'Almanya'nın Irkçılık Karnesi'

ECRI: “Almanya’da Irkçılık Çok Dar Bir Çerçevede Anlaşılıyor”

Avrupa Konseyi Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığıyla Mücadele Organı olan ECRI, Almanya ve Belçika’ya dair yayınladığı ırkçılık raporlarıyla dikkat çekti. ECRI Genel Sekreteri Stephanos Stavros ile, ECRI’nin Almanya’ya dair yayınladığı son raporu ve ırkçılıkla mücadele anlamında siyasilerin görevleri hakkında konuştuk.

Yayınlanan raporda, “ECRI, Almanya’daki ‘bazı’ olumlu gelişmeleri takdirle karşılıyor. Fakat kat edilen bu ilerlemenin yanında bazı meseleleri endişeyle izliyoruz.” ibaresi geçiyor. Hangi meseleler tatmin edici değil?

Almanya, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm, toleranssızlık ve renk, etnik köken, vatandaşlık, din ve dil anlamındaki ırkçılıklarla mücadele etmek için ciddi bir efor sarf ediyor. Fakat diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi hâlâ kat edilmesi gereken mesafeler var. Özel olarak izlediğimiz konular: Irkçılık konseptinin çok dar bir çerçevede anlaşılması, nefret suçlarında artış yaşanması, ırkçılık ve homo/transfobi anlamında işlenen suçlara dair adalet sistemi ve yasaların hayata geçirilmesinde izlenen yol, polislerde gözlemlenen ırkçı fişlemeler, yabancı düşmanı diskursuna karşı yetersiz tepki, göçmen ve Romanlara karşı eğitim ve iş sektöründe görülen ayrımcılık gibi konular.

Bazı yasalar iyileştirilebilir. Örneğin ırkçı motiflerle yapılan saldırıların cezalandırılmasıyla sonuçlanan yargılamalar çok yaygın değil. Diğer bir deyişle bu yasanın uygulanılırlığı tatmin edici düzeyde değil. Mağdurlar, şikayetlerinin bir sonuca ulaşacağından şüphe ettikleri için nefret suçlarını polise bildirme konusunda isteksizler.

Raporda Sarrazin tartışması da ele alınıyor. Sizce SPD’nin Sarrazin’i partiden ihraç etme konusundaki çekingen tavrının arkasında hangi neden yatıyor?

Bu konudaki çekingenliğin nedenlerini ifade etmek çok zor. Şu açık ki Sarrazin’in “göçmen ya da diğer gruplara karşı ayrımcılık yapma amacı taşımadığı” konusundaki açıklaması ECRI tarafından tatmin edici bulunmadı, bu anlamda SPD’den daha kesin ve açık bir tepki beklenmişti. Biz siyasi partilerin resmî kamuoyu açıklamaları ile ve üyelerine bazı kesin standartlara saygı gösterme konusundaki bilinçleriyle örnek olmaları, bu anlamda hoşgörüsüzlük ve ırkçılıkla mücadele konusunda özel bir sorumluluğa sahip olduklarını düşünüyoruz.

Sarrazin durumunda SPD, tepki verecek tek taraf değildi. Raporda sadece SPD’nin değil, diğer resmî mercilerin de tepki verme konusundaki başarısızlığı eleştirilmektedir.

Bu, ECRI’nin Almanya hakkında beşinci raporu. Almanya, önceki raporlardaki konuları dikkat alarak iyileştirmelere gidiyor mu?

Alman resmî makamlarını ırkçılık ve hoşgörüsüzlüğü gidermek adına atılan adımlar sebebiyle takdir ediyoruz: Örneğin Ulusal Uyum Eylem Planı, göçmen çocuklarına eğitim alanında yardımcı olabilmek için alınan önlemler, federal düzeyde Ayrımcılıkla Mücadele Bürosu tarafından yürütülen kampanyalar ve anonimleştirilen iş başvuruları gibi gelişmeler var. Birçok eyalet kendi ırkçılıkla mücadele bürolarını kuruyorlar ve federal merciler ırkçılıkla mücadele konusunda uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi için interneti daha efektif kullanıyor.

Irkçılık ve hoşgörüsüzlüğün zemin bulmadığı toplumların temel özellikleri nelerdir sizce?

Aslında çok ümit verici gelişmeler var. Araştırmamıza göre Almanya’da halkın yüzde 50’si entegrasyon tartışmasının çok olumsuz olduğunu düşünüyor. Yüzde 70’i farklılık, hoşgörü ve göçmen kökenine sahip olan bir insana saygı duyma gibi konuların okullarda daha detaylı bir şekilde işlenmesi gerektiğini düşünüyor. Diğer yandan ise aşırı gruplara ülkenin bazı kesimlerinde ciddi bir destek söz konusu. Bunun ötesinde nefret suçları endişelere sebep oluyor. Nefret suçlarının rapor edilmediği yönünde göstergeler de var.

Irkçılığı hukuki düzenlemelerle önlemek mümkün müdür?

Hukuk, ırkçılıkla mücadele konusunda tek araç değildir, ama çok önemli bir araçtır. Suç yasası çok önemli bir mesaj verir insanlara. Bu nedenle ECRI, hukuki kararlarda, eğer suç, ırkçı motiflerle işlenmişse daha ciddi cezaların verilmesi konusunda önerilerde bulunuyor. Yani hukukun daha etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor.

Mağdurların olayları polise ya da –olaylar okulda olduğu takdirde- okuldaki ilgili mercilere bildirme konusunda teşvik edilmesi gerekiyor. Bu alanlardaki bilgilendirmeler, mağdurların kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlıyor. Bu nedenle ECRI, polisin nefret suçlarıyla nasıl ilgilendiği konusundaki raporlamanın geliştirilmesini ya da öğretmenlerin farklılık konularında özel eğitimler almalarını öneriyor.

En önemlisi, Ayrımcılıkla Mücadele Bürosu, Almanya’daki ırkçılık mağduru insanların haklarını korumak için mümkün olan en sert biçimde çalışmalarına devam etmeli, buna alternatif olarak eyaletler de kendi ayrımcılıkla mücadele bürolarını kurmalı.

Günlük hayatta karşılaşılan ırkçılık için gerçekten bir çözüm var mı sizce?

Günlük hayattan ırkçılığı söküp atmanın zorluğu konusunda kimsenin şüphesi yok. Yine de bununla mücadele etmeye değer. Bu mücadele için eğitim, bilinçlendirme kampanyaları, spor alanında aksiyonların hayata geçirilmesi, internette ırkçılıkla mücadele edilmesi, bu konuda çalışmalar yapan siyasi partilerin desteklenerek öncü insanların rol model olarak gösterilmesi gibi önlemlere dikkat çekilmeli.

Yayımlanan rapor sonrasında olumlu gelişmelerin olacağını düşünüyor musunuz?

Almanya’da ırkçılıkla mücadele anlamında bir gelişme söz konusu. Bu mücadeleyi başarıya ulaştıracak olanlar ulusal mercilerdir. Elbette bu merciler uluslararası kurumlardan tavsiye alıyorlar, bu kurumlara ECRI de dahil. ECRI, Avrupa Konseyinden, bağımsız araştırmacılardan oluşan, ciddi meselelerin ele alındığı raporları hazırlayan ve önemli organlarla irtibat kuran bir kurum. Bu anlamda biz ülkelerin tavsiyemizi dinlediklerini düşünüyor, raporlarımızı dikkate almalarını arzu ediyoruz.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler