'Dosya: "Çifte Vatandaşlık"'

“Türkiye Kökenlilere Yönelik Entegrasyon Tartışması Agresif Bir Tartışma”

Almanya’da çifte vatandaşlık çok uzunca bir süre siyasi tartışmaların merkezinde. Almanya’daki mevcut durumu ve uluslararası karşılaştırmayı göç araştırmalarının ünlü ismi Prof. Dietrich Thränhardt ile konuştuk.

Prof. Dr. Dietrich Thränhardt | Fotoğraf: ©Stephan Röhl

Çoklu vatandaşlık konusuna küresel çapta bakıldığında Almanya uluslararası karşılaştırmada nerede yer alıyor?

ABD, Fransa veya Büyük Britanya gibi sanayileşmiş büyük ülkelerin büyük bir çoğunluğu çoklu vatandaşlığı kabul ederken, Almanya bu konuda daha çok çekimser bir tutum sergiliyor. Almanya, AB vatandaşlarının ve prensip olarak vatandaşlarını vatandaşlıktan çıkarmayan ülkelerden gelen kişilerin çoklu vatandaşlığını tanıyor. Bunlara örnek olarak Suriye, Irak ve İran verilebilir. Bu durum ülkedeki en büyük azınlığı teşkil eden Türkiye kökenli gruplar gibi diğer bazı grupların mağdur olmasına yol açıyor.

Çifte vatandaşlık konusunda oluşan bu mağduriyetin nedenleri neler?

Bu, CDU Eyalet Birliği’nin çifte vatandaşlığa karşı başlattığı büyük ve başarılı bir seçim kampanyası ile başlayan ve 1999 yılından beri var olan köklü bir siyasi çatışma. O zamandan beri CDU ve CSU cephesinde çoklu vatandaşlığa karşı sahip olunan olumsuz tutum oldukça derin bir şekilde yerleşmiş durumda. Almanya’da AfD hariç diğer tüm partiler aslında çoklu vatandaşlığı destekliyor. CDU’nun bu bakış açısı çoklu vatandaşlığa ilişkin yasa değişikliklerinin yapılmasını engelliyor.

CDU’nun tutumu, 2016 yılında gerçekleştirilen Parti Kurultayı’nda CDU’nun çifte vatandaşlığa ilişkin verdiği olumsuz kanaatle tekrar gözler önüne serilmişti. CDU bu kararda “çocuk düzenlemesinin” feshedilmesini talep etmiş, ancak Şansölye bu kararı reddetmişti.

“Çocuk düzenlemesi” ne anlama geliyor?

Bu düzenleme vatandaşlığın doğumla birlikte kazanılması anlamına gelmektedir. Ebeveynlerden biri en az sekiz yıldır Almanya’da yaşıyorsa ve doğum gerçekleştiği tarihte daimi ikamet hakkına sahipse bu durumda çocuk, ebeveynleri dolayısıyla başka bir vatandaşlık daha kazanıp kazanmamasından bağımsız olarak Alman vatandaşlığını alır. Bunu bir örnekle açıklayalım: Her ikisi de Türk vatandaşı olan bir erkek ve bir kadın Almanya’da bir çocuk sahibi olduklarında bu çocuğa ebeveynleri dolayısıyla Türk vatandaşlığı ve buna ek olarak Alman vatandaşlığı verilir. 2014 yılına kadar Almanya’da ebeveynleri yabancı olan çocukların reşit olduklarında iki vatandaşlıktan birini seçme zorunluluğu vardı. Fakat 2014 yılında bu düzenleme kaldırıldı. O zamandan beri Türk toplumunda bu düzenlemeye dayanarak çifte vatandaşlıkla büyüyen ve her iki vatandaşlığı da elinde bulundurmasına izin verilen birçok çocuk var.

Bir bilimsel çalışmanızda Alman vatandaşlık hukukunun modernize edilmesinin ardından Türk vatandaşlarının Alman vatandaşlığına geçme sayısında bir gerileme olduğunu söylüyorsunuz. Bu durum nasıl açıklanabilir?

Türklerin çoğu Türk vatandaşlıklarını korumak istiyor, Alman vatandaşlığına geçmeyişin en önemli sebebi bu. Diğer bir sebep de Almanya’da yasal olarak yaşayan bir kişinin Alman vatandaşı olmasa bile bir Alman vatandaşının sahip olduğu neredeyse tüm haklara sahip olması. Sahip olmadığı tek haklar, kişinin oy kullanamaması ve bazı resmi görevlere getirilmemesi gibi istisnalar.

Üçüncü sebep ise, Türk vatandaşı olan çok sayıda ailenin onlarca yıldır Almanya’da yaşıyor olması, bunu normal görmesi ve dolayısıyla Alman vatandaşlığını almak için büyük bir çaba sarf etmemesi.

Türklere yönelik tartışmaların ve entegrasyon politikalarının bu durumda payı var mı sizce?

Geçmişte ve günümüzde yürütülen tartışmaların konusu her zaman Türklerin ve/veya Müslümanların entegrasyon kabiliyeti hakkında gerçekleşti. Bu tartışmalar kısmen oldukça agresif bir şekilde yürütülüyor. Doğal olarak Türkiye kökenli kişilerin birçoğu kendilerine haksızlık yapıldığını düşünüyor. Bu durum Alman vatandaşlığına geçme konusunda duyulan isteği de belirgin ölçüde azaltabiliyor.

Alman-Türk çocuklarında söz konusu olduğu gibi çifte vatandaşlık düzenlemesi oldukça karmaşık. 2000 yılından önce doğan çocukların vatandaşlıklardan birini seçmesi gerek, bu tarihten sonra doğan çocuklar ise her iki vatandaşlığa da aynı anda sahip olabiliyor. Bu farklı düzenleme devam ettirilecek mi?

Ben bu düzenlemede bir değişiklik yapılacağından şüpheliyim, zira daha önce de belirttiğim gibi CDU bu konuda oldukça köklü ve olumsuz bir tutum içinde. Fakat bu konuda olumsuz bir gelime olacağını da sanmıyorum. Daha çok nesiller arası bir değişim gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Doğumla kazanılan vatandaşlık, çifte vatandaşların sayısının gittikçe artmasını sağlıyor. Alman vatandaşı olarak çocuk sahibi olan kişilerde, eğer ebeveynlerden biri çocuğuna aktarabileceği başka bir vatandaşlığa sahip değilse, çocuğa da çifte vatandaşlık verilmiyor.

Peki CDU’nun çoklu vatandaşlığa ilişkin katı tutumunun nedeni ne?

Aslında vatandaşlık konusu geçmişte uluslararası düzeyde, bir kişi sadece tek bir ülkenin vatandaşlığını alacak şekilde düzenlenmişti. Alman hukuku da bu düzenlemeyi kabul etmişti. Bu durum yavaş yavaş değişti, CDU ise bu konuda bir adım geride kaldı. Sebeplerden biri bu. Bu da hukuki tartışmalarda oldukça ihtilaflı bir konu. Diğer sebep ise, Almanya’daki göçmenlerin uzun bir süre seçimlerde çoğunluk olarak SPD partisi için oy kullanmış olması. Artık ortadan kalkmakta olan bu durum da CDU’nun kendisine daha fazla oy veren Sovyetler Birliği göçmenlerine daha sıcak yaklaşmasının pragmatik sebeplerinden biri. Fakat tüm bu genellemeler günümüzde geçerliliğini yitiriyor. Hem göçmenlerde hem de Türkiye kökenli kişilerde çoğulculuğun yaygınlaştığını ve insanların çok farklı yönde oy kullandığını görüyoruz.

Bu yıl gerçekleştirilen bir araştırmaya göre CDU ve CSU ilk defa göçmen kökenli kişilerin favori partileri konumunda. Acaba bu durum CDU’nun çoklu vatandaşlık konusundaki tutumunun değişmesine sebep olabilir mi?

CDU’nun içinde Armin Laschet veya eski Federal Cumhurbaşkanı Christian Wulff gibi bu konuyu ileri taşıyan politikacılar mevcut. Gerçekten de bu anlamda bir hareketlenme söz konusu. Bavyera gibi bu anlamda çok ilerleme kaydetmeyen bölgeler olsa da federal çapta bu yöne doğru bir eğilim ve hareketlenme olduğunu söyleyebiliriz.

