami kuruluşlara yönelik politikası nedeniyle uzun süredir eleştirilerin hedefinde. Hukukçular ve sivil toplum temsilcileri, kurumun “önleyici güvenlik” adı altında geniş Müslüman toplulukları kolektif şüphe altında tuttuğunu ve somut suç isnadı olmaksızın Müslüman cemaat ve kuruluşlara dair izleme faaliyetlerini yürüttüğüne dikkat çekiyor. Bu anlamda İslami cemaatlerin dinî pratiklerinden yardım faaliyetlerine kadar pek çok etkinliğinin “potansiyel radikalleşme” bahanesiyle kriminalize edildiği biliniyor.

Buna karşılık aynı tehdit değerlendirmesinin aşırı sağ gruplara karşı daha gevşek uygulandığını vurgulayan eleştirmenler, NSU skandalında yıllarca neonazi terör hücresine göz yuman Anayasayı Koruma Dairesinin, Müslümanlara karşı çok daha agresif ve sistematik bir izleme politikası izlemesinin kamuoyunda kurumun tarafsızlığına yönelik ciddi soru işaretlerine yol açtığına dikkat çekiyorlar.

Anayasayı Koruma Dairesi ve NSU Skandalı

Alman hukukçu, yayıncı ve insan hakları aktivisti Rolf Gössner Anayasayı Koruma Dairesinin NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) terör örgütünün işlediği suçları aktif şekilde örtbas ettiğini ve koruyucu rol oynadığını belirtiyor. Suç işleyen muhbirlerini (V-Leute) durdurmak yerine, onların gizliliğini koruyup bilgi toplamaya devam etmesi, soruşturmaları sistematik olarak engellenmesi, delillerin karartılması, dosyaların yok edilmesi ve muhbirlerin sorgulama öncesi uyarılması gibi kurumun adının karıştığı çeşitli skandalları bunun en somut örnekleri olarak sunuyor.

Göçmen kökenli NSU kurbanlarından Halit Yozgat’ın öldürülmesi esnasında olay yerinde bulunan muhbir Andreas Temme’nin (namı diğer “Küçük Adolf”) soruşturulmasının engellenmesi de bu sistematik korumanın bir parçası olarak görülüyor.

Uzmanlar, Aayasayı Koruma Dairesinin göçmenlere ve neonazilere ilişkin bilgi toplamak için kullandığı muhbir sisteminin, aslında Neonazi çevreleri güçlendirdiği ve bu çevrelere finansman sağladığı eleştirisini dile getirirken, demokratik denetim ve şeffaflık talepleri görmezden geliniyor. Eleştiriler, Anayasayı Koruma Dairesi’nin feshedilmesi ve Neonazi suçlarının tam anlamıyla aydınlatılması çağrılarıyla sürüyor. (P)

Meltem Kural

Lisans eğitimini Martin Luther Üniversitesinde Tarih ve İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümlerinde tamamlayan Kural, Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and African Studies) Yakın Doğu Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Kural, Perspektif dergisinin yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler