"Filistin"

İki Irkçı Suçun Hikâyesi: George Floyd ve Iyad Hallak

Amerika’da George Floyd’un bir polis tarafından öldürülmesinin ardından İsrail polisinin otizmli bir Filistinli olan Iyad Hallak'ı öldürmesi bizlere Amerika’daki ırkçı polis şiddetinin Filistin’de her gün yaşanan ırkçılıkla yakın bağlantısını gösteriyor.

Fotoğraf: Anadolu Images

32 yaşındaki otistik Filistinli Iyad Hallak’ın İsrail sınır polisi tarafından öldürülmesine tepki olarak haziran ayında Filistin’in birçok şehrinde ve İsrail’de  protestolar yapıldı. 30 Mayıs’ta Doğu Kudüs’ün “Eski Şehir” bölgesindeki özel eğitim ve uygulama okuluna giderken, bakıcısının polise defalarca “O engelli” diyerek uyarmaya çalışmasına ve kimlik kartını göstermek istemesine rağmen Iyad, üzerinde silah taşıdığı şüphesiyle İsrail polisince açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. 

Olayın ardından yüzbinlerce eylemci, Filistinlilerin maruz kaldığı muameleyi kınamak ve 46 yaşındaki siyahi George Floyd’un Minneapolis’te gözaltına alınırken beyaz bir polis memurunun 9 dakika boyunca ensesine dizini bastırması sonucu öldürülmesinin ardından Amerika’da başlayan protestoların öfkesini yansıtmak için Jerusalem, Tel Aviv, Yaffa, Haifa, Nazareth, Ramallah ve Refah’ta toplandı.

Birçok tezahürat ve posterde yer alan, “Nefes alamıyorum”, “Filistinlerin hayatı değerlidir” ve “Iyad İçin Adalet ve George için Adalet” şeklindeki sloganlar, ırkçı polis şiddetine karşı cephede birleştiğimizi gösteriyor. “Öldürmek bir hata veya sapkınlık değildir” diyen Kudüs’teki Filistinli protestocu Hala Marshood, ABD’nin Bağımsız Haber Radyosu NPR’ye telefonla şunları söyledi: “Tüm nüfusa baskı uygulanması Filistinlilere yönelik sistemli bir politikanın ürünüdür.”

İsrail’de sol görüşlü, sosyal demokrat siyasi parti olan Meretz adına Kudüs Kent Konseyi üyesi Laura Wharton, göstericilere yaptığı konuşmada şunları aktardı: “Ne yazık ki bu yaşadığımız ne ilk ne de son polis şiddeti olacak. Bu korkunç bir olaydı ve biz, ateş açmak da dâhil istediği her şeyi yapabileceğine inanan, kendilerini süper ırk olarak görenlerle, şiddet ya da mantıkla barış yapamayız.”

Tıpkı Floyd’un ABD’de ırkçı polis vahşetinin kurbanı olması gibi, Iyad’ın ölümü de İsrail güçleri tarafından Filistinlilere karşı uygulanan başka bir ırkçı eylemdi. Zararsız bir engellinin vurulmasından kaynaklanan şokun ötesinde, olay inkâr edilemez şekilde ayrımcı olmasından dolayı Floyd’un ölümü üzerinden karşılaştırma ile büyük ölçüde kınandı.

Iyad’ın yalnızca Filistinli olması bile İsrail polisinin onu öldürmesi için yeterli bir sebepti; hayati herhangi bir tehdit oluşturup oluşturmaması önemli değildi. Bu durum İsrail’in Filistinlilerin yaşamını görmezden gelmesi ve İsrail güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanmasına yönelik eleştiriyi yeniden gündeme getirmesi açısından apaçık bir örnek. Gazze’de bulunan Filistinli aktivist Janna Mahmoud, bu yaşananları “İsrail, Filistinlileri Amerika’nın siyah vatandaşlarına davrandığı gibi ‘insan’ olarak görmüyor. Iyad ve George benzer suçun kurbanlarıdır.” şeklinde yorumluyor. 