Bir araştırmanızda Alman-Amerikalı ve Alman-Türk vatandaşların çifte vatandaşlık alma durumunu karşılaştırıyorsunuz. Burada ortaya çıkan farklılıklar nelerdir?

Hukuksal açıdan ikisi de tamamen aynı. Alman vatandaşlığını almak isteyen bir Amerikalı da Amerikan vatandaşlığından çıkmak zorunda. Bununla birlikte burada birçok istisna söz konusu. Rakamlara göre Alman-Amerikalılar bu istisnalardan daha kolay faydalanıyorlar. Bunun sebebini tam olarak bilmiyoruz. Bu durum kişilerin sosyo-ekonomik pozisyonuyla veya gerekçe sunma becerisi ile alakalı olabileceği gibi resmî kurumların ön yargıları ile ilgili de olabilir. Fakat bu aynı zamanda Alman-Türklerin ilgili kanunlar hakkında bilgi edinmesini ve vatandaşlık müracaatlarına ilişkin her cevabı hemen kabul etmemesi gerektiğini gösteren bir durum. Yasal istisnalar oldukça karmaşık. Ve sıklıkla (ben de bu konuda kişisel deneyimlere sahibim) kişiye diğer vatandaşlıktan çıkması gerektiği cevabı veriliyor; oysa bu her zaman gerekli değil.

Birçok durumda diğer vatandaşlık da korunabilir. Bu istisna hüküm örneğin 60 yaş üzerindeki kişiler için geçerli. Vatandaşlık işleriyle ilgilenen makamlar genellikle bu düzenlemeyi kendileri de bilmediği için olumsuz cevaplar verebiliyor.

Çoklu vatandaşlık konusundaki farklı uygulamaların kurumsal problemlerden de kaynaklandığını düşünüyor musunuz? Örneğin bu anlamda kurumsal ırkçılıktan söz edilebilir mi?

Bana kalırsa asıl sorun, vatandaşlık işleri yetkililerine ayrılan ödenekle ilgili. Burada kısmen istihdam sorunu var. Mesleki eğitim oldukça yetersiz ve bence bu belirleyici bir husus. Zira bu durum yasaların doğru bir şekilde bilinmemesine veya sadece bir kısmının bilinmesine yol açıyor.

Çifte vatandaşlığın, özellikle ekonomik ve politik açıdan entegrasyon üzerinde olumlu bir etkisi olduğu söyleniyor. Bu öngörüye siz de katılıyor musunuz?

Ben çifte vatandaşlığın değil ama kişinin Alman vatandaşlığına dahil edilmesinin olumlu bir etkisi olacağını düşünüyorum. Benim görüşüme göre Alman vatandaşlığının güçlü bir bütünleyici etkisi var. Alman vatandaşlığı günlük hayatta, mesela uzun süreli bir istihdam ilişkisi istediği için bir Alman vatandaşını işe almayı tercih eden bir işveren karşısında kişiye avantaj sağlayabilir.

Çifte vatandaşlığın hem bireyler hem ülke için dezavantajları olduğunu düşünüyor musunuz?

Ben Türklerin askerlik hizmetinin bu durumdan olumsuz etkileneceğini düşünüyorum. Çifte vatandaşlık sahibi olanlar da Türkiye’de askerlik hizmeti yapmakla yükümlü. Bu, Türk vatandaşlığının Almanya’da daha fazla hissedilebilir olması anlamına geliyor. Bundan kısa bir süre öncesine kadar bir Türk vatandaşı askerlik yükümlülüğünden muaf tutulmak ve kısa dönem askerlik yapmak için 10.000 Euro ödemek zorundaydı. Artık bu değişti ve kişiler 1.000 Euro ödemek zorunda. Genel olarak; Türk devletinin Alman vatandaşlarını bir araç konumuna sokması veya etkilemesi durumunda bunun aidiyet duygusu bakımından da büyük bir soruna yol açacağını düşünüyorum.

Esra Ayari ve Meltem Kural sordu.

Meltem Kural

Lisans eğitimini Martin Luther Üniversitesinde Tarih ve İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümlerinde tamamlayan Kural, Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and African Studies) Yakın Doğu Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Kural, Perspektif dergisinin online editörlüğünü yapmaktadır.
Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler