Berberiler: Kuzey Afrika’nın En Eski Sakinleri
Berberiler Kuzey Afrika’nın en eski sakinlerinden biri. Farklı ülkelere yayılan nüfuslarıyla Berberi kimliği ve kültürü, farklı bir “azınlık” örneğini sunuyor. Tarih içinde topluluk olarak Müslüman olmuş, fakat farklı inanışlara sahip üyeleri de barındıran Berberi kimliğini Dr. Mohamed Chtatou yazdı.
Amazighler olarak da bilinen Berberiler Kuzey Afrika’nın en eski sakinleri. Mısır’ın Thebes şehrinde bulunan Amon Tapınağı’nda bugüne kadar keşfedilmiş olan en eski hiyerogliflerde Berberilerden bahsedilmesi de bunun bir kanıtı. Yine de bu kadim halk, “Berberiler” olarak adlandırılmaktansa -zira “Berberi” ifadesi, Romalıların kendileri dışındaki halklara atıfta bulunurken kullandığı “barbarlar” kelimesinden türemiştir- kendilerine Amazigh denmesini tercih ediyor.
5 bin yıldan fazla bir süredir Mağrib’de varlıklarını sürdürdükleri iddia edilen Berberi topluluğu, Mısır-Libya sınırından Atlantik Okyanusu’na, Akdeniz kıyılarından Nijer, Mali ve Burkina Faso’ya kadar uzanan 5 milyon metre karelik bir alana dağılmış durumda. Berberilerin kültürleri, kimlik ve medeniyetleri geçmişte Arap yönetimler tarafından hor görüldü ve yok sayıldı. Meşru kültürel hak talepleri de önce Fransız sömürgeciler tarafından asimilasyona tabi tutuldu; daha sonra ise açık bir “ayrılıkçılık” biçimi olarak yorumlandı. Ancak Arap Baharı sırasında Arap ideolojilerinin içine düştüğü kriz, Kuzey Afrika’daki etnik ve kültürel unsurların tanınmasına ve özellikle de Fas ve Cezayir’de Berberi hareketinin yeniden canlanmasına zemin hazırladı.
Cezayir’de Berberi Kimliğinin ve Kültürünün Yeniden Canlanması
Cezayir’de Berberi kültürünün canlanmasına imkân tanıyan en belirleyici olay, 1980 yılının Nisan ayında Kabylie bölgesinde gerçekleşen Berberi gösterileriydi. Bu gösteriler, Mouloud Mammeri’nin eski Kabyle şiiri hakkında düzenlenen konferansın yasaklanmasına tepki olarak başlamıştı. Konferansın yasaklanması bugün Berberi Baharı (Ar. “tafsut imazighen”) olarak da bilinen 1980 yılında vuku bulan mücadele hareketinin tetikleyicisi oldu. Bununla birlikte, Tamazight dilinin (Berberi dili) yüzlerce yıl süren inkârı ve yasaklanmasının ardından bu tarihî hareket Kuzey Afrika’da kültürel bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Berberi militanları, ülkenin bağımsızlığını kazandığı 1962 yılında Cezayir yönetimi tarafından dayatılan diktatörlüğe karşı kültürlerinin tam olarak tanınması için o tarihten bu yana mücadele ediyorlar. Daha sonrasında bu kimlik talebi, demokrasi ve insan haklarına, köktenciliğe ya da günümüzdeki baskı ve gerilemeye karşı yapılan tüm kavgaların bir kesişimi olarak kendini gösterdi.
Fas’ın Berberi Kültürünü Tanıması
Faslı Berberiler içinse her şey kırk yıl önce Tamazight dilinin Cezayir’de olduğu gibi Arapçanın yanı sıra ikinci bir resmî dil olarak tanınmasını talep eden hareketle başladı. 1994’te iktidarının son demlerine yaklaşan II. Hasan, Fas’ın farklı Berberi diyalektlerinde haber bültenlerinin sunumunu başlatarak istikrarı sağladı. Ne var ki, Berberi kültürünün resmî olarak tanınması ancak 2001 yılında mümkün oldu. Daha doğrusu, o tarihte yeni iktidar gücü olarak IV. Muhammed, Kraliyet Berberi Kültürü Enstitüsünün (İng. “The Royal Institute of Amazigh Culture”) kurulduğunu duyurdu ve ayrıca bu devlet kuruluşunun idaresini konu üzerinde tanınmış bir uzmana -IV. Muhammed’in kraliyet kolejinden eski profesörü Muhammet Chafik’e- teslim etti.
Ancak hem Cezayir’de hem de Fas’ta, Berberi mevcudiyetinin resmî olarak tanınması -sembolik bile denemeyecek- kültürel bir seviyede kalıyor. Öyle ki Berberilerin yaşadığı bölgeler hâlâ fakir ve az gelişmiş durumda. Bu bölgelerde okullar, hastaneler, yollar, üniversiteler, fabrikalar ve benzeri yapılar bulunmuyor. Bu bölgelerdeki gençler işsiz, kızlar eğitimsiz ve kadınlar okuma yazma bilmiyor. 1950’li yıllardan sonra Berberi nüfusu, Avrupa’daki Berberi işçilerin gönderdikleri paralar ile geçinmek zorunda kalıyordu; ancak şimdilerde bunu da yapamıyorlar. Fas ve Cezayir, Berberilerin yaşadıkları bölgelere yönelik, bu bölgelerin tamamıyla kalkındırılması ve bölge sakinlerinin güçlendirilmesi için yeni kalkınma modellerini benimsemiyor ya da benimsemeye yanaşmıyor.
Berberi Kimliğinin Özellikleri
Berberi kültüründe “üç ilke” olarak tanımlanan üç önemli tema var: Dilin önemi (Tamazight dili), aşiret demokratik sistemi ve akrabalık sisteminin devamı (Ar. “ddm”) ve son olarak toprakla olan güçlü bağ (Ar. “tammurt”). Bu üç tema Fas ve Cezayir kültüründe kolaylıkla fark edilmekte olup, Berberi kültürünü de aşan bir biçimde daha geniş bir kimlik olarak kabul edilir.
Berberilerde Dilin Önemi
Faslı ve Cezayirli Berberi topluluklarındaki en belirgin tema dilin toplumdaki önemidir. Berberi halka bakıldığında, dilin geçerliliği ile kültürün zaman içerisinde muhafaza edilmesi arasında bariz bir ilişki olduğu görülür. Berberi halkının tarihi ve inanç sistemi dil aracılığıyla, sözlü ve yazılı olarak muhafaza edilmiş ve böylelikle tarihin, birikimin ve örflerin nesilden nesle aktarılması sağlanmıştır. Tamazight dilinin farklı lehçeleri olmasına rağmen, Berberi halkının tarihi ve örfleri bozulmadan özgünlüğünü korumuş ve özgün dilleri sayesinde sayısız istilaya karşı varlığını sürdürmüştür.
Arap fetihleri gerçekleştiğindeyse Araplar dilin temel doğasını ve yaşlıların kültürün korunmasında oynadığı rolün önemini benimseyen bir tutum takınmışlardır. Berberi halkı tarafından konuşulan her iki dilin de -Arapça ve Tamazight- Afrika-Asya dil ailesinden geldiği gerçeği göz ardı edilse bile her iki dilde de dilin devamlılığının sağlanmasında yaşlılara düşen rolün -gerek yazıyla gerek sözlü aktarım ile- önemine vurgu yapılmıştır. Kendilerini daha şiirsel ve belagatli bir şekilde ifade eden Arapların, Berberi halkının dillerini birleştirici bir etken ve medeniyetlerinin muhafaza unsuru olarak kullanmasını takdir ettiği söylenir.