İsrail’in Sistematik Irkçı Baskısı

Bir kaza olmanın ötesinde Iyad’ın öldürülmesi, İsrail yetkililerinin özü itibarıyla ayrımcı, sömürgeci, baskıcı bir iktidar sisteminden kaynaklanan hak ihlalleri listesinin bir parçası olarak gerçekleşti. İsrail, Birleşmiş Milletler tarafından kanıtlara dayandırılmış olan öldürücü güç kullanma ve Filistinlileri hukuk dışı öldürme nedeniyle Filistinli ve İsrailli insan hakları grupları tarafından onlarca yıldır eleştiriliyor. 

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’ne göre İsrail kuvvetleri, işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze’de 2019’da en az 132 Filistinliyi öldürdü. Video görüntüleri ve görgü tanığı ifadeleri İsrail kuvvetlerinin birçok durumda aşırı güç kullandığını kanıtlıyor. İsrailliler, Batı Şeria’da Filistinlilere saldırma veya Filistinlilerin yerleşim alanlarını, evlerini, mülklerini tahrip etme ile sorumlu tutulan güvenlik güçlerini durdurma konusunda büyük ölçüde başarız oldu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2020 Dünya Raporu’na göre geçen yıl Gazze’yi ayıran tel örgülerine İsrail kuvvetleri yerleştirildi ve İsrail, Gazze’de yakın tehdit oluşturmayan göstericilere gerçek mermilerle ateş etmeye devam etti. İsrail yetkilileri 11 Kasım itibarıyla 504 Filistinlinin evini ve diğer yapıları, çoğunlukla inşaat izinlerinin eksik olmasını gerekçe göstererek yerle bir etti. İsrailli İnsan Hakları Örgütü B’Tselem, 2019 yılında Doğu Kudüs’te Filistinlilerin evlerinin (2004’ten bu yana) diğer yıllara kıyasla çok daha fazla sayıda yıkıldığını kaydetti.

Bunu yanı sıra İsrail hükûmeti, Filistinlilerin tüm hareketini kısıtlayarak, onların topraklarını alarak, İsrail vatandaşlarının Batı Şeria’daki yerleşimlere taşınmasını kolaylaştırarak ve düzenli olarak bir yığın başka hak ihlali yaparak Filistinlilerin hakları üzerinde sert ve ayrımcı kısıtlamalar uygulamayı sürdürdü. Filistinlilerin çektikleri acı gece ve gündüz farklı şekillerde oluşan sıradan bir uygulamaya dönüştü. 

Floyd faciasından sonra “Filistinli Kadınlar” adlı bir Filistin ağı, attığı tweette “ABD’de George Floyd’un başına gelenler her gün Filistinlilerin başına geliyor.” dedi. Janna Mahmoud, İsrail kontrolündeki açık hava hapishanesinde günlük yaşam mücadelesini ve düzenli olarak İsrail askerinin saldırısına maruz kalmasını “Gazze’de yaşayan bir Filistinli olarak, hiç barışın olduğu bir gün bilmiyorum.” sözleriyle anlattı.

“İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak planı, yerleşim alanlarını genişletme ve Filistinlileri mülksüzleştirme yoluyla Filistin halkı üzerindeki egemen rejimini normalleştirmek için gözdağı veriyor.” diyen İsrail’deki Arap Azınlık Hakları Hukuk Merkezi (Adalah), planın ırksal, etnik ve dinî ayrımcılığı yasal bir norm olarak daha da güçlendireceği konusunda uyardı.

Ev yıkımları, yerleşimci şiddet, zorla tahliye ve yerinden etme, hareket özgürlüğü eksikliği, keyfî gözaltı ve aşırı güç kullanımı gibi insan hakları ihlalleri İsrail’in toprak ilhakı sonrasında daha da şiddetleniyor. Haziran ortasında 47 kişilik Birleşmiş Milletler Özel Sözcü grubu, İsrail planına “21. yüzyılın ayrımcı apartheid vizyonu” adını vererek planı sert bir şekilde kınadı.

İki Devlet: Aynı Madalyonun İki Yüzü

Iyad Hallak’ın vurularak öldürülmesinin ardından Ramallah merkezli Filistin Kamu Diplomasisi Enstitüsü, Twitter’da “İki ülke, benzer sistemler” yazılı, Hallak ile Floyd’u yan yana gösteren bir çizim paylaştı. Filistinli, İsrailli ve ABD’li aktivistler, İsrail ve ABD’deki Filistinli ve siyahi insanların yaşamlarında da benzer bir istismarın olduğunun altını çizdiler. 

“Black Lives Matter” hareketinde olduğu gibi Filistinliler de meşru temel hakları için savaşıyorlar. Özgürlük, haysiyet, güvenlik, adalet ve eşitlik talep ediyorlar. İsrail işgalinin Filistin halkına karşı uyguladığı şiddetin ve Amerikan polisinin ABD’deki farklı ırktan insanlara karşı uyguladığı baskıcı üstünlüğün sona erdiğini görmek istiyorlar.

Beytüllahim’de Amerika ve İsrail’in suçlarına karşı düzenlenen duruşmada Filistinli mülteci Dalya Abu-Aker, George Floyd’un sözlerine de atıfta bulunarak şunları söyledi: “Nefes alamıyorum! Bu sadece onun son sözleri değil; bizim Filistinliler olarak gün be gün yaşadığımız hayatı da anlatan kelimelerdir. Biz de nefes alamıyoruz. Floyd yalnızca Amerika’nın siyahi insanlarını temsil etmiyor. O, 72 yıldır İsrail sömürgeciliğine, baskısına, ayrımcılığına ve zulmüne katlanan tüm Filistinlileri temsil ediyor.”

Siyahi Amerikalılara düşman gibi davranan ABD polis kültürü; Floyd’un ölümüne sebep olurken, bir yandan da İsrail askerlerinin, polislerinin ve silahlı yerleşimcilerinin Filistinli erkeklere, kadınlara ve çocuklara uyguladığı insanlıktan uzak muameleleri de hatırlatıyor. Filistinliler ve siyahi Amerikalılar uzun süredir onurlarından yoksun bırakıldılar, haysiyetleri çalındı ve çoğu zaman yaşamları değersiz sayıldı. 

Başkan Donald Trump, Amerika’daki protestocuları “terörist” olarak nitelendirdi ve onlara ABD ordusunu göndermekle tehdit etti. Bu olay devam eden baskı ve haksızlığa karşı Filistinlilerin düzenlediği protestoları bir güvenlik tehdidi veya terör eylemi olarak gören İsrail’i ve onun yine Filistinlilere karşı kullandığı metodu yansıtıyor.

ABD polis güçleri, uyguladığı baskı yöntemlerini İsrail’den ve onun Filistin direnişini kırma konusundaki onlarca yıllık deneyimlerinden öğrendi. Minneapolis Polis Departmanı da dâhil olmak üzere birçok kişi, İsrail’de eğitilmişti. İşgal altındaki bölgelerde ve İsrail içinde Filistinlilere karşı faaliyet gösteren İsrail Sınır Polisi, siyahi topluluklara karşı polis faaliyetlerinde daha militarize bir yaklaşım benimseyen Amerikan polisine ilham vermiştir.

ABD polisinin siyah nüfusu düşman gibi görmesine benzer şekilde, İsrail’deki sınır polisi de tüm Filistinlilere, ülkeden sürülmesi veya kontrol altına alınması gereken düşmanlarmış gibi davranıyor. Floyd ve Hallak cinayetleri her iki ülkedeki ırkçı ayrımcılığı ve polis vahşetini göstermekle birlikte, sadece ilk davada yasal işlem uygulanması dünya çapında büyüyen öfkeyi tetikliyor.

İsrail’de nadir rastlanan bir özür dileme sahnesine ve Savunma Bakanı Benny Gantz’ın soruşturma vaadine rağmen, Hallak cinayetine karışan memurlar yetkililer tarafından serbest bırakıldı. İsrail askerleri ve polisi, sivil Filistinlileri öldürme suçundan nadiren adalet karşısına çıktı. 

B’Tselem’e göre, geçtiğimiz son on yılda 3.408 Filistinli, İsrail güvenlik yetkilileri tarafından öldürüldü ve sadece beş kişi suçu yüzünden hüküm giydi. ABD’nin eşit vatandaşları olan Afroamerikalıların aksine Filistinliler İsrail’in ablukası altında yaşıyor. Hiçbir şeye sahip değiller ve sistematik bir şekilde işlenen suçların sorumlularının yargılanması çağrısı dikkate alınmıyor.

Alessandra Bajec

Alessandra Bajec Tunus merkezli serbest gazeteci. 2010-2011 yılları arasında Filistin’de yaşadı. Metinleri rt.com, CounterPunch ve Avrupa Gazetecilik Merkezi dergisinde yayımlandı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler