Laiklik Gözlemevi Neden Feshedildi?
Fransa’da laikliğin uygulanmasında hükûmete destek olma amacıyla kurulan danışma kurulu “Laiklik Gözlemevi” feshedildi. Karar Senato’da Ayrılıkçılık Yasası’nın tartışıldığı sırada duyuruldu. Kuruluş “aşırı liberal” olduğu gerekçesiyle eleştiriliyordu.
Nisan ayında 8 yıllık görev süresi sona eren Laiklik Gözlemevi (Fr. “l’Observatoire de la laïcité” – l’ODLL) feshedildi. Hükûmet bu kurumu yenilemek yerine güçlendirilmiş bir “Yüksek Laiklik Konseyi” kurmayı planlıyor. Fesih kararını Senato’da açıklayan Vatandaşlık İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Marlène Schiappa, yaşanan gelişmeler nedeniyle “Laiklik politikamıza yeni bir dinamik verme zamanı geldi.” şeklinde konuştu. Öte yandan kurulduğundan beri laikliğe aşırı liberal yaklaştığı gerekçesiyle eleştirilen gözlemevi hakkında verilen bu karar kimseyi pek şaşırtmadı.
Bağımsız, Barışçıl ve Çoğulcu
Bağımsız danışma kurulu, ilk olarak 2003 yılında Jacques Chirac tarafından talep edilmiş, 2007’de Nicolas Sarkozy tarafından kararname ile oluşturulup, 2013’te ise François Hollande tarafından hayata geçirilmişti. Hükûmete laiklik konusunda tavsiyelerde bulunmak için Başbakanlığa bağlanmıştı. Genel olarak ODDL, laiklik ve dinin yönetimi ile ilgili veriler sağlıyor ve eğitim kursları organize ediyordu. Görev süresi raporlar, envanter, tavsiyeler, kılavuz ve eğitim kaynaklarının geliştirilmesi ile geçti.
Kurumun yüzü olan iki isim, katı laiklerin hedefi hâline geldi. Bu isimlerden ilki 2013’ten beri yapıya başkanlık eden Jean-Louis Bianco. Sosyalist ve eski “Mitterrandcı” olan Bianco, laiklik konusundaki sorunların toplumsal olmaktan ziyade sosyal kaynaklı olduğunu düşünüyor. Bianco, göreve başladıktan kısa bir süre sonra “problemlerin genellikle kamu düzeni, entegrasyon, eğitim veya toplumsal çeşitlilik eksikliği gibi meselelerle ilgili olduğunu” beyan etmişti.
ODDL’nin iki numaralı ismi kurumun Genel Raportörü olan Nicolas Cadène. Kendisi sosyalist olmakla birlikte, bazı üyeleri 1905 Yasası’nın taslağının hazırlanmasına katılmış olan Protestan geleneğine sahip bir aileden geliyor.
Çelişkili olan durum, ODDL’nin çok sayıda saldırı ve siyasi eleştiriye maruz kalmasına rağmen sahadaki faaliyetlerinin gerekli ve yatıştırıcı olarak görülüp takdir edilmesi. Kurumun görev süresinin yenilenmeyeceği ilan edilince önde gelen gazetelerden Le Monde’de kuruma destek veren bir köşe yazısı yayımlandı. Toplamda 119 Fransız ve yabancı akademisyen, “Devletin tarafsızlık ilkesini laiklik bahanesiyle tüm toplumsal hayatı kapsayacak şekilde genişletme niyetini artık saklamadığına inanıyoruz. Bu durumda tarafsızlık ilkesi kamu hizmeti kullanıcılarını, özel şirketleri, kamu yararına olan dernekleri, kamusal alanları ve okul gezilerine eşlik eden ebeveynleri kapsayabilir…” ifadelerinde bulundu.
Hükûmeti ODDL’yi “günah keçisi” ilan etme eğilimine karşı da uyaran köşe yazısında, laikliği 1905 Yasası’yla tamamen çelişen bir baskı, kontrol ve yasaklama aracı hâline getirme eğiliminden endişe duyulduğu belirtildi. Ekim ayında kurumun görev süresinin yenilenmeyeceğine dair söylentiler çoğalınca, ODDL’nin alanında temel saha çalışmasını takdir eden akademisyenler, bir imza kampanyası düzenleyerek kuruma destek olmuştu.
Sahadaki birçok dernek, ODDL’in çalışmalarını takdir ettiklerini belirtip görev süresinin yenilenmemesine karşı üzüntü duyduklarını belirttiler. Bu dernekler arasında Laik Dayanışma, İnsan Hakları Ligi ve Eğitim Birliği de bulunuyor. Bazıları da kurumun yıllık 59 bin avroluk bir işletme bütçesiyle laiklik kılavuzlarının hazırlanması; ulusal ve yerel düzeyde laiklik şartnamelerinin hazırlanması; sahada 350 bin kişiye laiklik eğitimi verilmesi; yerel belediyeler, şirketler, dernekler veya talep eden vatandaşlar için binden fazla yasal analiz yapılması gibi faaliyetlerini hatırlattı. Ayrıca ODDL’nin Fransa’nın sosyal ve ulusal uyumunun güçlendirilmesine bulunduğu katkıyı vurguladılar.
Devletin anlaşılmaz işlerine alışmış bir kişi olan ODDL Başkanı Jean-Louis Bianco, kurumun bağımsız olduğu, barışçıl bir bakış açısı sunduğu ve çoğulcu yaklaşımıyla uzlaşmayı mümkün kıldığı için kimi çevreleri rahatsız ettiğini ifade etti. Bakan Schiappa ODDL’nin sona erdiğini duyurduğunda, Bianco sert bir tweet attı ve “İşe yarayan, hiçbir maliyeti olmayan, hükûmete özerk olarak ve sahaya bağlı tavsiyelerde bulunabilecek bir yapıyı kapatmak ve bunu birbiriyle bağlantısı olmayan iki farklı ve daha pahalı yapılarla değiştirmek” istenmesini eleştirdi.
Gerilimleri Yatıştıran Laikliğe Karşı “Saldırgan” Laiklik
Neredeyse kuruluşundan bu yana ODDL aleyhine gelişen şüpheler ve suçlamalar zamanla artarak çoğaldı. Temel suçlama, ODDL’nin laikliği savunmaktan çok Müslümanların damgalanmasıyla mücadele etmekle ilgilenmesiydi. Zira Fransa’da iki farklı laiklik anlayışı mevcut: Bir yanda Marlène Schiappa’nın ifadesiyle Gallican, yani dikey, otoriter ve saldırgan laiklik anlayışının destekçileri bulunuyor. Diğer yanda, “Cumhuriyet hiçbir dini tanımaz, para ve hibe vermez” diyen ve din meselelerinde devletin tarafsızlığını öngören 1905 Yasası’nın mantığına uygun olarak cumhuriyetin din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına aldığını savunanlar. Bu kişiler ayrıca her dinin serbestçe yaşanmasını garanti eden ilkeler çerçevesinde şekillenen bir laiklik anlayışının taraftarları.
Ancak her şey Samuel Paty’nin öldürülmesiyle hızla değişti. Bu cinayetin neden olduğu travma, ODDL aleyhine yapılan eleştirileri tekrar gündeme getirdi. Kuruma yönelik en sert eleştirileri yapanlardan biri olan Cumhuriyet Baharı (Printemps républicain) hareketi, ODDL’de kararlılık eksikliği olduğunu, hatta yapının İslamcı hareketlerle gizli anlaşma içinde olduğunu iddia etti. Jean-Louis Bianco ve Nicolas Cadène, Kasım 2015 saldırılarından sonra, Fransa İslamofobi ile Mücadele Kolektifi (CCIF) ile bir görüş yazısı imzaladıkları için suçlandılar. Söz konusu dernek 2020 yılının sonunda Bakanlar Kurulu kararıyla feshedildi.
