'Ramazan 2020'

Risk Grubunda Olmak: “Belki De Bu Son Ramazanımız”

Müslümanlar bu sene korona krizi sebebiyle sıradışı bir ramazan tecrübe ediyorlar. Cami ve evlerdeki beraberlikten bu sene mahrumlar; birlikte kurdukları iftar sofralarından da. Perspektif, ramazan yalnızlığını Kızılaslan Ailesi ile konuştu.

20 Mayıs 2020 Kübra Layık
72 yaşındaki Sevim Kızılaslan ve 80 yaşındaki Salman Kızılaslan için bu sene ramazan yalnız geçiyor.

“Bu sene ramazanda çoğunlukla yalnızız ve belki de son ramazanımızı bu kadar yalnız geçiriyor olduğumuz düşüncesi, yüreğimizi burkuyor.” diyor Sevim ve Salman Kızılaslan. Onlar için bu seneki yalnız ramazan hayli zor olmuş. 72 yaşındaki Sevim Kızılaslan, 80 yaşındaki Salman Kızılaslan için bu ramazan onlar için çocuklarının ve torunlarının olmadığı tek başına iftar sofralarıyla geçmiş.

“Sahurda torunlarıma gözleme ve krep yaptığım günleri özlüyorum.”  diyor 72 yaşındaki Sevim Kızılaslan. Çocukları ve torunları ile arasındaki mesafe ona ağır geliyor; bilhassa ramazanda. Kızları ve oğulları yardıma, torunları mesafeyi korumak şartıyla ziyarete geliyor ancak iftara kalmıyorlar. Torunlar, nine ve dedelerine hastalık bulaştırmaktan çekiniyorlar.

Salman Kızılaslan 56 yıl önce göç etmiş Türkiye’den yeni vatanları Almanya’ya. Hatıralarında ramazanın yeri ise başka. “Sadece ramazana özel hazırlanan yemeklerden büyük bir sofra. Etrafında en az 15 kişi. Memleketimizden uzakta bu geleneği çocuklarımıza aktarmaya çalıştık.” diyor. Salman Bey hayatının büyük kısmını hâlâ Almanya’da geçiriyor. Kültür ve dini, ayrıca birlikteliğin ehemmiyetini çocuklarına ve sonraki nesillere aktarmayı önemsiyor. “Geçen her yıl, kalan zamanımı sevdiklerimle geçirmenin önemini daha iyi anlıyorum. Fakat bu yıl giderek küçülen soframda artık tek başıma oturuyorum.”

Bu yıl Almanya’da ve dünyada ramazan pek çok Müslüman için ıssız ve yalnız geçiyor. Halbuki oruç çoğu Müslüman için beraberlik zamanı demek: Beraber hazırlanan iftar sofraları, camide cemaatle omuz omuza kılınan teravih namazları… Ancak bu seneki ramazan alışılmadık bir hüzünle geçiyor

“Hiç Değilse Yalnız Değildik”

Salman Kızılaslan Almanya’ya geldiğinde misafir işçilerin konakladığı bir yurtta kalmış. “Bu yurtlar çoğunlukla işletmelerin fabrika alanında bulunan basit tahta kulübelerdi. Ranzalı yatakların bulunduğu odalar, ortak mutfaklar ve çamaşır odaları özel hayat için imkân bırakmazdı.” diye eski günlerini hatırlarken, ilk oruçlarını yiyecek başka bir şeyleri olmadığı için sadece ekmek ve peynirle açtıklarını ekliyor: “Fabrikada her gün 14 saat çalışırdık. Orucumuzu ne zaman açacağımızı tam olarak bilemediğimiz için hava iyice kararana kadar beklerdik.” İftar yemeğinin “oldukça hızlı, sade ama her hâlükârda birlikte” yendiğini vurguluyor. Bu oruçlar her ne kadar yorucu olsa da, o günleri özlediğini belirtiyor Salman Bey: “Hiç değilse yalnız değildik.” Bu durum, ilk nesil Türklerin salgınla imtihanının bu ramazan çetin geçtiğini gösteriyor

Salman Bey’in bir arkadaşı “Camiler kapanırsa kalpler kilitlenir” dermiş her zaman. O günden sonra Salman Kızılaslan için cami bambaşka bir önem kazanmış. Her şeyden önce Teravih ve Cuma namazları kader arkadaşları ile buluşmak için bir fırsatmış.

Bu yıl Salman Bey’in camiye gitmesi de mümkün değil. Teravih namazını kendi başına ve evde kılmak zorunda. Ramazanda manevi yoğunluğun arttığı son 10 günü camisiz ve imamsız geçirmenin eksikliğini bilhassa hissediyor. Sadece mukabeleleri değil, her zaman gittiği caminin cuma hutbelerini de çok özlüyor: “Her ramazanda imamımızdan yeni bir şey öğrenirdim. Bu ramazanı bir şey öğrenmeden geçiriyorum.” 

“Ramazanı Böyle Hatırlamak İstemiyoruz”

“Mevcut durum nasıl ilerleyecek, günlük hayatımıza ne zaman geri döneceğiz bilmiyoruz; hatta bu dönemi sağsalim atlatıp atlatmayacağımızı da.” diyor Sevim Kızılaslan. Ramazan, özellikle de bayram bu aile için her zaman güzel anılarla dolu özel bir zaman dilimi olmuş. Bu yılın geçen yıllar gibi olup olmayacağından endişeliler: “Torunlarım bu sene benden harçlık alamayacaklar sanırım.”

Yine de bayramı tüm aileyle birlikte geçirebilme umudunu kaybetmiş değiller. “Bayram, çocuklar mutlu olunca ve herkes bayramlıklarını giyinip kahvaltı sofrasına birlikte oturunca bayram olur” diyor Sevim Kızılaslan ve ekliyor: “Ramazan’ı böyle hatırlamak istemiyoruz. Ne kadar zamanımız kaldı kim bilir? Belki de bu son ramazanımız.”

Kübra Layık

Düsseldorf Üniversitesi’nde öğrenimini sürdüren Layık, online haber-yorum platformu IslamiQ redaktörlerindendir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler