Irkçı Saldırıda Öldürülen Younes Bilal’in Eşi Adalet İstiyor
İspanya'da 13 Haziran'da gerçekleşen ırkçı saldırıda emekli bir asker tarafından öldürülen Younes Bilal'in eşi adalet istiyor.
Andrea Hidalgo del Valle, eşi Younes Bilal’i 10 gün önce Murcia şehrinin Puerto de Mazarron kasabasında arkadaşlarıyla bir kafede otururken İspanyol ordusundan emekli bir askerin saldırısı sonucu kaybetti.
Zanlı Carlos Patricio B.M. tutuklanırken, Andrea Hidalgo del Valle, Bilal’in cenazesinin memleketi Fas‘ın Beni-Mellal kentine defnedilmesinden sadece iki gün sonra sorulara yanıt verdi. Del Valle, ırkçılık, kurumsal sessizlik ve bu şiddet eyleminin ailesinin hayatını nasıl sonsuza dek değiştirdiğini anlattı.
13 Haziran gecesi neler olduğunu anlatarak başlayabilir misiniz?
Kocam Younes’in öldürüldüğü kafenin yakınlarında bir yerden akşam yemeği alıyordum ama oradakiler olayın, garsonun kahve molası sırasında içlerinde oğlumun kuzenlerinden birinin de olduğu Faslı bir grup insanın yanına oturmasıyla başladığını söyledi. O sırada kocamı vuran Carlos Patricio ayağa kalkmış ve garsona “bilmem ne yaptığımın” Mağriblileriyle oturduğu için bağırmaya başlamış. Kocam Younes ise garson kızın tepsisini alarak, ona oradaki Faslı grupla oturabileceğini ve endişe etmesi gereken bir şey olmadığını söylemiş. Olayın ardından Patricio gidip üstünü değiştirmiş, silahını kaparak geri dönmüş ve “Lanet olası Mağribliler, lanet olası Mağribliler” diye bağırarak Younes’e üç el ateş etmiş. O günden önce hiç karşılaşmamışlardı.
Bu bir kabus, kesinlikle bir kabus. Adeta bir korku filminde gibiyim. Gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum. Sindirmek gerçekten zor.
“Örtbas Etmek İstiyorlar. Onlara İzin Vermeyeceğim.”
Bunu bir terör saldırısı olarak mı değerlendiriyorsunuz?
Sürekli düşünüyorum. Eğer bunun tam tersi olsaydı, tepki ne olurdu? Bunun adı kesinlikle terör olurdu. Younes ırkçı değildi. Irkçı olan diğer adamdı (Patricio). Younes’i, “Lanet olası Mağribliler” sözünü söyleyen bir ırkçı olduğu için öldürdü. Tam tersi olsaydı, bunu medyada daha çok görürdünüz. Ama şimdi örtbas etmek istiyorlar. Onlara izin vermeyeceğim. Durmayacağım.
Herhangi bir kurumsal destek veya yardım aldınız mı?
Şu anda desteğimiz ailelerimiz, arkadaşlarımız ve bizi çevrimiçi olarak internetten destekleyen insanlar. Politika umurumda değil. Benim sahip olduğum gibi herkesin kendi düşünce tarzı var. Birçok insan bunun ırkçı bir saldırı olmadığını söylüyor. Ama bunun başka bir açıklaması var mı? İnsanların bunun ırkçılık olmadığını nasıl söyleyebildiğini anlamıyorum. İnsanlar Younes’i öldüren adamın deli olduğunu söylüyorlar ancak polis araştırdı ve anksiyete dışında geçmişinde akıl hastalığına dair bir emare bulamadı. Benim de anksiyete yaşadığım zamanlar oldu fakat silah alıp birilerini öldürmeye karar vermedim.
Sadece Puerto de Mazarron’daki yerel politikacılar bana teselli edici şeyler söyledi ve yardım teklif etti. Dışarıdan da sadece Fas Konsolosluğu oradaydı. Fakat İspanya’dan ve İspanyol politikacılarından hiçbir destek gelmedi.
Neden siyasi bir yanıt verilmediğini bilmiyorum. Şu anda benim yerimde olmanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmeliler. Çalışmıyorum. Younes’i güvendim. Üç çocuğum var. Haftada birkaç gün ev temizliği işi bulabilirim ama düzenli geliri olan bir iş bulmak kolay değil. Yani ben, çocuklarım ve ödemesi süren bir ev var. Bana düşenleri tek başıma ödeyemem. Nereye gidebilirim? Ne yapabilirim?
Şu anda hala Fas‘tayım, eve döndüğümde ne olacağını göreceğiz. Mazarron’da yapabileceğim herhangi bir iş bulmaya çalışacağım. Sonra faturalarımı ödeyebilirim ve evin kalan ödemeleri için borç alabilirim. Kocam evimizi onarmak için çok uğraştı. Çok. Bu yüzden evi kaybetmek istemiyorum. Tatlı adam (Younes) biraz daha kazanmak, evi onarıp benim ve çocuklarım için daha güzel bir yuva haline getirmek için Madrid’e, çalışmaya gidiyordu. Ona borçluyum. Evimizi elde tutmayı, kaybetmemeyi ona borçluyum.
“Tek Arzum Adalet”
İspanya’nın ırkçılık diye bir sorunu olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet. Bunu toplumda gördüm. İnsanlar herkesin eşit olduğunu düşünmüyor. Bana göre herkes eşittir. Aradaki fark ne? Bir ırk, bir ülke, bir saç ama herkesin içinde kan var. İnsanın iyisi de var kötüsü de var. İspanyolların da iyisi de var kötüsü de var. Aynı şekilde Faslıların da Kolombiyalıların da. Ama sonuçta hepimiz eşitiz.
Daha önce içinde yaşadığınız toplulukta ırkçılığı fark ettiniz mi?
Gerçek şu ki, bunu kesin olarak söyleyemem çünkü herkes Younes’i severdi. O çok sevimli biriydi, onu öldüren adamın nereden geldiğini bilmiyorum. Mazarron’da 100 kişi varsa bunların 70’i İspanyol, 30’u Faslı. Ama oradaki 70 İspanyol, Younes’i Fas‘tan gelen 30 kişi kadar seviyordu. Elbette herkes ırkçı değildir, sadece bazıları ırkçıdır. Mesela kasabanın yerel yönetimindeki bir partiden bir politikacı bana iyi davrandı, beni teselli etti ve yanımda olacağını söyledi. Ama başka bir politikacı, yaptığımız şeyin Mazarron’un adını kötüye çıkarmak olduğunu ve ırkçılık hakkında konuşmaya devam etmememiz gerektiğini, çünkü insanların yazın buraya tatile gelmek istemeyeceklerini söylüyor. Bunun adil olduğunu düşünmüyorum. Kendilerini benim ve çocuklarımın yerine koymaları gerekiyor. Bir ırkçı, kocamın, çocuğumun babasının canını aldı.
Adalet talep etmek için sokaklara çıktınız. Adalet sizin için ne demek?
Tek arzum adalet. Bu adamın ömür boyu hapiste kalmasını istiyorum. Sekiz ya da dokuz yıl sonra onu yeniden sokaklarda görmek adaletin tesisi için yeterli olmayacak. Kocam öldü. Bu bir suikasttı. İki kişinin birbirine vururken kontrolden çıktığı ve birinin öldüğü bir kavga değildi. Hayır. Bu adam soğukkanlılıkla kocamın peşine düştü. Younes yerde kanlar içinde yatarken, ona ateş etmeye devam etti. Merhameti ve acıması yoktu. Ayrıca katil Patricio’nun kardeşi başka bir kafadeydi. “Harika bir lanet olası Müslüman daha eksildi.” diyordu. Hayır. Younes’in katili gibi insanlar sokağa çıkamaz. Deli olmadıkları halde deliler gibi mazur görülemezler.
Younes’i nasıl bir insan olarak tanımlarsınız?
Younes bana bir kraliçe gibi davrandı. O benim arkadaşımdı, kardeşimdi, kocamdı ve genel olarak çocuklarımın babasıydı. Her şeydi. Büyük iki çocuğumu, ondan olmamalarına rağmen o büyüttü ve sanki kendi çocuklarıymış gibi sevdi. Onlara hiç farklı davranmadı, hepsi onun için eşitti. O iyi bir adamdı. (AA)