Azınlık İçinde Azınlık: İngiltere’nin Siyahi Müslümanları
Britanyalı siyahi Müslümanlar hem çoğunluk toplumu hem de Müslüman toplumu içerisinde ayrımcılık ve önyargılarla mücadele ediyor.
Britanya’daki Müslüman topluluklar genel olarak “eski” ve “yeni” olarak nitelendirilebilir. “Eski” olanların pek çoğu Güney Asya kökenlidir. Başlarda Pakistanlılar ağırlıkta olmakla birlikte önemli miktarda Bangladeş ve Hindistan kökenlileri de içeren Britanya’nın “eski” Müslümanları, önceki kolonilerden Britanya’ya 1950’lerden 1970’lere uzanan büyük göç dalgasının mirasıdır. “Yeni” Müslümanları ise 1980’den bu yana Britanya’ya Doğu Avrupa, Sahra Altı Afrika ve Orta Doğu’dan çoğunlukla savaş ve çatışmalardan kaçmak zorunda kalarak gelenler teşkil ediyor. Son tahminlere göre “eski” ve “yeni” Müslümanların toplamı, tüm Britanya nüfusunun yüzde 5’inden biraz fazlasına (yaklaşık 3.3 milyon kişi) tekabül ediyor.
Ancak Britanya’daki günümüz Müslümanlarını bu şekilde açıklamak, ülkedeki Müslümanların tarihini doğru yansıtmaz. Aslında Britanya’ya gelen ilk Müslümanlar “eski” olarak tanımladıklarımızdan yüzlerce yıl önce geldiler. Britanya’daki varlıkları birinci Elizabeth (1533-1603) dönemine kadar geri götürülebilecek bu ilk Müslümanlar Kuzey Afrika’dan gelen Mağribilerdi. Üstelik Elizabeth dönemi toplumunda o kadar önemli ve muteberdiler ki, Shakespeare yazdığı Venedik Taciri, Othello ve Titus Andronicus adlı üç oyunda onlara yer veriyordu.
Buna rağmen bu ilk siyahi Müslümanların gelişi tarih kitaplarından büyük oranda silindi. Aynı şey günümüz siyahi Müslümanları için de söylenebilir. Sayıları istikrarlı bir şekilde artmasına rağmen siyahi Müslümanların kim oldukları nispeten pek bilinmez, sesleri de duyulmaz. Bu yazıda Britanya’daki siyahi Müslümanların kim olduklarını, Britanyalı diğer Müslümanlardan hangi bakımdan ayrıştıklarını ve neden “azınlık içinde azınlık” olarak kaldıklarını sorguluyoruz.
Britanya’nın Siyahi Müslümanları
Britanya Müslüman Konseyi’ne (MCB) göre tüm Britanyalı Müslümanlar arasında yaklaşık her on kişiden biri kendini siyahi olarak tanımlıyor. Genel olarak tüm Müslümanlar gibi siyahi Müslümanlar da kendi içlerinde nispeten çeşitlilik gösteriyor ve üç gruptan oluşuyor. İlki Ganalı, Fildişi Kıyılı, Nijeryalı, Somalili ve Tanzanyalı olmak üzere köken olarak çeşitli Afrika ülkelerinden gelen Müslümanlardan oluşuyor. İkinci grubu Jamaikalılar ile Trinidadlılar olmak üzere Karayip kökenliler teşkil ediyor. Üçüncü grup ise Britanya’da Karayip kökenli ailelere doğmuş ve yaşamlarının sonraki evrelerinde İslam’ı seçmiş, kelimenin tam anlamıyla siyahi Britanyalı olanlardan oluşuyor.
Siyahi Müslümanlar söz konusu olduğunda alışıldığı üzere, her bir grubun ne büyüklükte olduğuna dair güvenilir veri yok denecek kadar az. Yine de tahminlere göre sonradan Müslüman olan siyahiler tüm Britanyalı Müslüman nüfusun yaklaşık yüzde 1’ini oluşturuyor. Ayrıca her dokuz Hristiyan siyahiden biri İslam’ı seçiyor.
Sonradan İslam’ı seçmiş siyahi Britanyalılar son yıllarda medya ve siyasetin önemli ölçüde dikkatini çekiyor. Bu ilginin ciddi bir kısmı neden İslam’ı seçtiklerini anlamaya yönelik. Bununla ilgili olarak özellikle bu süreçte hapishanelerin oynadığı role dair endişeler dile getiriliyor.
Hapishanedeki siyahi Britanyalı erkeklerin İslam’ı seçme oranının hapishanede olmayan siyahi Britanyalı erkeklere göre çok daha yüksek olduğu biliniyor. Buna göre on yıl kadar önce, -ki bu, elimizde konu hakkında yapılan son araştırmanın tarihi- siyahi Britanyalı Müslümanlar hapse atılmış erkek Müslümanların yüzde 37’sini oluşturuyordu. Britanyalı siyahi vatandaşların tümü dikkate alındığında ise yüzde 1’inden daha azı hapishanede Müslüman olmuşken, hapishanelerdeki Britanyalı siyahi vatandaşların yaklaşık beşte birini (yüzde 19) Müslümanlar teşkil ediyor.
Hapishanelerdeki orantısız derecede yüksek oranda var olan Britanyalı siyahi Müslüman nüfusu karşısında, medya ve siyasetteki bazı kişiler siyahi Britanyalıların köktenciliğe yönelme ihtimallerine dair endişelerini dile getiriyor.
Ancak elimizdeki veriler bu tür endişelerin tamamen yersiz olduğunu gösteriyor. Zira araştırmaların gösterdiği üzere, ihtida eden beyazların aksine İslam’ı seçen siyahilerin çoğunluğu zaten Müslüman olmadan önce de muhtemelen dindar olan dini bütün Hristiyanlardan oluşuyordu. İhtida etme gerekçesi olarak ise siyahilerin aşağı yukarı yarısının özellikle İslam’da var olan kardeşlik ve cemaat duygusundan etkilendikleri belirtiliyor. Ayrıca son olarak Müslüman olmalarının bir başka nedeninin de İslam’ın kendilerini güçlendirmesi (İng. “empowerment”) olduğunu söylüyorlar.
Çifte Ayrımcılık
İhtidadan bağımsız olarak yakın zamanda yapılmış çalışmalar gösteriyor ki, Britanya’nın siyahi Müslümanları kendilerini hayal kırıklığına ve haksızlığa uğramış ve yabancılaşmış hissediyor. Buna neden olan önemli bir faktör, siyahi Müslümanların Güney Asya kökenli Müslümanlardan gördüklerini ifade ettikleri ırkçılık.
Irkçılık karşıtı internet platformu Siyah Müslüman Forumu’nun (İng. “Black Muslim Forum”) yaptığı bir kamuoyu yoklaması, siyahi Müslümanların neredeyse yarısının (yüzde 49) camide ya da başka dinî ortamlarda siyahi karşıtı ayrımcılığa uğradığını ortaya koyuyor. Benzer bir durum “Muslim Census” tarafından yapılan araştırmada da gözlemleniyor. Britanyalı genç Müslümanların yüzde 82’si siyahi karşıtı ırkçılığa kendi aile ya da arkadaş çevrelerinde tanık olduklarını belirtmiş durumda. Benzer şekilde siyahi Müslümanların da yaklaşık yüzde 63’ü kendilerini geniş Müslüman toplumunun bir parçası ya da bir üyesi gibi hissetmediklerini ifade ediyor.
Siyahi Müslümanlar, Müslüman toplum içinde karşılaştıkları ayrımcılık ve önyargıların yanı sıra, daha geniş bağlamda Britanya toplumunda da ayrımcılık ve önyargılara maruz kalıyorlar. Araştırmalar gösteriyor ki, siyahi Müslümanlar sadece Britanya toplumundaki ırkçılık ve İslamofobiyi potansiyel olarak daha yüksek oranlarda deneyimlemekle kalmıyor, aynı zamanda ayrımcılığın bilhassa başka bir türüne de maruz kalıyorlar. “Çifte ötekileştirme” olarak adlandırılan bu ayrımcılık türünde, Britanyalı siyahi vatandaşlar ve Britanyalı Müslümanların maruz kaldığı ırkçılık ve İslamofobinin olağan tezahürlerine ek olarak, siyahi Müslümanlar bir de İslamofobinin son derece ırkçı başka bir biçimine maruz kalıyorlar. Çeşitli tezahürleri olmakla birlikte bu ırkçılık genellikle “z***i Müslüman” ya da “maymun Müslüman” ve benzeri sözlü tacizlerde kendini gösteriyor.
Azınlık İçinde Azınlık
Toplumdaki görece görünmezlikleri ile önyargı ve ayrımcılığa uğramaları dikkate alındığında Britanya’nın siyahi Müslümanlarının neden kendilerini giderek daha fazla “azınlık içinde azınlık” olarak gördükleri anlaşılabilir bir durum. Tıpkı kimsenin bilmediği ve görmediği ataları gibi günümüz siyahi Müslümanları da bilinmiyor, görülmüyor ve anlaşılmıyorlar. Artan nüfuslarına rağmen, hem diğer daha görünür Müslüman cemaatler tarafından, hem de daha belirgin biçimde ana akım Britanya toplumu tarafından hâlâ ötekileştirilmeye ve dışlanmaya devam ediyorlar.
Siyahi Müslümanlar yalnızca Müslümanlara ve siyahi erkeklere atfedilen aynı derecede sorunlu ikili anlatılara uydukları sürece daha geniş toplum kesiminin dikkatini çekiyor. Hapishanelerdeki siyahi erkeklerin Müslüman oluşları konusu hakkındaki inceleme vakası bunu açık biçimde gösteriyor. Bu durum maalesef siyahi erkekler ya da siyahi Müslümanlardan ziyade Britanya toplumu hakkında bir şeyler söylüyor.
Fakat işlerin yavaş yavaş da olsa değişmeye başladığına dair veriler de yok değil. Geçen yıl ABD’de George Floyd’un öldürülmesi ve devamında gelen “Siyahilerin hayatı önemlidir” (İng. “Black Lives Matter”) protestolarının ardından Britanya’nın siyahi Müslümanları olayı sosyal medyaya taşıyarak kendi siyahilik ve Müslümanlık deneyimlerini açıkça dile getirdiler. Bu sayede birçoğu bu fırsatı değerlendirerek siyahi Müslümanların geçmişi ve katkıları hakkında “kendi hakikatlerini” dile getirmiş oldu.
Aynı şekilde Britanya’daki Müslüman mirasını belgeleme amacıyla başlatılan “Sıradan Müslüman” projesinin parçası olarak, Britanya Müslüman Konseyi (MCB) de Britanyalı siyahi Müslümanların hatıralarından ve hikâyelerinden oluşan ilk arşiv koleksiyonunu derledi. Görseller ve hikâyelerden oluşan arşiv aynı zamanda okullarda kullanılmak üzere eğitici bir kaynak da sunuyor. Bu tarz çalışmalar henüz deneysel ilk adımlardan ibaret olsa da, Britanya’nın siyahi Müslümanlarının zamanla kabul göreceği, anlaşılacağı, seslerinin duyulacağı ve azınlık içinde azınlık olmaktan çıkacakları umudunu veriyor.