Cumhuriyet Baharı hareketi, hızla Fransız kamusal alanına dâhil oldu. Kendini bir düşünce kuruluşu olarak tanımlayan dernek, “aşırı sağın yanı sıra, siyasal İslamcılık” ile de mücadele ettiklerini belirtiyor. Dernek ayrıca “her taraftan sorgulanan, kimileri tarafından siyasal amaçlar için manipüle edilen, kimileri tarafından ise dinî amaçlar için saldırıya uğrayan veya kayıtsız kalınan” laikliği savunma iddiasında bulunuyor. Kurucularının çoğu, Sosyalist Parti’den (PS) olduklarını iddia ediyorlar, ancak şimdi siyasi bölünmeyi artık “sol-sağ” açısından değil, “cumhuriyetçileri kimlikçi ve cemaatçilerle” karşı karşıya getiren bir çatışma üzerinden okuyorlar. Dernek geniş somut bir temele sahip olmasa da önemli bir ideolojik güce sahip ve saldırgan bir laiklik anlayışını ortaya koyan fikirleri özellikle bakanlıklar tarafından ilgiyle dinleniyor.
Şimdi öyle görünüyor ki, Eğitim Bakanı’ndan İçişleri Bakanı’na kadar -Emmanuel Macron’u söylemeye gerek bile yok- iktidarda hâkim olan anlayış, laikliğin “saldırgan” versiyonu. Emmanuel her ne kadar cumhurbaşkanı adayı iken laikliğin İslam dinine karşı kullanılmasını eleştirdiyse de cumhurbaşkanlığı görevine gelince bu fikrini değiştirmiş gibi görünüyor. “Ayrılıkçılık” Yasası olarak bilinen Cumhuriyet Prensiplerine Saygıyı Güçlendirme Yasası, böylece İslam’ın adını vermeden, Cumhurbaşkanı’nın bu değişimini gözler önüne seriyor. Bu yasa ile derneklerin işleyişi ve finansmanı üzerinde, dinî dernek olsun ya da olmasın, daha fazla idari kontrole izin verilecek.
Kanunun diğer hükümleri, devletin dinî tarafsızlığı ilkesinin, devletle kamu hizmeti devri sözleşmeleri imzalayan özel şirketlere kadar genişletilmesine izin veriyor. Bu kanunla ilgili Senato nezdinde yapılan tartışma, abartıya kaçan değişiklik önerilerine yol açtı. Bunlar, üniversitede ibadetin yasaklanması; reşit olmayan çocuklar için tüm dinî sembollerin kamusal alanlarda yasaklanması; tek cinsiyetli toplantıların yasaklanması. “Cumhuriyet ilkelerini açıkça reddeden” yabancılar için Fransa’da ikamet izinlerinin yenilenmemesi; okula devamsızlık durumunda aile ve okul ödeneklerinin askıya alınması olarak sıralanabilir.
Fransa’da laikliğe giden yol, hiçbir zaman toplumsal gerilimlerden arınmış, huzur dolu bir yol olmadı. 1905 Yasası öncesinde gerçekleşen parlamento tartışmaları sırasında da örneğin rahip cübbesinin kamusal alanlarda yasaklanması önerisi getirilmişti. İşte 1905 Yasası, 3. Cumhuriyet ile devlete açıkça kafa tutan çok güçlü Katolik Kilisesi arasındaki bu gerginlik ortamında kabul edildi. Ülkeyi neredeyse iç savaşın eşiğine getiren o dönemki kültürel savaş ortamında, gerginlikler söz konusu temel kanunla yatıştırıldı.
Marlène Schiappa şimdi, özellikle gençlerle yapılacak “büyük bir istişareyi” de beraberinde getirecek “Laiklik Genel Meclisini” hayata geçirmeyi planlıyor. Ancak 2022 seçimleriyle başlayacak olan cumhurbaşkanlığı kampanya sürecinde laikliğin politik bir mesele olmaya devam edeceğine, hatta siyasi bir diskalifiye silahı hâline geleceğine şüphe yok. Dolayısıyla Fransız siyasi iklimindeki sert rüzgârlar öngörülebilir bir zamanda dinecek gibi görünmüyor.