Almanya’da Müslüman Mahkûm Olmak
Almanya'da mahkumlar arasındaki Müslüman oranı geniş bir tartışmanın konusu. Sayılardan daha önemli olan soru ise ülkedeki Müslüman mahkumların cezaevlerindeki ihtiyaçlarının ne oranda karşılanabildiği.
Saat: 6. Ahmet gözlerini ovuşturuyor, yatağından fırlıyor ve her gün yaptığı gibi takvim yaprağını koparıyor. Abdestini alıp, seccadesini serip, namazını kılıyor. Ahmet, hayatını 3 senedir, 8 metrekarelik bir hapishane hücresinde geçiriyor. Hücrelerin büyüklüğü ve günlerin uzunluğu hep aynı olan bu hapishanede Ahmet’i farklı kılan özelliği Müslüman olması. Ahmet, Avrupa hapishanelerinde yatan binlerce Müslüman’dan sadece biri. Dine olan bağlılığı işlediği suçtan sonra mı gelişti ya da dinin temellerini bilmesine rağmen mi suç işledi bilinmiyor. Meçhul olmayan diğer bir şey ise arkada bıraktığı ailesinin hem mahçup, hem de kızgın olması.
Almanya’da mahkûmların dinî mensubiyetleri açısından bir istatistik tutulmadığı için hapishanelerde ne kadar Müslüman olduğu bilinmiyor. Fransa’da ise bir araştırmaya göre hapishanelerde yatan mahkûmların %60’ı Müslüman; bu bağlamda dikkate alınması gereken veri ise, Fransa nüfusunun yalnızca %12’sinin Müslüman olduğu. İngiltere’de Müslüman mahkûm sayısı 1997’de %6 iken, 2013 yılında bu sayı %13’e yükselmiş. İngiltere’nin en ağır suç hapishanesi olan Whitemore Hapishanesi’nde yapılan araştırmaya göre mahkûmların %39’u Müslüman.
Dindarlık ve Hapishane İlişkisi
Mahkûmların dindarlığının suç oranları üzerinde etkili olup olmadığına dair birçok araştırma mevcuttur. Buna göre ailesi ya da kendisi dinî eğitim almış olan insanların suça daha az meylettikleri gibi sonuçlar elde edilse de, suç geçmişi, birçok farklı faktörden etkilenerek oluşabileceği için mahkûmların dindarlığıyla suç işleme oranları arasında bir bağ kurmak zordur. Bu arada mahkûmlar arasında yapılan araştırmalarda “dindar” kavramının tanımıyla alakalı bir karmaşanın olduğunu da zikretmek gerek. Özellikle Müslüman mahkûmlar arasında yapılan araştırmalarda mahkûmların kendilerini “dindar” olarak nitelemelerine rağmen, İslam’da kesin bir şekilde yasaklanan eylemleri hapishaneye girmeden önce işledikleri görülebilmektedir. Bu nedenle dindarlık ve hapishane ilişkisi, kurulması ve kanıtlanılması zor olan bağlar arasındadır.
İşlenen suçtan duyulan pişmanlık da Müslüman mahkûmlar tarafından farklı yönlerde gerekçelendirilebilmektedir. Örneğin mahkûmların işledikleri suçtan, yakınlarını hayal kırıklığına uğrattıkları ya da gençliklerinin en güzel zamanlarını hapiste geçirdikleri gibi sebeplerle pişman olmaları söz konusuyken, yaptıkları eylemle “günaha girdikleri” için pişman olmaları da söz konusudur. Yine ceza infazı esnasında dinî hizmetler alan mahkûmların, hapishaneden çıktıktan sonra suç işleme oranlarında bariz azalmaların olduğu ve yeniden sosyalleşmelerinin başarıyla gerçekleştiği belirtilmektedir.
Dindarlık ve hapishane ilişkisinin ötesinde genellikle toplumun dışlanan, ötekileştirilen kesiminin suç oranının yüksek olduğu yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen bulgulardandır. Bu anlamda özellikle Avrupa’da yaşayan Müslümanlar için bir “hapishane” sorununun mevcut olduğunu ve bu sorunun çözümüne katkıda bulunmak için Müslümanların sosyal sorumluluklarının olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Müslüman Mahkûmların Destek Hizmetlerine İhtiyaçları
Müslümanların Avrupa toplumlarının tabi birer parçaları hâline gelmelerinin ardından eğitimden, siyasete, ekonomiden iş piyasasına kadar birçok alanda yeni kurumsallaşma ihtiyaçları da kendisini gösteriyor. Örneğin Hristiyanlık’ta köklü bir geleneğe sahip olan manevi destek hizmetleri hapishanelerdeki Hristiyan mahkûmlara uygulanırken, Müslüman mahkûmların destek hizmetlerine ihtiyaçları da yeni düzenlemelerin gerçekleştirilmesini zorunlu kılıyor. Manevi destek hizmetleri, dinî eğitim alan ve belli bir kadro dahilinde çalışan görevliler tarafından veriliyor. Fakat bu hizmetler, hukuki düzenlemeler ya da personel eksikliği sebebiyle henüz Avrupa’nın birçok hapishanesinde Müslümanlara yönelik olarak gerçekleştirilemiyor. Bu durum, hayatlarının en zor süreçlerinden birinde manevi destekten yoksun bırakılan binlerce Müslüman mahkûmun olduğu anlamına geliyor.
Hapis İçinde Hapis: Müslüman Mahkûm Olmak
Avrupa’daki Müslüman mahkûmların en fazla şikayet ettiği konular arasında mahkûmların birey olarak değil, homojen bir grup olarak algılanmaları ve o şekilde muamaleye tabi tutulmaları yer alıyor. Buna ilaveten hapishanelerdeki birçok koşul, dinî vecibelerin yerine getirilmesini zorlaştırıyor. Örneğin birçok hapishanede mahkûmlara helal kesim et sunulmuyor. Bu konuda hassasiyeti olan mahkûmlar vejeteryan menülere yönlendiriliyorlar. Bunun yanında cemaat ile kılınan namazları yerine getirmek ayrı bir sorun teşkil ediyor. Bunun için öncelikle imamlık yapabilecek bir kişi, onun yanında da uygun bir oda tashih edilmesi ve odadaki güvenliği sağlamak için birkaç hapishane görevlisinin aynı ortamda bulunması gerekiyor. Cuma ve bayram namazlarının kılındığı vakitlerde yeterli sayıda hapishane görevlisinin bulunmayışı, hapishane yönetimi için iş takviyesi ihtiyacını ortaya çıkartırken maddi bir yük de oluşturuyor. Bu nedenle cemaatle namaz kılınması, çoğu zaman bir organizasyon meselesine dönüşebiliyor.
Fakat bütün bu “hapishane esnası meseleleri”nin yanında, bireylerin hapse girmelerini önleyen, hapisten sonra da yeniden sosyalleşmelerini kolaylaştıran önlemler büyük önem taşıyor. Özellikle Müslüman toplumun, bu önleyici tedbirler ve tutukluluk hâlinin bitmesinin ardından destek hizmetleri konusunda yeterli bilgi düzeyine sahip olmaması büyük bir sorun. Müslümanlar arasında mahkûmlara kötü gözle bakılması, ailelerinin toplumdan dışlanması gibi sorunlar sebebiyle özellikle cami ve sivil toplum kuruluşlarının insanları mahkûmlar ve aileleri konusunda hassasiyete çağırmaları gerekiyor. Çünkü mahkûmları ve yakınlarını travmalarıyla başbaşa bırakmaktansa, hapishaneden çıkan insanları yeniden kazanmak büyük önem taşıyor.