2016’da Cezayir Hükûmeti anayasada Berberi dilinin statüsünü resmî dil olarak belirlediğinde ve Kral IV. Muhammed 2011’de Fas Anayasası’nda yaptığı düzenleme ile Tamazight dilini ulusal dillerden biri olarak kabul ettiğinde dilin bağlayıcı bir unsur olma özelliği daha da belirgin bir hâle geldi. Berberi tarihinin, örf ve âdetlerinin, hukukunun ve bilgeliğinin muhafazası için Arapça ya da Latince yazı sistemi değil de eski Berberi yazı sistemi olan Tifinagh yazı sistemi oluşturuldu. Bu resmî tanınma ile modern Cezayir ve Fas kültürleri içerisindeki Berberiler büyük bir kabul gördü. Aradaki tüm bu benzerliklere rağmen, bu resmî dil hamlesi, Tamazight dilinin topluma dâhil edilmesinden çok -ki bu uzun bir süre alacaktır-, siyasi bir jest niteliği taşıyordu.
Berberilerde Akrabalık Fikri
Berberi toplumu ile modern Fas ve Cezayir kültürlerini karşılaştırırken göz önünde tutulması gereken ikinci konu, demokratik aşiret sisteminden doğan akrabalık fikridir. “Ulus devlet” fikri Batı’dan gelen ve hem Berberilerin hem de Arapların reddettiği yabancı bir kavramdır. Her iki etnik grupta insanların hayali sınırlar ile tanımlanmadığı, tam aksine kimlik kavramının ortak dil, ortak tarih ve ortak inanç sistemi üzerinden geliştiği kabul edilir.
Bu ortak kimlik tanımı hem Berberiler hem de Mağribî kültürlerinde yaygın bir kabile sistemi ile sonuçlanmıştır. Bahsedilen kabile sistemi günümüzde Afrika halklarının dünyaca ünlü misafirperverliklerinde hâlâ gözlemlenmekte olan ekonomik açıdan sosyalist, toplumsal açıdan ise demokratik olarak nitelendirilebilecek bir sistem olarak tanımlanmaktadır.
Bununla birlikte, farklı arka planlara sahip insanları kabul eden akrabalık görüşü, Berberi ile Arap kültürü arasındaki önemli bir ayrımdır. Berberilere ait aşiret sisteminde vurgu anaerkillikte iken, Arap kültürü daha ziyade nüfuzlu ve muktedir bir ataerkil figürünü benimser.
Berberilerde Toprağın Merkezîliği Fikri
Son olarak, “anavatan” fikrinin Berberiler için çok büyük bir öneme sahip olduğunu bilmeliyiz. Berberi halkının toprakla manevi alana uzanan benzersiz bir ilişkisi vardır. Berberiler toprağı sadece yaşamlarını ve inançlarını sürdürmeyi temin eden bir şey olarak değil, aynı zamanda kendilerini emperyalist dış dünyadan koruyan bir sembol olarak görürler.
Toprağın manevi yönü Fas ve Cezayir’deki (tasavvufla yakından ilgili olan) İslam anlayışında açık bir biçimde görülebilir. Ayrıca şehirdeki halk ile dağdaki halk arasında çok güçlü bir ilişki vardır. Bu, Berberi halkının kentsel alanlarda yaşayanları kabul etmesiyle de alakalıdır. Kentsel ve kırsal dünyalar arasındaki ilişkinin önemi, Fas ve Cezayir’de benzer dilsel ve toplumsal normları bir arada barındıran ve paylaşan iki farklı kültürün varlığını vurgular.
Sonuç olarak, Berberilerin dil, toplumsal kabile normları, kültürel gelenekleri, toplumdaki yerleri ve toprakla aralarındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Berberilerin toplumsal yapı ve toprakla olan ilişkileri bugün Fas ve Cezayir kültürlerine kabul edilmelerinde önemli bir etkendir. Bununla birlikte eğer Berberilere ait bu kültürel unsurların yalnızca biri ortadan kalksa, Fas ve Cezayir’in farklı bir yaşam tarzına sahip olacağını söylemek hatalı olmayacaktır.